| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ OSMAN TANEY KORUTÜRK VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, IRAK'IN MUSUL KENTİNİN IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜNCE İŞGAL EDİLMESİ VE BUNUNLA BAĞLANTILI GELİŞMELER HAKKINDA 18/6/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 25 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.06.2014 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle CHP'ye bu önergesi için çok teşekkür ediyorum. Çünkü Türkiye'nin dışarıda, yakın çevresinde yaşamış olduğu toplumsal ve politik problemlere ilişkin mutlak surette geniş bir tartışma, katılımcı bir tartışma, birtakım müzakerelerin yapılması ve bunlardan beslenecek politikaların pratiğe taşınması mühim.
Türkiye, çevresiyle sosyokültürel devamlılığı olan bir ülke. Herkes ulus devletler kurdu ama geçmişin toplumsal ve politik gerçekliği ulus devletlerin bu sınırlarıyla çok örtüşmüyor, geçmişin hayaleti de bu ülkelerin üzerinde ve geleceğinde. Nitekim Irak'ta bugün yaşanan krizin, Suriye'de yaşanan krizin Türkiye'ye etkileri ve Türkiye politikalarının buraya olan etkileri, geçmişteki o sınırları aşan sürekliliğin bir neticesidir. Bizim yaklaşımımız, bu tür sosyokültürel devamlılıkların herkes için fayda sağlayabilecek bir biçimde nasıl kullanılabileceğidir. Ama eğer bunu yapamazsanız, sizin için fayda sağlayacak olan bu unsurlar size bir maliyet şekline de dönüşebilir. İktidarın bu konuda çok dikkatli bir politika sürdürdüğü hususunu belirtmek isterim.
Irak'ta Saddam sonrası yaşanan kriz dönemi orada herkes için çok ciddi bir güvenlik endişesi doğurdu. Bugün çeşitli semboller yahut da ideolojik anlatılar üzerinde yürütülen tartışmaların temelinde güvenliğe ilişkin kaygı var. Bir bölgede, bir coğrafyada insanlar kendilerini güvensiz hissettiklerinde silahlanmayı, mevcut politik müktesebatlarını şiddete dayalı bir şekilde oluşturmayı, varlıklarını korumak için amansız bir mücadelenin içine girmeyi kendi kaderleri bakımından gerekli görmeye başlarlar. Dolayısıyla, bunu şunun için söylüyorum: Genellikle Orta Doğu'da kan, vahşet, ölüm meseleleri anlatıldığını bunun İslam'la, bunun bölgedeki insanların az gelişmişliğiyle bağlantılı bir okuma vardır; bu okumanın çok haksız olduğunu belirtmek için söylüyorum. Uzun yıllar Lübnan'da, Irak'ta, Suriye'de yaşanan huzursuzluklarda esasen orada çok farklı kültür ve inançtan olan insanların, benzeri sertliği, şiddeti ve vahşeti gösterdiklerini görürüz. Yahudiler de aynı şekilde davranmışlardır bölgedeki bu güvensizlik ortamı dolayısıyla. Nitekim İsrail devletinin tutumuna ve politikalarına baktığımızda bunu teyit edecek sayısız örnek görülür. Hristiyan örgütlenmeler de aynı şekilde davranmışlardır. İslam'ın içerisindeki çeşitli versiyonlar hâlindeki, segmentasyonlar hâlindeki örgütlenmeler de bu şekilde davranmışlardır.
Bunu şunun için belirtiyorum: Bir, bölgedeki gelişmeleri doğru okuyabilmek için oradaki kültürel referanslara gönderme yerine, oradaki toplumsal güvensizliğin ne kadar önemli olduğunu ve eğer biz vahşete ve zulme karşı çıkacaksak, her şeyden önce -sadece "biz" derken Türkiye'yi kastetmiyorum, dünya kamuoyunu da kastediyorum- barış istiyorsak orada, toplumsal güvenliği sağlayıcı tedbirleri almak lazım geldiğine ilişkin bir politikanın ancak bunu sağlayacağı hususudur. Yoksa, daha baştan bir önyargıyla "şiddet ve İslam", "şiddet ve az gelişmişlik", "şiddet" ve Zaten bu Orta Doğu halkları böyledir." şeklindeki ta Antik Yunan'a kadar uzanan bir düşüncenin izini sürerek bu tür politikaları geliştirmek mümkün olmaz.
Türkiye'de de AK PARTİ iktidarının yaptığı, bölgedeki genel güvenliği sağlayıcı ve orada var olan her tür unsurun güvenlik içinde var olmasını sağlayıcı politikalar, esasında bir Orta Doğu gerçekliğidir ve iktidarın pozisyonu buradadır.
Son dönemde IŞİD denilen bir örgüt ortaya çıktı. Aslında hikâyesinin daha eskiye dayandığını yakından takip edenler biliyor. Ondan sonra da orta Irak bölgesinde peş peşe birtakım olaylar yaşandı. Bunun arkasında, Maliki'nin yürüttüğü angaje politikaların, bir tür yaslanmak istediği çevrelere gönderdiği mesajların etkisi olduğunu biliyoruz. Nitekim bu yanlış politikalar, esasen, orta Irak'taki Sünni İslam tarafından da desteklenen sert ve savaşçı bir IŞİD örgütünün hayat bulmasına sebep oldu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Siz de destekliyor musunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz hiçbir şekilde hiçbir şiddeti, şiddetin neticesi olan kaçınılmaz olarak zulmü hiçbir biçimde desteklemiyoruz.
Yakından takip edenler IŞİD denilen bu örgütün İslam'ın Selefi ekolüne mensup olduğunu bilirler ve esasen bu coğrafyada Selefiliğe yaslanan bu tür örgütlenmelerin geçmişini de bilirler, İbni Teymiyye'nin okumalarını da bilirler. Bunların da politik olarak beslendiği adresler konusunda bir fikir sahibidirler.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Siz de Selefilere destek veriyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Dolayısıyla Türkiye'yle böyle bir bağlantı kurmak, hem ideolojik olarak hem Türkiye'nin durduğu inanç haritası olarak hem de Türkiye'nin Orta Doğu'ya yönelik politikası olarak imkânsızdır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - İmkânsız değil, Suriye ve Irak politikanız Selefi örgütünün isteği doğrultusundadır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Türkiye, her türlü Orta Doğu coğrafyasında vahşete ve teröre karşı çizgisi olan bir devlettir, AK PARTİ'nin yaklaşımı da budur. Burada, Nusayri'sinden Hristiyan'ına, Yahudi'sinden Müslüman'ına kadar herkesin ancak kendisini güvende ve barış içinde hissettiği bir ortam kurulabilirse, herkes için barış olursa, o zaman barışın sağlanacağını bilen bir akılla AK PARTİ davranmaktadır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Nusayri'ye "Müslüman" diyorsunuz, ayrımcılık yapıyorsunuz Sayın Bostancı. Nusayri'ye "Hristiyan, Müslüman" diyerek bölücülük yapıyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Türkmenler bugün orada zor durumdadırlar. IŞİD'in oradaki toplumsal kesimler tarafından da desteklenen silahlı hegemonyası Telafer'de de birtakım insani krizler doğurmaktadır.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Türkiye de destekliyor mu?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Hükûmetimiz, gerek Başbakanımız gerek Dışişleri Bakanlığı ve biraz önce konuşan değerli hatibin de bir dönem ait olduğu o diplomatik mekanizmanın bütün bahsedilen konulara ilişkin, Avrupa Birliği nezdinde, Birleşmiş Milletler nezdinde, ikili ilişkiler biçiminde oradaki Türkmenlerin meselesini paylaştığını, gerek insani yardım gerekse güvenliğe ilişkin başka tür opsiyonlara açık olmak üzere bir politika çerçevesinde davrandığımızı belirtmek isterim.
Tabii ki öncelikli olan insani yardımdır ve bu konuda AFAD'ın yetkilendirildiğini, AFAD'ın oraya çok çeşitli yardımlar gönderdiğini biliyoruz. Baştan itibaren, AFAD'ın gönderdiği yardımlara ilişkin elimde bir liste de var: 40.750 kişilik gıda kolisi, 10 bin battaniye, 1.920 yatak, 2 bin mutfak seti, 12.500 kişilik çadır, 218 bin kutu ilaç...
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Ne zaman gönderdiniz Sayın Bostancı, ne zaman? IŞİD Musul'u işgal ettikten sonra mı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Biz bu yardımları gönderiyoruz ama bizim yaklaşımımız şudur değerli arkadaşlar...
AHMET TOPBAŞ (Afyonkarahisar) - IŞİD'e gönderdikleriniz ne olacak?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Edward Said'i bilirsiniz.
FARUK BAL (Konya) - Türkmen'e değil, Irak'a gidiyor, Türkmen'e değil!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Edward Said "Eğer size ait olan acıları evrensel bir bağlama taşıyarak ifade ederseniz ancak o zaman herkesin malı hâline getirir, ahlaki ve vicdani bir çizgiyi temsil edersiniz." diyor. Biz de oradaki Türkmenlerin acısını Türkmen olduğumuz, Türk olduğumuz...
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Lafla olmuyor, lafla olmuyor! Lafla olsa iyi!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...böyle bir millîlik esası üzerinden önce, millîlik de bir gerçek ama ondan önce insanlığın bağrında anlamı olan, insanlığın bağrında karşılığı olan bir dram olarak görüyor ve toplumsal seferberliği, dünya kamuoyunu bu çerçevede hassasiyete çağırıyoruz. Dolayısıyla bizim ilgimiz, Türkmenlerin acılarıyla birlikte o bölgede acı çeken, üzerine Orta Doğu'nun o sıcak güneşinin doğduğu her masum, her mazlum başa gölge olmaya çalışan bir iradedir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Kendi konsolosluğumuzda basılan rehineleri ne yaptınız? Rehineler ne hâlde, onu söylesene!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu yaklaşımımız inşallah...
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - İnşallahı maşallahı yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...Orta Doğu coğrafyasında barışın ve selametin sağlanması için bütün dünya toplumunun, oradaki devletlerin desteğini, yardımını sağlayıcı bir tarzda sürmeye devam edecektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Hükûmet gırtlağına kadar Orta Doğu kanına batmıştır, vebal altındadır!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - İnsanlar ölüyor orada, ölüyor!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bizim çizgimiz, Türkmenlerin acısıyla birlikte her türlü acıyı o evrensel insani bağlama taşımaktır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Teröristleri destekliyorsunuz!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Rehine konsolosların acısını nereye taşıyacaksın Hoca?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Eminim, bu önergeyi veren CHP'nin de arkasındaki üniversal müktesebat, bu politikanın doğruluğunu teyit edecektir. Ben bağrışmalardan, bu doğruluğun teyidini görüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)