GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, MHP GRUP BAŞKAN VEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE KAYSERİ MİLLETVEKİLİ YUSUF HALAÇOĞLU TARAFINDAN, SON DÖNEMDE IRAK'TA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞTA OLMAK ÜZERE REHİN ALINAN VATANDAŞLARIMIZIN DURUMUNU, IŞİD TEHDİDİNİN SINIRIMIZA VE TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZE OLAN ETKİSİNİ TARTIŞMAK ÜZERE 17/06/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 17 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASI VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:104
Tarih:17.06.2014

VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Irak'ta yaşanan gelişmelerle ilgili olarak genel görüşme açılması önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Irak'ta son on gündür tam bir dram yaşanmaktadır. Ülke, 2013 işgalinin ve 2007-2008 iç savaşının ardından en büyük krizle karşı karşıyadır.

Irak ve Suriye'de yıllardır devam eden siyasi kriz ortamından yararlanan ve bölgede ortaya çıkan siyasi boşluğu kendi yöntemleriyle doldurmaya çalışan bir örgüt söz konusudur. Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt, Irak Hükûmeti ve Suriye'deki rejimin yanlış ve yetersiz politikaları sonucunda bugünkü gücüne ulaşmıştır. Yaşadığı ülkenin yöneticilerince siyaseten dışlanan, baskı altına alınan ve meşru taleplerine kulak tıkanan halk kitleleri, nihayetinde bu örgütün istismarına açık hâle gelmiştir. Bunun sonucunda, iki yıldır devam eden zulüm yüzünden bu bölgeler IŞİD'in yöneticilerine âdeta altın tepside sunulmuştur.

Öte yandan, Musul'da 50 bin askerden oluşan ordu birliklerinin, birkaç bin olduğu tahmin edilen IŞİD unsurlarıyla çatışmaya girmek yerine süratle Musul'u terk ederek geri çekilmeleri de dikkat çekici bir gelişme olmuştur. Bir örgütün Irak'ın en büyük vilayetlerini iki üç gün içinde ve yerel halkın da desteğiyle tamamen ele geçirmesi başka türlü izah edilemez. Irak'ta giderek derinleşen ayrımlar, gerginlikler konusunda iki yıldan fazla bir süredir ısrarla yaptığımız uyarılar maalesef dikkate alınmamıştır. Uyarılarımızda haklı çıkmış olmaktan dolayı da üzüntü duyuyoruz.

Sonuç olarak bugün için bakıldığında, Irak'ın Sünni bölgelerinin büyük çoğunluğu IŞİD'in kontrolü altındadır. Söz konusu örgütün hedefi, Irak ve Suriye'nin büyük bir bölümünü içerecek şekilde sözde bir İslam devleti kurulmasıdır. Son bir hafta içerisinde Irak'taki ilerleyişi, IŞİD'in, söz konusu hedefine doğru ilerlemekte olduğunu ve Bağdat'a saldırmayı planladığını da göstermektedir. IŞİD'in ilerlemesine karşılık Irak'ta Şii nüfusun yoğun olduğu güney eyaletlerinden de çok sayıda gönüllü, milis ve askerin kuzeye, ülkenin orta kesimlerine doğru kaydırıldığı ve Irak ordusunun havadan IŞİD mevzilerine bazı müdahalelerde bulunduğu yönünde bilgiler intikal etmektedir. Bu gelişmeler, Irak'ın, 2007-2008 döneminden daha da kanlı bir mezhep savaşına sürüklendiğine işaret etmektedir. Bu riski Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere ilgili tüm aktörlerin dikkatine getiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef, Irak'taki Türkmen soydaşlarımız da bu krizden olumsuz şekilde etkilenmektedirler. Özellikle Telafer'deki soydaşlarımız son iki gündür büyük bir mücadele vermişlerdir. Neticede Telafer de dün gece IŞİD hâkimiyeti altına girmiştir. Bunun hemen öncesinde şehri terk eden ve Kürtlerin hâkimiyetindeki Sincar bölgesine sığınmak zorunda kalan 100 binin üzerinde olduğunu anladığımız Şii Türkmen soydaşlarımıza acil insani yardım yapılması için Hükûmetimiz derhâl harekete geçmiştir. AFAD tarafından gereken çalışma derhâl başlatılmıştır. Esasen, Musul'dan geçen hafta Irak Kürt bölgesine sığınmak zorunda kalan 500 bin kadar Iraklı kardeşimiz için de benzer insani yardımlar süratle yerine ulaştırılmıştır.

Bu son olaylar, ülkemizin, herhangi bir mezhep veya etnik aidiyete bakılmaksızın, zulme uğrayanların, zor durumda kalanların daima yanında olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu dâhil Irak'taki tüm soydaşlarımızın durumunu yakından takip etmeye devam edeceğiz. Bu bölgelerin güvenliğinin sağlanabilmesi amacıyla elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Tek taraflı oldubitti yaratılmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Milletler ve NATO dâhil ilgili tüm taraflarla üst düzey temaslarımız devam etmektedir. İkili ve çok taraflı platformlarda sınırlarımızın hemen güneyinde Suriye'den başlayan, Irak'ı ortadan bölerek İran sınırına kadar ulaşan bir El Kaide devletinin yalnız Orta Doğu için değil, tüm dünya için ne anlama geldiğini hatırlatmayı sürdürdüğümüz muhataplarımızın görüşlerimizi paylaştığını da görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiatıyla, bizleri son derece üzen en önemli gelişme ise Musul Başkonsolosluğu personelimizin, bu Başkonsolosluğumuza sığınan vatandaşlarımızın ve İskenderun Limanı'ndan Musul'un Geyara bölgesindeki santrale mazot taşıyan şoför kardeşlerimizin IŞİD tarafından alıkonmuş olmalarıdır. Şu anda Musul'da IŞİD'in elinde bulunan Başkonsolosluk personelimiz ve diğer vatandaşlarımız ve onların can güvenliği bizim için hayati önemi haizdir. Ayrıca Türkiye'nin ekonomik ve stratejik menfaatleri açısından da çok önemli bir aşamadayız.

Son derece hassas bir süreç işliyor. Takdir edersiniz ki kamuoyunda bu tür hassas konularda çok fazla açıklama yapmak, detaylara girmek doğru değildir. Dış politikanın iki önemli unsuru mahremiyet ve ketumiyete bu aşamada riayet edilmesi her zamankinden daha önem arz etmektedir. O bakımdan, bu konuda Hükûmetimizin ve Dışişleri Bakanlığımızın açıklamaları şimdiye kadar son derece dikkatle ve özenle yapıldı ve bu, bundan sonra da bu şekilde devam edecektir.

Bu kritik aşamada Dışişleri Bakanımız, doğrudan sayın genel başkanları bilgilendirmek suretiyle Mecliste grubu bulunan siyasi partilerimizin konuya vâkıf olmalarını sağladı, gerektiğinde de bu bilgilendirme tekrar yapılabilecektir. Ancak önümüzde hem kritik hem dinamik bir süreç var. Bir taraftan da bu bilgilendirmeleri yaparken, kamuoyumuzu aydınlatırken, diğer taraftan da Irak'ta 11 Hazirandan beri alıkonulan Musul Başkonsolosluğumuzun personeli ve 31 vatandaşımızın ülkemize en kısa sürede sağ salim dönmeleri amacıyla gerekli tüm çalışmalar da hassasiyetle sürdürülmektedir. Bu çalışmaların olumlu sonuç vereceğine ve bu kardeşlerimize en kısa zamanda kavuşacağımıza içtenlikle inanıyorum.

Irak'ta güvenlik alanında yaşanan kriz nedeniyle Dışişleri Bakanlığımız tarafından bu ülkeye ilişkin güvenlik uyarıları devamlı yapılmaktadır. Bu çerçevede Musul, Kerkük, Selahaddin, Diyala, Anbar, Bağdat ve Basra'da bulunan vatandaşlarımızın can güvenlikleri bakımından tedbirli davranmaları, mümkün olan en kısa zamanda bu bölgelerden ayrılmaları ve söz konusu bölgelere seyahat edilmesinden kaçınılması kuvvetle tavsiye edilmektedir. Güvenlik önlemleri meyanında Basra Başkonsolosluğumuz bugün öğleden sonra tahliye edilmiştir. Konsolosluk çalışanları güvenli bir şekilde Kuveyt'e geçirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde yaşanan bu gelişmeler, uzun vadeli dönüşümler yaratabilecek niteliktedir. Tabiatıyla, ortaya çıkan çatışma ve vahşet görüntüleri kabul edilebilir değildir. Ancak, Irak ve Suriye'nin neden bu duruma geldiği de dikkatle incelenmeli ve hatırlanmalıdır. Kadim medeniyetlerin beşiği olan bu ülkelerin kaos ortamının içine düşmelerinin başlıca sorumlusu bugünkü yöneticileridir. Siyasi çıkarları gereği toplumsal kutuplaşmaları körükleyen bu yöneticiler elbette tarih önünde hesap vereceklerdir. Ülkemiz ise komşularımız Suriye ve Irak'ta barış ve istikrarın tesisi için üzerine düşeni yapmaya devam edecektir. Amacımız tüm komşularımızla karşılıklı çıkar esasına dayanan iyi ilişkiler tesis etmektir. Ancak, bu tabloya ulaşabilmemiz için komşumuz bu iki ülkede hukuka ve insan haklarına saygılı yönetimlerin başa gelmesi ve demokrasinin temel ilkelerinin avdet etmesi asgari beklentimizi teşkil etmektedir. Bu çok önemli aşamada gerçekten siyasi partilerimiz, Mecliste grubu bulunan partilerimiz son derece örnek teşkil edebilecek bir dayanışma göstermişlerdir. Bunun için gerçekten kendilerine teşekkür borçluyuz.

Ancak, içinde bulunduğumuz bu ortamda gerçekten çok hassas olan gelişmelerde mümkün olduğu kadar bu dayanışmaya ve mümkün olduğu kadar olayın detaylarını kamuoyuyla daha az paylaşmaya ve esas amaç olan bu kardeşlerimizin Türkiye'ye geri dönmesinin sağlanmasına enerjimizi teksif etmenin son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu ifadelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)