GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşları tarafından, elektrik ve doğal gaz zamlarının olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/1/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:5
Tarih:16.10.2014

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar üretim maliyetlerini artırmakta ve yalnızca ticarethanelere, evlere ve sanayi tesislerine daha yüksek faturalar olarak dönmemekte, bunun yanında enflasyonu da ciddi biçimde tetiklemektedir.

Biliyorsunuz, AKP Hükûmeti 1 Ekim 2014 tarihinden başlayarak üç aylık süreyle elektriğe ve doğal gaza yüzde 9 oranında zam yapmıştır. Buradaki üç ayı önemsiyoruz çünkü -bunun anlamı- 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yeni zamların da geleceğinin şimdiden habercisi niteliğindedir. Gerçi iktidar sözcülerine bakılırsa bu zamları yapan AKP değildir, bu zamları yapan EPDK ve BOTAŞ'tır. Yine onlar yirmi dört aydır zam yapılmadığını söylüyorlar. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde doğal gazı en ucuz, elektriği 4'üncü en ucuz veren ülkenin Türkiye olduğunu iddia ediyorlar ve hatta asgari ücrette doğal gaz ve elektriğe yönelik satın alma gücünün dönemlerinde arttığını da söylüyorlar. Değerli arkadaşlarım, bu iddialar âdeta "yersen" cinsinden iddialardır. Ancak ciddiyetle ele alıp bunları teker teker cevaplamayı bir görev sayıyorum.

Bakınız, tarihler burada. Doğal gaza Ekim 2011'de yüzde 14,3 zam yapılmış; Nisan 2012'de yüzde 18,7; Ekim 2012'de yüzde 9,8 ve Ekim 2014'te nihayet yüzde 9. 2011'in Eylülünden bu yana doğal gaza yapılan toplu zam yüzde 67 ve AKP döneminde doğal gaza yapılan zam oranı yüzde 357'dir sevgili arkadaşlarım.

Gelin, aynı durumu elektrik açısından değerlendirelim. Benzer tarihlerde, aynı tarihlerde yüzde 9,6; yüzde 8,1; yüzde 9,8 ve yüzde 9 oranında zam yapılmış ve yalnızca 2008'den bu yana elektriğe yapılan zammın toplu oranı yüzde 109'u bulmuştur. Bu gerçekler gösteriyor ki Türkiye'de çok ciddi bir doğal gaz ve elektrik zulmü söz konusudur.

Asgari ücret için yaptıkları tanımlamayı söyleyelim. Sevgili arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin 28 ülkesinin 7'sinde zaten asgari ücret uygulaması yoktur, geriye kalan 21 Avrupa Birliği üyesi ülke içerisinde ise Türkiye asgari ücrette düzey açısından 13'ünün gerisindedir.

Şimdi, bir de Eurostat'ın bir istatistiğini vermek istiyorum. İktisatçılar bilir ki önemli olan sadece fiyat değil, satın alma gücüdür. 100 metreküp doğal gazı satın alabilmek için kişisel bütçenizin yüzde kaçını ayırıyorsunuz? İşte mesele budur. Bakın, bir Eurostat istatistiği, Avrupa Birliği istatistiği: Sevgili dostlarım, bir İngiliz 100 metreküp doğal gaz için bütçesinin yalnızca yüzde 1,6'sını kullanıyor, Alman ve Hollandalı yüzde 1,7'sini kullanıyor ve İsveçli de yüzde 1,9'unu kullanıyor, bizim ortalama vatandaşımız yüzde 4,1'ini kullanıyor. Şimdi, bu Eurostat istatistiği. Birazdan ben size gerçek verileri ortaya koyacağım, Türkiye'nin gerçek durumunu sizlerle paylaşacağım.

Kısaca, işsizliğin ve enflasyonun iki haneli rakamlara çıktığı, dışa bağımlı ve sıcak paraya dayalı iktisat modelinizin çöktüğü bir zaman dilimi içerisinde yurttaşa dünyanın en pahalı doğal gazını ve elektriğini kullandırıyorsunuz, üstüne bir de zam yapmakta herhangi bir tereddüt görmüyorsunuz.

Bakın, gerçek Türkiye istatistikleri, sevgili arkadaşlarım, ortalama bir 4 kişilik aile ısınabilmek için ayda 125 metreküp doğal gaz kullanır. Bu, yılda 1.500 metreküp doğal gaz anlamına gelir. Ankara'da ve İstanbul'da doğal gazın metreküpü 1,2 lirayı bulmuştur. Bu şu anlama geliyor: Bir aile ayda 150, yılda 1.800 lirayı yalnızca doğal gaz faturası için ödüyor.

Benzer bir örneklemeyi elektrik için yapalım. Ortalama bir aile ayda 250 kilovat, yılda 3 bin kilovat elektrik kullanıyor. Aylık faturası 100 lira, yıllık faturası ise 1.200 lira.

Şimdi bunu asgari ücretle kıyaslayalım. Ayda 891 lira net asgari ücret alan bir vatandaşımız doğal gaza ve elektriğe ayda 250 lira para ödüyor ve bu toplam gelirinin yüzde 28'i anlamına geliyor. İşte bu Türkiye gerçeğidir. Yani ortalama bir Avrupalı yüzde 2 civarında gelirinin payını ayırırken bizde yüzde 28'ini vatandaşımız yalnızca doğal gaz ve elektrik için kullanmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sevgili arkadaşlarım, dünya hızla büyüyor; 1,4 milyar nüfus artışı olacak, enerji talebi 2030'a kadar yüzde 40 civarında artacak. Amerika'nın, Rusya'nın, Çin'in, İran'ın Orta Doğu diplomasisi enerjiye dayanıyor. Üretim nerede oluyor, iletim nasıl olacak, bunları modelliyorlar. Peki, Türkiye bir Orta Doğu diplomasisi yürütüyor mu? Evet yürütüyor ama bunun enerjiyle alakasının olmadığını, insan haklarıyla alakasının olmadığını, bu diplomasinin apaçık mezhebe dayandığını maalesef hepimiz biliyoruz.

Şimdi, diyorlar ki bize: "Doğal gaza, enerjiye çok büyük ithalat paraları ödüyoruz." Doğrudur, 2009'dan bu yana 285 milyar dolar yalnızca enerji ithalatına para ödemişsiniz ama siz bunu o kadar kötü yönetiyorsunuz ki almadığınız doğal gaza üç yılda 2,5 milyar dolar para ödüyorsunuz ve petrol fiyatları düşse dahi doğal gaz fiyatları yükseliyor. Üstelik de elektrik üretiminizin yüzde 49'unu doğal gaza bağlamışsınız, oysa bu oran on yıl evvel yalnızca yüzde 40'tı. İşte bu kötü yönetim sevgili dostlarım, bizi bir zam furyasıyla karşı karşıya bırakıyor.

Bakın, bir elektrik faturası içerisinde neler var: Bir elektrik faturasında iletim bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, elektrik enerji fonu, TRT payı, elektrik tüketim vergisi... Bunların tamamını vatandaşa yüklüyorsunuz yani yandaş basınınızı beslemek için, TRT'ye yaptırdığınız propaganda filmlerinin parasını elektrik tüketicisinden alıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Diyorlar ki: "Bütün bunlara rağmen BOTAŞ zarar ediyor, 200 milyon dolar sübvansiyon yapacak." 200 milyon dolar az para mı? Asla az para değil, elbette çok para ama neyle kıyasladığınıza bağlı.

Bakın, 2014 Cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 49 oranında artırdınız ve 397 milyon liraya çıkarttınız. Yani, buradan kestiğiniz para, buradan aldığınız para, vatandaşın cebinden aldığınız para Cumhurbaşkanlığının 2015 bütçesine gidiyor. Yetiyor mu? Yetmiyor. KDV alıyorsunuz, ÖTV alıyorsunuz hem elektrikten hem doğal gazdan. Peki, siz pırlantadan KDV, ÖTV alıyor musunuz? Almıyorsunuz. İşte, sizin yandaş ve vatandaş arasındaki farkınız ve tanımlamanız bundan ibarettir.

Devam edelim: AOÇ'ye yaptırdığınız, Atatürk Orman Çiftliği'ne yaptırdığınız kaçak Cumhurbaşkanlığı binası için ne kadar para ödedi bu millet? 1,5 milyar lira para ödedi. 2 uçak yetmedi, "1 uçak daha alalım." dediniz, 3'üncü uçağa da 430 milyon dolar para ödediniz. Ne etti arkadaşlarım? Toplam 2 milyar lira para etti. Demek ki mesele, Türkiye'nin, bu milletin parasının olup olmaması meselesi değil. Vatandaşa gelince doğal gazdan, elektrikten her türlü zammı alıyorsunuz ama öbür tarafta kaçak saraylar inşa etmekte hiçbir tereddütte bulunmuyorsunuz. Bakın, ben size açık söyleyeyim: Ben bu sarayları daha evvel gördüm, 1980'lerin sonunda Romanya'da Bükreş'te Çavuşesku da böyle bir saray yaptırmıştı. Kim ki halkından korkmaya başlar, kim ki halkının ihtiyaçlarının çok uzağına düşer, bir tek yapabileceği şey kalır; o büyük duvarların arkasına saklanır. Şimdi onu Recep Tayyip Erdoğan yapıyor.

Bize bir davetiye yollamış, diyor ki: "Gelin, araçlarınızı oraya park edin. Turuncu yere araç park edeceksiniz, kırmızı yerden yürüyeceksiniz..." Olağanüstü güvenlik önlemleri. Bu arazi sevgili dostlarım, Atatürk Orman Çiftliği içerisinde ağaç kesilerek yapılan arazi, eski Orman Bölge Müdürlüğünün arazisidir ve bu arazide asırlık çınarların, çamların altında yeni ağaçlar dikmiş bir kardeşinizim ben. Şimdi bana diyor ki: "Eskiden ağaç diktiğin alana ancak güvenlik önlemleri altında girebilirsin."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Ben buna kişisel bir cevap veriyorum ve bu davetiyeyi yırtıyorum. "Lükse ve iştihama hayır." diyen bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)