GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, ARICILIK VE BAL ÜRETİCİLERİNİN İÇİNDE BULUNDUĞU OLUMSUZ DURUMUN TÜM BOYUTLARIYLA ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN (10/87), GENEL KURULUN 18 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:18.06.2014

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Esasında bu konuşmayı 1 Haziran seçimlerinde Ağrı Belediye Başkanı seçilen Milletvekilimiz Sayın Sırrı Sakık yapacaktı. Ancak belediye başkanlığı mazbatasını almış olmasından dolayı, Meclis Başkan Vekilimizin de takdirleri nedeniyle Sayın Sakık bu konuşmayı yapmaktan vazgeçti, iş bana düştü. O nedenle önerge üzerine ben konuşacağım.

Sayın Sakık'a yeni seçildiği görevinde başarılar diliyorum. Umut ediyorum ki grup olarak, ülke olarak kendisiyle gurur duyacağımız hizmetlere Ağrı'da imza atacaktır. Kendisine çalışmalarında şimdiden başarılar diliyoruz.

Şimdi, Türkiye'de esasında yoğun karmaşa içerisinde, yoğun gündemler arasında, Türkiye'de yaşayan üreticilerin, esnafın, çiftçinin sıkıntıları hep ötelenir oldu, hep konuşulamaz oldu maalesef. Biz de bu grup önerimizi, bir nebze, Türkiye'nin asli gündemine, Türkiye'nin asli sorunlarına Meclis kayıtsız kalmasın, Meclis bu sorunları unutmasın diye gündeme getirdik.

Arıcılar sorunu bizim açımızdan çok önemli çünkü Türkiye'nin dört bir yanında geleneksel yöntemlerle arıcılık yapan pek çok sayıda insanımız var ve bu insanlarımızın, bu üreticilerimizin ürettikleri, geleneksel yöntemlerle ürettikleri Türkiye'yi dünya klasmanında 4'üncü sıraya yükseltiyor. Neredeyse 5 milyona yakın arı kovanı ve yıllık 81 bin, 82 bin ton bal üretimi var Türkiye'de ama bu konuda arıcılara, bu anlamdaki üreticilere yol gösterici mekanizmalar, bilimsel mekanizmalar yok denecek kadar azdır.

Bu mekanizmalardan bir tanesi Bitlis ilimizdeydi, Arıcılık ve Araştırma Enstitüsü adı altında kurulmuştu, bir nebze özellikle bölgede arıcılık yapan insanlara rehberlik eden bir mekanizmaydı, bilimsel bir mekanizmaydı ancak bu da daha sonra kapatıldı ve bu enstitünün kapatılmasından sonra bölgede, özellikle Bitlis yöresinde yoğun arı ölümlerine tanıklık ediyoruz. Geleneksel yöntemlerle arıların korunamadığı, arı üreticiliğinin, bal üreticiliğinin yapılamamış olmasından kaynaklı sıkıntılar yaşanıyor.

Hem arıcıların sıkıntılarına işaret etmek için hem de bu anlamda yapılması gereken bilimsel çalışmalara, bu anlamda üretim yapan insanlara katkı sunacak, destek sunacak, veri sunacak bilimsel çalışmalara işaret etmek, o ihtiyaca işaret etmek için bunu bugün burada konuşuyoruz. Dolayısıyla, hem Bitlis açısından hem bir bütün olarak bölge açısından, Türkiye'nin geneli açısından son derece önemli bir sorundan söz ediyoruz. Bu alana eğilindiği zaman, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu konuda ön açıcı politikalar, projeler geliştirdiği zaman esasında Türkiye'yi bu alanda ihraç ürünü elde eden bir ülke durumuna getirebilir. Ama maalesef, bunlardan hiçbirini görmüyoruz.

Söz Bitlis'ten açılmışken bir garabeti de buradan sizinle paylaşmak istiyorum, garabet şu: 2009-2010 yıllarında, TEKEL özelleştirildiğinde, daha önce 950 hissedarın müştereken "Bitlis'te fabrika kurulsun." diye fabrika alanı olarak hibe ettiği 127 dönüm arazi, TEKEL özelleştirmesinden sonra belediyeye kamu yararına kullanılmak üzere hibe edildi. Belediye, geride bıraktığımız beş yıl içerisinde bu arazi üzerinde itfaiye binası, sosyal yardımlaşma binaları vesaire yapılaşmasına gitti; beş yıl da kullanıldı. Ancak 30 Mart seçimlerinde belediyenin el değiştirmesi nedeniyle bir garabete tanıklık ettik. Seçimlerden bir buçuk ay sonra, Başbakanın ve 4 icracı bakanın imzasıyla belediyeye hibe edilen TEKEL arazileri 12 Mayısta geri alındı. 14 Mayısta Başbakanın ve 4 icracı bakanın altında imzası bulunan karar Resmî Gazete'de yayınlandı. 16 Haziranda geri alınan araziler, belediyeye hibe edilen araziler... 14 Mayıstan hemen sonra, Diyarbakır Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yetkilileri, kararın hemen arkasındaki gün, 15'inde Bitlis'e gidiyorlar, tapu müdürlüğüne başvuruyorlar, tapuyu kendi üzerlerine alıyorlar; 16'sında da tapular tamamıyla çevrilmiş oldu.

Şimdi, Mardin Belediyesinde de benzer sıkıntılar var ama özellikle bu garabeti dikkatinize sunmak istiyorum. Ne oldu da beş yıl belediye o arazileri kullandı? Oradaki vatandaşların arazisi bu. 950 hissedarın bedelsiz olarak hibe ettiği bu arazi beş yıl belediyede kaldıktan sonra belediye yönetimi el değiştirince neden geri alma ihtiyacı duyuldu? Ne yapacaksınız bu araziyi, kime peşkeş çekeceksiniz? Kime fabrika alanı yapacaksınız bu arazileri? En başta iktidar partisinin Bitlis milletvekillerinin çıkıp buna isyan etmesi gerekirdi, "Böyle bir garabet olamaz." demeleri gerekirdi ama zannediyorum, bu karardan menfaat umulmuş olmalı ki dut yemiş bülbül gibiler, bu konuya hiç eğilmezler.

Mardin Belediyesinde de benzer bir sıkıntı var. Dünyanın başka bir yerinde olsa bu skandal hükûmetlerin el değiştirmesine bile sebebiyet verir. Mardin Büyükşehir Belediyesi, şu anda çadır belediyesidir, binası olmayan belediyedir. Sebebi de şu: Seçimlerden bir gün önce Mardin Büyükşehir Belediyesinin, daha önce Mardin Belediyesinin kullandığı bina alt kademe belediyelerden bir tanesine, Artuklu Belediyesine devredildi. Orası Artuklu Belediyesinin binası hâline getirildi. Sebep şuydu: Niye Artuklu Belediyesi? Anketlerde "Belki biz kazanırız Artuklu Belediyesini." beklentisi vardı, kazanamayınca bu beklenti de boşa çıktı ama bina bu defa Artuklu Belediyesinde kaldı. Mardin Büyükşehir Belediyesi el değiştirdikten sonra baktılar ki içinde oturacakları bir bina yok, belediye eş başkanlarının oturacakları bir odaları yok. Artuklu Belediyesinin şu anda kullandığı hizmet binası büyükşehir belediyesiyle ortaklaşa kullanılıyor. Mardin Büyükşehir Belediyesi Artuklu Belediyesinin hizmet binasında işgalci pozisyonundadır. Bunu ben söylemiyorum, Artuklu Belediyesi bir dilekçeyle valiliğe başvuruyor, "Benim binam büyükşehir belediyesi tarafından işgal edilmiş." Boşaltılmasını talep ediyor.

Garabet bununla bitmiyor yani tezgâhlanan oyun bununla bitmiyor. Mardin'de bütün ilçe belediyelerinin borçları büyükşehir belediyesine yazıldı ama Büyükşehir Belediye Yasası'yla büyükşehre geçmesi gereken varlıkların tamamı da valiliğin tasarrufuna bırakıldı. Yani, borçları belediye ödeyecek ama varlıkları, kullandıkları araçlar dâhil, il özel idaresinin araçları dâhi -normalde yasal olarak bunların tamamının belediyelere geçmesi gerekiyordu- hepsi valiliğin tasarrufuna bırakıldı. Bu garabeti, bu ucubeliği, bu keyfîliği birilerinin çıkıp burada izah etmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)