GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ'NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:115
Tarih:05.06.2012

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dünya Çevre Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Bugün, Uludere'de yaşanan insanlık dramını; memur ve emekliye reva görülen komik zamları; eğitim emekçilerinin, öğretmenlerimizin maaşlarında, tatillerinde gözü olan tarihin ilk başbakanını; perişan olan üreticiyi, esnafı, çiftçiyi, köylüyü, emekliyi konuşmayacağız. Sağlıklı nesiller yetiştirmek amacıyla başlanan süt kampanyasındaki rezaleti, çocuklarımızın sağlığıyla oynayanları konuşmayacağız. Cezaevlerinde adil yargılanmayı bekleyen, tutukluluk süreleri cezaya dönüşmüş aydınlarımızı, bürokratlarımızı, üniversite öğrencilerimizi, gazetecileri, milletvekiline sahip çıkamayan Parlamentoyu, milletvekiline sahip çıkamayan Parlamentoyu, milletvekiline sahip çıkamayan Parlamentoyu da konuşmayacağız. Bugün, insanlığın, her ne şartta olursa olsun sağlıklı bir şekilde yaşamasını ve neslinin devamı için gerekli olan suyumuzu, havamızı, toprağımızı konuşacağız.

Değerli milletvekilleri, tüm insanlığı tehdit eden çevre sorunlarının başlıcaları, iklim değişmesi, ozon tabakasının incelmesi ve hızlı nüfus artışıdır. Bölgesel çevre sorunlarının ekosistemlerinin tahribi ve biyolojik zenginliğin kaybolmasıdır.

Mahallî çevre sorunları ise atık maddeler, çöpler, sanayi ve kimyasal atıklardır; hava kirliliği, çarpık sanayileşme ve kentleşmenin sonucudur. Suların kirlenmesi sanayi atıklarından kaynaklanmaktadır. Dünyanın derisi olan toprağın üst tabakası erozyonla yok olduğunda yenilenmesi yüz yıllar alır. Erozyon sonucu her yıl 500 milyon ton verimli toprağımız yani Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprağımızı kaybetmekteyiz. Bu dehşet verici tabloya artık dur demek zorundayız. Gerekli tedbirleri almaz isek, yaşadığı toprağı, içtiği suyu, soluduğu havayı acımasızca kirleten, kendini yok eden canavarlara dönüşeceğiz.

Dünyanın oksijen deposu cennetmekân Kaz Dağlarını, Marmara Denizi'ni,  Ege ve Akdeniz kıyılarını, Karadeniz'in eşsiz bitki örtüsünü yok edeceğiz, kaybedeceğiz.

Üzülerek ifade ediyorum ki hiçbir Hükûmet yetkilisinden, özellikle Sayın Başbakandan on yıldır çevre konusunda bir eylem, söz ve vaat duymuyoruz. Her konuda sözü olan Sayın Başbakan, acaba çevre konusunda söylenecek olan şeyleri uluslararası maden şirketlerine mi bıraktı, yoksa çevreyi düşünmek ve korumak yerine kendi çevresini mi koruyup kolluyor?

Sayın milletvekilleri, bugün doğayı, Çanakkale'yi, Kaz Dağlarını korumak ve kollamak için hiçbir kişisel menfaat gözetmeden sokaklara dökülenler, Çanakkale Söğütalan, Şahinli, Kuşçayırı, Kızılelma, Evciler, Halilağa köylüleri ve çevrede yaşayan Çanakkaleliler, Balıkesirliler, onlar çocuklarına, torunlarına yaşanabilir bir çevre bırakmak isteyen duyarlı insanlar; onların yanında Başbakan yok, temsilcileri yok. Karadeniz'de bitki örtüsünü yok eden, plansız ve denetimsiz işleyen ve yanlış yerlere kurulan HES'lerin mücadelesini veren Karadeniz insanının yanında Hükûmet yok. Erzurum Tortum'da Nafiye teyzenin, Leyla'nın yanında Hükûmet yok. Bugün karşımızda, havasına, suyuna, toprağına sahip çıkanları asker dipçiğiyle, polis copuyla karşılayan, çevre eylemcilerini cezaevlerine dolduran bir Hükûmet var.

Çözüm yok mu? Elbette var. Çözüm, sürdürülebilir kalkınma anlayışı çerçevesinde şekillenen iklim değişikliği politikaları üreterek insan-çevre ilişkisini bütünsel bir yaklaşımla ele almaktır. Çözüm, toplumların çevre ile uyumlu bir şekilde kalkınması ve gelişmesi gerekliliğini ön plana almaktır. Çözüm, tüm çevre gönüllüleriyle birlikte hareket etmek, onları dinlemektir.

Temiz ve sağlıklı havanın, suyun ve toprağın bulunmadığı, sağlanamadığı yaşam alanlarımızda teknolojiden, gelişmeden, medeniyetten bahsetmek mümkün değildir. Uygar toplumlar, içtiği suyu, soluduğu havayı, beslendiği toprağı kirletmeyen, koruyan toplumlardır.

Gelin hep birlikte, hemen şu anda harekete geçelim. Özellikle bilmenizi ve yaşamın her anında herkesin hatırlamasını istiyorum: Geciktiğimiz her bir dakikada 16 hektar ormanımız yok oluyor, 20 hektar verimli toprağımız erozyonla kayboluyor, 32 hektar daha çöl alanı oluşuyor. Gelin, hep birlikte çocuklarımıza, gelecek nesillere temiz bir gelecek, temiz bir dünya bırakalım.

Hepinize saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Soydan.