| Konu: | Kocaeli Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 21.10.2014 |
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle ilgili grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifiyle seçim bölgem Kocaeli'nin 2'nci büyük ilçesi Gebze'ye üniversite yapılması planlanmaktadır. Gebze 400 bine yaklaşan nüfusuyla pek çok ilimizden daha kalabalık bir ilçemizdir. Nüfusu her geçen gün biraz daha da artmaktadır. Haritaya baktığımızda Gebze, İstanbul'a en yakın ilçedir, âdeta bir geçiş güzergâhındadır. Lojistik özelliğinden dolayı yaklaşık 200 milyon araç geçmektedir Gebze'de. Gebze ve çevresinde bulunan Çayırova, Darıca, Dilovası, Körfez ilçeleri ile Gebze'ye yakın İstanbul'un ilçeleri Pendik, Sultanbeyli, Kartal ve Tuzla'da liselerden mezun öğrenci sayısı yaklaşık 500 bini bulmaktadır. Sırf bu tablo göz önüne alındığında bile Gebze'ye üniversite yapılması zorunlu bir ihtiyaçtır. Türkiye'nin nüfusuna baktığımızda nüfus olarak Gebze'den çok daha küçük illerde bile 2 üniversite vardır, Gebze üniversiteyi çoktan hak etmiştir. Ben 2013 Haziranında bir soru önergesiyle Millî Eğitim Bakanına konuyu iletmiştim, şu ana kadar herhangi bir yanıt alamadım. Bakın, o zaman kendisi de bir eğitimci olan Sayın Nabi Avcı'ya şu soruları iletmiştim: "Konya'da 5'inci üniversitenin şehre kurulması hazırlıkları yapılırken Kocaeli'nde neden hâlâ bir üniversite bulunmakta? 1 milyon 600 binden fazla insanın yaşadığı bu sanayi kentine 2'nci bir üniversite fazla mı görülmektedir? İktidar partisinin söz verdiği ancak hâlâ yapılamayan Gebze Üniversitesinden vaz mı geçilmiştir? Vazgeçilmediyse bu üniversitenin ne zaman yapılması planlanmakta, hangi eğitim öğretim döneminde öğrencilerine kapılarını açması düşünülmektedir?" demiştim, "Gebze Üniversitesinden vazgeçildiyse Kocaeli'nde bu üniversitenin yerine ne yapılması planlanmaktadır?" diye sormuştum. Az evvel söylediğim gibi, o zaman bu sorularıma ne hikmetse Sayın Millî Eğitim Bakanından yanıt alamadım ama bugün iktidar partisinin vermiş olduğu Gebze Teknik Üniversitesinin kurulmasına ilişkin kanun teklifini görüşüyoruz. Biz grup olarak daha önceden defalarca söylediğimiz ama gündeme aldırtamadığımız bu teklife destek veriyoruz ancak şu da bir gerçek ki iktidar partisi yine en iyi bildiği işlerden birini yapmıştır, güzel bir seçim yatırımı olarak kamuoyuna sunmuştur.
Gebze'ye üniversite kurulacağı sözü Adalet ve Kalkınma Partililer tarafından ilk olarak 2011 seçimlerinden sonra verilmiştir. Bu söz üç yıldır ertelenmiştir. Ne hikmetse Hükûmet seçimlere sekiz aydan az bir zaman kala bunu Meclis gündemine sunuyor. Hepimiz biliyoruz ki bu, Adalet ve Kalkınma Partililerin en güzel yaptığı işlerden biridir. İçinde bulunduğumuz yasama döneminde geçen üç yılda bu teklifi Meclis Genel Kuruluna getirmek gerçekten zor muydu? Elbette değildi ama sizin size göre çok önemli işleriniz vardı, PKK'lıları pohpohlamakla meşguldünüz, açılım zırvasıyla uğraşarak şehit analarını, şehit babalarını ağlatmakla meşguldünüz, güneydoğuyu terör örgütüne teslim etmek için uğraşıyordunuz, adaleti katletme misyonunuzu yerine getirmeniz gerekiyordu. Siz, vatan ve millet için hayırlı işler yapsaydınız ayakkabı kutularını kim dolduracaktı, paraları kim sıfırlayacaktı, "Reza" denilen o şarlatanın önüne kim yatacaktı? Yolsuzluklarınızı unutturmaya çalışıyorsunuz ama asla unutturamayacaksınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gebze'ye üniversite yapılması geç kalınsa da yerinde bir uygulamadır ama teklifin maddelerine baktığımız zaman eksiklikler olduğunu görüyoruz. Gebze'ye üniversite yapılıyorsa kesinlikle bu üniversitenin uhdesinde bir tıp fakültesi olması zorunludur. Sanayinin başkenti bir şehrin en büyük 2'nci ilçesine yapılan üniversitede tıp fakültesi olması elzemdir. Hele ki Dilovası gibi, kanser vakalarının tavan yaptığı bir ilçenin komşusuna yapılacak bir üniversitede tıp fakültesinin olması olmazsa olmazdır.
Kanun teklifinden gördüğüm kadarıyla Gebze Teknik Üniversitesinin TÜBİTAK ile yakın iş birliği yapması planlanmakta. Ben açıkçası TÜBİTAK ile iş birliği yapılmasını tavsiye etmiyorum çünkü bu iktidar, TÜBİTAK gibi güzide bir kurumu da diğer kurumlar gibi mahvetmiştir. TÜBİTAK'ın hâli içler acısıdır, son dönemde imza attığı raporlar ortadadır. Sayın Erdoğan'a ait raporlara "montaj" diyen TÜBİTAK skandala imza atmış bir kurumdur. İşin üstadı ses mühendislerinin tamamı raporu komik bulmuştur. Amerikalı ve Avrupalı uzmanlar rapor için "Montaj değil." yorumunu yapmışlardır. TÜBİTAK'ın bağlı olduğu Sanayi ve Ticaret Bakanının hissiyatından sonra bu karar verilmiştir.
Gebze'ye yapılacak üniversitenin TÜBİTAK ile iş birliği yapmamasını istememin en büyük nedeni ise bu kuruma yapılan atamalardır. Tek bir örnek vermek gerekirse TÜBİTAK'ın Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezinin müdür yardımcılığı görevine Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü atanmıştır. Böyle bir atamanın ne kadar hayırlara vesile olacağı ortadır.
Ülke her geçen gün biraz daha geriye gitmektedir. OECD raporlarına göre Türkiye'nin durumu içler acısı hâldedir. Deyim yerindeyse Türkiye ölmüştür ama ağlayanı yoktur. İçeride ve dışarıda mihraklar bu duruma sinsice gülmektedirler. Rapora göre Türkiye eğitimde 34 ülke arasında en son sıradadır. Ben bu durumu içime sindiremiyorum. Eğitim seviyesi ayaklar altında olan bir ülkenin geleceği parlak değildir. Yarınlara umutla bakmak imkânsızdır ama bu duruma çok da şaşırmamak lazım. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Türkiye genelinde hiçbir gerekçe gösterilmeden okul müdürlerinin görevden alınmasının faturasının ağır olacağını söylemiştik. Bir gecede yaklaşık 7.500 milliyetçi okul müdürü görevden alındı bu ülkede. Millî Eğitim Bakanı âdeta soykırım uyguladı. Hayatlarını öğrencilere adayan bu müdürlerin görevden alınması bir Millî Eğitim Bakanının ülkesine yapacağı en büyük kötülüktür.
Yine, OECD raporuna göre, Türkiye 34 ülke arasında kendisine 31'inci sırada yer bulmuştur sağlık sisteminde. Sağlık sistemi de çökmüştür Türkiye'de. Hükûmetin sağlık konusunda yaptığı tek şey, yine yandaşlarını memnun etmek olmuştur. Yandaş iş adamları arka arkaya hastaneler açmışlardır. Güya, acil servisten giriş yapıldığında vatandaştan para alınmıyordu. Gidin, bir bakın, vatandaştan para alınıyor mu alınmıyor mu?
Kocaeli gibi sanayi kentinde iş kazaları oldukça sık yaşanmaktadır. İş kazalarının büyük bir bölümü de el, parmak kopmalarıdır. Bu yaralanmalara sadece mikrocerrahi uzmanları müdahale edebilmektedir ve Kocaelin'de mikrocerrahi uzmanı sadece bir yerde, Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinde vardır. Ben merak ediyorum, bu muhterem izinli olduğu zaman ne yapacak Kocaelin'de yaralanan, parmağı, kolu kopan vatandaş?
Kocaeli'nin birçok köyüne sağlık hizmeti vermek üzere sağlık ocağı da açtınız. Bunların çok önemli bir kısmı kapalıdır veya hiç doktor gelmemektedir, bahçesinde ektiğiniz çiçekler kurumakta, çimler yok olmaktadır; hastalar iğne yaptırmak için bile kilometrelerce yol gitmek zorunda kalmıştır.
Türkiye, OECD raporunda çevrede de 30'uncu sıradadır, güvenlik konusunda da 30'uncu sıradadır.
"Güvenlik" deyince, Cumhurbaşkanının, Başbakanın güvenliği için söylemiyorum bunu zira kendileri âdeta birer orduyla gezmektedir, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiklerinde dahi çevrelerinde etten duvar örülmektedir. Cumhurbaşkanlığının bütçesinin Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra yüzde 97 artması sizin hiç dikkatinizi çekmedi mi? Sayın Cumhurbaşkanının bütçesi, yeni bütçesi, Türkiye'de 250 bin işçinin maaşına denk gelmektedir. Yazıktır, günahtır! Bu insanlar bu parayı sizlere haram etmektedir. İşçi, getirdiğiniz sistemde ilaç bile alamazken bu bütçe size haramdır, reva değildir. İşsizliğin olduğu bu ülkede, bu yaptıklarınızı anlamak çok zor.
Son olarak, 17-25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili takipsizlik kararına sözü getirmek istiyorum. İşte, sözün tam bittiği yer burası, söyleyecek söz bile bulmak mümkün değil. Bu yolsuzluk iddialarına adı karışan sayın bakanlar göstermelik görevden alındılar, uyduruk bir fezleke hazırlandı, bu takipsizlik kararıyla da o fezlekeler aklınızca çöpe atılacak. Yani özetle "...ve leddâllîn. Amin." diyeceksiniz. Nasılsa biz yol yaptık, o yüzden yolsuzluk yapmak da bize mübah diyeceksiniz. Bu kadar pişkinliğe bu millet müsaade etmeyecek. Devleti soyanlar, rüşvet alanlar, evlerinden kasalarla, kutularla rüşvet paraları çıkanlar hem kendilerince aklandılar hem de utanmadan devletten tazminat alacaklar. Bu ödenecek tazminat da ayın sonunu getiremeyen gariban vatandaşın cebinden çıkacak. Artık, mızrak çuvala sığmamaktadır. Verilen takipsizlik kararı da hırsızlığın üstünü örtmemektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)