GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, 9/10/2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması olaylarının araştırılması amacıyla 17/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:8
Tarih:23.10.2014

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; HDP Grubunun Bingöl'de meydana gelen terör saldırılarında şehit olan polis amirleri ve yaralanan Bingöl Emniyet Müdürü ve polis memurlarıyla ilgili olaya ilişkin araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

9 Ekim 2014 tarihinde Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker ve yanındaki yardımcıları ile polis memurları önceden planlandığı anlaşılan bir suikasta maruz kalmışlardır. Olayda Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve Hüseyin Hatipoğlu şehit olmuş, Atalay Ürker ve polis memuru Uğur Adlı yaralanmıştır. Bu vesileyle, yaralı Emniyet Müdürümüz Atalay Ürker'e ve polis memuru Uğur Adlı'ya bir kez daha şifa dileklerimi tekrar etmek istiyorum, şehitlerimize ise yüce Yaradan'dan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.

Bu olay meydana geldikten sonra yetkili mercilerin yaptığı açıklamalara göre bu saldırının failleri olarak tespit edilen kişilerin Bingöl-Genç arasındaki bir noktada güvenlik güçleriyle girişilen çatışmada öldükleri ifade edilmiştir. Konuya ilişkin soruşturmaların devam ettiği, mahkeme kararıyla yayın yasağı konulduğu hepimizce malumdur. Polislerimize silahla saldıran, onları şehit eden, yaralayan terör örgütü mensuplarının cezalandırılması çok önemlidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hukuk içerisinde bu cezanın verilmesini yürekten istiyoruz ve takip edeceğiz. Bunun için de yargılama sonucunun beklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Herkes gibi biz de yargının vereceği kararı bekleyeceğiz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; esnaf ziyareti yapan, esnafın bazı terör eylemlerinden dolayı zarar görmüş olmasından dolayı geçmiş olsuna giden İl Emniyet Müdürü ve ekibine bu kadar yakından saldırı düzenleyebilen terör örgütünün bu hâle nasıl getirildiğini irdelemek gerekmektedir. Terör örgütü PKK otuz yıldan bu yana huzurumuzu, millî birliğimizi, toprak bütünlüğümüzü ve kardeşlik hukukumuzu hedef almıştır. Otuz yıl boyunca terör örgütü, en başta masum Kürt kökenli insanlarımız olmak üzere 40 bine yakın insanımızın katlinden birinci derecede sorumludur. Bu terör örgütünün kuruluş gayesi bağımsız birleşik Kürdistan'dır. Bu örgüt, haşa "Allah ile kavgamı verdim ve ben onu yendim." diyebilecek kadar ruh hâli bozuk, "Öldürelim, otorite olalım." diyecek kadar da vahşi bir kişi olan İmralı'daki bebek katili tarafından yönetilmektedir. Örgütün bu otuz yıllık süre içerisinde doğu ve güneydoğuda yaptığı eylemlerde 400'den fazla bebeği katlettiğini düşünürseniz vahşetin boyutları daha da netleşecektir. "Öldürelim, otorite olalım." derken temel stratejisi, örgüt saldırıları düzenledikçe devletin daha sıkı tedbirler alacağını biliyordu. Terörü önlemek için yoğun tedbir alan devletle karşı karşıya gelen halkın kendi tarafına kayacağının hesabını yapıyordu. Şehit edilen her Mehmetçiğin ailesi ile etkisiz hâle getirilen her teröristin ailesini karşı karşıya getirmek suretiyle millî birliği ve sosyal barışı ortadan kaldırmak istiyordu. Otuz yıl boyunca örgüt bu hedefle stratejilerinden asla vazgeçmedi ancak bu otuz yılın maalesef Türk milleti için en bahtsız dönemi son on iki yıldır, AKP iktidarı dönemidir. 1999 yılından 2005 yılına kadar, terör örgütünün başındaki bebek katilinin İmralı'daki kodese tıkılmasından sonra örgüt ciddi bir dağılma sürecine girmiş, mağlup olmuş, silah bırakmayı tartışmaya başlamış idi. Ancak AKP'nin dışarıdaki partnerleriyle beraber örgütü canlandırma projesi, örgütü muhatap alarak müzakere etme anlayışı bizleri bugünlere taşımıştır.

Elinden silahı bırakmayan, pişman olduğunu söylemeyen, aksine devleti ve Türk milletini tehdit etmeye devam eden PKK terör örgütü, bir yandan AKP Hükûmetiyle müzakerelerde bulunmakta, diğer yandan terör eylemlerine devam etmektedir.

2009 yılında Polis Akademisinde bir toplantıda başlatılan ihanet sürecinin bir parçası olarak Habur'dan eli kanlı katiller davullarla, zurnalarla Türk topraklarına giriş yapmışlardır. Pişman olduğunu söylemeyen teröristlere seyyar mahkemelerde pişmanlık hukuku uygulanmıştır. O günden bugüne PKK terör örgütünün istediği bütün düzenlemeler yapılmıştır. Terörle Mücadele Kanunu'nda, ceza kanunlarında, belediye kanunlarında, eğitim kanunlarında PKK ne istemişse AKP bu Meclisi de alet etmek suretiyle gereğini yapmıştır.

AKP, sözde "barış süreci", "açılım" dediği bu dönem içesinde "Şehit gelmiyor.", "Kan akmıyor." söylemleriyle toplumu oyalarken PKK terör örgütü eleman toplamakta, vergilendirme yapmakta, asayiş timleriyle kimlik kontrolü uygulamakta, Türkiye'nin her coğrafyasında -ihtiyaç duyduğunda- eylem koymakta, yolları kesmektedir. Yani PKK bir otorite hâline gelmekte, kendine göre bir düzen tesis etmektedir.

AKP hükûmetleri bu tabloyu bir başarıymış gibi topluma sunmakta ve siyasi rant elde etmeye çalışmaktadır. Her seçimden önce de, AKP ile PKK arasında yapılan anlaşmayla operasyonlar durdurulmakta, terör eylemlerine ara verilmektedir. Antrparantez, 2015 seçimleri öncesinde de aynı atmosfere girmek üzereyiz.

AKP-PKK arasındaki ortak girişim bu şekilde devam ederken 6, 7 ve 8 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen olaylar, akıl ve vicdan sahibi herkesin görebileceği şekilde, bu girişimin iflas ettiğini göstermiştir.

AKP hükûmetlerinden aldığı izinle şımarmış olan PKK'nın Ayn-el Arap çatışmalarını bahane ederek Türkiye'de bir ayaklanma denemesi yaptığı herkes tarafından görülmüştür. Asıl talimat, Kobani çatışmaları bahane edilerek insanları sokağa dökme talimatı İmralı'daki bebek katili tarafından verilmiş, bu emir HDP yöneticileri tarafından da tekrar edilmiştir. Bu olaylar sırasında birçok şehirde asayiş bozulmuş, can ve mal kaybı ortaya çıkmıştır. 38 insanımız hayatını kaybetmiş, yüzlercesi yaralanmıştır. Bu olaylar da göstermiştir ki teröristin anladığı tek dil vardır ve siz o dilden konuşmaz iseniz terörist size zarar verir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; PKK bir terör örgütüdür. PKK KCK yapılanmasının Türkiye'deki koludur. KCK yapılanmasının İran'daki kolu PJAK, Irak'taki kolu PÇDK ve Suriye'deki kolu ise PYD'dir. Bugünlerde Tayyip Erdoğan'ın da, Davutoğlu'nun da söyledikleri beylik sözleri bir kenara bırakarak U dönüşü yaptıkları Kobani'ye yardım meselesi aslında PKK'ya yardımdır. "PKK, PYD, IŞİD terör örgütüdür. Bunların hepsi birbirine denktir." diyen Tayyip Erdoğan ve Hükûmet yetkilileri bugün PKK, PYD ile aynı saftadır. İşin daha da ilginci Beşar Esad da Kürt gruplarla birlikte olduğunu söyleyerek AKP ile aynı safta buluşmuştur.

Şimdi bir moda olarak PYD'nin mağdur olduğu, IŞİD karşısında zulme uğradığı gibi yazı ve yorumlar yapan sözde yazarlar ortaya çıkmıştır. Mağdur olan PYD veya PKK değildir; mağdur olan, Suriye'de, Irak'ta yaşayan Arap, Türkmen, Kürt başta olmak üzere masum insanlardır. Eğer bu yazarlara göre IŞİD İslamcı olduğu için kötü bir örgüt, PKK laik olduğu için iyi bir örgüt ise bu arızalı bir değerlendirmedir. IŞİD Vahabi bir terör örgütüdür, PYD ve PKK Kürtçü bir terör örgütüdür; ikisi de terör örgütüdür, ikisi de insanlarımızı katletmektedir.

Dolayısıyla, kimse kimsenin aklıyla alay etmeye kalkışmasın. Nicolas Sarkozy'nin ifadesiyle nasıl ki kediye kedi denilmesi gerekiyorsa PYD ve PKK'ya da terör örgütü demek zorunluluktur. Bugün, 6-7-8 Ekim tarihlerinde meydana gelen olayların sebebi olarak gösterilen Kobani'deki çatışmalar aslında orada yaşayan Kürt kökenli insanların başına bir şey gelmesinden, onların sıkıntı çekmesinden daha çok, Kobani'nin PKK terör örgütü için ifade ettiği bazı anlamlar yüzündendir. Kobani, diğer 2 kantonla beraber, PKK'nın özerk yönetim denediği modellerden biridir. PKK o yüzden Kobani için ayağa fırlamaktadır. Kobani İmralı'daki bebek katilinin Şam'daki inine giderken Suruç'tan yürüyerek gittiği şehir olduğu için PKK için önemlidir ve Kobani Suriye'deki PKK'lı teröristlerin ikamet yeridir. Osmaniye'de, Hatay'da PKK eylemlerini yapan ve Suriye'den geçen teröristlerin üssüdür Kobani. "Fehman Hüseyin" diye bilinen ve PKK bünyesinde en ağır eylemlerin faili olan terörist Kobanilidir.

Şimdi PYD'ye yardım eden Hükûmet, aslında PKK'ya yardım ettiğini gizlemek ya da mazur göstermek için kendine yakın kalemleri medyada devreye sokmakta, toplumu bir kez daha kandırmaya çalışmaktadır.

Hatırlarsanız, geçen hafta sonu Ahmet Davutoğlu Akillerle yaptığı toplantıda Türk milletini nasıl kandırdıklarını itiraf etmişti. Şimdi de yeni bir aldatma ve kandırmayla karşı karşıyayız.

Bu düşüncelerle HDP Grubunun önerisi karşısında olduğumuzu arz ediyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)