GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:118
Tarih:12.06.2012

HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milletvekili seçimlerinden bu yana bir yıl geçti ancak 8 tane milletvekili yani halkın demokratik iradesi 8 milletvekili üzerinden hâlâ buraya taşınamadı. Doğrusu bu durumu çok olağan kabul etmek mümkün değil. Esas itibarıyla Parlamentonun bu anlamdaki rolünü oynaması gerekiyordu, bugüne kadar henüz ne Parlamento ne de Meclis Başkanlığı bu rolünü oynayamamıştır. Umarım yakın bir gelecekte bu olumsuzluk ortadan kaldırılır.

Öte yandan, son birkaç gün içerisinde mahkemelerden çıkan birçok karar göz önüne alındığında en çarpıcı olanlardan birisi de Milletvekilimiz Sayın Aysel Tuğluk'a Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu on dört yıl yedi aylık ağır cezadır. Doğrusunu isterseniz, konuşmaktan başka hiçbir şey yapmayan, şiddete veyahut da şiddeti çağrıştıran herhangi bir çabası olmayan, sadece görüş ve düşüncelerini şu veyahut da bu mekânda ifade eden bir Milletvekilinin böylesi bir uygulamayla karşılaşmış olmasını kabul etmek ve bir hukuk devletinde buna "Evet." demek mümkün değil. Bu anlamıyla, öyle anlaşılıyor ki, artık hukuk, adalet bir zulüm hâlini almaya başlamıştır. Bunu birçok yerde de görmek mümkündür.

Keza,  birkaç gün önce, biliyorsunuz Ağrı'da bir sel felaketi yaşandı, sel felaketinde bir insanımız yaşamını yitirdi. Aynı gün, şimşek çakması sonucunda da yine başka bir insanımız da bir başka yerde yaşamını yitirdi. Hemen arkasından, sel felaketinin olumsuzluklarını ortadan kaldırabilmek için yerel belediye son derece yoğun bir çalışma başlattı. Ne var ki aynı gün sabaha doğru, içinde Belediye Başkan Vekili de olmak kaydıyla, on beş kişi gözaltına alındı ve dolayısıyla, Doğubeyazıt'ta yaşanan bu felaket karşısında yaralı halka yardım etmek isteyen insanlarımız çalışmalardan alıkonuldu. Dolayısıyla da insanlarımızın mağduriyeti daha da büyüyerek devam etmektedir.

Zaten on gün önce 29 Mayıs günü de Doğubeyazıt'ta tekrar bir gözaltı olayı yaşanmıştı, 19 kişi gözaltına alınmıştı; arkasından, bu 19 kişiden 17'si tutuklandı. Bunlardan birisi parti meclis üyemizdi ve bu parti meclis üyemiz tutuklama hâkimi tarafından serbest bırakılmış olmasına rağmen, yıldırım hızıyla yapılan bir itiraz sonucu yarım saat sonra tekrar tutuklandı.

Anlatmak istediğim şudur: Son on gün içerisinde Doğubeyazıt ve Ağrı'da 40'ın üzerinde insan tutuklanmış bulunmaktadır. Özel yetkili mahkemeler tarafından gerçekleştirilen bu tutuklamaların hukuki hiçbir yanı yoktur.

Açıkça söylemek gerekirse, bu arkadaşlarımızın tutuklanmasına neden olan şey şudur: Barış ve Demokrasi Partisinin normal olarak tüzüğünden kaynaklı yapmış olduğu bütün toplantılar, değerlendirme toplantıları, milletvekilleriyle yapılan sohbetler, bunların hepsi ortam dinlemesi şeklinde dinlenmiş ve buradan bazı sorular çıkarılmak suretiyle bu toplantılar doğrudan doğruya gizli örgüt toplantısı şeklinde telakki edilmiştir.

Bir siyasi partinin, Parlamentoda temsil edilen bir siyasi partinin, ortam dinlemesi yoluyla suçlanması ve toplantılarının yasa dışı kabul edilmesi doğrusu büyük bir ayıptır. Bu, bir hukuki şey olmaktan çok, bir talimatla yerine getirilen bir davranış olarak kabul edilmelidir. Esas itibarıyla bu, hukukun ve adaletin yeniden bir zulme dönüştüğünün de işaretidir.

Keza sadece Doğubeyazıt'ta değil, birçok yerde benzer operasyonlarla yaptıkları sade ve sadece tüzükten kaynaklı toplantılarını yapmak olan insanlar ve siyasetçiler siyasetten koparılarak cezaevlerine doldurulmuştur.

Esas itibarıyla söylenmesi gereken şudur: Doğubeyazıt'ta veya Van'da yaşanan bu afetler incelenmeden, araştırılmadan, bunların üzerine gidilmeden, bu afetlerde çabaları olan, halkın sıkıntılarına ortak olmak isteyen insanların gözaltına alınması, tutuklanması kabul edilemez.

Peki, nedeni nedir? Nedeni biraz şudur: Doğubeyazıt gibi, Van gibi yerler, birileri aracılığıyla yerel yönetimlerinin ele geçirilmesi şeklinde bir çabanın da ürünüdür. Doğrusu, ahlaki olarak buyurun, seçim yapalım, kim kazanırsa alsın, götürsün ama normal olması gereken bu iken, ahlak dışı yollarla, hilelerle, desiselerle insanlarımızın tutuklanması ve belediyelerin çalışamaz hâle getirilmesi suretiyle eğer belediyeleri elinize geçirmeyi düşünüyorsanız bunu çok beklersiniz. Siz, Paris'in belediyesini ne zaman alabilirseniz; siz, Londra'nın belediyesini ne zaman alabilirseniz veya New York'un belediyesini ne zaman alabilirseniz, siz Doğubeyazıt ve Van gibi yerlerin de belediyesini o zaman alabilirsiniz. Tavsiyem: Normal, ahlaki yollarla buyurun, yarışalım. Ahlak dışı yollarla, hukuk dışı yollarla insanlarımızın sosyal yaşamdan ve çalışmalarından koparılması kabul edilemez. Keza, buralarda çok ciddi depremler yaşandı, Van'da iki tane ciddi deprem yaşandı. Henüz Van'ın yaraları sarılmış değil.

Ege Bölgesi'nde de bölgenin ciddi bir deprem bölgesi olmaklığı nedeniyle depremler yaşanıyor. Ama bununla ilgili olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gereğinin yerine getirilmesi gerekir. Doğrusunu isterseniz, ülkemiz bu gerçekle yaşamak zorundadır. Eğer bu gerçekle yaşamak zorunda isek, öyleyse, buna karşı ciddi, bilimsel tedbirler almamız gerekir. Bu tedbirleri alırken, çabaları olan insanları bu çabalardan koparmak, halkın yanında olmasına izin vermemek gibi bir durum ise kabul edilemez.

Öte yandan, Doğubeyazıt çok ciddi bir hasar gördü, yetmiş üç tane ev oturulamaz hâlde. Bu yetmiş üç tane evin aynı zamanda bütün eşyaları da hasar gördü. Sadece öyle olmadı, aynı zamanda büyük ölçüde yiyecek ve içecekleri de zarar gördü. Bunun telafi edilebilmesi için yapılabilecek şeyler vardır, şüphesiz bunları o insanlarımızdan esirgememek gerekir. Ama her şeyden önce şuna inanıyorum ki Doğu Beyazıt halkını ve başka yerlerdeki insanlarımızı yalnızlığa sevk eden bu anlayış, bu duruş karşısında Doğu Beyazıt halkı ya da Van halkı kendi yaralarını kendisi çözebilecek bir durumdadır ve bu nedenle de insanlarımıza yardım elini uzatacaklarına hiçbir şüphem yoktur.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Doğal afetlere karşı tedbirler almak, geliştirmek gerekir ama bu doğal afetlerin zararlarının en aza indirgenebilmesi için yapılan bu çalışmaların yanında afetin en büyüğü olan siyasal afetlerle de insanlarımızın üzerine gidilmesi ve siyasi soykırımın sürdürülmesi kabul edilemez. Umarım, bunlar da göz önüne alınmak suretiyle doğal afetlerle ilgili olarak tedbirlerin alınması için Meclis tutum takınır ve gereğini yapar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralardan alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksoy.