GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; 639 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:116
Tarih:15.07.2014

SİNAN OĞAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, iftara gideceğiz. O yüzden AK PARTİ'li arkadaşlar bir dakika konuşup gidiyorlar ama kusura bakmayın, ben bir dakika konuşmayacağım.

SADIK YAKUT (Kayseri) - İki dakika konuş! (AK PARTİ sıralarından "İftara gideceğiz." sesleri)

SİNAN OĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dinleyin lütfen. Yani şurada kalmış yarım saat, yarım saatte birbirimizi kırmayalım.

Değerli arkadaşlar, Meclise, tam Meclisin kapanacağı sırada bir torba yasa geliyor. Bu torba yasa öncelikle Soma faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımız için düşünülüyor ama zaman geçtikçe Soma bir tarafta kalıyor. Otuz küsur gündür Mecliste bu görüşülüyor, bizlerin defaatle "Bunu getirin, bir an önce Soma'yı çıkaralım, ondan sonra diğer konuları görüşürüz." sözlerimiz hiç dikkate alınmıyor ve Mecliste torba dola dola koca bir ansiklopedi hâline geliyor.

Bu torba yasanın tam adı nedir? 639 sıra sayılı yasa mı? Değil. Ben şimdi bunun tam adını okumaya kalksam değerli arkadaşlar, yani görüşeceğimiz yasanın tam adını okumaya kalksam on dakika. Yasanın adı, içini falan demiyorum, adını okuyup ondan sonra onun üzerindeki düşüncelerimizi anlatmaya çalışsak on dakikalık süre yetmeyecek. Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, böyle olmaz. Yani her şeyi istismar ediyorsunuz bari Soma'yı istismar etmeyin. Soma'dan yola çıktınız içini doldurdunuz. Elbette bu süreç içerisinde bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak -madem önümüze bir torba yasa geliyor- milletin gerçek sorunlarını ilgilendiren önergelerimiz oldu ama bunların hiçbirisini de dikkate almadınız. Ama merak buyurmayınız, Genel Kurul aşamasında da milletin hakkını savunmak için her türlü, o anlamdaki önergelerimizi, milletimizin talep ettiği önergelerimizi getireceğiz. Siz de, tabii ki, her zaman olduğu gibi reddetmeye devam edeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, Meclis Başkanının bir kıymetiharbiyesi yok mudur? Yani hukuksuzluk öyle bir boyuta gelmiş ki "Dediğim dedik, çaldığım düdük." noktasında -çok affedersiniz- olmaz bu işler. Meclis Başkanının açık yazısı var burada. Burada diğer arkadaşlarımız da Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Bey de ifade etti. Siz burada kalkıp diyorsunuz ki: "Ya, Meclis Başkanı onu öyle diyebilir ama biz ne dersek o olur." O zaman Meclis Başkanına ben buradan çağrıda bulunuyorum: "Hukuksuzdur." dediği şeyi içinden çıktığı parti burada reddediyorsa Sayın Cemil Çiçek'i ben istifaya davet ediyorum çünkü Sayın Cemil Çiçek'in dediğini siz burada kale almadınız. Meclisin birliğini, bütünlüğünü Meclis Başkanı temsil eder ve "Meclis Başkanının dediğinin -burada konuşan arkadaşlara dikkat ettim- hiçbir kıymetiharbiyesi yok." deniyor. Sayın Meclis Başkanının o zaman burada yapacağı şey -yazdığı yazı eğer burada dikkate alınmıyorsa- o Meclis Başkanına düşen iş istifasını vermektir. (MHP sıralarından alkışlar) Aksi takdirde burada o Meclis Başkanının bundan sonra söylediğinin hiçbir kıymetiharbiyesi ve hükmü olmaz değerli arkadaşlar. Ama Meclis Başkanına da bir çift sözüm daha olacak: Sayın Meclis Başkanı, siz bunca hukuksuzluğa şimdiye kadar göz yumduysanız bundan sonra sizin söyleyeceğinizin de hiçbir kıymetiharbiyesi olmaz.

Burada 4 sayın eski bakanla ilgili bir soruşturma komisyonu kuruldu. Ne oldu? "Yok efendim, içeriği, indeksi hazırlanmamış." diye geri gönderildi. Ya, eğer bu arkadaşlarımız gerçekten suçsuzsa... Ben bu Meclisin bir üyesi olarak bu arkadaşlarımızın suçsuz olduğuna inanmak istiyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarının yolsuzluk yapmaması gerektiğini düşünüyorum ve yürekten "İnşallah bu arkadaşlarımız yolsuzluk yapmamıştır, inşallah bu söylenenlerin geçerliliği yoktur." diye düşünüyorum. Bu arkadaşlarımızın ben suçsuz olması gerektiğine inanmak istiyorum bir vatandaş olarak da bir milletvekili olarak da ama siz peşinen bu komisyonun kurulmasını engelleyerek, ama siz köşe bucak bu savcılığın hazırladığı dosyaları saklamaya çalışarak bende şöyle bir kanaat uyandırıyorsunuz: "Ya ben böyle inanıyorum ama, inanmak istiyorum ama demek ki bu arkadaşların saklayacakları, gizleyecekleri çok şey var. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bunlar çıkarsa vatandaşımız da bu iktidarın boğazına kadar yolsuzluğa bulaştığı şeklinde bir düşünceye kapılır." O zaman ne yapmak lazım? Sizin yaptığınızı yapmak lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar yolsuzluk dosyalarını gizlemek lazım, saklamak lazım binbir bahaneyle. Bakın, minareyi çalan kılıfını bulur. Siz eğer bunu bir defa Meclisin gündeminden, milletvekillerinin aynı zamanda denetim yapması gereken görevinden mahrum etmek isterseniz bu defa dersiniz ki: "Efendim, indeksi hazırlanmamış." Öbür defa "Sayfa numarası yanlış basılmış." dersiniz. Yani sizde bahane çok arkadaşlar. Ama ben bu bahaneye rağmen o 4 sayın eski bakandan şunu beklerdim: "Hayır arkadaş, bir an önce biz aklanmak istiyoruz, bir an önce Türk milletinin karşısında ve yüce Meclisin karşısında çıkıp aklanmak istiyoruz." diye itirazda bulunmalarını beklerdim. Aksi takdirde düşüncelerimiz o konuda değişir.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle bir hususu da dikkatinize getirmek istiyorum.

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) - Gölbaşı'na gideceğiz kurban olayım, vallahi bak Gölbaşı'na gideceğiz.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Ya arkadaş sen burada iftara gideceksin ama neyi dikkate getireceğim biliyor musun?

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) - Ya bir dahaki...

SİNAN OĞAN (Devamla) - İftar yapamayan Türkmen çocuklarını dikkate getireceğim. Biraz insafın olsun dur, dur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) - İki dakikada mı Türkmen...

SİNAN OĞAN (Devamla) - Bir dur, bir sabret. Bak daha önce birkaç arkadaşınız öyle atladı düştü, sen düşme. Bayburt Bayburt olalı Türkmeneli böyle bir zulüm görmedi, Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulmü Türkmeneli görmedi. Türkmen çocukları arasında hastalıklar almış başını gidiyor. Her gün en az 10 Türkmen çocuğu hastalıktan ve gıdasızlıktan hayatını kaybediyor. Konuştuğum bir Türkmen baba dedi ki: "Daha kucağımdaki evladımı yolda kaçarken gömdüm öyle geldim. Şimdi dönsem onun mezarını bulamam."

Arkadaşlar, bazı konular vardır ki "Geç geç, iftara gideceğiz." denecek konular değil, bazı konular vicdan meselesidir. Bugün iftarımızı açtığımızda boğazımızdan lokma geçerken o Türkmen kardeşlerimizi de ne olur düşünün.

Biz büyük bir devletiz, biz büyük bir milletiz, biz oradaki her bir Türkmen çocuğu koruyup kollayabiliriz. Biz büyük bir milletiz, büyük bir devletiz ama... Biraz önceki konuşmasında -söyleyecektim, vakit yetmedi- ilk defa Hocamız "Biz Türk milletiyiz." dedi, o kadar sevindim ki. Hocama da buradan teşekkür ediyorum; Kıymetli Hocam, hakikaten teşekkür ediyorum. Sayın Başbakan "Milletimiz, milletimiz" diyor ama "Türk milletiyiz." sözünü söylemekten hep geri duruyordu.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Ayaklar altına aldı o, ayaklar altına.

SİNAN OĞAN (Devamla) - Evet, biz büyük bir milletiz, biz Türk milletiyiz ve biz orada kardeşlerimiz açken tok yatanlardan değiliz, olmamalıyız.

O sebeple AFAD'ı, o sebeple Kızılayı ve devleti göreve çağırıyorum. Türkmen kardeşlerimiz orada ölüyor, Türkmen kardeşlerimiz hastalıktan ölüyor, Türkmen kardeşlerimiz IŞİD zulmünden ölüyor, Türkmen kardeşlerimiz Maliki'nin zulmünden ölüyor ve Barzani'nin zulmünden ölüyor. Orada Barzani'nin, Maliki'nin ve IŞİD'in arasında kalmış Türkmen kardeşlerimiz ama siz burada "Bunları geç, biz iftara gideceğiz, biz birazdan karnımızı doyuracağız, Türkmen evladı ölmüş bana ne!" diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama, bunun hesabını bu dünyada Milliyetçi Hareket Partisi sizden soracak, öbür dünyada da o Türkmen çocuklarının eli yakanızda olacak. (Bursa sıralarından alkışlar)