GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, son zamanlarda yaşanan işçi ölümlerinin tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/820), ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:9
Tarih:04.11.2014

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de konuya ilişkin görüşlerime geçmeden önce, yas-ı Kerbela orucu vesilesiyle bin üç yüz yıl önce hak için hakka yürüyen Şah Hüseyin'i, Kerbela'yı ve yoldaşlarını bir kez daha saygıyla anıyorum ve aslında, onların ortaya çıkardığı bu direniş, zalime karşı direnme, mazlumun yanında olma, asla baş eğmeme ve diz çökmeme geleneğinin bugün de devam ettiğini, insanlık adına bir umut olduğunu bir kez daha söylemek isterim.

Doğrusu, aslında bu vesileyle gruplar da kınadı, Sayın Meclis Başkanı da partimize yönelik saldırıyı kınadı; bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün sabah itibarıyla bir HDP Parti Meclisi üyemiz boğazından kesilerek öldürülmek istendi. Arkadaşımız Kürt Alevi birisidir. Çok tesadüf mü bilmiyorum ama Kerbela olayını yaşadığımız bir dönemde arkadaşımıza yönelik böyle bir saldırının gerçekleşmesinin çok manidar olduğunu düşünüyoruz.

Bu kürsüde çok konuştuk özellikle IŞİD'in hem Ezidi Kürtlere yönelik saldırısını, Türkmenlere, Araplara, Asuri Süryanilere... En sonunda Kobani'de Kobani halkına karşı geliştirdiği soykırım kıskacında aslında uyguladığı yöntem, kafa kesme, taciz, tecavüz... Ki görüntüler yansıdı. Aslında bu yaklaşımın bir yanının da yanı başımızda olduğunun ve bizim de güvende olmadığımızı gösteren bir emare olduğunun altını çizmek istiyorum.

Ben arkadaşımıza acil şifalar diliyorum. Gerçekten çok ucuz atlattı ve 2 santim daha boynuna gelmiş olsaydı şimdi yaşamıyor olacaktı. Şu an ameliyattan çıkmış olması gerekiyor.

Gerçekten, Türkiye açısından da bunlar, bizim, sadece HDP'nin değil, bu Parlamentonun da kendi gündemine alması gereken bir konu.

Değerli milletvekilleri, biz bu kürsüde işçi sağlığı, iş güvenliği konusunda çok fazla konuştuk, bir kez daha bir araştırma önergesi gündeme getiriyoruz. Her ölümün olduğu yerde, biz her defasında bir araştırma önergesiyle bunu gündeme taşımaya çalışıyoruz.

Baştan belirtelim, bu araştırma önergemiz de kabul edilmeyecek, öyle görünüyor çünkü iktidar, aslında bu konuda bizim verdiğimiz her türlü önergeye hayır diyor baştan. Ama biz buradan hatırlatmak isteriz: Yani biz, sadece ölülerin, işçi ölülerinin yanına gidip orada maden kapılarında nöbet tutmak değil, ölüleri ailelerine teslim etmek değil, onların yaşaması için işler yapmak zorundayız. Yani, biz kadınlar olarak da hep böyle, kadınlar, öldüğünde gidip onları mezarlara taşımaktan, tabutlardan sıkıldık, işçi tabutlarını taşımaktan sıkıldık. Daha altı ay olmadı değerli arkadaşlar, bu ülkede Soma gibi bir facia yaşandı, 301 işçi diri diri toprağa gömüldü. O zaman da ifade etmiştik "Gelin, bu konuda ciddi bir iş yapalım." Burada, bir daha bu maden kazalarının olmaması konusunda, işçi kazalarının olmaması konusunda ne yapıyorsak birlikte yapalım diye torba yasa çıkarıldı. AKP Hükûmetinin genel politikası, her şeyde bir rant elde etme yaklaşımı ne yazık ki buradan da, bu cinayetten, işçi katliamından, işçi katliamını önlemek üzerinden değil, buradan bir rant elde etmek üzerine kurulduğu için torba yasaya konuldu. Sadece işçilerin, sadece emekçilerin sorununu ilgilendiren bu konuda kapsamlı bir değerlendirme yapan değil, torbanın içerisinde, buradan işçileri değil, patronları daha çok nasıl koruruz yaklaşımı içerisinde oldu.

Değerli arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; AKP on iki yıldır iktidarda. Her defasında buraya çıkan milletvekili arkadaşlarımız "İyi şeyler yapmadık mı, niye hep bizi sorumlu tutuyorsunuz?" diye söylüyorlar. İyi şeyleri de söylüyoruz ama tabloya baktığımızda ne yazık ki iyi şeyler söyleyemiyoruz. On iki yılda en az 14.455 işçi, sadece ekim ayında ise 160 işçi yaşamını yitirdi. Ki, iş kazaları nedeniyle, ölümlü olmayan iş kazalarını da düşündüğünüzde aslında nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz ortada. Bakın, 2002 yılında 146 işçi, 2003 yılında 811 işçi, 2004 yılında 843 işçi -artıyor dikkat ederseniz- 2005 yılında 1.096, 2014 yılının ilk on ayında ise 1.600 işçi can vermiş. Yani, bunlar ciddi anlamda bu Meclisin kendisinin dert edip, bunu sorun edip çözmesi gereken konular. Ama şimdiye kadar AKP Hükûmeti daha çok "Birçok yasa çıkarttık, olmadı mı?"; işte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıyla görüştüğümüzde "Sorunları çözeceğiz..." Hatta öyle ki bazen diyaloglar, HEY Tekstil işçileriyle Sayın Bakanla görüştüğümüzde neredeyse diyeceğim Sayın Bakan sosyalist; öyle emekten, işçiden, işçi sınıfından bahsediyor, sorunlarımızı anladığını ifade ediyor ama pratik uygulamalara geldiğinde hâlâ hiçbir sorun çözülmüyor. HEY Tekstil işçileri hâlâ ücretlerini alamadı, hâlâ işçiler ölüyor, ölmeye devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, Ermenek'teki olay da geliyorum diyen bir olay. Hatırlarsanız, Soma faciası olduğunda biz dedik ki: "Bütün maden durdurulsun, ağır iş kolu durdurulsun, bu konuda güvenli hâle gelince çalışma başlatılsın." İktidar dedi ki: "Bu HDP'liler istemiyor işçilere istihdam sağlayalım." Biz istiyoruz işçilere istihdam sağlansın. Tabii ki insanlar çalışmak istiyor, bu ülkede yaşayabilmek için çalışmak zorunda ama siz öncelikle güvenli mekânlar yaratmak durumundasınız. Güvenli mekânlar yaratmadan insanlara "Gidin ölün." demek... Ki insanlar bilerek ölüme gidiyor, çok ilginç bir durum. Türkiye'de insanlar madenlerin güvensiz olduğunu bildiği hâlde... Medyayı hiç takip ettiniz mi? Soma maden faciasında söylenen sözlerle Ermenek'teki neredeyse aynı. Herkes diyor ki: "Aslında biliyorduk." Bilerek gelmiş, bile bile gelmiş facia; şöyleymiş, böyleymiş, aynı cümleler neredeyse. Medyanın şeylerini bir alt alta koyun, aynıdır sevgili arkadaşlar.

Bakın, hele Isparta'daki olay çok vahim bir olay. Şimdi, 25-26 kişilik bir minibüsle siz 46-47 kişiyi götüreceksiniz. Hatta 81 kişi, 87 kişi bindiği dahi söyleniyor. Şimdi, bunların hiçbirinde denetim yok. Mevsimlik tarım işçileri, bunlar da onun trajedisi. Nereden bakıyor? "Küçük kalkar, büyüğe bakar." diye bir söz var. Vatandaş da bakıyor iktidara, iktidar her şeyi kâr için yaptığı için oradan bakıyor: "Nereden kâr elde edebilirim? Minibüs sayısını azaltalım, hepsini iç içe koyalım." Burada, sevgili arkadaşlar, 15'i kadın olmak üzere 18 yurttaşımız yaşamını yitirdi elma toplamaya giderken. Yani, arkasından, işte, Zonguldak; bize SOS veriyor. Türkiye'de sınıf mücadelesi yürütenler her gün eylem, etkinlik yaparken sendikalar buna, Hükûmete uyarıda bulunuyorlar.

Bu Hükûmet sivil toplum örgütlerini, bu alanda çalışan meslek örgütlerini de devre dışı bıraktı. Bakın, meslek örgütlerinin bütün raporları gerçekçi çıkıyor çünkü Hükûmet bunu dikkate almıyor. Aslında başka bir denetim olayını da devreden çıkarmış oldu. Siz kendiniz denetlemiyorsunuz, Bakanlık denetlemiyor, Bakanlığın denetim için gönderdiği kişiler gidip patronla içli dışlı oluyor, patronun raporuna "Eyvallah." diyor ama bunun dışında sivil, bağımsız kurumların raporlarını da, denetimlerini de hiçbir şey sayıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?

Buradan çok yasa çıkarttık. Biz onayladık ya da onaylamadık, sonuçta bizim de sorumluluğumuz var. Buradan buradaki milletvekili arkadaşlarımıza bir kez daha hatırlatıyoruz: Demek ki yasalar çıkıp hâlâ katliam engellenemiyorsa, ölüm engellenemiyorsa bir sorun vardır. O zaman gelin, bu sorunu birlikte araştıralım. Bütün dünyada uygulanan, AKP Hükûmetinin dört elle sarıldığı bu neoliberal politikaların, esnek çalışmanın, güvencesiz çalışmanın, taşeron çalışmanın, kayıt dışı çalışmanın başımıza ne büyük felaketler getirdiğini bir kez daha araştıralım. Partizanlık yapmayalım, bütün alanlarda, Şırnak'tan Zonguldak'a kadar her alanda bunun çalışmasını yapalım. Ağır iş kollarında, özellikle maden işlerinde başlayalım, tersanelerde başlayalım. Her gün ölümler olunca mı biz bu meseleyi konuşacağız? O yüzden bunu kapsamlı değerlendirmek, bunun üzerinden bir araştırma yapmak ve bunun sonucuna göre yasa çıkarmak... Bakın, bu Parlamento ne yapıyor? Önce yasa çıkartıyor, sonra yasadan çıkan pürüzleri düzeltmek için bir daha yasa çıkartıyor. Herhâlde hiçbir dönemde AKP iktidarı dönemi kadar yasa çıkartılmadı. Böyle bir şey olabilir mi?

Değerli milletvekilleri, sizlere de, özellikle iktidar partisinin milletvekillerine söylüyorum: Sizin tek işiniz el kaldırıp indirmek değildir, ne olduğunu bilmeden onaylamak değildir; aynı zamanda bu sizin sorumluluğunuzdur. Buradan, her bir milletvekilinin kendi iradesiyle bu işçi ölümlerine dur demesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer bu yapılmazsa, kapsamlı bir değerlendirme yapılmazsa burada çok ciddi sorunlar olacak.

Sevgili arkadaşlar, mesele zihniyet meselesidir. Hangi perspektiften bakıyorsunuz, işçiye nereden bakıyorsunuz; sizin için önemli olan patronun kazancı mı, işçinin sağlığı mı? Şimdiye kadar iktidarın ortaya koyduğu perspektifte önemli olan "Para, para, para" yani Napolyon'un sözünü gerçekleştirmek. Daha çok para kazanmak için her türlü koşulu zorlamak, her alanı ranta açmak; işte, diyelim ki, bunun karşısında işçi sağlığı konusunda da tedbir alamamak.

Bir tek Türkiye'de mi maden var? Niye dünyanın diğer yerlerinde maden kazası olmuyor, bu kadar işçi ölümleri olmuyor? Tek Türkiye'de mi inşaat var; inşaatta bu kadar işçi cinayeti olmuyor, kazalar olmuyor? O yüzden değerli milletvekilleri, demek ki bir sorun var. Bu sorunu gidermek konusu da hepimizin sorumluluğu.

Başta söylediğim şey -umarım yanılıyorumdur- yani iktidar oylarıyla bu araştırma önergemiz reddedilecek. Umarım bizi yanıltırlar, bir defa daha bu araştırma önergesine "evet" deriz. Yani, eğer, şöyle deniliyorsa: "Biz hazırlamadık, o yüzden 'evet' demiyoruz.", gelin birlikte hazırlayalım. 4 parti gelsin, birlikte hazırlayalım ve buradan işçi ölümlerinin önüne duracak çok ciddi bir çalışma başlatalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)