| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 06.06.2014 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, dün istinaf mahkemelerinin Osmanlı döneminde nasıl vücut bulduğunu anlatmaya başlamıştım, yarım kalmıştı.
Yani, Tanzimat'tan önce Osmanlı Devleti'nde istinaf mahkemesi adıyla bir mahkeme yok ancak onun görevini yerine getiren bir yürürlük söz konusu. Yani, normal kadıların gördüğü davalarda eğer bir problem söz konusu edilir ve inanç doğru olmazsa Divan-ı Hümayuna başvurulabiliyor. Divan-ı Hümayunda mevcut olan kadıaskerler -Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri var, en yüksek hâkimler bunlar- aracılığıyla dava tekrar gözden geçiriliyor, kabul edilirse kesinleşiyor, eğer kabul edilmezse yeniden ya aynı mahkemeye veya diğer başka bir mahkemede görülmek üzere dava gönderiliyor.
Ayrıca, Osmanlı Devleti'nde normal kadılığın yani mahkemenin dışında bir de kadıaskerlerin yine sadrazamın ikindi divanı ve diğer konaklarında yaptıkları mahkemeler var, davalar var. Bunlarla da istinaf mahkemeleri tarzında bir yürürlük var.
Ancak, istinaf mahkemelerinin Osmanlı Devleti'nde asıl ortaya çıkışı 5 Haziran 1879'dur; Fransız istinaf mahkemeleri örnek alınarak, bundan yararlanılarak, 1879 yılında Mehâkim-i Nizâmiye Teşkilâtı Kanunu Muvakkat'la yürürlük kazanmıştır. İstinaf mahkemeleri Osmanlı Devleti'ndeki bidayet mahkemeleri ile Divân-ı Ahkâm-ı Adliyenin yani Yargıtayın arasında bir orta mahkeme olarak bugünkü düşünüldüğü gibi bir mahkeme tarzındadır.
İstinaf ne demektir, her şeyden önce bunu dile getirmek istiyorum. Yani istinafın kaç kişi anlamını biliyor bilmem ama sözlükte "bir işe yeniden başlamak" anlamına gelmektedir istinaf ama hukuk dilinde "verilen bir kararın maddi ve hukuki açıdan yeniden incelenmesi" anlamına gelmektedir. Yani, bu anlayış açısından bakacak olursak, üst mahkemenin istinafın yerini alması olmaz yani Yargıtayın istinaf mahkemesi şeklinde düşünülmesi mümkün değildir.
İstinaf, son kararın, itirazda olduğu gibi hukuki ve maddi olan sebeplerle kaldırılarak yeniden bir son karar verilebilmesi için açılan kanun yolu davası ve bu dava üzerinde yapılan mahkeme olarak adlandırılır. Yani, sulh hukuk veya ceza mahkemelerinde görülen davaların bir üst mahkeme olarak istinafta yeniden görülmesi, davanın tekrarlanması veya yeniden eski mahkemeye gönderilmesi görevini yerine getirir. Böyle bir anlamda düşündüğümüz zaman, istinaf mahkemelerinin aslında Yargıtayın bugün yürüttüğü görevi yeniden yürütecek bir mahkeme hâline geldiğini görmekteyiz. Yani, Yargıtaya gelen dava sayısı, bir yıl içerisinde söz gelimi 10 binse aynı dava yani 10 bin dosya bu sefer istinaf mahkemesine gelecektir. Aslında değişen bir şey olmayacak; bu defa, hatta bürokrasiyi de biraz daha artırmış olacaksınız. Yani Yargıtay aldığı davaları ne kadar yürütebiliyor bugünkü anlamda düşünürseniz? Yani, yaklaşık herhâlde her bir dava için -bu dairelere göre değişiyor ama- üç buçuk dakikaya kadar da düşüyor hatta bir dava dosyası süresi. Şimdi, böyle düşünecek olursanız, istinaf mahkemesine gelecek bütün dosyalar Yargıtayda olduğu gibi yeniden elden geçirilecek. Sadece, siz "Yargıtayı rahatlatacağız." diyorsunuz ama Yargıtayın yürüttüğü davada nasıl davalar uzuyorsa, istinaf mahkemesinde de aynı şekilde uzayacak. Yani, bir kısmı kendisinde görülecek üstelik, bir kısmı da eski mahkemesine tekrardan gönderilebilecek ve bir kısmı da usul yönünden incelenmek üzere Yargıtaya gönderilecek. Yani, bürokrasiyi artırmaktan öte hiçbir işe yaramayan bir mahkeme şeklini ortaya koyuyorsunuz.
Sayın Bakan herhâlde bu konuda bilgi verir ama bu kesinlikle böyle olacak, çünkü aynı şey Osmanlı Devleti zamanında da olmuştu. Zaten yararlarından söz ettiğinizde, bu konuda istinaf mahkemelerinin Yargıtayın yükünü azaltacağını belirtmek suretiyle yapıyorsunuz ama Yargıtayın yükünü azaltırken siz, Yargıtayın yüklendiği dosyaları bu sefer istinaf mahkemelerine yükleyeceksiniz ve istinaf mahkemelerine atayacağınız savcı ve hâkimlerin sayısı daha fazla olacak. Göreceksiniz ki bu bir çözüm olmayacaktır. İstinaf mahkemeleri de zaten bu sebeple 1879'da kuruldu, 1924 yılında, Anayasası'yla birlikte kaldırıldı; sebebi de buydu, kaldırılma sebebi. Dolayısıyla -bundan sonraki konuşmamda devam ederim- bu bir çözüm olmayacaktır. Çözümü de söyleyeceğim.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)