GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇANAKKALE SAVAŞLARI GELİBOLU TARİHİ ALAN BAŞKANLIĞI KURULMASI HAKKINDA
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:18.06.2014

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Tasarının "mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğu" adıyla hazırlanan o bölüm, aslında nasıl hesap verilmeyeceğini, nasıl denetimden kaçılacağını bize göstermektedir. Alan Başkanlığı kime hesap verecek, kim denetleyecek bütçesini? Alan Başkanlığı Bakanlığa bağlı ilgili kuruluş olarak kamu tüzel kişiliğini haiz olacak, Başkanlık bütçesine genel bütçeden kaynak aktarılacak, kamu gücü kullanılarak kamu gelirleri elde etme yetkisi verilecektir. Başkanlığa Çanakkale Belediyesi İl Özel İdaresi ve Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası bütçelerinden pay aktarılacak, hatta aktarılacak pay oranlarında alt limit yüzde 1 olmak üzere üst limit Bakanlığın yetkisine bırakılacaktır. Alan Başkanlığına ilgili bakanlık "Ben yüzde 1 değil de yüzde 10 pay istiyorum." derse buna kim dur diyecek? Kaynakları kesilen Çanakkale Belediyesi, Çanakkale İl Özel İdaresi ve Ticaret ve Sanayi Odası Çanakkaleli vatandaşlara nasıl hizmet götürecek?

Hükûmet, yerel yönetimlerin bütçesinden -sınır getirmeden- kesinti yapma yetkisi alarak Çanakkale halkını cezalandırmaktadır. Çanakkale halkı ve yerel yöneticileri, söz sahibi olmadığı, yetkisinin olmadığı ve denetleyemediği bir bütçeye katkı vermek istemiyorlar.

Sayın milletvekilleri, aynı zamanda, Hükûmet, tasarıyla aktarılan ve kullanılan bütçenin hesabını millî iradeden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçırmaktadır. Hükûmetin yaptığı, millî iradenin denetleme yetkisine açıkça, alenen saldırıdır, millî iradenin denetleme yetkisine açıkça, alenen saldırıdır, millî iradenin denetim yetkisini yok saymaktır. Neden harcamaları Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden kaçırma gereği duyuyorsunuz? Sayıştay raporlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçıranlar, bugün denetimsiz bir harcama yetkisi talep ediyorlar. Doğru şeyler yaptığına inananlar, kul hakkı yemeyenler neden şeffaf, bağımsız denetim mekanizmalarından kaçtığını önce Çanakkale halkına, sonra milletimize anlatmak zorundadır.

Sayın milletvekilleri, bugünlerde içinde bulunduğumuz dış politika kaosu, sınırlarımızda yaşanan savaş, yüz yıl önce yaşanan Çanakkale Savaşı'nın anlam ve öneminin yurtta ve dünyada kavranamadığını bizlere göstermektedir ama asıl üzücü olan, bugün getirilen tasarıyla Çanakkale ruhunu yurtta ve dünyada daha iyi anlatmak istediğini söyleyen AKP Hükûmetinin yüz yıl sonra bile Çanakkale ruhunu anlayamadığı, kavrayamadığı ortaya çıkmıştır.

AKP tarafından ülke içinde yaratılan kutuplaşma siyaseti ve ötekine düşmanca yaklaşma anlayışı egemen kılınmaya çalışılırken ülke dışında da öncelikle "komşu ülkelerle sıfır sorun" diye yola çıkanlar, kendi yarattıkları sorunlar içerisinde boğulmaya başlamış, tüm komşularla sorunlu hâle gelmiştir. Orta Doğu'da ve sınır komşumuz olan ülkelerde yaşanan mezhep savaşlarında taraf olunmuş ve komşu ülkelerin iç işlerine müdahale edilmeye başlanmıştır.

Musul'da hiçbir ülke konsolosluk açmazken konsolosluk açılmış fakat görevlilerimiz ve bayrağımız korunamamıştır. Vatandaşlarımızı rehin alan ve dünyanın terör örgütü olarak tanımladığı örgüte Başbakan ve Dışişleri Bakanı terör örgütü bile diyemeyerek tam bir basiretsizlik örneği sergilemektedirler. Yüz yıl önceki Çanakkale bağımsızlık, özgürlük ve barış ruhunu anlayamayan, içine sindiremeyen AKP Hükûmeti bugün yaşananlardan artık ders almalıdır.

Sayın Bakan, İslami savaşçı-maneviyatçı retoriğini anlayamamış, manevi ve uhrevi değerler yerine barışçıl evrensel değerlerin anlayışının hâkim kılınması gerekir. Bugün, Orta Doğu ve komşularımız, manevi değerler üzerinden manevi değerler adına oluk oluk kan döküyorlar.

Sayın Bakan "Israrla her yıl barış mesajı vereceğiz." diyor ama cumhuriyetin kurucusu, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta barış, cihanda barış." vurgusunu, barışın kenti Çanakkale'deki barış parkından verilmesini sağlayacağız diyemiyor.

Yüz yıl önce, tarihî yarımadada dünyanın en kanlı savaşlarından birisi yaşanmıştır. 500 bin kişinin kanlarıyla sulanan vatan topraklarında özgürlük ve bağımsızlık meşalesini yakan Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilkelerinden birisi olan "Yurtta barış, cihanda barış." ilkesini dünyaya duyurmuştur. Ülkemizde ve dünyada savaşın yerine barışın, çatışmanın yerine uzlaşmanın hâkim olması ancak ve ancak Atatürk'ün "Yurtta sulh, dünyada sulh." ilkesinin yaşama geçirilmesiyle mümkündür.

Değerli milletvekilleri, o dönemde yaşanmış bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kocadere köyünde bir sargı yeri kurulmuştur. Bütün yaralılar oraya gelmektedir. Her yerde yaralanan askerlerimiz oraya gelmekte, tedavi olmaktadır ve oranın komutanı her gelen askerle ilgilenmektedir. Bir asker gelir, der ki: "Komutanım, ben Lapseki Beybaş köyünden arkadaşım Halil'den 1 Mecidiye borç aldım ama bu kargaşada onu göremedim. Bu savaşta, bu gürültüde onu görüp ona bu borcumu veremedim. Eğer şehit düşersem, görürseniz ne olur söyleyin, hakkını helal etsin." der ve yarası ağırdır İbrahim'in, şehit düşer. Yine, birçok yaralılar gelmektedir, bir yaralı gelir "Komutanım." diye seslenir, komutanı koşar "Buyur evladım." der, elini tutar. "Ben, Lapseki'nin Beybaş köyündenim, arkadaşım İbrahim'e savaştan önce 1 Mecidiye borç vermiştim. İnanıyorum ki arkadaşım beni aramıştır savaş yerinde ama bu gürültüde, bu karmaşada beni bulup borcunu verememiştir. Ne olur söyleyin, ona hakkımı helal ediyorum." der ve şehit düşer. Elbette ki komutanı ağlar.

Değerli arkadaşlar, bütçeyi denetlemede şehit düşen askerlerimizin ruhuna lütfen sadık olunuz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)