| Konu: | CHP GRUBUNUN, GRUP BAŞKAN VEKİLLERİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ, ANKARA MİLLETVEKİLİ EMİNE ÜLKER TARHAN VE YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE TARAFINDAN İSRAİL'İN MAVİ MARMARA GEMİSİNE 31/5/2010'DA DÜZENLEDİĞİ OPERASYONUN ÖNCESİ VE SONRASINDA YAŞANAN GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 19 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 19.07.2014 |
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, tabii, çok önemli bir meseleyi, çok sorumlu, çok sağduyulu bir dil kullanarak konuşmak durumundayız. Bakın, daha dün, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli bir imza attı. Bütün siyasi partilerin ortak imzasıyla İsrail'in bu vahşet dolu saldırısını kınayan ve buna karşılık olarak da İsrail'den Türk milleti olarak beklentilerimizi de ifade eden çok güzel bir bildiri yayımladı. Bu bildirinin ilk ve son paragrafını özellikle ben tekrar sizlerin de bilgilerinize sunmak istiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, "Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, İsrail'in Gazze'de Filistin halkına karşı bütün uyarılara rağmen artarak süren saldırılarını şiddetle kınıyoruz. İsrail'in katliama dönüşen bu saldırılarını uluslararası hukuk ve insan hakları hukukunun ağır ihlalleri olarak değerlendirmekteyiz. İsrail bu harekâtla Gazze halkını yıkıma mahkûm etmektedir." En son olarak "Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak acılarını derinden paylaştığımız Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya, davalarına sahip çıkmaya ve bütün koşullarda kendilerini desteklemeye devam edeceğimizi bir kez daha ilan ederiz." Ve 4 siyasi parti grubunun da imzasıyla bu bildiri yayımlandı. Türkiye'ye yakışan, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışan bu bildiriydi, bu güzellikti ve bu güzelliğin bozulmaması lazım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Biz de onu söyledik.
AHMET AYDIN (Devamla) - Millî meselelerde, insani olan birtakım hassasiyetlerde hep birlikte, bir araya gelerek, Türkiye'deki tüm halkımızın, 77 milyonun da desteğini alarak her zaman, her daim, mağdur olan, mazlum olan her kimse, siyasetüstü bir yaklaşımla ona dokunmamız lazım, yaklaşmamız lazım. Bundan dolayı da ben bütün siyasi partilere de teşekkür ediyorum ama bunun muhafazası da gene hepimizin elinde.
Şimdi, İsrail Filistin'e böyle bir zulüm uygularken, böyle bir vahşet varken, hiçbir şekilde tarifi mümkün olmayan acılar yaşanırken, haksız ve hukuksuz, uluslararası hukukun, bütün evrensel kaidelerin ihlal edildiği bir vahşetle âdeta bir soykırım yaşanırken bizim kullandığımız dil hakikaten çok önemlidir. Bizim bu dilin, şu ya da bu şekilde İsrail'in yaptığını haklı çıkarır tarzda bir ifadeye asla yol açmaması lazım...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ya, öyle söyleyen yok.
AHMET AYDIN (Devamla) - ...böyle bir yoruma asla meydan vermemesi lazım, çünkü kararlı, tutarlı bir irade ortaya koyduk ve bu irade Türkiye Cumhuriyeti'nin iradesidir, bu irade Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesidir aynı zamanda.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Biz de öyle söylüyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu iradeden dolayı gerçekten teşekkür ediyorum ama bu iradeye sahip çıkacaksak eğer... Bakın, bugün, özellikle böyle bir vahşetin yaşandığı süreçte Mavi Marmara konusunu ısıtarak buraya getirip bu araştırma önergesiyle bunu bu süreçte sorgulamak ne derece doğru? Açıkçası onu da sorgulamak istiyorum ben.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şu madalyayı da bir sorgulasana!
AHMET AYDIN (Devamla) - Mavi Marmara'da bir vahşetin olduğu, bir acının olduğu, tamamen uluslararası sularda uluslararası hukukun ihlal edildiği, tamamen insani yardım götüren, gıda ve ilaç götüren bir gemiye oysaki uluslararası sularda maalesef bir saldırı düzenlendi. Bu saldırı hiçbir şekilde, asla ve kata kabul edilemez, bunun hiçbir gerekçesi olamaz. Kim ne derse desin bu saldırıya baştan itibaren karşı durduk, dik durduk ve sonuna kadar samimi ve kararlı irademizi, dik duruşumuzu Sayın Başbakan neye mal olursa olsun ilk günden ifade etti, ortaya koydu.
Bakın arkadaşlar, İsrail, tabii ki gücünü hepinizin bildiği bir yer ve maalesef birçok zalim dünya devletleri de eğer zulme ortak oluyorlarsa, zulme sessiz kalıyorlarsa, İsrail'in bu vahşetine sessiz kalıyorlarsa onların da sorgulanması lazım. Ama, ona rağmen Sayın Başbakanımız ilk defa... Düşünün, geçmişten bu yana, 48'den bu yana, 67'den sonra, ne zaman derseniz deyin, çıkıp da İsrail'e, İsrail Hükûmetine doğrudan ya da dolaylı bir şekilde böyle bir özür diletme girişiminde bulunabildi mi? Bilakis, onu da bırakın bir tarafa, "Ya, İsrail yanlış yapıyor." diyen olabildi mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Böyle bir sorun yoktu.
AHMET AYDIN (Devamla) - Kim dedi? Bunu ancak ve ancak Recep Tayyip Erdoğan dedi. Ancak ve ancak o söyleyebilirdi, o söyledi ve o günden bugüne sözünün arkasında durdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Madalya... Madalya...
AHMET AYDIN (Devamla) - Ne dedi? "Özür dileyeceksin." Evet, Obama da şahittir ve kaldı ki İsrail Hükûmeti bunu da yalanlamadı, özür dilediğini de kabul etti, özür diledi. Tazminatta bir mutabakata varıldı. Ama, 3'üncü şartımız vardı. Ne dedik? "Gazze'deki ablukayı tamamen kaldıracaksın. Gazze insani yardıma, her türlü yardıma açık olacak." dedik ve o zaman da ne oldu? Sayın Başbakanımız, evet, "Gazze'ye gideceğim." dedi. Ama tarihleri iyi hatırlayalım, geçmişe iyi bakalım. Niçin gidemedi? Niçin gitmedi? Çünkü Mısır'da bir darbe oldu ve buna "darbe" diyemeyenler dahi oldu, maalesef içimizde oldu, Türkiye'de bile oldu. Şu anda, sizin çatı aday olarak gösterdiğiniz kişinin dahi Mısır'daki darbeye karşı tutumu belli.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Dilin burkulur ramazan gününde! Ayıp oluyor, ayıp!
AHMET AYDIN (Devamla) - Yine "İsrail, Filistin meselesinde Türkiye taraf olmamalı." diyen bir zihniyet var arkadaşlar, böyle bir vahşet.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Madalya ne oldu, madalya, madalya?
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer sessiz kalıyorsak o zulme ortak oluyoruzdur. Ama, biz hep "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız." dedik ve elhamdülillah olmadık. "Biz safımızı belli edeceğiz." dedik. Gücümüz neye yeterse yetsin doğrudan yana, haklıdan yana, mağdurdan yana, mazlumdan yana olacağız ve o günden bugüne de elhamdülillah bu dik duruşumuzu sergiledik.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin İsrail politikasını geçmişte de bütün Türkiye kamuoyu bilir, bütün dünya kamuoyu da bilir. Ama, gelinen noktada AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte Türkiye'nin dış politikasında, İsrail politikasında, Filistin'e her zaman ve her daim olan yakın duruşumuzu da ve Filistin meselesini de kendi meselemiz olarak gördüğümüzü bütün herkes bilir.
HASAN ÖREN (Manisa) - Bir tane dostun kalmamış, hâlâ "dış politika" diyorsun.
AHMET AYDIN (Devamla) - Ben buralara girecek değilim ama birkaç hususun özellikle altını çizmek isterim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şu madalya konusunun altını çizer misin?
AHMET AYDIN (Devamla) - Gelip, burada, bu zamanda, birtakım sorular sorarak, insanların kafalarında birtakım endişeler ya da birtakım haksız, mesnetsiz iddialarda bir şeyler varmış gibi olumsuz bir algı oluşturmak ne derece doğru?
Şimdi, sormak istesem: Ya, sayın falanca, filanca, Sayın Muharrem İnce, sen şunu yaptın mı, bunu yaptın mı, şunu dedin mi, bunu dedin mi? Böyle havada kalsa bu. Doğru bir şey mi bu? Bakın, bir defa, tabii, hepsini tam not alamadım ama dediniz ki: "NATO tatbikatına İsrail vetosunu kim kaldırdı?" Ne demek istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - İktidar yaptı.
AHMET AYDIN (Devamla) - Birincisi şu: Bu koskoca bir yalan. NATO tatbikatında İsrail vetosu kalkmış değil ki "Kim kaldırdı?" diye soruyorsunuz. Böyle bir şey mümkün değil. Bu iddiaların hepsinin ispata ihtiyacı var, hepsinin ispat edilmesi lazım.
Yine, değerli arkadaşlar, aynı şekilde, şu Üstün Cesaret Ödülü. Bakın, bunu veren ne İsrail Hükûmetidir ne İsrail devletidir.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Yahudi devleti.
AHMET AYDIN (Devamla) - Siz kendiniz de ifade ettiniz, evet, bizim Musevi vatandaşlarımıza, dünyadaki Musevilere karşı kesinlikle bir yanlış algımız, anlayışımız olamaz. İnsan olarak herkesi Yaradan'dan ötürü de severiz dedik, severiz de ama yanlış yapanlara da kapımız sonuna kadar kapalıdır.
Şimdi, bu Üstün Cesaret Ödülü'nü İsrail Hükûmeti vermedi, İsrail devleti vermedi, Amerika'daki bir Musevi komitesi, Amerikan Musevi Komitesi verdi ve Sayın Başbakanımızın barışa olan katkılarından dolayı verdi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Bir tane değil, iki tane!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın, siz de ifade ettiniz, Musevilere karşı tabii ki bizim bir şey söylememiz mümkün değil. Biz, İsrail Hükûmetinin yanlış politikalarını, İsrail Hükûmetinin terör uygulamalarını, soykırıma yol açan o vahşi uygulamalarını eleştiriyoruz; İsrail halkını değil ya da Musevi vatandaşları değil. Hatta birçok Musevi komitesi, Musevi cemaati de İsrail Hükûmetini eleştiriyor, İsrail devletinin bu politikalarını eleştiriyor. Dolayısıyla, sapla samanı karıştırmamak lazım, doğru şeyleri ifade etmek lazım, doğru şeyleri ortaya koymak lazım ve onun üzerinden fikir üretmek lazım.
Bizim bir tek sorunumuz var: Filistin'deki, Gazze'deki kardeşlerimizin haksız bir şekilde, hunharca katledilmesine karşı duruşumuz var; bizim sorunumuz bu. Biz bunu bir insanlık sorunu olarak görüyoruz, biz bunu bir vicdan sorunu olarak görüyoruz ve orada ölen sadece masum insanlar değil, orada insanlık ölüyor diyoruz ve bu manada "birleşemeyen milletler" bir türlü birleşemedi, Güvenlik Konseyinin 5 üyesinden 1'inin dahi bir ifadesiyle 197, 198 millet bir araya gelemiyor. Bunun sorgulanması gerektiğini ifade ediyoruz. Dünya barışı için bu uluslararası örgütlerin kendi kendini sorgulamaya, bunların yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı olduğunu söylüyoruz.
Peki, tam tersine, bu uygulama İsrail'den Filistin'e değil Filistin'den İsrail'e olsaydı ya da bir Müslüman ülkeye değil ya da inancı uğruna yaşayan birilerine değil, bu vahşi uygulamalar, bu katliamlar başka bir yerde olsaydı bunlar susacak mıydı acaba? İşte, bunun sorgulanması lazım diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.