GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 5/6/2014 TARİH VE 6044 SAYIYLA MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, SURİYELİ SIĞINMACILARIN DURUMLARININ VE TOPLUMSAL ETKİLERİNİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 17 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:118
Tarih:17.07.2014

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak bugün ülkemiz için bir millî güvenlik sorunu hâline gelen Orta Doğu bölgesindeki gelişmeleri ve bunların muhtemel sonuçlarını ve Suriye'de yaşanan iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları sorunları ve oluşturdukları sorunları araştırmak, alınması gereken tedbirleri belirlemek için bir komisyon kurulması talebiyle grubumun verdiği araştırma önergesinin gündeme alınması konusu üzerinde söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söze, öncelikle Gazze'de yaşanan İsrail-Yahudi vahşetini şiddetle ve nefretle kınayarak başlıyorum. Ayrıca, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde yaşanan IŞİD vahşetini, Türkmen katliamını yine şiddetle ve nefretle kınıyorum. Ayrıca, bu vahşete seyirci kalan, Müslüman'ı Müslüman'a kırdırarak Büyük Ortadoğu Projesi'ni uygulayan küresel güçleri ve bunları seyreden Birleşmiş Milletler Örgütünü ve medeni dünyayı da şiddetle kınıyorum. Olaylarda hayatını kaybeden tüm insanlarımıza Yüce Allah'tan rahmet diliyorum. Şu mübarek ramazan ayının rahmet kapılarından bu insanların zulmünün, çilesinin bitmesini Yüce Allah'tan diliyorum.

Değerli milletvekilleri, hep beraber izliyoruz. Bugün Kerkük'te, Telafer'de, Musul'da, Halep'te, Humus'ta, Gazze'de ölüm çığlıkları yükseliyor. Bölgemiz tam anlamıyla bir kıyamet yaşıyor. Bölgeden her ölçekte feryatlar yükseliyor, "Türkiye neredesin, Türk milleti, gavim gardaş ben öldüm, sen neredesin?" çığlıkları yükseliyor. Böyle bir şiir var biliyorsunuz. Bölgemizde yaşanan bu vahşete, yaşanan bu acılara karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeterli duyarlılığı göstermediği kanaatindeyim. Bunun için, özellikle bölgede yaşananların muhtemel sonuçlarını ve Suriye'de yaşanan iç savaşın oluşturduğu bu sorunun muhtemel sonuçlarını araştırmak üzere Meclisimizde bir komisyon kurulmasını, ulaşılacak sonuçları Hükûmete ileterek alınması gereken tedbirlere yardımcı olunmasını veya hiç olmazsa bir genel görüşme yapılmasını bir sorumluluk olarak değerlendiriyorum, bir borç olarak değerlendiriyorum.

Değerli milletvekilleri, Suriye konusunda konuşmadan önce Irak'ta yaşanan hadiseye dikkatinizi çekmek istiyorum. Sizlere de mutlaka ulaşıyordur. Bizlere mesajla, telefonla ulaşan çok sayıda insan Irak'ta gerçekten bir vahşetin yaşandığını ifade ediyorlar. Özellikle Telafer'de "DAASH" denilen, "IŞİD" dediğimiz Irak-Şam İslam Devleti vahşeti Şiilere karşı, Şii Türkmenlere karşı çok ciddi bir vahşet uyguluyor, hiçbir insani değer taşımayan bir vahşet uygulanıyor. Daha da acısı, DAASH, Şii Tükmenleri katlediyor. DAASH'la, IŞİD'le mücadele eden Irak Merkezî Hükûmeti de "Bunlarla mücadele edeceğiz." derken Sünnilere eziyet ediyor. Telafer'de bir kıyamet yaşanıyor. Mesajla gönderdikleri bu dehşet tablolarını sizin ve Türkiye'nin dikkatine sunuyorum. Gözlerden okunan korkuyu seyretmenizi... Bu insanları, özellikle Şii Türkmenlerini tırlarla, kamyonlarla 1.500 kilometre güneydeki Kerbela'ya, Necef'e taşıyorlar. Buna karşı duyarsız kalmamız mümkün değil. Tüm ilgilileri, Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyeti devletini, buradan, Irak'ta yaşanan, Türkmenlerin yaşadığı bu vahşet karşısında duyarlı olmaya davet ediyorum. Ne yapılabilir? 1991'de Saddam'ın zulmüne karşı nasıl Irak'ın kuzeyi Birleşmiş Milletler tarafından korunmaya alındıysa Telafer de böyle bir korunmaya alınabilir. Bunu Türkiye'nin talep etmesini Hükûmetten bekliyorum.

Ayrıca, bu insanlar, DAASH'tan kaçanlar Kerbelâ'ya arabalarla taşınıyor, tırlarla taşınıyor. Hâlbuki Irak'ın kuzeyinde veya Türkiye'nin sınırının hemen kenarında kamplar yapılabilir, insanlar burada Türkiye'nin güvenliği altında hayatlarına devam edebilirler ama ne yazık ki -Sayın Bakana, Sayın Başbakan Yardımcısına buradan hatırlatıyorum- hâlâ, Habur Sınır Kapısı'nda, Irak'tan kaçan Türkmenlerden pasaport soruluyor. Hâlbuki Suriye hadisesinde "açık kapı" politikası uygulanarak ölümden kaçan insanlara Türkiye kucak açmıştı. Bunun Irak Türkmenlerinden de esirgenmemesini talep ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Suriye iç savaşı üç yılını tamamladı. 15 Aralık 2011; o günden bu yana Suriye'de bir iç savaş, bir kardeş savaşı yaşanıyor, etnik temelde, mezhep temelinde bir iç savaş yaşanıyor, bir bölgesel savaş yaşanıyor, hatta tarafları küresel güçler olan uluslararası bir sorun yaşanıyor. Buradan -rakamlar muhtelif olmakla beraber AFAD'ın bildirdiği rakamlar olarak ifade ediyorum- yaklaşık 1 milyon 100 bin Suriyeli sığınmacı Türkiye'mize sığınmış durumda. Bu insanların 219.295 kişisi 16 çadır kent, 6 konteyner kent ve 1 geçici bölgede olmak üzere, sığınmacı olarak tutuluyorlar ve kayıt altındalar ama bunun dışında yaklaşık 900 bin Suriyeli Türkiye'nin muhtelif şehirlerinde çok ciddi sorunlar içerisinde ve birtakım sorunlar üreterek yaşıyorlar.

Değerli milletvekilleri, meselenin bu noktaya geleceği önceden öngörülmeliydi. Türkiye gerçekten çok ciddi fedakârlık yapıyor. Bu noktada AFAD'a, Kızılay'a ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm kurumlarına teşekkür ediyorum. Gereken neyse, elden gelen neyse yapılıyor ama sorun öyle bir sorun ki Türkiye'nin iç dengesini bozacak noktaya geldi. Biliyorsunuz, birkaç gün önce -Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, İstanbul- birçok şehirde Suriyeli sığınmacılar ile o şehirde yaşayan insanlarımız arasında kabul edilemez olaylar yaşandı. Kahramanmaraş'ta yaklaşık bin kişi... Ama sonuç itibarıyla bir bardak taşması bu. Ne o sorunlara sebep olan sığınmacılar suçlu ne o olaylara tepki koyan Kahramanmaraşlılar veya diğer vatandaşlarımız suçlu. Ama öyle bir olay yaşanıyor ki artık buna devlet olarak, Hükûmet olarak bir çözüm üretmek mecburiyetindeyiz. Bunu yok sayarak, "Biz kamplarda gerekeni yapıyoruz." diyerek bu sorunu ortadan kaldıramayız. Bugün bir toplumsal çatışma noktasına gelindiyse ve insanlarımız Türk milletine, Türk insanına yakışmayan birtakım davranışlarla bu sığınmacılara bir tepki ortaya koymak mecburiyetine kadar ulaştılarsa, o noktaya mesele geldiyse Türkiye gerçekten çok önemli bir iç güvenlik sorunuyla karşı karşıya demektir.

Bu sebeple, ben, Hükûmeti bu konuyu tekrar düşünmeye, bu konuda birtakım çözümler üretmeye ve her şeyden önemlisi, bu Suriye iç savaşını bitirmeye, Türkiye olarak ne kadar gücümüz varsa katkı vermeye davet ediyorum. Suriyeli sığınmacılar, yerlerinden yurtlarından sökülmüş insanlar, sorunlu insanlar. Bu insanlar gerçekten yurtlarına dönmek istiyor. Bu insanları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - ...bir an önce köylerine döndürme tedbirini almanın yapılabilecek en önemli, en doğru iş olduğunu düşünüyorum. Bu noktada Meclisi de duyarlı olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)