| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TRANS ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİNE İLİŞKİN HÜKÜMETLERARASI ANLAŞMANIN EKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE THE TRANS ANATOLİAN GAS PİPELİNE COMPANY B. V. ARASINDA TRANS- ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİ HAKKINDA EV SAHİBİ HÜKÜMET ANLAŞMASINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 139 |
| Tarih: | 10.09.2014 |
MHP GRUBU ADINA SİNAN OĞAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 642 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşması'nın onaylanması hususunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette ki bu anlaşmanın Türkiye'nin hayrına, faydalı bir anlaşma olduğu cihetinden yola çıkarak Milliyetçi Hareket Partisi olarak dost ve kardeş ülkelerle -Türk cumhuriyetleri başta olmak üzere- yapılan bu tür önemli anlaşmaların ülkemiz için faydalı olduğu kanaatindeyiz ve bu anlaşmayı da MHP Grubu olarak destekleyeceğimizi ifade etmek istiyorum ama bununla beraber, son dönemde Türkiye ile Azerbaycan arasında gelişen olumlu ilişkilerin paralelinde önümüzdeki sene, 2015 senesinde Türkiye ve Azerbaycan başta olmak üzere bütün Türk dünyasını âdeta suçlayan, Türk dünyası tarihine bir kara leke olarak sokulmak istenen Ermeni iddialarına karşı birtakım hususların da Türkiye ile Azerbaycan arasında dost ve kardeşçe beraber bu suçlamanın karşılanması için de birtakım çalışmalar yapılması gerektiğinin de altını çizmem lazım. Türkiye ile Azerbaycan nasıl ki enerji alanında bugün görüştüğümüz TANAP projesinde olduğu gibi diğer alanlarda da ortak mücadele etmenin, beraber, ortak bir noktadan hareket etmenin faydasının ve ortak tarihimize yapılan bu saldırının karşısında olunması gerektiğinin idrakindeler.
Ama bununla beraber değerli arkadaşlar, bir üzücü hususun burada altını çizmem lazım: Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Van Akdamar'da Ermenistan'dan gelen katılımcıların da büyük bir iştirakiyle bir ayin düzenlendi. AKP döneminde bu ayin yasal hâle getirildi biliyorsunuz. Ermenistan'da yüzyılın başında binlerce Müslüman yaşarken orada binlerce camiden ezan okunurken, namaz kılınırken, bugün Ermenistan'da bir tek Erivan şehrinde Gök Mescit adında bir cami var ve ciddi bir tadilata muhtaç ve orada cuma namazı kılınmaya da muhtaç bir cami var.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Yusuf Halaçoğlu'nun daha önce defaatle belirttiği Akdamar'a, Van'a bir iffet anıtını açmayıp, devriiktidarınızda Van'da kiliseleri onarıp kilisenin çanını da taktığınızı dikkate aldığımızda, hiç olmazsa bunun karşılığında Van'da, Van'ın iffetli kadınlarının Ermeni saldırılarına maruz kaldıklarında canına kıydıklarının simgeleştirilmesi, o iffet simgesi Türk kadınının orada anıtlaştırılması gereği, teklifi hâlâ havada kalmıştır. Çan diktiniz ama bir iffet anıtını da dikmediniz. Bunun karşısında, Ermenistan'dan geniş katılımlı yapılan Van'daki ayinlerin belki karşılığı olmayacaktır ama mademki bu kadar hoşgörü gösteriyor Türkiye ile Ermenistan birbirlerine, mademki Ermeniler buraya geliyor, kilisede ayin yapıyor, biliyorsunuz bizim -Türkiye'de birçok şehirde var ama- Iğdır'da "ASİMDER" diye bir dernek var, Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği. Geçtiğimiz günlerde Ermenistan makamlarına müracaat etti, dedi ki: "Biz de Ermenistan'daki Gök Mescit'e giderek cuma namazı kılmak istiyoruz." Bundan daha doğal talep ne olabilir? Kiliseyi onarmışsınız, kiliseye çan takmışsınız, Ermeniler gelip ayin yapıyor yani hoşgörü sonuna kadar, gayet güzel. Peki, bunun karşılığında oradaki bir camide gidip cuma namazı kılmak isteyen vatandaşlarımıza da Müslüman kardeşlerimize de destek olmanız, önayak olmanız gerekmiyor mu? Bu, hem Hükûmet olmanızın size emrettiği amir bir hükümdür hem de Müslüman olmanızın emrettiği amir bir hükümdür. Ama orada, Ermenistan'da cuma namazı kılmak isteyen bu kardeşlerimiz, maalesef ki Ermenistan'dan gerekli izni alamadılar. Ermenistan "Bir dakika kardeşim, sen öyle elini kolunu sallayıp, gelip Ermenistan'da Gök Mescit'te cuma namazı kılamazsın." dedi. Hükûmetinizden tek bir Allah'ın kulunun bir çift sözü yok mudur buna?
Kilise açtığınız, kilise onardığınız, kilise çanı taktığınız, ayin yaptırdığınız Ermenilerin her türlü güvenliğini sağlıyorsunuz, her türlü konforunu sağlıyorsunuz, getiriyorsunuz, Türkiye'de ayin yaptırıyorsunuz, yaptırmaya da devam edeceksiniz, öyle anlaşılıyor. Peki, bunun karşılığında benim buradaki Müslüman kardeşim, Ermenistan'a gidip herhangi bir taşkınlığa sebep olmadan -basit, orada yıllardır ezan sesine hasret o minareden, o camiden- bir cuma namazı kılmak istiyor, buna niye destek olmuyorsunuz? Bunun için Ermeni makamlarıyla niye irtibata geçmiyorsunuz? Bunun için futbol diplomasisini başlatmıştınız, bir önceki Sayın Cumhurbaşkanının eşi elleriyle dolma hazırlamıştı Ermenistan Cumhurbaşkanına. E, bir zahmet söyleyin, deyin ki: "Ya, bizim buradaki Müslüman kardeşlerimiz de orada bir cuma namazı kılmak istiyor. Biz size burada her türlü imkânı sağladık, kilisenizi onardık, güvenliğinizi sağlıyoruz, kilise çanını taktık devriiktidarımızda. E, Müslümanız, biz de cuma namazı kılmak istiyoruz Ey Ermenistan, Ey Sarkisyan!" Hani böyle bir tavır var ya: "Ey Sarkisyan!" Deyin, "Ey Sarkisyan, bu Müslüman kardeşlerimiz orada bir cuma namazı kılmak istiyor, niye müsaade etmiyorsun?"u niye demiyorsunuz? Dışişleri Komisyonumuz burada, bir cevap versinler. Benim de üyesi olduğum Dışişleri Komisyonundan bir cevap bekliyorum. Bu arkadaşlarımızın cuma namazı kılma talebini niye karşılamıyorsunuz? Ermeni'nin kilisede ayin yapma talebine her türlü hoşgörüyü gösteriyorsunuz, imkân sağlıyorsunuz; Iğdır'dan giden bu Müslüman kardeşlerimizin Ermenistan Gök Mescit'inde cuma namazı kılma talebine niye destek olmuyorsunuz? Bunlar Müslüman olduğu için mi, bunlar cuma namazı kılmak istediği için mi? Yoksa gitseler, kilise açsalar destek oluyorsunuz, görüyoruz ama burada bir Müslüman kardeşimiz orada gidip cuma namazı kılmak istiyor ve siz buna destek olmuyorsunuz. Ben de buradan soruyorum: Bunda bir sıkıntı mı görüyorsunuz? Buradan bir Müslüman kardeşimizin gidip Erivan'da, Gök Mescit'te cuma namazı kılmasına niye destek olmuyorsunuz? Destek olmadığınız gibi köstek de oluyorsunuz, imkân tanımıyorsunuz. Hükûmet etmenin vazifelerinden, sorumluluklarından birisi de budur. İnsanlarımızın inançlarını rahatlıkla yaşamalarına imkân tanımanız lazım. Siz bu işi biraz yanlış anlamışsınız galiba. Siz her türlü diğer azınlıkların haklarını verin... Şimdiye kadar azınlık vakıflarına bu ülkenin parasından 2,5 milyar dolar para verdiniz, onun karşılığında mal mülk verdiniz. Ermenistan'da binlerce camiden bir tanesini onartabildiniz mi, bir tanesinin onarılmasına vesile olabildiniz mi? Gelin, Ermenistan'da bir tane camiyi Allah rızası için, bütün siyasi partiler olarak -devletin kesesinden de 1 lira çıkmasın- biz burada kendi aramızda para toplayalım, gidelim, yaptıralım. Hatta siz de buyurun gelin, ASİMDER size de çağrıda bulunuyor. Ermenistan'dan izin almamıza yardımcı olun. Beraber gidelim Ermenistan'a. Yani, Ermenistan'daki Gök Mescit'te cuma namazı kılmak sizin için cazip değil mi arkadaşlar? Gelin, destek olun -samimi çağrımdır- gelin -Sarkisyan'la sizin aranız çok iyi- bir ricada bulunun, gayet insani bir ricadır, izin versinler. Hep beraber gidelim, belki hepiniz gelemezsiniz ama bir arkadaşınızı içinizden temsilî gönderin, gelin, gidelim. Kameralarla gidip cuma namazı kılmak değil, Ermenistan'da, gidelim, beraber, hep beraber ibadetimizi orada yerine getirelim.
Bunun için sizden bizim beklentimiz çok açık ve nettir. Ermenistan'a burada kilise açtıysanız, oradaki, şimdiye kadar garip kalmış, ezan sesine hasret kalmış, cuma namazına hasret kalmış Gök Mescit'te bir ezan sesi duyulsun, bir namaz idraki orada yaşansın. AKP iktidarınızda ve iktidarınızdan bunu, burada, bütün kamuoyunun önünde, sizden beklediğimi açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. Sadece benim değil, bu müracaatı yapan Iğdır'daki, başta ASİMDER derneğimiz olmak üzere, bütün oradaki, bölgedeki vatandaşlarımızın, inanmış, Müslüman vatandaşlarımızın sizden samimi dileğidir. Gelin, devlet olmanın gereğini yerine getirin ve burada, kiliselerde ayin yapılmasına tanıdığınız imkânın aynısını istemiyoruz; onda 1'ini, binde 1'ini bize orada imkân yaratın, oraya gidelim. Tabii, değerli arkadaşlar, bunun burada takipçisi olacağımı da ifade etmek istiyorum.
Şimdi, maalesef bugün Meclis zannediyorum tatile girecek. Meclisin çalıştığı günlerde bu kürsüden diplomatlarımızla ilgili uyarıda bulunmuştuk, dinlememiştiniz ve diplomatlarımız şimdi maalesef ki hâlâ IŞİD'in elinde tutsak. Hükûmetinizde onunla ilgili ne kadar bilgi var, ne kadar bilgi yok bilmiyorum ama benim bildiğim hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Orada her geçen gün, her geçen saat, her geçen dakika savaş daha da kızışıyor ve diplomatlarımızın hayatı her geçen gün daha fazla riske giriyor.
Amerika şimdi bir ittifak kuracak, Türkiye'yi de onun içine davet etti ve bu ittifakın, yakın bir zamanda İncirlik'ten kalkacak savaş uçaklarıyla orada birtakım bombalamalar yapacağı ifade ediliyor. Orada diplomatlarımızın hayati riski her geçen gün daha da artıyor. Türkiye'ye yasak getirdiniz, diplomatlarımızla ilgili tek satır yazılmıyor, tek kelime edilmiyor, televizyon kaynakları tek bir kare görüntü göstermiyor. Peki, orada 45 tane diplomatımızın hayatı şu an ne durumdadır, onlarla ilgili ne yapıyorsunuz? Televizyon ekranından söylemiyorsanız hiç olmazsa Mecliste kapalı oturum yapalım, diplomatlarımızın durumunu konuşalım arkadaşlar. O vatandaşlar hepimizin vatandaşı, hepimizin kardeşi ve onlar insan. Onunla ilgili çok vahim iddialar var ama şimdiye kadar sustuk, bundan sonra kısmen susmaya devam edeceğiz çünkü diplomatlarımızın hayatına halel gelsin istemeyiz, eminim siz de istemezsiniz, eminim Türkiye'de insanım diyen hiç kimse istemez.
Ama Konsolosumuzun orada görevden alındığı iddiası var, iddianın ötesinde aslında bilgisi var desem daha doğru olur. Bugün Başbakan olan Sayın Davutoğlu'nun eski tarihli bir yazıyla Konsolosumuzu, baskından üç gün öncesi bir tarihle görevden aldığınız bilgisi var bende. Şimdi, adamı hem orada IŞİD'in eline teslim etmişsiniz hem de görevden almışsınız. Ee, sonra, uçağı kaçıranlar falan olduğu ifade ediliyor, onlarla ilgili detaya girmeyeceğim. Orada, 49 vatandaşımız deniyor, yerel vatandaşlarımızı çıktığınızda 45 tane diplomatımızın şu an IŞİD'in elinde olduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmının Suriye toprakları içerisinde olduğu ve Hükûmetinizin diplomatlarımızın izini kaybettiği yönünde kuvvetle deliller var. Diplomatlarımızın bir kısmının IŞİD liderlerine canlı kalkan yapıldığı, bir kısmının başta Musul Havaalanı olmak üzere ki Musul Havaalanı biliyorsunuz, önemli radar istasyonlarının olduğu da bir yerdir, şu ana kadar her yere operasyon yapıldı, oraya operasyon yapılmadı. Onunla ilgili de oralarda diplomatlarımızın canlı kalkan olarak kullanıldığı bilgisi de var bizde. Arkadaşlar, diplomatlarımızın hayatı her geçen dakika daha fazla riske giriyor. Bu konuyu siyaset üstü bir üslupla ele almamız lazım, diplomatlarımızın hayatının kurtarılması lazım.
Bununla beraber, bizde olan endişenin hiç olmazsa bir kısmının giderilmesi de Hükûmetinizin görevidir. Meclisi bugün tatile sokuyorsunuz, bu, diplomatlarımızla ilgili 14 Ekime kadar kamuoyuyla herhangi bir bilgi paylaşmayacaksınız demektir. Gerçi şimdiye kadar da çok fazla bir şey paylaşmadınız ama hiç olmazsa Meclis açıktı ve Meclisten muhalefet, uyarma görevini yerine getiriyordu. O gün eğer dalga geçmeseydi bazı arkadaşlarımız, bizde olan bilgileri buradan, Meclis kürsüsünden, milletin Meclisinde milletle ve sizinle paylaştığımızda, on altı saat önce ifade ettiğimizde bir savaş uçağı buradan kalksaydı altı dakika sonra konsolosluğumuzun bulunduğu mahalde olacaktı. Bir helikopter buradan kalksaydı kırk beşinci dakikada helikopter konsolosluğumuzun bulunduğu alana inebilecekti ve konsolosluk görevlilerimizi alıp geri gelecekti. Bölgede sizden habersiz yaprak kımıldamaz diyorsunuz ama bölgeden 500 bin insan kaçarken bizim diplomatlarımızı orada hangi akla hizmetle bıraktınız anlamak mümkün değil. Bölgenin valisi kaçıyor, kaçarken arıyor bizim diplomatları, diyor ki: "Bakın, ben bu bölgenin valisiyim. Ben can havliyle kaçıyorum, sizin de aklınız varsa burada durmayın." Bizim oradaki diplomatlarımız ise "Ankara'dan bize böyle bir talimat gelmediği için biz burayı terk edemiyoruz." diyor. Sonra da kalkıp suçu üzerinizden atmak için diyorsunuz ki: "Vallahi karar onların kendisindeydi, onlar karar verecekti." Böyle bir devlet olur mu? O zaman siz niye Dışişleri Bakanıydınız -şimdi Başbakan oldunuz- eğer kararı orası verecekse? Dolayısıyla, göz göre göre diplomatlarımızı orada IŞİD'in eline teslim ettiniz.
Buraya kadar her şey aydın da, her şey belli de bundan sonrası biraz karanlık, bundan sonra IŞİD'in orada ne yapacağı belli olmaz. Her geçen gün IŞİD'in daha da sıkışacağı, Amerikan ve Batı koalisyonu operasyonuyla IŞİD'in bundan sonra lider kadrosunun hedef alınacağı bir süreçteyiz. IŞİD'in lider kadrosunun hedef alınacağı bir süreç, aynı zamanda onlara canlı kalkan yapılan diplomatlarımızın da hedef alınacağı bir süreçtir; ne yapıp edip, gerekirse bir operasyonla diplomatlarımızı kurtarmak lazım.
Bu işlerden az çok anlayanlar şunu bilir ki öncelikli hedef bir terör örgütüne diplomatını veya rehinesini kaptırmamaktır ama hata ettiniz kaptırdınız, ilk kırk sekiz saat içerisinde bir operasyonla diplomatlarımız kurtarılabilirdi ama onu da yapmadınız. İlk bir hafta içerisinde bir şeyler yapılabilirdi, onu da yapmadınız. O zaman orada IŞİD'in üst düzey lider kadrosuyla bir miktar diyaloğunuz vardı ama orada da hızlı bir akışkanlık var; IŞİD'in lider kadrosu da değişti bu arada ve şu an sizin tanımadığınız insanlar orada IŞİD'in içerisinde. Sizin Sünni kabileler üzerinden yaptığınız girişimler de havada kaldı, Saddam'ın kalıntıları üzerinden yaptığınız girişimler de havada kaldı ve şu an bambaşka bir ortamla karşı karşıyayız, bambaşka bir IŞİD tehdidiyle karşı karşıyayız.
IŞİD'in ne olduğunu anlatmaya gerek yok. IŞİD, Avrupa için, Amerika için, Rusya için tehdit olan birtakım radikal unsurlar bir Amerikan projesiyle bölgeye çekildi, âdeta mıknatıs gibi bir alan yaratıldı orada, bütün dünyadaki radikal unsurlara orada zaferler kazandırıldı -ki peşmerge de bu işin bir parçasıdır- ve dünyadaki bütün radikal unsurlar oraya toplandı, şimdi tam da Batı'nın istediği noktaya gelindi, toplanan o radikal unsurlar toptan yok edilecek ve Batı, elindeki bütün o radikal unsurlardan kurtulacak. Bu, Batı'nın projesiydi, siz de bunun bir parçasıydınız. Şimdiye kadar Türkiye üzerinden geçişlere müsaade ettiniz, bunların hepsi anlaşılır -ayrıca tartışılması gereken konular- ama imha noktasında bizi doğrudan ilgilendirir husus, IŞİD'in elemanlarının imhasıyla beraber bizim diplomatlarımızın da imha edilme tehdidi ve tehlikesiyle karşı karşıya olmalarıdır. Vicdanı olan, "insanım" diyen, "devletim" diyen, devlet sorumluluğunu azıcık yüreğinde taşıyan herkesin bu konuda elini vicdanına koyması ve bir şeyler yapması lazım.
Yeni Hükûmet kuruldu, yeni Hükûmete Irak Türkmen Cephesi'nden tek bir bakanı dahi almadılar. Orada sizin, Türkmenler gibi bir kaygınız olmadığını biliyorduk ama devletimizin çıkarı gereği, hiç olmazsa bir tane Türkmen bakanı yeni Hükûmete sokma gücüne sahip olmanız lazımdı ama bu gücün de sizde olmadığı, bu niyetin de sizde olmadığı aşikârdır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)