| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 21.07.2014 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıt dışını, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan ve AKP döneminde yaygınlaşan taşeron işçilik uygulaması ülkemizde çalışma hayatının dengelerini bozmakta, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribat yaratmaktadır.
Bu tasarıda çalışma hayatıyla ilgili birçok kanunda değişiklikler yapılmakla birlikte taşeron sistemi kaldırılmadığı gibi, önü açılmaktadır. Yandaş müteahhitlere kaynak aktarma aracı hâline dönüşen bu düzenden vazgeçilmemekte, tersine bu sistem kalıcılaştırılmaktadır. Hukuka aykırı hileli taşeron uygulamaları âdeta ödüllendirilmekte ve yaptırımları hafifletilmektedir.
AKP zihniyetinin dört elle sarıldığı ve acımasızca uyguladığı taşeron sisteminde para ve rant vardır ama içinde insana yer yoktur, her şey para içindir ve insanın değeri de ürettiği mal ve hizmet kadardır. Taşeron sisteminin hedefinde işçinin sesini kesmek ve işverene işçinin sırtından daha fazla para kazanma imkânı getirmek vardır. O nedenle, taşeron sistemi var olduğu sürece işçilere bu tasarıyla verilen bazı haklar kâğıt üzerinde kalacaktır çünkü bu sistemin varlık nedeni işçi haklarını hile yoluyla ortadan kaldırmaktır.
Çeşitli kamu kuruluşlarında yapılan taşeron uygulamalarının hileli olduğu ve işçilerin başından itibaren kamu kurum ve kuruluşunun işçisi olduğu yönünde çok sayıda yargı kararı bulunmaktadır ancak AKP Hükümeti üç yıldır yargı kararlarını dinlememiş ve keyfi bir biçimde hileli taşeron uygulamasına devam etmiştir. Zaten, AKP Hükûmeti eğer samimi olsaydı önce bu yargı kararlarını uygulardı.
Taşeron işçilerin kadrolara atanacaklarına dair aylardır özellikle yandaş medyada yer alan müjdeli haberlerin hepsi boş çıkmıştır. Taşeron işçilerin umutları yıkılmıştır. Sayın Bakana sorsanız "Taşeron işçilere kadro sözü vermedik." diyecektir. Söze gerek yok ki, ortada yargı kararları var, işçiler haklarını dava yoluyla kazanmıştır.
Karayollarında "taşeron işçisi" adıyla çalıştırılan işçilerin açtıkları davalar sonucu, yargı, bu işçilerin işe başladıkları tarihten itibaren Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi olduğuna karar vermiştir, Yargıtay da bu kararı onamıştır. Aynı şekilde, sağlıkta, mahallî idarelerde ve başka kamu kurumlarında da dava kazanan taşeron işçiler bulunmaktadır. Ancak AKP Hükûmeti üç yıldır bu yargı kararlarını uygulamamaktadır. AKP Hükûmeti yargı kararlarını takmamaktadır. Davayı kazanmış işçilerin hâlen taşeron işçisi olarak çalıştırılması suçtur. AKP Hükûmeti üç yıldır yargı kararlarını alenen çiğnemekte, açıkça suç işlemektedir. Yargı kararlarına uymayanların haktan, hukuktan, adaletten bahsetmeye, hukukun üstünlüğünü savunmaya, demokrasiyi ağzına almaya hakkı yoktur.
Değerli milletvekilleri, tasarının bu bölümünde Sosyal Güvenlikle ilgili bazı değişiklikler yapan maddeleri görüşüyoruz. Bugün kamuda ek göstergesi 3600'ün altında olan kamu çalışanları emeklilikte büyük mağduriyet yaşamaktadır. Mevcut maaşlarına göre emekli aylıklarında yüzde 50-60 gibi düşme yaşandığından, emekli olmayıp yaş haddini bekleyen, hizmet yılı ve yaş şartını doldurmuş birçok kamu çalışanı bulunmaktadır. Bu durumda olan hukuk müşaviri, avukat, öğretmen, şube müdürü, mal müdürü, şef, polis, hemşire, sağlık bilimleri lisansiyeri, kimyager, fizikçi, matematikçi, istatistikçi, tekniker, jeolog, imam ve memurlar emekli aylıklarında iyileştirme yapılmasını, emekli aylığı hesabındaki adaletsiz ve eşitliğe sığmayan uygulamanın düzeltilmesini beklemektedir ama bu tasarıda böyle bir düzenleme maalesef yoktur.
Bu tasarıda bizzat Başbakan tarafından, Hükûmet tarafından verilen sözler de yerine getirilmemektedir. Sağlık çalışanlarına, polislere, akademisyenlere, kamu avukatlarına, öğretmenlere, esnaf ve sanatkâra verilen sözler yine kulak arkası edilmiştir.
Bakınız, 13 Mayıs 2014 tarihinde tertiplenen Sağlık Çalışanları Türkiye Buluşması'na katılan Sayın Başbakan, sağlık çalışanlarına yıpranma payı müjdesini vererek, "Yıpranma payıyla ilgili çalışmayı yaptıracağım. 'Yıpranma payını ne kadar yapabiliriz?' dedim, dediler ki: 'Beş yıla bir yıl.' Ben arkadaşlarıma talimat vereceğim, beş yıl hizmeti olana bir yıl yıpranma. Bu çalışmayı da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla el ele yürütüyoruz." demiştir. Sayın Bakan, sağlık çalışanlarının yıpranma payı hani nerede? Bu tasarıda Sosyal Güvenlik Kanunu'yla ilgili düzenlenen maddeler arasında yıpranma payıyla ilgili 41'inci maddede de değişiklik yapılıyor ama sağlık çalışanlarına yıpranma payı verilmiyor. Sayın Bakan, verilen sözü neden yerine getirmiyorsunuz? Başbakanın sözüne ne oldu?
Sayın Başbakan 15 Temmuz 2007 tarihinde bir televizyon programında seçimlerden sonra masaya yatırılacak ilk konunun polislerin özlük hakları olduğunu söylemiş, yine, geçen yıl ramazan ayında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde verilen iftar yemeğine katılan Sayın Başbakan yaptığı konuşmada polisin emeklilik haklarını düzenleyen çalışmanın gelecek yasama yılında kanunlaştırılmasına gayret edeceklerini söylemiştir. Yasama yılının sonuna geldik ama bu tasarıda polislerimiz yine yok. Tamamına yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz, emsallerine bakarak 3600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. Sayın Bakan, polislerimize 3600 ek göstergeyi niye vermiyorsunuz? Sayın Başbakanın polisin özlük haklarıyla ilgili verdiği sözü neden yerine getirmiyorsunuz?
Ülkemizde kamu çalışanlarının birçok sorunu olmakla beraber, yılların birikimiyle sorunları devleşen ve kronikleşen tek kamu çalışanları kamu avukatlarıdır. Kamu avukatları âdeta kamunun üvey evladı muamelesini görmektedir. Kamuda çalışan avukatlar ve hukuk müşavirlikleri yüklendikleri ağır sorumluluklara karşın büyük mali sıkıntı içinde bulunmaktadır. Yaklaşık bir yıl önce AKP Kadın Kolları Başkanı ve MKYK üyesi Güldal Akşit Hanımefendi'nin kamu avukatları sorunlarını Başbakana ilettiği, Başbakandan da kamu avukatlarına destek sözü geldiği, kamu avukatlarının mağduriyetini giderecek kanun değişikliği yapılması için Maliye Bakanlığına "Yardımcı olun." talimatı verdiği haberleri 22 Haziran 2013 tarihinde tüm ulusal medyada yer almıştır. Özlük hakları oldukça geride kalan, yıllardır maaşlarının artacağı umuduyla haklarının verilmesini sabırla bekleyen kamu avukatları bu haberi sevinçle karşılamışlardır. Ancak bugüne kadar birçok torba kanun düzenlemesi yapılmasına karşın kamu avukatlarının özlük haklarıyla ilgili bir düzenlemeye gidilmemesi hayal kırıklığı yaşatmıştır.
Akademisyenler ve öğretmenler AKP döneminde yoksullaşmış, kamu çalışanları arasında en düşük ücreti alan kesim olmuştur. Çalışırken geçimini sağlamakta zorlanan ve emeklilikte sefalete mahkûm edilen akademisyenler ve öğretmenlerimizin aylık ve ek ders ücretleri, insanca bir hayat sürmeleri için yeterli değildir.
Son iki yıldır akademisyenlere birçok söz ve müjde verilmiştir. YÖK Başkanı, Millî Eğitim Bakanı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Hükûmet Sözcüsü ve Maliye Bakanı, son iki yıl içinde yaptıkları açıklamalarda akademisyenlerin maaşlarının iyileştirileceğini belirtmişler, Başbakanın da akademisyen maaşlarına zam yapılması için 7 Mayıs 2013 tarihinde Maliye Bakanına talimat verdiği açıklanmıştır ama verilen sözler hep boş çıkmıştır.
AKP zihniyeti atanamayan öğretmenler için de büyük sözler vermiştir. "Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var!", "Sen sınavla öğretmen seçiyorsun, hangi akla hizmet ediyorsun?", "Biz Hükûmeti kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz." diyen Sayın Başbakandır ama bugün öğretmen açığı 119 bini, atanamayan öğretmen sayısı 350 bini aşmıştır; öğretmenler yine sınavla alınmaya devam edilmektedir. Dolayısıyla, söz verip tutmayan, üstelik atanamayan öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten ve "Başka işe baksınlar." diyen, öğretmenleri de az çalışıp fazla maaş almakla suçlayan ve hakir gören bir zihniyetten bu memlekete hayır gelir mi? Atama bekleyen öğretmenler umutla beklerken, öğretmen açığı ücretli öğretmenlerle giderilmektedir. Bu tasarıda yer alan 35 bin öğretmen kadro sayısı artırılmalı, öğretmen ihtiyacı atamayı bekleyen öğretmenlerden karşılanmalıdır.
Esnaf ve sanatkârımıza perakende sektörünü düzenleyecek yasal düzenleme sözü verilmesine rağmen on iki yıldır bu söz tutulmamış, yabancı sermaye lobilerine boyun eğilmiştir. Sayın Başbakan, esnaf ve sanatkârı bu lobilere yem dahi etmek istemiştir. On yıl içerisinde AVM sayısı 62'den 310'a çıkmış olup yakın zamanda 368'e çıkması beklenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Sözünde durmak önemli bir haslettir; yüce dinimiz de verilen söze uyulmasını emreder, söz verip, gücü olduğu hâlde yerine getirmemeyi münafıklığın alameti olarak görür. Bizden hatırlatması.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)