GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇANAKKALE SAVAŞLARI GELİBOLU TARİHİ ALAN BAŞKANLIĞI KURULMASI HAKKINDA
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:18.06.2014

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hiçbir önergemizi kabul etmiyorlar diyecektim. Böylece, bir önergeyi kabul ettiler. O sözü söyleyemiyorum, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu alan kılavuzu meselesi gerçekten önemli bir konu ve önemli sayıda alan kılavuzu var. Tabii, bunların yeterlilikleri konusunda tam bir bilgim yok ama şurasını söyleyeyim: En azından, bu kanun çıktıktan sonra belli bir müddet içerisinde bunların görevinde devam etmesini ve belki de bunların içerisinde görevini layıkıyla yerine getireceklerin bir şekilde istihdam edilmelerini, devam ettirilmelerini sağlamak önemlidir diye düşünüyorum. Çünkü, büyük bir boşluk meydana gelecek. Belki bir seminere bir kısmının da alınarak bunların işlerinin devam ettirilmesinde yarar var diye düşünüyorum. Çünkü, burada herhangi bir madde yok bununla ilgili ve büyük bir boşluk doğacak.

İkinci bir konu, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; şimdi aslında sürekli olarak şu söyleniyor: Çanakkale bir barış temsilcisi ve bir barış niteliği taşıyan bir yerdir. Şimdi, Allah aşkına, dünyanın en büyük savaşının olduğu, aşağı yukarı 500 bin insanın hayatını kaybettiği bir yere nasıl "barış" diyebilirsiniz? Kafasında hâlâ mermi parçasının durduğu iskeletler, kurşunların birbiriyle çarpıştığı -düşünebiliyor musunuz, o alanda kurşunu birbiriyle nasıl çarpıştırırsınız- yüzlerce birbiriyle çarpışmış kurşunların bulunduğu bir bölgeye "barış" diyorsunuz. Adam 10 bin kilometre öteden, Yeni Zelanda'dan gelmiş, ondan sonra Anzak diye gelmiş, Avustralya'dan gelmiş, Gurka diye gelmiş ve o kadar uzaktan, 10 bin kilometre öteden herhâlde barış için gelmedi bu insanlar ve biz hâlâ bunu "Evrensel olsun, insanlığa hoş görünelim." gibi birtakım düşüncelerle barış bölgesi gibi nitelendiriyoruz. Böyle bir şey söz konusu değil. Adamlar resmen geldiler bizim namusumuza el koymaya çalıştılar, İstanbul'u almaya çalıştılar, ezanı susturmaya çalıştılar. Onlara karşı göğsünü siper etmiş insanlar varken bu kadar, bu kadar şehitlerimiz varken hâlâ bunun "barış" diye nitelendirilmesi mümkün mü?

Ben ilk gittiğim yıllarda -1968 yılıydı- inanın ki araçtan yarım saat aşağı inemedim, basamadım toprağa çünkü her karış toprağında şehit kanı vardı. Ben buna nasıl "barış bölgesi" diyebilirim? Tam tersine, bunu doğru olarak anlatmak zorundayız yani tarihi bir şekilde çarpıtırsak bunun sonuçlarının iyi olacağını zannetmeyin. Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor: "Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır." Eğer biz tarihi doğru şekilde anlatmazsak gençlerimize, çocuklarımıza, yarın onlardan o Çanakkale'deki o hassasiyeti nasıl bekleyebiliriz?

Ben diğer bir şekilde şunu önermek istiyorum. Bunu Kültür Bakanlığı veya Millî Eğitim Bakanlığı yapabilir: Türkiye'de liseyi bitirmiş her Türk gencinin muhakkak Çanakkale'yi görmesi gerekir, muhakkak Bursa'yı görmesi gerekir, muhakkak İstanbul'u görmesi gerekir. Şöyle düşünün: Hakkâri'deki bir gençle Edirne'deki bir gencin Ankara'da aynı üniversitede okurken birbirlerine anlatacakları ortak paydalar olur bunlar. İşte, birlik ve beraberliğin sağlanmasındaki en önemli adımlardan biri atılır. Dolayısıyla, ortak değerlerimiz olarak koyacağımız bir unsuru herhâlde... Zannediyorum, anlatıldığı kadarıyla, çok daha güzel hâle getirilecek, kıyılara çıkarma unsurları koyulacak.

Dolayısıyla, ben bu konuda kesinlikle birtakım sivil toplum kuruluşlarının dışında, belediyelerin dışında, doğrudan doğruya Millî Eğitim Bakanlığı veya Kültür Bakanlığının işe el atmasının ve liseyi bitiren her gencin muhakkak Çanakkale'yi görmesinin sağlanmasının -diğer saydığım yerler, Ankara da dâhil olmak üzere- önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Tekrar, bu yasanın -bundan sonra konuşmayacağım için- hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Bu arada da şunu söylüyorum: Dün Engin Alan Paşa'yla ilgili burada bir konuşma yapmıştım. Tesadüftür belki ama AYM Balyoz davasında sanıkların ve mahkûmların yeniden yargılanmasıyla ilgili bir karar verdi ve yarın dosya İstanbul'a gönderiliyor. İnşallah salı günü onu aramızda görme şansına erişiriz hep beraber, hiçbir milletvekilinin de hapishanede olmadığı bir ortam ortaya çıkar.

Hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)