GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:99
Tarih:06.06.2014

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türk Ceza Kanunu'ndaki değişikliklerle ilgili yasaya atfen bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.

Geçtiğimiz hafta İspanya Anayasa Mahkemesi Hâkimi Enrique Lopez görevinden istifa etmiş. Sebebi şu: Motosikletiyle kırmızı ışıkta geçmiş. Başında da kask yok, bir de üstüne, alkollüymüş. Olaydan sonra, istifasından sonra da açıklama yapıyor, diyor ki: "Benim bu olayda savunabileceğim, kendimi savunabileceğim hiçbir şey yok." Çok erdemli, çok doğru bir davranış biçimi, gerçekten takdir edilmesi gereken bir davranış biçimi. Peki, Türkiye'de böyle bir şey düşünebilir miyiz? Asla ve kata. Aynı hâkimlere Adalet Bakanı telefonla, telefon açıp talimat veriyor. Bir zamanlar "tak-şak paşa" vardı ya, bir Doğan Güreş Paşa, hâkimler de olmuş birer "tak-şak paşa." Bakan emir veriyor, hâkim yerine getiriyor. Ortaya çıkıyor, konuşma "tape"leri yayınlanıyor, hâkimden tık yok. Şimdi o hâkimlere bu Enrique Lopez'yi bir defa daha hatırlatıyorum. Görevlerinden istifa için çok güzel bir örnek bu, iyi bir erdemli olma örneği. Erdemlilerse kendilerinin de bu yolu izlemelerini tavsiye ediyorum.

Hukukla alakalı da birkaç şeyden daha bahsetmek istiyorum size. Türkiye'de hukukun tecelli etmesi için, 17-25 Aralıkta kamuoyuna düşen hadiseleri araştırmak için Meclis soruşturma komisyonları kurduk, kurulmasına karar verdik ama hâlâ kuramadık. Niye? Zira, Adalet ve Kalkınma Partisi henüz bu Komisyona üye bildirmedi. Sebebi, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bunun toplumda tartışılmasının önüne geçmek. Yani hukuka inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz? Hukuka inanıyorsanız bu Soruşturma Komisyonuna neden bir milletvekili önermiyorsunuz? Amaç, Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraya sarkıtmak, Türkiye'de "yolsuzluk operasyonu" dediğimiz bu meseleyi gündemden uzak tutmak. Bu ne kadar geçerli, Cumhurbaşkanlığı seçiminde göreceksiniz.

Bakın, Türkiye'de hukuksuzluk diz boyu. Türk Ceza Kanunu'na getireceğiniz birtakım değişikliklerle hukuksuzluğun bu diz boyuluğunu önlemeniz mümkün olmayacak.

Diyarbakır'da 6, 7 ve 10 yaşlarında 3 kardeş, 3 polis memuru tarafından defalarca, yıllarca şiddet ve cinsel istismara uğradıkları gerekçesiyle şikâyette bulunuyorlar. Çocukların ifadelerine, günlüklerden elde edilen bilgilere rağmen söz konusu polisler herhangi bir ifade vermeden dahi takipsizlikle sonuçlanıyor bu konu. Bakın, bir şey söyleyeceğim: 6, 7, 10 yaşında 3 tane çocuk yıllarca tacize uğruyor, yıllarca çeşitli şekilde fiilî tacize uğruyorlar; polisler ifade dahi vermiyorlar. Hukuksuzluğun içerisinde siz Türk Ceza Kanunu'nda istediğiniz kadar değişiklik yapın, eğer bu polislerin oradaki hâkimler tarafından ifadesi dahi alınmaya gerek duyulmuyorsa siz bu kurduğunuz hukuk sisteminde kimseyi yargılayamazsınız, sizin hukukunuzu kimse tanımaz. Ancak kendinizi koruyan kanunlar çıkartabilirsiniz, milletin çoluğunu çocuğunu tacizciden, şerefsizlerden, haysiyetsizlerden koruyacak kanunları yapmak mümkün değil. Böyle bir iş reva mı? Empati yapalım, kendi çocuklarımız var. Böyle bir istismara muhatap oluyor, devlet bu konuda sessiz kalıyor. Bu günah hepimize yeterli bence.

Cinsel istismarlardan bahsedilmiş bu yasada. Türkiye'de 13-14 yaşında çocuk gelinler var. Bu, Türkiye'nin gerçeği. Ben merak ediyorum, gerçekten merak ediyorum, 13-14 yaşındaki bir çocuğun evlendirilmesi bir istismar değil midir? 13-14 yaşındaki bir çocuk akil baliğ midir ki kendi evleneceği kişiyi seçebilsin, akil baliğ midir ki bu çocuk bir adamın karısı olsun? Böyle bir şey mümkün mü, vicdanlar bunu nasıl mümkün kılabilir?

Bırakın bu taciz, çocuk tacizleri kanunlarını, toplumdaki bu alışkanlıkları hoş görmeyi bırakın, hor görmeye başlayın.

Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)