| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 17.06.2014 |
ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 95'inci maddesiyle alakalı verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son on yılda temel kanunların tamamına yakını değiştirilmiştir. Toplumun değişen ihtiyaçlarına cevap vermek ve toplumsal barışı sağlamak için yasal değişiklikler elbette yapılacaktır, ancak itirazımız, yasa yapma hakkının çok özensiz ve öngörülerden uzak olarak kullanılmasınadır. İktidar, sayısal çoğunluğunun verdiği güçle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün sağladığı imkânlarla yasama faaliyetlerini çok hoyratça kullanmaktadır. Bu süreçte temel kanunlar çıkartılmış, sayısını unuttuğumuz yargı paketleri ve torba yasalarla Türk hukuk mevzuatı âdeta yamalı bohçaya dönmüştür. Hükûmet, yasa yapma süreçlerinde, katılımcı bir anlayıştan uzak, konjonktürel tepkilerle yasa taslaklarını hazırlamakta ve aceleci bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinden yasalaşmasını istemektedir. Oysa yapılması gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan yasaların uygulanmasını sabırla takip etmek ve bir sorun çıkarsa tüm taraflarla birlikte yeni bir düzenleme yapmaktır.
Hukuk devletinde yasalara aykırı davrananlar mahkemelerce yargılanarak cezaları hukuk sistemi tarafından verilir. Geldiğimiz nokta itibarıyla Türkiye'nin artık bir hukuk devleti olmaktan çıktığını üzülerek ifade etmek istiyorum. Savcı ve yargıçların inisiyatifsiz bırakıldığı, toplumsal huzur ve barış için hukuk yerine emniyet güçlerinin devreye sokulduğu görülmektedir. Toplumda kutuplaşmayı kışkırtan bu anlayışın devamı daha büyük bir kaos ortamı hazırlayacaktır.
Hukukun egemen olduğu bir ülkede devlet adına hareket edenler bilmelidir ki bir ülkede adaleti sağlayacak olan sadece ve sadece hukuk sistemidir. Yargının sacayağını oluşturan hâkim, savcı ve avukatlar, adaletin teminatı olarak bağımsız bir şekilde görev yapabilmelidir. Ancak, iktidara geldiği andan itibaren hukuku, barışı, huzuru, adaleti, kamu düzenini sağlayacak unsurları kendisi belirleyen iktidar, bugün yargı sistemini felç eden ve buna bağlı olarak da toplumu kaosa sokan bir anlayışı gütmektedir. AKP iktidarı, kendi hâkimini, kendi savcısını ve nihayetinde evrensel hukuk yerine kendi hukukunu oluşturma çabasındadır.
Meclisteki görüşmeleri hepimiz biliyoruz. Burada yasaları yaparken AKP iktidarının "Ben yaptım, oldu." tavrı ülkeyi bugün bu noktaya getirmiştir. Komisyon görüşmelerini oldubittiye getiren, Meclis görüşmelerinde ise muhalefetin yükselen sesine kulak tıkayan iktidar, sağlıklı ve adil bir yasa yapıcı olduğunu iddia edemez. Habur'da kurduğunuz mahkemede yolsuzluk operasyonunun ardından yargıda başlattığınız cadı avı da aslında anlayışınızın ne kadar sakat olduğunu ortaya koyuyor. Mahkemeler Türk milleti adına karar vermelidir. Ama sayenizde son dönemde alınan pek çok kararın milliğinden ve evrensel hukuk ilkelerine uygunluğundan bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle, sizin yargıya bakışınızın da evrensel olmadığı açıktır. Sizin yargıya bakış açınız, kadrolaşma suçlarınızı örtbas etme, sizden olanı koruma esasına dayalıdır. Oysa yarı insanları "siz, biz" diye ayırmamalı ve bağımsız olmalıdır.
Bu maddedeki kurul müfettişleri en az beş yıl görev yapmış savcı ve hâkimlerden teşekkül ettirilmekle seçilecek olmasına rağmen, burada da objektif kriterlere yer verilmeksizin sadece kurulun öngöreceği kişileri atamak aslında sizden olanları, size yakın olanları, sizin istediğinizi yerine getirecek olanları görevlendirme arzunuzun bir gerçek yansımasıdır.
Bu vesileyle, yapmış olduğunuz yasalar da devletin bü ülkede yaşayan 76 milyon insanın tamamını düşünerek bu kanunları geçirmenizi, parmaklarınızı ona göre kaldırmanızı tavsiye ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)