GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA BULUNAN 601 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN BU KISMIN 4'ÜNCÜ SIRASINA ALINMASINA VE DİĞER İŞLERİN SIRASININ BUNA GÖRE TESELSÜL ETTİRİLMESİNE; 17 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE; 601 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:102
Tarih:12.06.2014

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Halkların Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlayarak görüşlerimi aktaracağım.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Her ne kadar prosedür olarak bu grup önerisinin lehinde olduğumuz şeklinde bir değerlendirme yapıldıysa da biz bu grup önerisinin isabetli olmadığını düşünüyoruz ve konuşmamızı da o eksende yapacağız.

Yöntemle ilgili bir sıkıntıdan bahsedelim. Dünden beridir bu konuyla ilgili yapılan tartışmalar ve görüşmeler genellikle üç siyasi parti arasında şekillenip bir karar olarak Halkların Demokratik Partisine sunuluyor. Bu yöntemden vazgeçmeniz gerekiyor. Bu karar süreçlerini tartıştığınız dönemlerde partimizin görüşlerini alarak, partimizin görüşleri ve önerileri doğrultusunda bir yol haritası belirlemeniz önemlidir.

Şimdi, biz, dünden beri bu sıkıntılar yaşanmaya başlandığı andan itibaren Meclis Genel Kurulunda söz aldık ve şunu söyledik: Bu Meclisin birinci, öncelikli gündeminin bu Musul'daki ve Irak'taki gelişmeler olması gerektiğini, bu konuda Hükûmetin mutlaka, derhâl buraya gelip milletvekillerine ve siyasi parti gruplarına bir bilgilendirme yapması gerektiğini ve bu konuda da grupların görüşlerini alarak, önerilerini, eleştirilerini alarak kapalı kapılar ardında belirlenen politikalara bu şekilde yön vermesi gerektiğini söyledik.

Halkların Demokratik Partisi olarak dün Meclisin acil toplanması için bir genel görüşme talebiyle mevcut önergemizi de sunduk ve beklentimizin en kısa sürede bu genel görüşme talebimizin yerine getirilmesi olduğunu ifade ettik. Ancak maalesef, aradan geçen bu süreye rağmen, dünden beridir bu genel görüşme talebi dikkate alınmadı. AK PARTİ grup başkan vekillerinin önerisi şuydu: "Bunu bir genel görüşme formatında değil de Hükûmetin bilgilendirme yapacağı, siyasi parti gruplarının da kendi görüşlerini aktaracağı bir formatta ele alalım." dediler. Biz bunu da kabul edilebilir olarak değerlendirdik ancak bugün farklı hassasiyetler üzerinden bu bilgilendirmenin de şu anda ertelenmiş olduğu gibi fiilî bir durumla karşılaştık. Bunu doğru bulmuyoruz arkadaşlar. Belli hassasiyetlere tabii ki hepimiz önem veriyoruz. Bu belli hassasiyetler doğrultusunda rehine pozisyonunda tutulan 80'e yakın vatandaşımızın serbest bırakılması, burunları kanamadan kendi ailelerine kavuşmasıyla ilgi çalışmalarda tabii ki gerekli olan sorumluluğu ortaya koymaya hazırız. Ama bu yapılan çalışmalar, Meclisin bu konuyu ele almasına engel değildir. Meclis bir kararla kapalı bir görüşme yapabilir, bu kapalı görüşmede tartışılan bütün konular bir devlet sırrı niteliğinde bu çatı altında kalır ve buradan ortaya çıkacak görüş ve öneriler doğrultusunda da belirtmiş olduğumuz politikalarla ilgili bazı yol haritaları ortaya konabilir düşüncesindeyiz.

Şimdi, bundan sonrasını düşünmek gerekiyor. Bir kriz durumuyla karşı karşıyayız arkadaşlar. Bu kriz durumu bütün krizlerde olduğu gibi ya daha kötü bir noktaya götürecek, daha büyük sorunların içerisine sürükleyecek gelişmeleri tetikleyebilir ya da bu krizden gerekli dersler çıkarılarak yeni birtakım politikalar neticesinde bu kriz bir fırsatlar zeminini önümüze getirebilir. Eğer krizi yaratan sebepleri cesur bir şekilde ele alıp bu dış politikadaki yanlışlarla yüzleşebilirsek ve bunlardan vazgeçecek bir politik hattı örebilirsek bu süreçten Türkiye'nin de diğer Orta Doğu halklarının da özgür, barış içerisindeki bir geleceğini yakalayabilecek bazı politikaları çıkarabiliriz düşüncesindeyiz. Ama, doğrusu ne kadar bunun bilincindeyiz, ne kadar böylesi bir yüzleşmeyi esas alıyoruz, bu konuda biz net bir tablo göremiyoruz.

Bakın, bu krizi yaratan politikaların tamamını aslında son bir yılda bu kürsüde dile getiriyoruz. Son bir yılda El Nusra'yla ilgili, IŞİD'le ilgili, El Kaide'ye bağlantılı çetelerle ilgili, örgütlerle ilgili Hükûmetin yaptığı yanlışlar ve olması gereken politikalar üzerinde sayısız konuşmalar yaptık, araştırma önergeleri verdik, soru önergeleri verdik ama hiçbirini dikkate almadınız. Siz, büyük bir akılla büyük bir kurnazlık yaptığınızı sandınız; güya bu El Kaide bağlantılı örgütler üzerinden bir yönüyle Esad'a karşı bir mücadele örgütlediniz, diğer yönüyle de Rojava'da Kürtlerin kazanımı önünde bir engel olarak bu çeteler üzerinden sonuç almaya çalıştınız. Bunun böyle önünüze çıkmayacağını, gelişmelerin bu şekilde doğru okunamayacağını defalarca ilan ettik. Bu doğrultuda bütün sınır hattını IŞİD, El Nusra çetelerine âdeta açtınız. Sınırın diğer tarafında YPG denetimi ele geçirinceye kadar, Türkiye sınırları, bu IŞİD ve El Nusra çetelerinin ellerini kollarını sallayarak Suriye'ye girdikleri, orada çatıştıkları, orada yaralandıkları zaman da yine bu tarafa gelip tedavi gördükleri, iyileştikleri ve tekrar savaş bölgesine yönlendirdikleri âdeta yol geçen hanı şeklinde sizin tarafınızdan ele alındı ve böyle ele alındığı sürece de ciddi sıkıntıların ortaya çıkacağını ifade etmiştik.

Yapılan silah yardımları, yakalanan tırlar, işte lojistik destekler vesaire, bunlara girmeye hiç gerek yok. Suriye'de savaşan El Kaide bağlantılı çetelere katılan örgüt militanlarının tamamının geçiş güzergâhının Türkiye olduğunu biliyoruz. Oradaki pasaportlarda en çok geçiş güzergâhında mühür basılan damganın hangi ülkeye ait olduğunu biliyoruz. Bunlara karşı tedbir almadığınız için bugün bu sorunlar yumağıyla karşı karşıya kalmış durumdasınız.

Şimdi buradan nasıl çıkabiliriz? Buradan çıkışı doğru bir şekilde ele almak lazım. Şu bir gerçek ki, bugüne kadar izlediğiniz politikayla buradan çıkılmaz. El Kaide, El Nusra, IŞİD çeteleriyle dolaylı ya da direkt olarak geliştirdiğiniz ilişkiler üzerinden bir çıkış yakalayamazsınız. Şu anda bu rehinelerin bırakılması için hangi görüşmeleri yürütüyorsanız, hangi pazarlıklar yapılıyorsa orada akılcıl davranın, bu ilişkiler üzerinden sakın yanlış pazarlıklar içerisine girmeyin. Sizi, hepimizi, bütün ülkeyi, bütün halkımızı bu beladan çıkaracak temel çözüm modeli, temel çözüm perspektifi bölge halklarının özgür geleceğini esas alacak şekilde, bölge halklarını destekleyecek, bölge halklarının barışla ilgili iradesine saygı gösterecek bütünlüklü bir politika oluşturmaktır. Irak politikası, Suriye politikası, Orta Doğu politikası da birbirinden ayrı değerlendirilecek politikalar değildir. Aynı satranç tahtasının içerisindeki, birbirini mutlaka ilgilendiren bu hamleler konusunda çok akılcıl pozisyonlar almamız gerektiğini düşünüyoruz. Hele hele böyle birtakım milliyetçi duygularla "Gireriz, gerekeni yaparız. Musul şöyledir, Kerkük böyledir." üzerinden ortaya koyacağınız savaş nutukları da açıkçası bu kriz ortamında tam bir bataklığa saplanmayı beraberinde getirecektir ve bölge halklarının tamamını Türkiye'yle düşmanlaştıracak, çok önemli birtakım sonuçları, acı faturaları önümüze getirecektir. O nedenle böyle askerî seçenekleri ön planda tutan, yangına benzinle giden seçenekleri bir kenara bırakıp bölgedeki Kürtlerle, Türkmenlerle, Süryanilerle, Araplarla yani halkların ortak geleceğiyle ilgili net politikalar belirlemenin, bu halkları destekleyecek birtakım tedbirlerle bu sürece yaklaşmanın akılcıl olduğunu düşünüyoruz.

Bir diğer çelişkili, anlamlandıramadığımız bir şey de var. Bu, Türkiye'nin himayesinde olan Haşimi'nin yapmış olduğu bir açıklama var. Bu da ne kadar politikanızla örtüşüyor bilmiyoruz. Haşimi oradaki gelişmeleri "bir halk devrimi" olarak yorumluyor ve siz de Haşimi'yi politik olarak da destekliyorsunuz. Siz de öyle mi bakıyorsunuz, merak ediyoruz. Yani IŞİD çetelerinin bu yapmış olduğu katliamlar, oradaki halklar üzerinde uygulamış olduğu terör dalgasını "bir halk devrimi" olarak ele alıyorsanız bu da son derece tehlikeli bir gelişmedir.

Orta Doğu siyasetinde şu anda olan şey budur arkadaşlar. Rakka Suriye'deki en zengin petrol bölgesidir, Irak'ta da Musul ve Kerkük en zengin petrol bölgesidir. Burayı denetim altına almaya çalışan bir politik hamleyle karşı karşıyayız. Buna karşı hep beraber akılcıl birtakım çözümler üzerinde yoğunlaşmalıyız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)