GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GEÇİCİ GÖREV GÜCÜ BÜNYESİNDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN 5 EYLÜL 2014 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UNIFIL HAREKÂTINA İŞTİRAK ETMESİ HUSUSUNDA ANAYASA'NIN 92'NCİ MADDESİ UYARINCA HÜKÛMETE İZİN VERİLMESİNE DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:111
Tarih:02.07.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL'e sağladığı kuvvet katkısının bir yıl daha uzatılması hakkında yüce Meclisimizin onayına sunulan Hükûmet tezkeresi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2006 yılında yaşanan İsrail-Lübnan savaşı sonrasında Lübnan'da barışın tesisi ve idamesi amacıyla Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) oluşturulmuştur. Ülkemizin de kuvvet katkısında bulunduğu UNIFIL'in başarıyla icra ettiği görevler sonucunda, Lübnan-İsrail sınırında sağlanan güvenlik ve istikrar ortamı hâlâ sürmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Karar'la kurulan UNIFIL'in görev süresi geçici olarak bir yıl belirlenmiştir. Aynı kararda, bu sürenin gerekli görülmesi hâlinde her yıl yeniden uzatılması da öngörülmüştür. UNIFIL'in görev süresi bu çerçevede bugüne kadar 7 kez uzatılmıştır.

Ülkemiz, geniş bir bölgeye yayılma riski taşıyan İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi amacıyla ve bölgesel barış ve istikrara atfettiği önem çerçevesinde, 1701 sayılı Karar'la kuruluşunu takiben, UNIFIL'e kuvvet katkısında bulunma kararı almıştır. Bu irade doğrultusunda da Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının UNIFIL'e iştirak etmeleri yüce Meclisimizin 5 Eylül 2006 tarihinde aldığı 2880 sayılı Kararla onaylanmıştır. Bu karar sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları Ekim 2006'dan itibaren bölgeye konuşlandırılarak görevlerine başlamışlardır. UNIFIL'e iştirak eden askerî unsurlarımızın görev süreleri UNIFIL'in görev süresine paralel olarak da uzatıla gelmiştir. Bu kapsamda yüce Meclisimizin geçtiğimiz yıl aldığı karar doğrultusunda bu yetkilendirmenin süresi 5 Eylül 2014 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu defa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince UNIFIL'in görev süresinin Ağustos 2014 sonu itibarıyla yeniden bir yıl uzatılması öngörülmektedir. Bu çerçevede Hükûmetimiz, yüce Meclisimizin çalışma programını da dikkate alarak ülkemizin katkı süresinin UNIFIL'in görev yönergesiyle eş güdüm içinde uzatılabilmesini teminen Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca yüce Meclisimizden vakitlice izin istemiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yakın coğrafyamızda barış ve istikrarın tesisi öncelikli dış politika hedeflerimizden birisidir. Bölgesel barış, istikrar ve güvenliği ilgilendiren tüm gelişmelerin dış politikamız üzerinde şüphesiz önemli yansımaları olabilmektedir. Son dönemde bölgemizde yaşanan gelişmeler, ülkemizin istikrar ve esenliğinin bölge ülkelerinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu itibarla, millî menfaat ve çıkarlarımızı yakından ilgilendiren bölgesel gelişmeler karşısında kayıtsız kalmamız düşünülemez. Bu anlayıştan hareketle, Hükûmetimizin dış politikası ülkemizin etrafında bir barış, güvenlik, istikrar ve refah kuşağı oluşturulmasını hedefleye gelmiştir.

Suriye'de rejimin halka karşı uyguladığı kanlı şiddet ve baskı politikalarının bölge istikrarına yönelik tehdidini artırdığı bir ortamda tüm bölgenin istikrarı bakımından kilit önemi haiz Lübnan'da barış ve istikrarın muhafazası, bölgemizin içinden geçmekte olduğu bu hassas süreçte hiç şüphesiz daha da önem kazanmıştır. Bölgesel gelişmelerin etkisiyle Lübnan'daki etnik ve dinî gruplar arasında yaşanan dönemsel gerginlikler ve toplumsal huzuru hedef alan eylemlerde kaydedilen artış endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir. Hizbullah'ın artan ölçüde Suriye rejimine destek vermesi ve Suriye'deki iç savaşta rejimin yanında bilfiil yer alması Lübnan'ı da Suriye'deki gelişmelere müdahil kılmaktadır. Ayrıca, çatışma ortamından kaçarak komşu ülkelere sığınmak durumunda kalan milyonlarca Suriyelinin yarattığı mülteci baskısı da Lübnan'ı ciddi sınamalarla baş başa bırakmaktadır. Ülkedeki farklı mezhep grupları arasında zaman zaman ortaya çıkan ve silahlı çatışma boyutuna varabilen gerginlikler bugüne kadar Lübnan Hükûmetinin, Lübnan halkının ve ordusunun sağduyulu tavrı neticesinde büyümeden önlenebilmiştir. Lübnan halkının sahip olduğu ve uzun yıllara dayanan bir arada yaşama kültürünün beraberinde getirdiği toplumsal direnç, ülkenin istikrarsızlıklarının olumsuz yansımalarının mümkün olduğunca asgari düzeyde tutulmasına imkân sağlamıştır. Lübnan halkının zor zamanlarda sergilediği bu olgunluk ve dayanışma duygusunun bölgedeki diğer toplumlar açısından da örnek teşkil etmesini temenni ediyoruz. Ne var ki Lübnan toplumunun bugüne kadar başarıyla karşı koyduğu sınamalar bölgesel dinamiklerin etkisiyle gün geçtikçe yeni boyutlar kazanmaktadır. Son dönemde Lübnan'a sığınan çoğunluğu Sünni Suriyeli ve Filistinli 1 milyonu aşkın mültecinin ülkedeki hassas mezhep dengelerini de bozmasından endişe edilmektedir. Bunun yanı sıra, IŞİD'in son dönemde Irak'ta kaydettiği ilerlemelerin bölgesel planda yarattığı Şii-Sünni gerginliğinin diğer bölge ülkelerine kıyasla sosyopolitik açıdan daha hassas dengeler üzerine kurulu Lübnan'ın barış, huzur ve istikrarı üzerinde olumsuz etkileri olabilecektir. Bu etkilerin asgari düzeyde tutulamaması hâlinde ülkede yaşanabilecek mezhep temelli bir iç çatışma komşu ülkeler başta olmak üzere, bölgesel ve küresel düzeyde barış ve istikrara yönelik ciddi bir risk ve tehdit oluşturacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye kaynaklı güvenlik tehdidi ve bölgesel çatışma riski bağlamında Lübnan ordusuna önemli görevler düşmektedir. Bugüne kadar, sahip olduğu kısıtlı imkânlarla, gerek bölgesel tehditler karşısında gerek ülke içinde yaşanan gerginliklerin iç çatışmaya dönüşmeden kontrol altında tutulması hususunda başarılı bir sınav veren Lübnan ordusunun, bölgesel gelişmelerin beraberinde getirdiği sınamalar karşısında desteklenmesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda, ikili düzeyde yürütülen askerî iş birliği faaliyetlerimizin yanı sıra, Lübnan ordusuna destek sağlanması hususunda uluslararası platformda yürütülen çabalara da aktif katkı sağlamaktayız.

Suriye'deki ihtilafın yarattığı güvenlik riskinin asgari düzeyde tutulabilmesi ve sayıları bir milyonu aşan Suriyeli mültecilerin yarattığı sosyoekonomik baskıların hafifletilebilmesini teminen Lübnan Hükûmetine destek sağlanması hususunda uluslararası alanda çalışmalar yürütülmektedir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin girişimi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin katılımıyla Lübnan İçin Uluslararası Destek Grubu oluşturulmuştur. Lübnan'ın istikrarının ve güvenliğinin desteklenmesi ve uluslararası toplumun gayretleri arasında eş güdümün sağlanması amacıyla oluşturulan bu destek grubunun teşkil edilmesini doğru yönde atılmış bir adım olarak değerlendiriyoruz. Ne var ki bu grubun sadece Lübnan'ın siyasi ve ekonomik olarak desteklenmesine değil, aynı zamanda Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesine de odaklanması gerekmektedir. Bu doğrultuda, Uluslararası Destek Grubu toplantısını takiben 17 Haziran 2014 tarihinde Roma'da Lübnan Silahlı Kuvvetlerine destek amacıyla bakanlar düzeyinde düzenlenen toplantıya Sayın Millî Savunma Bakanlığımızın Başkanlığındaki bir heyetle katıldık. Toplantıda ülkemizin bu konudaki görüşlerini belirttik ve UNIFIL kapsamında sağlamakta olduğumuz desteğe ilave olarak Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesi amacıyla yapacağımız somut katkıları da belirttik.

Lübnan'la aramızdaki derin tarihsel bağların ve her alanda gelişen ikili ilişkilerimizin yanı sıra, bölgemizde giderek tehlikeli boyutlara ulaşan ve Suriye rejiminin körüklediği mezhepçi yaklaşımları da dikkate alarak Lübnan'daki gelişmeleri yakından izliyoruz.

Mevcut konjonktürde, Lübnan'da huzur ve sükûnetin korunması her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Lübnan'da istikrar ve refaha atfettiğimiz önem çerçevesinde, bu ülkede barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik olarak ortaya koyduğumuz somut katkılar ikili ilişkilerimizin her veçhesine olumlu etki yapmaktadır. UNIFIL'de görev yapan birliklerimizin sergilediği performans, diğer katılımcı ülkeler olduğu kadar, Lübnan halkı tarafından da takdirle karşılanmaktadır.

Sur şehri yakınlarındaki Eş Şatiye kasabasına konuşlanan Türk İstihkâm ve İnşaat Bölüğü, 20 Ekim 2006 tarihinden bu yana, UNIFIL tarafından icra edilen görevler kapsamında Lübnan'da önemli projeler hayata geçirmiştir. Bunlar arasındaki ana ikmal yollarının yenilenmesi ve bakımı, helikopter pisti yapımı ve bakımı, altyapı inşaatı, mevcut bina ve yapıların bakımı, yeni yapı ve sığınakların inşası ve bakımı gibi birçok önemli proje Lübnan halkının hafızalarında yer etmiştir.

UNIFIL bağlamında yapılan gözden geçirme ve değerlendirme çalışmalarımız sonucunda ise kuvvet katkımızın bundan böyle deniz gücüyle sınırlı tutulması geçtiğimiz yıl karara bağlanmıştır. Bu çerçevede, Türk İstihkâm ve İnşaat Bölüğü, Suriye'deki durum ve Lübnan'daki iç dinamiklere bağlı olarak kendisine yönelik risk tehdit seviyesinin yükselebileceği değerlendirmesi üzerine 5 Eylül 2013 tarihinde görevi sona erdirilerek geri çekilmiştir.

Benden önce konuşan konuşmacı, Sayın Türkeş, geçtiğimiz yıl, burada, yine, aynı kürsüden, bu tezkere görüşmeleri yapılırken Hükûmetimizin Lübnan'dan askerî birliklerimizin çekileceği hakkında bilgi vermediğini, aniden bir karar verdiğini ve bunun bir sürpriz olduğunu ifade etti. Ancak, sanıyorum, yine, bu kürsüden konuşmayı ben yapmıştım ve tezkerenin kendi metnini ve benim konuşmamı tekrar incelerseniz, orada uzatmanın bu kez sadece deniz görev gücüne yapılacağı açıkça belirtilmektedir.

Bununla birlikte, bu karardan itibaren, 2013-2014 döneminde deniz kuvvetleri unsurlarımız UNIFIL deniz görev gücüne fırkateyn, hücumbot, korvet ve Tuzla sınıfı karakol gemileriyle iştirak etmişlerdir. Bir taraftan deniz kuvvetleri unsurlarımız denizde denetim harekâtı icra ederken ayrıca Nakura'da konuşlu UNIFIL karargâhında da 2 karargâh subayımız hâlen görev yapmaktadır.

UNIFIL'e yaptığı katkılarla barışı koruma harekâtının icrasında önemli işlev üstlenen ülkemiz böylece Birleşmiş Milletler sistemi içerisinde bölgesel ve küresel ölçekte etkin bir aktör olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Bu kapsamda, askerî kuvvet katkısında bulunduğumuz Birleşmiş Milletler barış gücü harekâtı niteliğindeki UNIFIL'e iştirakimizin sürdürülmesi, bir yandan uluslararası barışın korunmasına yönelik çabalar kapsamında görünürlüğümüzün artırılmasını sağlarken diğer yandan 2015-2016 dönemi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığımız bağlamında da olumlu katkıda bulunacaktır.

Bu anlayışla hareket eden Hükûmetimiz, uluslararası meşruiyeti haiz olan ve uluslararası toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı Kararı'nda öngörülen araçlar doğrultusunda Lübnan'da görev yapan Birleşmiş Milletler geçici görev gücü UNIFIL'e kuvvet katkısında bulunmaya devam edilmesinin uygun olacağı görüşünü muhafaza etmektedir.

Sözlerime son vermeden önce, benden önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Değerli eski meslektaşım Korutürk'ün bazı ifadelerine de değinmek istiyorum. Siyasette, tabiatıyla, bazı unsurlar önemlidir, özellikle dış siyasette bunlar daha da önem kazanır. Bunların bir tanesi, tabii, mahremiyet kuralıdır, bir tanesi de ketumiyet kuralıdır. Maalesef, Dışişleri Komisyonu toplantılarında mahremiyet ve ketumiyet kuralına çok önemli konularda riayet edilmediğine şahit olduk, Sayın Korutürk de bunun şahididir. Çok önemli bir toplantı yaptık 1915 olaylarının önümüzdeki yıl gelecek olan yıl dönümü çerçevesinde Türkiye'de alınmakta olan önlemler, yurt dışında Türkiye aleyhinde sürdürebilecek faaliyetlere karşı neler yapılmasının planlandığına dair ve bu son derece mahrem kalması gereken bilgiler, Komisyonda verilen bilgiler kelime kelime, satır satır basına -Komisyon üyelerimiz tarafından mı artık, başkasının olması mümkün değil- sızdırılarak hem bu çalışmalar sıkıntıya sokuldu hem de Dışişleri Komisyonumuzun mahrem kalması gereken bilgileri bu şekilde basında yer aldı.

Ayrıca, başka bir Dışişleri Komisyonu toplantısında Komisyonumuza yeni atanan çok değerli bir milletvekili üyemizin çok hassasiyet dolu bir konuda, basın orada mevcutken Dışişleri Komisyonumuzda hiç görmediğimiz oranda bir tavır sergileyerek gerçekten, alışmadığımız bir ortam yarattığını ve bu nedenle de herkesin Dışişleri Komisyonunda meydana gelen bu olayı televizyonlardan şaşkınlıkla izlediğini siz de biliyorsunuz.

Tabii, böyle bir atmosferde Dışişleri Komisyonumuzun 9 üyesinin Musul'da Konsolosluğumuza yapılan baskın ve şu anda 49 Konsolosluk görevlimizin ve bazı kamyon şoförlerimizin IŞİD'in elinde olmasını gerekçe göstererek Komisyonu toplantıya çağırdığını biliyorum. İç Tüzük gereğince de bu toplantıyla ilgili olarak çağrıyı ben yaptım ancak bugün içinde bulunduğumuz ortamda, burada bilgi almak ile insanların hayatının riske edilmesi arasında bir tercih yapmak mecburiyetimiz var. Yıllarca Dışişleri mesleğinde çok ciddi ve kritik konularda görev yapmış kişiler olarak bu tür hassasiyet, canın korunması gereken konularda nasıl davranılması gerektiği yolunda bazı edindiğimiz tecrübeler de var. Daha önce, bazı olaylarda bu şekilde davranılarak Lübnan'daki pilotlarımız olsun, Afganistan'daki mühendislerimiz olsun ve çeşitli, bu şekilde canları tehlikeye girmiş kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın nasıl kurtarıldığını ve salimen Türkiye'ye ulaştırıldığını da hepimiz hatırlıyoruz. Hükûmetimiz, Dışişleri Bakanlığımız ve bu konudaki bütün ilgililer -şu anda tek öncelikli konu bu- hâlen Musul'da tutulmakta olan kardeşlerimizin sağ salim Türkiye'ye dönmelerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu çerçevede, Dışişleri Komisyonunda bu konunun görüşülmesini bu şartlar değişene kadar, maalesef ,yerine getiremedik ama Dışişleri Komisyonumuzun, bu ortam ortadan kalktıktan sonra, bir toplantısında tekrar bu konuyu, tabii, hem bölge konularını hem Irak konusunu hem Suriye konusunu görüşmekte bir sakınca görmediğini de burada ifade etmek istiyorum.

Tabii, siyasette bir de hakkaniyet unsurunu burada saymak lazım. Dışişleri Komisyonuyla ilgili olarak Sayın Korutürk, gerçekten kabul edemeyeceğim ve haklı da bulmadığım ve hakkaniyete uymadığını düşündüğüm bazı ifadeler kullandı, Dışişleri Komisyonunun hiçbir iş yapmadan görevini ifa etmekte olduğu yolunda bir kanaat uyandıracak ifadeler kullandı. Tabii, bunu, bir Dışişleri Komisyonu üyesi olarak gerçekten üzüntüyle karşılıyorum.

Dışişleri Komisyonu bugüne kadar 81 toplantı yaptı, Mecliste en çok toplantı yapan komisyonların başında gelir ve 492 uluslararası anlaşmayı Komisyonda onayladık, Genel Kurulun onayına sunduk. Bu arada, "Sadece uluslararası anlaşmaları onaylayan bir Komisyon hâline geldi." ifadesi de hakkaniyete uymamaktadır. Çünkü, siz de hatırlayacaksınız, bu Komisyonda bakanlarımızı defalarca misafir ettik; Dışişleri Bakanımız Komisyonumuza 2 kere üç dört saatlik bilgi sunumu yaptı, Enerji Bakanımız geldi, Ulaştırma Bakanımız geldi. Onun yanında yabancı bakanları çağırdık, KKTC Dışişleri Bakanı 2 kere geldi. Ayrıca, bürokratlardan çeşitli konularda Dışişleri Komisyonumuz brifing aldı ve 19 brifingle de Dışişleri Komisyonu bu tür toplantıları gerçekleştirdi. Ama bugünkü ortamda, izah etmeye çalıştığım nedenlerle Komisyonumuzda bu toplantıyı şu anda gerçekleştiremiyoruz, ilk fırsatta bunu yapacağız.

Ama Dışişleri Bakanımızla ilgili olarak burada ifade edilen hususlarda da hakkaniyet unsurunun olmadığını düşünüyorum. Musul'da bu olay meydana geldikten sonra Meclisimizde bilgi alma arzusu ve ortaya çıkan hassasiyet sonrasında Dışişleri Bakanımız Mecliste grubu olan partilerin genel başkanlarını ziyaret etti, bilgi sundu. Ayrıca, geçtiğimiz günlerde, burada, yine, bir soru önergesi çerçevesinde yaptığımız konuşmalarda -ki ben bizzat burada konuştum- bazı bilgiler verdim. Meclisi elimizdeki bilgilerle donatmaya çalıştık. Dışişleri Bakanlığımız tarafından her gün Irak'la ve Musul'la ilgili açıklama yapılmaktadır. Bütün bu bilgilendirme, bilgi paylaşımı mevcut iken sanki burada hiç bilgi verilmiyormuş ve Meclisin gündeminden kaçılıyormuş izlenimi verilmesini de doğrusu hem doğru bulmuyorum hem de hakkaniyete uygun olmadığını düşünüyorum.

Bu sözlerle birlikte, UNIFIL'e askerî katkıda bulunmaya devam etmemize ilişkin Hükûmet tezkeresine olumlu oy vereceğimizi yüce Meclisin takdirine sunuyorum, saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)