| Konu: | TERÖRÜN SONA ERDİRİLMESİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMENİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 09.07.2014 |
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 629 sayılı Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu getirilen kanun tasarısının en sorunlu maddelerinden bir tanesi bu değerli arkadaşlarım. Dün Başbakan Yardımcımızı izlerken gerçekten kulaklarıma inanamadım. "Bu kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz." maddesini açıklarken, Adalet Bakanlığı görevlilerine, yüksek yargı mensuplarına, hâkimlere, hukukçulara danışarak bu maddenin bu kapsama alındığını ve sorun doğurmayacağını ifade etti. Sayın Bakan, umarım bu madde bu şekliyle kalmaz; umuyor ve diliyorum ki verilecek önergelerle bu değiştirilir ve hududu, şümulü belli, sınırlandırılmış bir madde olarak karşımıza gelir. Eğer bu madde bu şekliyle burada kalırsa -bırakın siz Türkiye'nin en saygın hukukçularına danıştınız, Adalet Bakanına danıştınız, yargı mensuplarına danıştınız- hukuk fakültesinin birinci sınıfına giden bir öğrenci açar Anayasa'yı ve size bu maddenin Anayasa'nın pek çok maddesine aykırı olduğunu anlatır. Eğer bu madde bu şekilde kalır ve değiştirilmezse Anayasa Mahkemesinden döner değerli milletvekilleri, çünkü bu maddeyle siz bir hukuki, cezai ve idari sorumsuzluk getiriyorsunuz kişi ya da kimselere. Bunu kaldırmak gerekiyor. Neden kaldırmak gerekiyor? Bu, bu şekilde kaldığı zaman Anayasa'mızın 2'nci maddesi çiğnenmiş olur, çünkü Anayasa'mızın 2'nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu ifade eder. Yine Anayasa'mızın 5'inci maddesi, 10'uncu maddesi herkesin kanun önünde eşit olduğunu, hiç kimseye imtiyaz tanınamayacağını emreder. Anayasa'mızın 40'ıncı maddesi, Anayasa'yla tanınmış hakları ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin yetkili makamlara başvurma hakkını getirmiştir ve yine Anayasa'mızın 125'inci maddesi "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." demek suretiyle bu konudaki tarifleri yapmıştır.
Sayın Bakan, umuyor ve diliyorum ki -bu konuşmalardan sonra bizlerin de belki katkısı olabilir ama- bu madde bu şekilde kanun metninde kalmamalıdır, hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Biz ülkemizin en önemli sorunu olan Kürt sorununda, terör sorununda eğer ortaklaşa çözümler üreteceksek bunları hukuk içinde kalarak yapacağız. Hukuku öteleyerek demokrasiyi, insan haklarını getirmemiz söz konusu değildir. Hukuku koruduğumuz zaman demokrasi olur, demokrasi ve hukuk iç içe ayrılmaz bir parçadır.
Değerli milletvekilleri, biz bundan birkaç yıl önce, Mecliste bulunan bazı sayın milletvekilleriyle beraber, yurtdışındaki bu çatışma ortamlarının sona erdirilmesine ilişkin bazı görüşleri almak üzere İngiltere'ye IRA sorununu izlemeye gittik, arkadaşlarımızın bir kısmı burada. Bu konuda İngiltere'de barış sürecini yürüten ve Tony Blair'in başdanışmanlığını yapan Jonathan Powell bizlere aynen şunları söyledi: "Bu konular, yani bu çatışma ortamlarını sona erdirmek bisiklete binmeye benzer. Bisiklete bindiğiniz andan itibaren pedal çevirmelisiniz ki düşmemelisiniz." Sayın Bakan, siz bisiklete birkaç defa bindiniz ve pedalı çevirmedikten sonra düştünüz.
Şimdi, bizim isteğimiz, bisiklete bineceksek, ortaklaşa, herkes elini taşın altına koyarak, bir sorumluluk duygusu içerisinde binmelidir çünkü sizin bisikletin pedalını ne zaman çevireceğiniz, ne zaman çevirmeyeceğiniz belli değil. Ama böylesi önemli bir konuda eğer ortak bir mutabakat kurarsak Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliniz ki, biz de o pedalı çeviririz. Ben bu maddenin, özellikle bu hâlde kalmamasını AKP sözcülerine ve özellikle Bakanım, sizlere iletmeyi bir görev sayıyorum.
Bu çerçevede, değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuda çok önemli yasalara, tekliflere, araştırma önergelerine imza atmış bir parti olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir din, mezhep, ırk ve kafatası cumhuriyeti olmadığının bilincindeyiz. Türkiye etnik köken açısından çoğulcu bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla, cumhuriyetimizin temel özelliği onun bir siyasal bilinç cumhuriyeti olmasından kaynaklanır. Cumhuriyet Kurtuluş Savaşı süresince bu anlayışla Anadolu'da yaşanan ve değişik etnik kökenden gelen herkesin ortak katkısı ve eşit ağırlığıyla kurulmuştur. Bu zengin mozaiğin unsurlarından birini ya da birkaçını yok sayan anlayış ve politikalar gerçeklere uymaz ve kabul edilemez. Bu gerçeğin inkârına dayalı, tek bir ırkı ön plana çıkaran, çareyi ırksal anlayışta bulan, herhangi bir etnik karakterden ve mezhep anlayışından mucize bekleyen tahlil, ideoloji ve politikalar çağdaş olmayacakları gibi çözüm de getirmezler.
Türkiye'nin kültür zenginliğini, toplumdaki çeşitliliği, farklı ana dillerin varlığını, ülke bütünlüğünün önünde bir siyasal engel olarak görmek ve buna göre politika oluşturmak yanlıştır. Yanlış olmanın yanında cumhuriyetin kuruluş sürecindeki tarihî gerçeklere, cumhuriyeti kuran siyasal kadroların arzu ve isteklerinin ötesinde bir değerlendirmedir. Bölgede yaşanan sorunlara demokrasi içinde çözüm arama yerine olağanüstü kurallar sürekli olarak konulduğu için konunun sosyolojik, kültürel, toplumsal ve ekonomik boyutları sürekli olarak ihmal edilmiştir. Demokrasinin doğal gereksinimi olan düzenlemeleri bir lütuf, bir özveri, bir zamanlama şeklinde görme anlayışı yanlıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak temel siyasal tercihimizin başında ulusal bütünlük gelmektedir. Ulusal sınırlar içinde yaşayan insanların farklı etnik kökenden gelmeleri, farklı kültürel, mezhepsel, dinsel özellik taşımaları bir arada yaşamaya engel değildir, yüzyıllarca da olmamıştır. Bu farklılıkları kabul etmemek, görmezlikten gelmek, hazmetmemek yalnızca gerçeklere aykırı olmakla kalmaz, aynı zamanda ulus olarak, ülke olarak çağdaş bütünlük içinde çağdaşlaşmaya engel bir yol teşkil eder. CHP olarak ulusal bütünlüğü demokrasinin, kalkınmanın, yurt içi barışın ve bölge barışının temel unsuru olarak görüyoruz. Ulusal sınırlar içinde yaşayan insanlarımızın dil, din, mezhep ve etnik farklılıklar taşıması ulusal bütünlüğe engel değildir. Bu farklılıkları kaldırma girişimleri bir devlet politikası olamaz. Bu farklılıkları ortadan kaldıracak, zora dayalı, baskıya dayalı bir etnik yapının, bir mezhebin, bir dinsel inancın çıkarına dayalı politikalar uygulamaya koyma girişimleri ülke bütününde derin bunalımlara yol açar. Toplumdaki farklılıkların herhangi birisi üzerine devlet politikası oluşturulamaz. Yıllardır, yüzyıllardır insanlarımız bu ilkel yaklaşımları reddetmiş ve barış içinde bir arada yaşamışlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet bu farklılıklar üzerine inşa edilmiştir. Bu amaçla laikliği değişik mezhep ve din farklılıklarının korunmasının, bir arada ve barış içinde yaşamanın güvencesi olarak görüyoruz. Yurttaşlığı da hiç kimsenin etnik kökenine, diline, kültürüne bakmadan, onları birey olarak ayırmadan bir arada görmenin siyasal yorumu, toplumsal yorumu olarak değerlendirmek istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu topraklar üzerinde yaşayan hiçbir etnik grup diğerine düşman olmadığı gibi -suçlamanın da ötesinde- bir arada yaşayan ve birliği oluşturan bir parça olarak yüzyıllardan beri Anadolu'da yaşamaktadırlar. Cumhuriyet Halk Partisinin politikasında devlet, toplumdaki etnik farklılaşma ile mezhep farklarıyla ilgilenmez, öyle bir farklılaşmada taraf tutmaz, bütün yurttaşları cumhuriyetin eşit, haklı bir üyesi olarak görür. Devlet, toplumun çağdaş değerler sistemine ulaşması için genel siyasal düzenlemeleri yapar. Çağdaş, katılımcı, demokratik, geçerli ve işleyecek bütünleşmenin gereği budur. Bunun dışındaki politikalar zorlamadır, yapaydır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal bütünlüğümüzün içinde dar, sığ, geçmişin olumsuz değerlerine sahip anlayışları terk ederek, etnik ayrımcılık amacına dönük düzenlemelere, ideolojilere karşı durarak ortak insanlığa giden yolu toplum olarak bulmak durumundayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülke sorunlarının, bölge sorunlarının bilincindeyiz. Bütün bu sorunları halka güven vererek ve halka güvenerek, ülke bütünlüğü içinde çözeceğimize inanıyoruz. Temel siyasi tercihlerimizden biri de demokrasidir. Demokrasi ve az önce ifade ettiğim çerçeve karşısında Cumhuriyet Halk Partisi, doğu sorunu, Kürt sorunu, güneydoğu sorunu, ne denirse denilsin, ülkemizin kanayan sorunu üzerinde çözüm üretmeye devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)