| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 17.06.2014 |
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Tasarı'nın 90'ıncı maddesine yönelik önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığımız madde ve devam eden 10 madde Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını düzenliyor. Hepimiz biliyoruz ki bundan çok daha kısa süre önce, iki ay kadar önce aynı maddeler, başka bir içerikle, yargıyı Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu kanalıyla yürütmenin kuyruğuna takan bir biçimle, bir anlayışla Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonuna ve Genel Kurul gündemine getirilmişti. Genel Kurulda görüşmeler sırasında ve Adalet Komisyonundaki görüşmeler sırasında aslında hiç de arzu edilmeyen sahnelere tanıklık etmiştik hep beraber. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet grupları olarak, aslında bu önergenin Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen ilk 3 maddesine aykırı olduğundan işleme konulamayacağını çünkü hukuk devleti ilkesini ortadan kaldırdığını ileri sürmüştük. Bu tezlerimizde de kuvvetler ayrılığı ilkesinin sadece parlamenter demokrasilerin değil, aynı zamanda hukuk devletinin de ön koşulu olduğunu, yargı bağımsızlığının da hukuk devletinin vazgeçilmez bir ilkesi hâline geldiğini, Anayasa'mızda da gerek kuvvetler ayrılığı ilkesine gerekse yargı bağımsızlığı ilkesine açıkça yer verildiğini, Anayasa'nın başlangıç kısmında yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden ayrıldığını ve yargı yetkisinin de yine ilgili maddede Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağının açıkça ifade edildiğini defalarca, gerek Adalet Komisyonunda gerekse Genel Kurulda tekrarlamıştık. Sadece bunlarla da yetinmemiştik; ne kadar oy alırsa alsın -ister yüzde 40 ister yüzde 50 isterse yüzde 90- Anayasa'ya göre egemenlik yetkisinin sadece yürütmeye tanınan bir hak olmadığını, Anayasa'mızın açık hükmü gereğince egemenlik yetkisinin herhangi bir organa, herhangi bir kişiye veya sınıfa bırakılamayacağını ve Anayasa'da gösterilen organlar kanalıyla paylaşılarak kullanılacağını defalarca tekrarlamıştık. Ancak, söz konusu önerge, cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirdiği için, teklif dahi edilemeyecek bir önerge olduğu için, tasarı olduğu için, gerekse kuvvetler ayrılığı ilkesini ve yargı bağımsızlığı ilkesini ortadan kaldırdığı için bizler görüşülemeyeceğini ifade ederken maalesef Adalet Komisyonu uçan tekmelere, havada uçuşan yumruklara sahne olmuştu.
Evet, yine bu yasa bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken aynı sahnelere tanıklık ettik. Değerli milletvekilleri, bu yasa görüşülürken Mecliste yumruklar konuştu. Sadece parmak çoğunluğuyla değil, yumruk atarak, tekme atarak, burun kırarak demokrasilerde emsali görülmeyecek bir yöntemle bu maddeleri Genel Kuruldan geçirdiniz, değil mi? Bu maddeleri geçirdiniz. Bunu niçin yaptınız? Türkiye cumhuriyet tarihinin ucu siyasal iktidara kadar dokunan, Hükûmete kadar dokunan 17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını örtmek için yaptınız; halkın gözü önüne saçılan ayakkabı kutularını ve banka kasalarını halkın gözünden kaçırmak, yargının bu soruşturmaların üzerine kararlılıkla gitmesini önlemek amacıyla, yargıyı dağıtmak amacıyla yaptınız. Bizi, bunları yaparken hem iç basında hem dış basında hukuk devletini içselleştirememiş, demokrasisini oturtturamamış üçüncü sınıf demokratik bir ülke konumuna düşürdünüz. Burada yaşananlar, burada havada uçuşan yumruklar, burada uçuşan tekmeler, burada kırılan burunlar ve burada akıtılan kanlar sadece Türkiye'de değil, tüm dünya basınında birinci sayfada manşetten verildi.
Peki, ne oldu değerli arkadaşlar, soruyorum size, iki ay sonra ne oldu? Elimizde Anayasa Mahkemesinin bir kararı var. Bakın, lütfen, Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet partilerinin söylediklerini yani bu yasanın bu Mecliste görüşülemeyeceğini tevsik etti. Anayasa Mahkemesi, HSYK'nın yürütmeye bağlı bir organ olmadığını, yürütmenin terfi ve nakil makamı hâline dönüştürülemeyeceğini, Adalet Bakanlığının ikinci müsteşarlığına dönüştürülemeyeceğini, düzenlemenin Anayasa'nın 159'uncu maddesine açıkça aykırı olduğunu söyledi. Yani, bu Anayasa Mahkemesinin kararı burada.
Şimdi, ben burada Sayın Bakana sormak istiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekillerine de sormak istiyorum yani hafif bir kızarıklık hissediyor musunuz? Türk halkına bir özür borcunuz olduğunu düşünüyor musunuz? Burada çıkıp hem Türkiye Büyük Millet Meclisinden hem muhalefet partilerinden hem de adına Anayasa'ya bağlılık yemini ettiğiniz Türk halkından özür dilemeyi düşünüyor musunuz? Yoksa "Demokrasi bizim için araçtır, amaç değildir. Biz o yasayı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - ...çıkarttık, işimizi de gördük, iptal kararı geriye yürümüyor, biz o yolsuzluk soruşturmalarının üzerini kapattık." diyerek burada gerine gerine oturmayı mı düşünüyorsunuz? Ben Sayın Bakanın, Adalet Komisyonunun ve Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilinin burada çıkıp özür dilemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)