| Konu: | CHP GRUBUNUN, BURSA MİLLETVEKİLİ İLHAN DEMİRÖZ VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN, BURSA'DA FAALİYET GÖSTEREN TAŞ, MADEN, MERMER VE KUM OCAKLARININ NEDEN OLDUKLARI SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN (10/1000), GENEL KURULUN 22 TEMMUZ 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 22.07.2014 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu, Bursa ilinde faaliyet gösteren taş, maden, mermer ve kum ocaklarının neden olduğu sorunların araştırılarak gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir komisyonun oluşturulması önergesine katıldığımızı buradan hemen ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergenin içeriğine baktığımız zaman zaten bu önergeye "hayır" demenin koşullarının olmadığını açık bir şekilde ifade etmek gerekiyor. Bursa ilinde tarım alanlarının giderek azalmasını, ekolojik yıkımı, insan hayatını tehdit eden kum ocaklarının, maden ocaklarının ÇED raporları olmadan büyük felaketlere davetiye çıkaracak şekilde devreye konulmasını tabii ki bu Meclisin araştırması gerekiyor. Bunun için bir araştırma komisyonunun kurulması şu açıdan önemlidir: Sizin daha çok sermayeyi önceleyen politikalarınızla her yerde insan sağlığını ve doğayı tehdit eden ciddi çevre felaketleriyle, maalesef, karşı karşıya kalabiliyoruz. Belki Bursa'yla ilgili bir komisyon kurulursa, bu, Türkiye açısından bu çevre felaketlerini ortaya koyma açısından bir biyopsi alma; o biyopsi üzerinden, o parça üzerinden bütün Türkiye'ye bir çözüm önerisi sunma fırsatını önümüze koyabilir. Dolayısıyla, biz bu önergenin isabetli olduğunu düşünüyoruz, önergeye olumlu oy kullanacağımızı buradan başta hemen ifade etmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, aslında ben birkaç hususu da burada bu önerge vesilesiyle dile getirmek istiyorum. Özellikle, dün gece Diyarbakır-Bingöl yolunda yaşanan vahim bir trafik kazası nedeniyle hepimizin yüreği yanmıştır, hepimizin yüreğine büyük bir acı, maalesef, düşmüştür. Diyarbakır-Bingöl yolunda bir LPG tankerinin patlaması sonucu, yoldan geçen 2 yolcu otobüsü ve 1 Doblo aracın tutuşması söz konusu. Bu vahim olayda şu ana kadar 1 vatandaşımız yaşamını yitirmiş, 14'ü çok ağır olmak üzere 64 vatandaşımız da çeşitli yerlerinden yaralı hâle gelmiştir ve şu anda değişik hastanelerde tedavi altına alınmış durumdalar.
Ben, her şeyden önce yaşamını yitiren vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, can kaybının artmamasını buradan temenni ediyorum. Özellikle yaşanan tablonun büyük bir afet durumu olduğunu ifade etmek istiyorum. Yani öyle büyük bir afetle karşı karşıyayız ki yaralı sayısı -ki bu yaralıların pek çoğunun vücudunda yüzde 50'den fazla yanıklar var- Türkiye'deki yanık ünitesi kapasitelerinin üzerinde olacak şekilde bir hadise cereyan etmiştir.
Dün geceden beri ambülans, uçak ve helikopterlerle tam bir seferberlik hâli şeklinde bu yaralılara, başta sağlık emekçilerimiz olmak üzere gerekli olan hizmetler verilmeye çalışılıyor. Şu anda Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde diğer hastanelerin yanık ünitelerine transfer bekleyen 21 yaralımız var. 21 hasta için, yaralı için de Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle biz görüştük, gerekli hazırlıkların yapıldığını ve birkaç saat içerisinde bu yaralıların da başka hastanelere nakledileceğini ifade ettiler. Umarız ki hızla bu yaralılar da gerekli tedavi imkânlarını bulacakları merkezlere bir an önce taşınırlar.
Burada, tabii, gece yarısından itibaren Diyarbakır'da oluşturulan bir kriz masası var. Bu kriz masası son derece koordineli bir şekilde bir çalışma yürütmeye çalışıyor, Diyarbakır Valisi de gece yarısından itibaren kriz masasına gelen bilgileri bizlerle paylaşıyor. Umarız ki bütün bu çalışmalar neticesinde daha fazla can kaybı olmaz, yaralılarımız da bir an önce sağlıklarına kavuşurlar. Trafik kazalarıyla ilgili de umarız ki gerekli tedbirler ve önlemler alınır ve bu düzeyde canımızı yakan hadiseler tekrar önümüze gelmez.
Tabii, burada birkaç hususu da vurgulamak istiyorum. Yani biz muhalefet olarak illaki bir önerge getirdiğimizde ya da buradan bazı konulara değindiğimizde sırf iktidarı yıpratalım, işte belirli konularda siyasi bir kazanç elde edelim üzerinde bir yaklaşım ortaya koymuyoruz. Dünden beri işte, Urfa Valisiyle ilgili Meclis gündemine sürekli bilgilendirmede bulunduk yani burada kişilerle zaten bir problemimiz yok, ben Urfa Valisini de tanımam, Diyarbakır Valisini de şahsi olarak tanımam ama iki zihniyet ve iki yaklaşım arasındaki farkı burada hep beraber konuşacağız ki ülkenin menfaati açısından, halkın menfaati açısından doğru olanı yakalayalım. Bunu yapmamız elzemdir.
Bakın, özellikle Urfa'da yaşanan hadiselerle ilgili her bilgi aktardığımızda maalesef iktidar partisi vekilleri bir savunma pozisyonuna geçtiler. Biz şunu söyledik ya da şimdi onu söyleyelim: Oradaki kamu görevlilerinin görevi vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Can güvenliği açısından üç gündür Urfa'da iyi bir sınav verilmemiştir, 1'i gazeteci olmak üzere 2'si ağır, onlarca yaralının olduğu bir müdahaleyi mutlaka soruşturmak gerekir. Yine, "Milletvekillerine yönelik bir darp olayı varsa burada vali başta olmak üzere sorumlular hakkında gerekli idari ve adli süreçlerin yürütülmesi gerekir." demiştik. Mal güvenliği için de aynı şekilde bu söylemlerimizi dile getirmiştik.
Bakın, ben size Urfa'da üç gün içerisinde yaşanan hadiselerden, vatandaşın mal güvenliğini koruması gereken devlet görevlilerinin ne yaptığının fotoğraflarını göstereyim. Burada sivil vatandaşa ait bir araç var, orada bu aracın güvenliğinden sorumlu olan devlet görevlileri araca saldırıyorlar değerli arkadaşlar. Bakın, burada araç pert olacak şekilde müdahaleler yapılıyor, 15'e yakın araç bu şekilde pert edildi. Nasıl bir nefret duygusuysa arkadaşlar, bakın, insanlardan, milletvekillerinden, gazetecilerden geçtik; araç üzerinde inanılmaz düzeyde, hepimizi utandıran müdahaleler yapılmış. Burada bakın, bu güvenlik güçleri aracı devirmeyi başarmış, bu araç bir vatandaşımıza ait araç ve dediğim gibi 15'e yakın araç bu şekilde tahrip edildi.
Burada da tamamen ters çevrilmiş ve işte güvenlik güçleri de aracı tahrip edip ters çevirdikleri için neredeyse kutlama yapacak şekilde bazı işaretlerde bulunuyorlar.
Bakın, burada da milletvekillerimizin ve halkın içerisinde bulunduğu çadır ateşe verilmiş.
Bu tabloları biz buraya getirdiğimizde, siz buraya çıkıp maalesef bu tabloları savunur pozisyona düşüyorsunuz. Bunları yapmayın arkadaşlar. Şimdi, vatandaşın aracına zarar veren güvenlik güçleri ve onlara bu talimatı veren bütün yetkililer hakkında soruşturma açmanın, en başta sizin Hükûmetinizin görevi olduğunu buradan ben tekrar hatırlatmak istiyorum.
Dün bunları söylediğimizde, bu tabloların polis terörü ya da işte güvenlik güçlerinin terörü olduğunu söylediğimizde, AK PARTİ Grup Başkan Vekili çıkıp burada bütün polislere, askerlere "terörist" dediğimizi iddia ederek tartışmayı başka bir yöne çekti. Asla, ne bütün polis ve askerlere karşı düşmanlığımız var ne de hepsine "terörist" deme durumumuz var.
Dün de buradan, ben, Ali İsmail'i, Ethem'i, Medeni Yıldırım'ı, Berkin'i, Uğur Kurt'u yargısız infaz yapan bir anlayışın terör olduğunu ve Hükûmetin de bu terörün üzerine gitmesi gerektiğini ifade etmiştim. Yanlış yapan kimse bunu ifade edip onunla ilgili süreçleri yürütmekle yükümlüsünüz. Böyle bir dokunulmazlık, belirli görevlilere dokunulmazlık, bir peygamberlik kutsiyeti atfederek bu ülkedeki yanlışları düzeltemeyiz.
Nitekim, Hükûmetinizin uygulamaları da burada ifade edilenlerin aksi yönünde. Dün siz buradan bu ifadeleri kullanırken, gece yarısı, devlet içerisinde paralel faaliyette bulunduğunu iddia ettiğiniz polisler hakkında soruşturma ve operasyon yürüttünüz ve bu saate kadar da sanırım 60'ı aşkın polis yanlış yaptığı için şu anda gözaltına alınmış durumda yani yanlış illaki size yapılınca soruşturma konusu olacaksa orada da sorunlu bir şey var.
Burada sizin şu duruşu göstermeniz gerekiyor: Eğer bir yanlış varsa bütün yönleriyle kamuoyuna açıklama yapma, bu konuda sonuna kadar gittiğini kamuoyuna gösterme, yürütülen operasyonun da bir Cumhurbaşkanlığı seçim malzemesi değil, gerçekten bir paralel devlet mücadelesi olduğunu ortaya koyma gibi bir sorumluluğunuz olduğunu düşünüyorum.
Umarım ki bundan sonraki yanlışları, yanlışı yapan kim olursa olsun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - ...öyle klasik devletçi reflekslerle savunur pozisyona girmezsiniz temennisinde bulunuyorum. Konuşmamı bitirirken de önergeye olumlu oy kullanacağımızı tekrar hatırlatıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)