GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşları tarafından, elektrik ve doğal gaz zamlarının olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/1/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:5
Tarih:16.10.2014

EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, yapılan yüksek oranlı elektrik ve doğal gaz zamlarının sanayide üretim ve konutlarda vatandaş üzerinde yapmış olduğu olumsuz etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin vermiş olduğu önerge üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Enerji fiyatlarını Hükûmetin ihtiyaçları ve dağıtım şirketlerinin taleplerine göre şekillendiren Hükûmet, yanlış enerji politikalarının yanı sıra Orta Doğu'da izlediği politikaların bugün vardığı yüksek düzeyli çatışma ortamı sonucunda elektrik ve doğal gaza yaptığı zamlarla âdeta savaş bütçesi oluşturmaya başladı.

Değerli milletvekilleri, elektrik ve doğal gaz fiyatlarına yapılan zamla Hükûmet hem vergi gelirlerini artırmayı hem dağıtım şirketlerinin taleplerini karşılamayı hedeflerken, yani, dağıtım özelleştirmeleri için de kârlı ortam yaratmaya çalışıyor. Tüm bu hedeflerin bedeli ise elektrik ve doğal gaz kullanıcısına pahalı enerji olarak dayatılmaktadır. Harcamaları artan AK PARTİ Hükûmeti, kaynağı yine dar gelirli kesimlerden çıkarıyor.

Değerli milletvekilleri, bugün elektrik alanının piyasalaştırılması sonucunda oluşan karaborsa sistemi nedeniyle karşı karşıya kaldığımız bu yüksek oranlı zamlara, yarın olası petrol ve doğal gaz krizleri sonucu yeni zam dalgalarıyla tekrar maruz kalacağız.

Rekabetin mümkün olmadığı, doğal bölgesel tekel olan elektrik dağıtımı alanında yapılan özelleştirmelerin ucuzluk sağlayacağı iddiası çökmüş bulunmaktadır. Derhâl kamunun zararına olan piyasalaştırma uygulamalarından vazgeçilmeli, elektrik fiyatlarının ucuzlaması için üretim, iletim, dağıtım ve perakende olarak ayrıştırılan hizmetlerin bütünleşik bir yapı içerisinde sunumunu mümkün kılacak kamusal bir örgütlenmenin yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elektrik ve doğal gaza yapılan zamların bu enerji girdilerini kullanan tüm sektörlerde yeni fiyat artışlarına da neden olacağı ve enflasyonu daha da artıracağı gün gibi aşikârdır. Hızla yükselen enerji fiyatları nedeniyle, yoksul ve düşük gelirli grupların temel ve çağdaş bir insan hakkı olan enerjiden yararlanma olanakları yok edilmektedir. Hükûmet, yapılan zamlarla bir yandan dağıtım şirketlerinin kamu üzerinden finansmanını sağlamaya çalışmakta, diğer yandan 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının yarattığı ekonomik krizle ortaya çıkan, Türk parasının döviz karşısında ciddi değer kaybetmesiyle neticelenen ekonomik yükü halkın cebinden karşılamak istemektedir. Diğer taraftan da 30 Mart yerel seçimleri ve son olarak, geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanan seçim bütçeleri nedeniyle oluşturulan açığı kapatmak için de kaynak yaratmaya çalışmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Ekim 2014 elektrik ve doğal gaz zamları neticesinde faturalar üzerinden tahsil edilen vergi, fon ve paylar da artırılmış olmaktadır. AK PARTİ Hükûmeti, bir yandan, seçim arifesinde, kamu borçlarının yapılandırılmasına ilişkin, halkın gözünü boyamaya çalışan torba yasalarla gündemi manipüle etmeye çalışmakta, seçimleri atlattıktan sonra ise halkı daha fazla borçlandırma politikalarına pervasızca devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, enerji sektörünün özelleştirilmesiyle kâr güdüsünün halka, üreticilere, çiftçilere ve tarıma ne gibi zararlar verdiğine özellikle kendi seçim bölgem olan Mardin'de geçtiğimiz aylarda çiftçileri çileden çıkaran uygulamalar üzerinden değinmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kısaca "DEDAŞ" olarak adlandırılan Dicle Elektrik Dağıtım Şirketinin yurttaşlarımızı mağdur eden bazı uygulamaları ve halkımızın geliştirdiği demokratik tepkileri bizzat yerinde takip ettik. Esnafımız elektrik kesintilerinden kaynaklı iş yapamamış, çiftçilerimiz tarlasını sulayamamış, vatandaşın birçok elektronik eşyası kesintilerden dolayı kullanılamaz hâle gelmiştir. Çiftçilerimiz mazot, gübre ve zirai ilaç fiyatlarının yüksek oluşundan ötürü oldukça zor durumda bırakılmışlardır. Bu yılın kurak geçmesi ve bankalara olan kredi borçları ekonomik olarak çiftçilerin yükünü arttırmıştır. Üstüne üstlük, elektrik borçları olan çiftçilerin tarım desteklemesi almalarını engelleyen kararnameyle âdeta çiftçilere "Çiftçilik yapmayın, ekip biçmeyin." denmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin, Urfa, Siirt, Batman, Şırnak ve Diyarbakır illerimizin tarımsal üretimdeki payları göz önünde bulundurulduğunda ülke ekonomisine oldukça yüksek meblağlarla yansıyan zararlar meydana gelmiştir. Yine, DEDAŞ tarafından kaçak tahakkuku düzenlenirken kaçak ve usulsüz elektrik kullanımına dair usul ve esaslara riayet edilmediği görülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir kez daha üreticilerimizin, çiftçilerimizin ve pahalı enerji kullanmak zorunda bırakılarak fakirleştirilen tüm halkımızın yanında olacağımızı, onların her türlü demokratik, hukuki tepkilerini destekleyeceğimizi belirtmek istiyorum. Şunu da belirtmek gerekir ki özel enerji firmalarına ezdirilen ve yoksullaştırılan bölge halkı son aylarda yaşanan IŞİD çetelerinin vahşi saldırıları karşısında Irak ve Rojava bölgesinden, özellikle Kobane'den gelen ve Şengal'den gelen Ezidi kardeşlerimize ve diğer komşu halklara tüm yoksulluklarına karşın kucak açmış ve evlerini, ekmeklerini paylaşmışlardır. Bu vesileyle başta bölge halkı olmak üzere, tüm duyarlı çevrelere teşekkürlerimizi buradan arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti bu son zamlarla sosyal devlet ilkesine yeni bir darbe vurmuş ve halkın enerjiyi ucuza satın alma hakkını gasbetmiştir ve halkı daha da yoksullaştırmıştır. Bütçe görüşmeleri yaklaşırken Hükûmetin Başbakanı ve bakanları bu kürsüye çıkarak muhtemelen 1 kişinin günde 3 simit yemesinin fazla olduğunu ve günde kişi başına 2 simidin yeterli olduğunu telkin etme cüretinde bulunabileceklerdir.

Değerli milletvekilleri, son olarak Soma işçi katliamında da net biçimde açığa çıktığı gibi Hükûmet yoksul halkın, emekçi halkın sömürülmesine ve daha fazla yoksullaştırılmasına karşın, özelleştirmelerle palazlandırılmış elektrik, kömür, inşaat gibi sektörlerin patronlarını ise daha da palazlandırmanın yollarını aramaktadır. Bu ülkede yoksul halk her geçen gün daha da savunmasız bırakılmaktadır. Zamlara karşı halkın hiçbir hukuki hak arama yolu da bulunmamaktadır. Halkın geliştirdiği demokratik tepkilere ise yine halkın vergileriyle alınan TOMA'larla, kimyasal gazlarla cevap verilmekte, demokratik tepkiler suç olarak addedilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünlerde, Hükûmetin gündeminde, sokağa çıkma yasakları, polise akıl almaz yetkiler öngören Terörle Mücadele Yasası değişiklikleri, anayasal toplantı ve gösteri hakkına idare ve polisin orantısız güç kullanmasının meşrulaştırılması, protestocuya misliyle müdahale gibi, herhangi bir hukuk nosyonuyla bağdaşmayan türlü antidemokratik önlemler var. Hükûmetin bizzat kendisinin yarattığı krizle baş etme yöntemleri, ülkede tamiri belki de olanaksız yeni kırılganlıklar oluşturmaya aday görünüyor.

Değerli milletvekilleri, IŞİD'in Kobane'yi işgali hâlinde saldıracağı hedeflerden birinin Türkiye olması olasılığı da çok yüksektir. AK PARTİ, Kobane'de sergilenen destansı direnişin Türkiye'nin iç barışını da kurtaracağını idrak etmelidir. Kendisine petrol ve ticaret imtiyazları tanıyacak bir mihver kurup Kürtlerin ulusal onurlarını ve direniş kapasitelerini kıracak bir planla yola çıkmak, milyonların hayatıyla oynamaktır. Hükûmetin müzakere etmeden gizli kapılar ardında tek elden yürütmeye çalıştığı ısrarlı politikalar, halkı düşman gören güvenlikçi yasa hazırlıkları, ülke içi barışı, komşu ülke ve halklarla barışı tesis edemez. Güvenlikçi politikalarla demokratik yaşama ulaşılamaz. Demokratik yaşama demokratik yasalarla, evrensel hukuk ilkeleriyle ulaşılabileceğine inanıyoruz. Avrupa Birliği adaylık sürecini neredeyse askıya almış bulunan Hükûmetin, antidemokratik yasalarla toplumu daha da gerecek uygulamalardan bir an önce vazgeçmesi veya toplumun genelinde yaşanan kaygı ve tedirginlikleri giderecek adımlar atması gerekmektedir.

Buradan da Kobani konusuna tekrar değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, Türkiye, çok farklı halklardan meydana gelmiştir. Bu da bize, Osmanlı'dan bizlere tevarüs eden aslında bir mirastır. Dolayısıyla, farklı etnik kimliklerin, farklı inançların bulunması bizim açımızdan bir zenginliktir. Bizim amacımız, Türkiye'nin gerçek anlamda birlik ve beraberliğini korumaktır. Dolayısıyla biz onları, Orta Doğu'da bulunan başta Kürtler olmak üzere Asuri Süryanileri, Ezidileri, Arapları, Alevileri kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Dolayısıyla Kobani konusunda Hükûmetin politikasını bir an önce değiştirmesini ve esas anlamda Kürtlere de dostluk elini uzatarak Türkiye'nin birlik ve beraberliğine ve gelecekte çağdaş bir cumhuriyete evrilmemiz noktasında katkı sunmasını bekliyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)