GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:102
Tarih:12.06.2014

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 67'nci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 67'nci maddesi de suç işlemeyi engellemenin ceza artırımı biçiminde düzenlemelerle mümkün olabileceği yanılgısıyla hazırlanmış maddelerden birisidir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamı tasarıda çocuklara yönelik istismarlara ilişkin düzenlemelerle ilgili sürdürmek istiyorum. Çocuklara karşı aktif olarak girişilen ve onların fiziksel, duygusal, zihinsel ve toplumsal gelişmelerini zedeleyen her türde eylemleri istismar olarak değerlendirmek zorundayız. Çocuk sömürüsü, açık ve kaba sömürüden ince, dolaylı ve üstü örtülü sömürüye kadar uzanan biçimlere bürünür. Çocuğun yuvadan atılması, ortalıkta kalması, eğitimden yoksun bırakılıp çalıştırılması, dilenciliğe ve fuhşa itilmesi, cinsel saldırıya uğraması, dayak ve işkenceyle büyümesi, sakat bırakılması biçiminde daha da uzatılabilecek istismar biçimleri söz konusudur. Ayrıca, çocuklara yönelik istismar biçimlerine çocukların doğrudan veya dolaylı yoldan suça itilmesi, uyuşturuculara alıştırılması, kin gütmeye itilmesi, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi gibi durumlar da eklenebilir.

Değerli milletvekilleri, bir bütün olarak toplum, kurumlar ve bireyler tarafından çocukları eşit hak ve özgürlüklerden yoksun bırakmak ve onların en üst düzeyde gelişmelerine müdahale etmek gibi davranış ve içsel tepki sonucunda oluşan koşulları çocuk istismarı ve ihmali koşulları olarak tanımlanmaktadır. Bu manada, çocuğun ihmal edilmesi de istismar davranışıyla aynı derecede önem taşımaktadır. Bir çocuğu ihmal etmek, onu istismar koşullarına itmek anlamına gelebilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocukların maruz kaldığı istismarın zararlı etkileri ve Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme kararları göz önüne alındığında çocukları korumak ve iyileştirmek amacıyla geniş anlamda toplumda hassasiyet yaratacak eğitim kampanyalarının başlatılması kaçınılmazdır. Öğretmenlerin, ana babaların ve çocukların anlayış ve tutumlarındaki değişiklikleri sağlamak için, olumlu disiplin yöntemleri kullanılmasını teşvik eden barışçı bir dünya görüşü yaratılmasına, sağlıklı gelecek için ihtiyaç duyulan yaklaşımın oluşturulmasına yol gösterecek çeşitli uygulamalar gerçekleştirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de istismar vakaları sonrası yürütülen çalışmaların muhtevasına bakıldığında, çoğunlukla istismara maruz kalan çocuğa yönelik müdahalelere ve bu bireyin desteklenmesine yoğunlaşılmaktadır. Oysa istismar uygulayanın da rehabilite edilmesi, şiddetin önlenmesi için son derece önemli ve gereklidir. Her iki tarafın ruh sağlığını düzeltebilecek etkili tekniklerden faydalanılmalıdır. Çocuklara hizmet götüren eğitim, sağlık gibi her türlü kurum ve kuruluşta çalışanların, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın bu konuda duyarlılığının artırılması, bilimsel verilere dayalı planlar ile sorunu çözmeye yönelik somut adımlar atılması ve belirlenen adımların uygulamaya geçirilmesinde kararlılıkla hareket edilmesi, sorunun boyutlarının büyümesini önlemede elzem görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2012 yılı adli sicil istatistiklerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan cumhuriyet başsavcılıklarına 34 bin başvuru yapıldığı ve aynı yıl bu suç nedeniyle ceza mahkemelerinde 17.500 dava açıldığı belirtilmektedir. Ayrıca, istatistikte yer alan bilgiler arasında cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35'inin 11 yaşın altında olduğu, yüzde 21'inin erkek, yüzde 14'ünün ise kız çocuklar olduğu belirtiliyor.

Değerli milletvekilleri, çocukların cinsel yönden istismar edilmesinin hukuki boyutunun tespitinin yanında, bu konunun önleme boyutu da büyük önem arz etmektedir. Sorunun bu boyutu ele alınmaksızın salt cezai müeyyidelerin artırılması ile geçiştirilemeyeceği ortadadır. Bu sorunun çözümü için hukukun olanaklarının yanı sıra psikoloji, sosyoloji, pedagoji, felsefe gibi disiplinlerden de destek alınmalı, bu multidisipliner çalışmanın veri, uyarı ve önerileri devletin politika aracında yerini bulmalıdır. Zira, bu sorunun yalnızca çocukları değil, bizzat toplumun kendisini ilgilendiren bir sorun da olduğu unutulmamalıdır.

Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)