GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, KAHRAMANMARAŞ MİLLETVEKİLİ MESUT DEDEOĞLU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, TAŞERON İŞÇİLERİNİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 5/11/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 15 TEMMUZ 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:116
Tarih:15.07.2014

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlar, ben de Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu taşeron uygulamalarının araştırılmasına ilişkin araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuyu aslında konuşuyoruz. Biraz önce de AKP Grubu adına konuşan arkadaşımız bu getirilen yasanın ne kadar önemli düzenlemeler içerdiğini bu kürsüden ifade etti. Bu algı yönetimini iyi yapıyorlar, onu kutluyorum. AKP'nin en başarılı olduğu nokta, algı yönetimini iyi yapıyorlar ve bu yasa daha ortaya çıkmadan şöyle bir güzel müjdeler diye bütün işçi kesimine, bütün emekçi kesimine müjdeler, taşeronlaşma kalkıyor diye böyle müjdeli haberler verdiler. Bunları bütün o yandaş medya grubu tarafından cilaladılar ve kamuoyunun önüne koydular.

Şimdi, ilk defa 3 konfederasyon uzun zamandan beri Başbakanla görüşerek "Aman, iyilik istemiyoruz, bu yasa eski hâliyle kalsın." diye feryat ettiler. TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ "Mevcudu en azından daha kötüye götürmeyin, mevcudu çok kötüye götürüyor bu yaptığınız değişiklik, eski hâlinde kalsın." Eski düzenlemede, en azından muvazaa tartışması içerisinde bir hak kaybı olduğunda yargıya sorun götürülüyordu, yargı karar veriyordu. Gerçi bu iktidar yargı kararlarını uygulamamakta kararlı, bunu görüyoruz. Şimdi, bu uygulamanın bir örneği, bu yasal düzenlemenin bir örneği şuradan kaynaklanıyor. Yasayı uygulamamak, mahkeme kararlarını uygulamamak, Yargıtay kararlarını uygulamamak için getirilen bir paketten bahsediyoruz. Çünkü Yargıtayın YOL-İŞ sendikamız tarafından Karayollarıyla ilgili verdiği karar var; yerel mahkeme bu muvazaada taşeron işçilerinin asıl kadrosunun Karayollarında olduğunu söyledi, yerel mahkemenin kararı Yargıtayca onandı ama bu iktidar, Yargıtay kararını tam iki yıldır uygulamıyor değerli arkadaşlar. Düşünebiliyor musunuz yani bir Hükûmet düşünün, yargının verdiği kararı iki yıldır uygulamıyorsa... Yine, birçok üniversitede, birçok devlet üniversitesindeki taşeron uygulamalarıyla ilgili kararı bir Hükûmet uygulamıyorsa demek ki yargının kararlarını uygulamayan, hukuksuzluğu kendisine rehber edinmiş bir iktidarla Türkiye karşı karşıya. Bu anlamda, hukuksuzluğu, adaletsizliği uygulayan bir iktidar şimdi yeni yasayla yeni bir manevra içerisinde.

Değerli arkadaşlarım, bu getirilen düzenleme... Biraz önce AKP Grubu adına konuşan arkadaşın ifade ettiği gibi rakamlar 1 milyon 200 bin filan civarında mı; hani, 570 bin civarında özel sektörde, 600 bin civarında kamuda mı? Hayır, böyle değil tablo. Bu görünen tablonun arkasında 11 milyon kayıt dışı çalışan var ve 11 milyon kayıt dışı çalışanın özellikle özel sektör bünyesindeki büyük bir bölümü, bu işçiler taşeronda çalıştırılmaktadır. Bu sayı bizim tespitlerimize göre 2 milyon civarındadır. Şimdi, asgari ücrette sürekli artış yapıldığı ifade ediliyor. Asgari ücrette büyük artışlar yapıldığı ve bu taşeronların da ücretlerinin yüzde 146 arttığı söyleniyor ve bu asgari ücret övülüyor.

Arkadaşlar, vicdan diye bir şey var. Bu asgari ücret sonuçta açlık sınırının altında. Yani neyi konuşuyoruz? TÜİK'in rakamlarına göre 1.089 lira olan açlık sınırını... Bırakın yoksulluk sınırını, yoksulluk sınırı bunun çok üzerinde. Biraz önce MHP'li arkadaşımız söyledi, 3 bin küsur lira yoksulluk sınırı -açlık sınırından bahsediyorum- açlık sınırı 1.089 lira TÜİK'in rakamlarına göre. Ne kadar peki asgari ücret? 890 lira. Peki, bu taşeronda çalışanlar kaç saat çalışıyorlar? Büyük bir bölümü yasal sınırlar içerisinde çalışmıyor, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş saat çalıştırılıyor ve bununla övünülüyor.

Şimdi, bakın, geçen Eskişehir Belediyesine gittim. Burada aramızda olan bir milletvekili, Kazım Kurt arkadaşımız Odunpazarı Belediye Başkanı oldu, dedi ki: "Bir taşeron işçisi için benim cebimden çıkan para -ihaleyle- 2047 lira ama işçinin cebine giren para 840 lira." Sizden farkımız şu arkadaşlar: Siz aradaki farkı müteahhitlere vermek istiyorsunuz, biz aradaki farkı işçilere vermek istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Farkımız bu değerli arkadaşlar. Siz birilerini zengin etmek istiyorsunuz, biz işçilerin alım gücünün biraz daha düzeldiği bir modeli öneriyoruz. Bu model şöyle bir model: Yani, bütün işçilere dağılsa bu para -hani bu bahsettiğimiz milyonlarca işçiye bu para dağılsa- birkaç tane taşeron firma yerine, birkaç tane taşeronu zengin etmek yerine o işçilere dağılsa onların alım gücü daha da yükselecektir, böylece reel olarak bunlar Türkiye ekonomisine daha farklı katkılar sağlayacaktır. Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, şu anda yaşanan, en son Soma'da yaşanan bu taşeron uygulamasıyla başlatılan sürecin devam ettiğini hep beraber şu anda da görüyoruz ve bunların uygulaması en son Balıkesir İvrindi'de ortaya çıktı, 2 arkadaşımız daha geçen hafta orada öldü.

Yine, Zeytinburnu'nda ölen, merdiven altı çalışmalarında, işte o sağlıksız koşullarda, iş güvencesi olmadan yapılan çalışmalarda ölenler var, Denizli de böyle.

Şimdi, değerli arkadaşlar, işi düzeltmek yerine mevcut sistemi korumak adına bir uygulamaya gidiyorsunuz. Ben o nedenle şöyle bir değerlendirmede bulunmak istiyorum: Bu taşeron bir sömürü sistemidir, bu sömürü sisteminden Türkiye'nin bir an önce arındırılması gerekiyor.

Taşeron, sendikalaşmayı, örgütlenmeyi yok eden, emekçiyi esnek ve kuralsız çalışmaya mahkûm eden bir sistemdir, bunun düzeltilmesi gerekiyor. Taşeron, işçi ölümlerinin sebebidir, bunu birçok olayda şu anda gördük. Taşeron, Soma'da, inşaatlarda, merdiven altı atölyelerde ölen yüzlerce işçinin ölüm sebebidir. Taşeron, denetimsizliktir; taşeron, haklının, hakkın, emeğin parayla satıldığı bir zulüm sistemidir. Taşerona "Dur." demek sömürü ve zulüm sistemine "Dur." demek anlamına geliyor. Dolayısıyla, bugün burada birçok alanda, özellikle verdiğiniz, "inşaat sektörü" diye tanımladığınız, taşeronların uygulamalarının büyük bir bölümü sağlık alanında. Şimdi, inşaat sektörü olarak ortaya çıkmış birçok firma sağlık alanındaki işlerle ilgili de hizmet satıyor. Bir bakıyorsunuz, firma inşaatçı ama sağlık alanında onların büyük bir bölümü hemşire olarak, teknisyen olarak çalıştırılıyor ve çok farklı uygulamalar içerisinde, o alanda çalıştırılan ve farklı farklı sektörlerde o ad altında çalıştırılan binlerce işçi var ve bu işçiler güvencesiz.

Şu anda, sendikalı oldukları için, Okmeydanı Hastanesinde direniyor işçiler, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikasına üye oldukları için. Taşeron işçiler sendikaya üye oldukları gün, yaşama hakkı kadar kutsal olan çalışma hakları ellerinden alınıyor.

Örgütlü toplumun yok edildiği bir sistemdir. Bu sistemi devam ettirmek istemenizin temel nedeni şudur: AKP iktidarı bundan besleniyor. AKP iktidarı bu taşeronun yaygınlaşmasını özellikle istiyor çünkü kendi siyasi yapısını orada egemen kılmak, o işçileri güdümlü hâle getirmek için onların örgütlü olmasını istemiyor. Bu taşeron sisteminin arkasında ısrarla durmasının nedeni o müteahhitleri zengin etme amacını gütmesidir. O nedenle bu sistemin bir an önce çözülmesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)