GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:132
Tarih:13.08.2014

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de yaşayan Ezidilere karşı gerçekleştirilen nefret söylemlerinin son bulması, ayrıca yok olmaya yüz tutan Ezidi inancının, kimliğinin ve kültürünün korunabilmesi için gerekli olan çalışmaların yapılması amacıyla Meclis araştırması açılması için vermiş olduğumuz önerge üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ezidiler, günümüzde Suriye'den Irak'a, Türkiye'den Kafkaslar ve Rusya'ya kadar uzanan bir coğrafyada yaşıyor olmakla birlikte nüfusun büyük çoğunluğu kutsal merkezlerinin de yer aldığı Irak'ta yaşamaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle Türkiye'den başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine göç etmiş önemli bir Ezidi nüfusun olduğu da bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, Ezidiler Türkiye'de yoğun olarak Urfa, Diyarbakır, Viranşehir, Batman ve Mardin'de yaşamaktadırlar. Kendilerine özgü dinî inançları, gelenekleri ve kültürleri olan Ezidiler, şu an maalesef yok olma tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Türkiye coğrafyasında yaşayan bir çok halk gibi Ezidiler de ayrımcılığa ve nefret söylemine maruz kalmış, bu ve benzer nedenlerle yaşadıkları toprakları terk ederek başka ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihi boyunca ve özellikle 12 Eylül askerî darbesi sonrasında hem Kürt olmaları hem de Müslüman olmamaları nedeniyle Ezidilerin sahip oldukları kimlikler devletçe tanınmamıştır. Ayrıca, ayrımcı, asimilasyoncu ve göçertici politikalara da maruz bırakılmışlardır.

Nüfus cüzdanlarında yer alan din hanesine (x) veya (-) gibi işaretler konulması da Türkiye devletinin bu inancı ötekileştirdiğinin ve yok saydığının başka bir kanıtı niteliğindedir.

Değerli milletvekilleri, Ezidilerin yaşadıkları sorunlar, maalesef, sadece Türkiye coğrafyasıyla sınırlı değildir. Son olarak IŞİD terör örgütünün Irak'ta başlattığı katliamcı yayılma politikalarından en fazla zarar gören halklardan birisi de Ezidiler olmuştur.

Her savaşta olduğu gibi bugün Irak savaşında da, Suriye savaşında da, İsrail'in Gazze halkına yaptığı saldırılarda da, kısaca üç semavi dinin beşiği olmakla övünen Orta Doğu'da savunmasız insanlar ve özellikle küçücük çocuklar inançları bahane edilerek öldürülebiliyorlar.

Son olarak peşmerge kuvvetlerine saldıran IŞİD, Telafer'de yüzlerce Türkmen ailenin de sığındığı Ezidi ilçesi Şengal'i, diğer adıyla Sincar'ı ele geçirdi. Ezidiler ile ilçeye sonradan sığınmış olan Türkmenler Sincar Dağı'na sığındılar.

Değerli milletvekilleri, bölgeden alınan bilgilere göre günlerdir devam eden çatışmalar sonucu Kürtlerin "Şengal" olarak adlandırdığı Sincar bölgesi IŞİD'in kontrolüne geçti. IŞİD'in bölgeye gelmesi üzerine, Sincar, Sinun nahiyesi ve çevre köylerde yaşayan Ezidiler evlerini terk ederek Duhok ve Zaho bölgelerine sığınmak zorunda kaldılar. Bugün itibarıyla Şengal bölgesinden kaçan yüzlerce Ezidi, Silopi, Batman, Midyat, Viranşehir gibi Ezidilerin daha önce de yoğun olarak yaşadıkları yerleşim bölgelerine sığınmak zorunda kaldılar.

Bölgede terör estirmeye devam eden IŞİD çetesi dinini değiştirmeyenleri katlediyor, bölgede yaşayan Şii, Hristiyan ve Ezidilere ait kutsal mekânları da bombalayarak imha ediyor.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki IŞİD, Irak'ta ve Kürt bölgelerinde farklı mezhepleri, dinî grupları ve muhalifleri kolayca ortadan kaldırabilecek bir fırsat ele geçirmiştir. IŞİD, Musul'da çok sayıda ağır silahı ve yüksek miktardaki mühimmatı ele geçirmiş bulunmaktadır. Bu sebeple, özellikle Irak'ın ve güney Kürdistan'ın kırsal bölgelerindeki halk savunmasız kalmıştır. Özellikle, Şengal'deki Kürt Ezidiler ve Telafer'den Şengal'e sığınan Şii Türkmenler IŞİD güçleri tarafından kuşatılmış bulunmaktadır. Çocukların, kadınların ve yaşlıların da içinde bulunduğu 50 binden fazla insan bir hafta boyunca su ve yemek olmadan Şengal Dağı'nda sığınmak zorunda kalmışlardır. Şengal Dağı çevresindeki IŞİD kuşatması sebebiyle herhangi bir kaçış noktası olmadığından orada yüzlerce çocuk susuzluktan hayatlarını kaybetmiştir. Şengal kasabası ve köylerinden kaçamayan binlerce sivil, IŞİD tarafından infaz edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; IŞİD, çıkardığı fetvalarla Musul'daki Hristiyanların kentte kalabilmesi için Müslüman olmalarını şart koşmuştu. IŞİD'in Müslüman ve Sünni olmayanlara yönelik sert tutumu nedeniyle farklı inanca sahip olan Ezidiler de bu zulme maruz kalmışlardır.

Değerli milletvekilleri, YPG'nin yoğun çatışmalar sonucunda çatışma bölgelerinde güvenlik koridoru oluşturduğunu biliyoruz. Güvenlik koridoru sayesinde 20 binden fazla Ezidi Rojava'ya ulaşabilmiştir. Binlerce Ezidi hâlen bu koridordan Rojava'ya ulaşmaya devam etmektedir.

Rojava bölgesindeki Cizire Kantonu Yönetimi, Derik bölgesinde sığınan halk için asgari ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla bir kamp inşa etmeye başlamıştır. Ancak, on binleri bulan bu insanlar için uluslararası desteğe ihtiyaç vardır. Bu sebeple, uluslararası yardım faaliyetlerinin organize edilmesi, gerekli diplomatik çalışmalarla yardımların kampa ulaştırılması için gerekli girişimlerin derhâl başlatılması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, diğer yandan, Türkiye'den Rojava'ya yardımların ulaştırılabilmesi için Türkiye bu bölgede bir koridor oluşturmalıdır. Özellikle, insani yardım transferleri için Şenyurt-Dırbesiye geçiş noktası derhâl açılmalıdır. Zorunlu göçe maruz kalan Ezidiler, Türkmenler, Asuri Süryaniler ve bölge halkları için bir umut kaynağı yaratılması insani bir zorunluluktur.

Değerli milletvekilleri, IŞİD terör örgütünün Suriye ve Irak'ta barbarlık konusunda sınır tanımayan uygulamaları ve işlediği insanlık suçları ciddi bir müdahale olmadığı takdirde devam edecektir. Barbar IŞİD örgütü, sağlanan desteklerle gitgide tüm Orta Doğu için büyük bir tehlike arz etmeye başlamıştır. Yaratılmış bu canavarın kendisine destek vermiş ve vermekte olan devletler için de yakın zamanda büyük tehlikeler arz edeceği aşikârdır. Irak'ta, Suriye'de süregiden katliam ve cinayetlere ve Gazze'de Filistin halkına karşı yapılan bunca zulme rağmen Birleşmiş Milletler, Amerika ve Avrupa Birliğinin, diğer taraftan komşu ülkelerin bütün bu olup biten insanlık suçları karşısındaki duyarsızlıklarını ve sergiledikleri çifte standartlı tutumu elbette ibretle izlemekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemlerde medyaya düşen dehşet fotoğraflarında görüldüğü gibi, Orta Doğu coğrafyası âdeta ölüm tarlalarına dönüşmüştür. Bir yandan Orta Doğu'nun demografik haritası değişiyor, diğer taraftan bölgenin kadim halkları, kültür ve inançları ana yurtlarından tamamen silinmek isteniyor, buna karşın kimseden anlamlı bir tepki çıkmıyor. Dünya, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, uluslararası sivil toplum kuruluşları maalesef buna sessiz kalmaktadırlar. Orta Doğu'da insan kanı, sudan, petrolden daha ucuz hâle getirilmiş durumda.

Değerli milletvekilleri, 21'inci yüzyıl, halkların kendi kaderlerini tayin edebildikleri, farklı inanç, etnik ve kültürel yapıların özgür ve eşit haklarla bir arada yaşayabildikleri yönetim biçimlerinin hayata geçirilmesi gereken bir yüzyıldır. Rojava halkları bunun en güzel örneğini hayata geçirmiş ve yaşatmaya çalışmaktadırlar. Ancak IŞİD gibi barbar örgütlere destek veren tekçi ve emperyalist anlayışlar bu demokratik modelleri boğmak istemektedirler.

Değerli milletvekilleri, insanlığın tüm değerleri ve kazanımları tehlike altındadır. Emperyalizmin bir piyonu hâline gelmiş bu barbar örgütlere karşı bölgede yaşayan Kürtler, Asuri-Süryaniler, Keldaniler, Türkmenler, Araplar, Türkler, Şiiler, Ermeniler, Aleviler, Müslümanlar, Ezidiler, Hristiyanlar, kısaca zulme uğrayan bütün halklarla dayanışma içerisinde olmalıyız.

Değerli milletvekilleri; gelişmeler neticesinde artık daha açık görmekteyiz ki farklılıkların bir arada ve birbirlerinin haklarına saygılı biçimde yaşayabilmelerinin yolu, demokratik ulus ve ortak vatan zihniyetinden geçmektedir. Bölge huzuru ve barışı, farklı inançsal ve etnik yapıların kendi aralarında kuracakları özgür, demokratik bir birliktelikten geçer. Farklı olanı dışlamanın en büyük hastalık olduğu bu topraklarda, ilkeli, insani ve toplumsal ilişkilerin bu hastalığın tedavisindeki en etkili yol olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Biraz önce de zikrettiğimiz gibi, Türkiye'de bulunan Ezidilerin çoğu şu anda diasporada, Almanya'da yaşamaktadırlar. Bunların bu son süreçte Şengal'de yaşadıkları trajik durum başta olmak üzere, göç etmiş bulunan Ezidilerin tekrar ülkelerine dönebilmeleri ve var olan sorunlarının çözümlenmesi noktasında vermiş bulunduğumuz bu araştırma önergemize desteğinizi bekliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)