GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; 615 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:113
Tarih:08.07.2014

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu grup önerisine baktığımızda yine AK PARTİ kendi bildiğini yapıp bu Meclisin önüne bir gündem dayatmak şeklinde yine bildiği bir yolu işletiyor. Başından beri, biz, bu yöntemle Meclisin çalıştırılmasını hep bu kürsüden eleştirdik ve bununla ilgili AK PARTİ'yi, diğer muhalefet partileriyle birlikte, halkın gerçek gündemini Meclise getiren ve Meclisi olması gerektiği konular üzerinde çalıştıran bir planlama üzerinde çalışmaya davet ettik ama, maalesef, bugüne kadar bu konuda muhalefetten çıkan hiçbir şey, iktidar partisi tarafından dikkate alınmıyor. Yaklaşık iki üç hafta içerisinde Meclis tatile girecek ama en temel sorunlar, dağ gibi önümüzde olan sorunlar hâlâ çözümsüz bir şekilde halkın gündemini meşgul etmeye devam ediyor, halka acılar yaşatmaya devam ediyor, Türkiye'nin temel problemleriyle ilgili bir beklenti durumunun ötesine geçmeyen bir toplumsal algıyı maalesef hâlâ aynı şekilde devam ettiriyor.

Biz, başından beri bu Meclisin bu süreç içerisinde Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt meselesinin çözümüyle ilgili çok kapsamlı çalışmalar yapması gerektiğini, bu yasama yılının heba edilmemesi gerektiğini, Orta Doğu'da bu kadar büyük karışıklıklar varken bu Meclisin inisiyatif alarak Türkiye'nin yüz yıllık meselelerini çözmesi gerektiğini defalarca ifade ettik.

Bugün bir çerçeve yasa Meclise gelecek; bunu anlamlı buluyoruz ancak bu getirilen çerçeve yasanın, yaratmak istediğiniz algıdan uzak olduğunu da ifade etmemiz gerekir. Yani, gelecek çerçeve yasayla birlikte Türkiye'de Kürt meselesi çözülecek veyahut Türkiye, ertesi güne demokratikleşmiş bir ülke olarak uyanacak gibi bir algı doğru değildir. Bu, aslında çözüm süreciyle ilgili, bir buçuk yıl önce başlatılmış olan bu süreçte ilk yapılması gereken iş olarak bugün önümüze geliyor. Bir buçuk yıllık bir süreçte -geciktiğimiz için- çözüm süreci bugüne kadar istenen aşamaya gelmemiş, bu süreç içerisinde de demokratik hakkını kullanan gençlerin can kaybı, yaşam kaybı maalesef yine yüreğimizi yakmıştır.

Biz bununla birlikte, bu çerçeve yasanın burada yasalaşmasıyla beraber aslında Meclis gündeminde çok kapsamlı demokratikleşme yasalarının görüşülmesi gerektiğini ifade etmiştik, bugün de aynı görüşlerimizi burada tekrar ifade ediyoruz. Bu Meclisin kapanmadan önce çok temel sorunlarda, özellikle Kürt meselesi ve demokratikleşme konusunda yapması gereken çok ciddi çalışmalara ihtiyaç var ve önümüze getirmiş olduğunuz bu planlamada da, maalesef, bu çalışmalarla ilgili çok fazla bir şeyi Meclis gündemine getirmediğinizi üzülerek buradan ifade etmek istiyoruz.

Bir buçuk yıllık süre içerisinde 76 milyonun bizden beklentisi bir yol temizliği yapmaktı ve bu yol temizliğiyle beraber bir demokratik anayasa oluşturmaktı. Anayasa Uzlaşma Komisyonunda, Meclis oturumları başlamadan önce de bu şekilde büyük bir toplumsal talebin yükseldiğini bizzat Komisyon üyeleri kendileri sahaya giderek gözlemlediler ama maalesef ne Anayasa Uzlaşma Komisyonundan bir sonuç çıktı ne de bu bahsetmiş olduğumuz yol temizliğiyle ilgili bu Meclis inisiyatif alarak demokratikleşmenin önünü açacak adımları attı. Hâlâ Terörle Mücadele Kanunu olduğu yerde duruyor. Düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller duruyor. Basın özgürlüğü önündeki engeller maalesef hâlâ önümüzde duruyor. Siyasi Partiler Kanunu'ndan tutalım da Seçim Kanunu'na kadar antidemokratik pek çok yasal mevzuat hâlâ önümüzde, demokrasi önünde, özgürlükler önünde bir engel olarak durmaya devam ediyor.

Bugün, işte, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bir maratona girildi. 3 Sayın Cumhurbaşkanı adayı yarışacak ama bu demokratikleşme yasaları çıkmadığı için, bununla ilgili bir kültür oluşturulmadığı için bu yarış da son derece adaletsiz koşullarda, olağanüstü eşitsiz koşulların olduğu bir ortamda gerçekleşecek. Sayın Başbakan, Başbakanlık imkânlarından faydalanacak şekilde bu süreç içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını yürütecek. Yine diğer 2 siyasi partimiz de bu konuda aslında kendilerine bir öz eleştiri sorusunu sormaları gereken bir konumdalar çünkü yıllarca hazine paylarından BDP'ye ya da HDP'ye ya da bizim ardılı olduğumuz siyasi geleneğe bu şekilde adaletsizlikler yapılınca YSK'ya başvurma gibi bir yolu bugüne kadar hiç işletmemişlerdi. Şimdi, haklı olarak, onlar da bu adaletsiz uygulamayla karşı karşıya gelince, bundan şikâyet eder bir durumda halka açıklamalarda bulunuyorlar. Biz bu Meclisin aslında bugüne kadar bu eşitsiz koşulları, siyasi partiler arasındaki bu eşitsiz koşulları tamamen ortadan kaldırması gerektiğini defalarca söylemiştik ama maalesef bu yasama yılı da bu açıdan, son derece, zamanın heba edildiği ve ortaya somut bir çözümün çıkmadığı bir pratikle noktalanacak.

Özellikle Meclisin halkın gerçek gündemini takip etmesi ya da gerçek gündemiyle ilgili burada bir planlama yapması konusunda, son bir ay içerisinde Orta Doğu'da yaşanan baş döndürücü gelişmelere karşın, bu Meclisin bir kez olsun bile toplantı yapmamış olması başlı başına mevcut tabloyu ortaya koyuyor. Orta Doğu'da yirmi dört saat içerisinde sınırlar değişiyor, ülkelerin geleceğiyle ilgili tarihi değiştirecek tartışmalar gündemleşiyor ama bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu gelişmeleri kendi gündemine alarak, milletvekillerini bilgilendiren ya da milletin iradesinden gelen milletvekillerinin önerileriyle politika belirleyen bir konumda olmaktan maalesef son derece uzakta bulunuyor.

Bu, son, IŞİD çetelerinin Musul'daki konsolosluğa yapmış olduğu baskın ve oradaki konsolosluk görevlilerini rehin almasından sonra iyice gün yüzüne çıktı. Düşünün ki, onlarca konsolosluk çalışanı rehin alınmış, onlarcasından haber alınamıyor, yine onlarca tır şoförü, bu ülkenin vatandaşı rehin alınmış ve bu ülkenin Meclisi bu gündemle bir bilgilendirme toplantısıyla muhalefet partisinin bu konudaki önerilerini alma gereği bile duymuyor. Bu konuda Dışişleri Bakanının buraya aslında bugüne kadar defalarca gelip bilgi vermesi, bilgilendirme yapması ve bu konuda muhalefet partilerinden gelen önerileri dikkate aldığını bütün 76 milyona burada söylemesi gerekirken, biz, maalesef, tam tersi, bu gündemle ilgili hiçbir toplantı yapmamış, hiçbir tartışma tüketmemiş bir Meclis pratiğiyle bu yasama yılını bitireceğiz. Böyle olduğu için de hâlâ Orta Doğu üzerindeki IŞİD terörü tehlikesi acımasız bir şekilde devam ediyor ama Türkiye'nin gündeminde sanki böyle bir sorun hiç yokmuş gibi ne iktidar partisinden ne de bizim dışımızdaki muhalefet partilerinden bir ses çıkmıyor.

Bugün IŞİD çeteleri Kobani'nin tamamında hem güneyinde hem doğusunda hem batısında tam bir katliam yapma amacıyla, Musul'dan elde ettiği silahlarla birlikte çok kapsamlı bir saldırı dalgası başlatmış durumda. Kobani'nin pek çok köyü sivillerin can kaybı kaygısı nedeniyle sivillerin tahliyesini öngörecek şekilde bir insanlık dramına sahne olmakta ama Türkiye siyasetinde, Türkiye'nin siyasi konjonktüründe böyle bir konu maalesef hak ettiği yeri bulmamaya devam etmekte. Biz her şeyden önce bu tavrın Türkiye'ye zarar veren, Türkiye'nin Orta Doğu politikasına zarar veren bir tavır olduğunu ifade etmek istiyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak ve yine bölgede Barış ve Demokrasi Partisi olarak, Kobani'deki bu saldırılara karşı biz gereken demokratik kitlesel eylemselliklerimizi ortaya koyacağız. Bu konuda yarın, seçilmişlerimiz ve halkımız Suruç'ta, Kobani kapısında gerekli demokratik tepkiselliği, eylemselliği ortaya koyacaklar. Bu eylemsellik aynı zamanda Hükûmete bir uyarı olacak. Rojava politikası, Kobani politikası ve Orta Doğu politikasıyla ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...Hükûmetin buradan gelen uyarıları dikkate alması ve buna göre yeni bir politika belirlemesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Eğer dikkate almayan, Kobani'deki çığlığa kulak tıkayan, bölgedeki Kürt'ün sesine hiçbir şekilde kulak vermeyen bir pozisyon olursa önümüzdeki günlerde, tabii, sıkıntılı ve sancılı bir süreç yine önümüze gelecektir.

BAŞKAN - Sayın Baluken, teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Biz, yol yakınken, AK PARTİ Grubunu da Hükûmeti de halkın gerçek gündemine davet ediyor, Meclisin de halkın gerçek gündemiyle tartışmalar yürütmesini buradan tekrar öneriyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)