| Konu: | CHP Grubunun, Konya Milletvekili Atilla Kart ve arkadaşları tarafından, Ermenek'teki kömür ocağı faciası esas alınarak artık "sistematik iş cinayetlerine" dönüşen bu ve benzeri olayların sebeplerinin, sorumlularının ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla 4/11/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 04.11.2014 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ermenek'teki kömür ocağı faciasıyla ilgili CHP grup önerisinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, Ermenek'teki kömür ocağı faciasıyla ilgili gündem dışı yaptığım konuşmanın bir bölümü, aldığım bilgiye göre, TBMM TV'den verilmemiştir. Sayın Başkan, sansür mü uyguluyorsunuz? Neden verilmemiştir, gerekçesini alabilirsem memnun olurum.
Gündem dışı konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Ermenek'ten gelen acı haber üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi heyeti olarak inceleme, araştırma, destek ve yardım amacıyla hemen bölgeye intikal ettik. Faciadan kurtulabilen işçilerin verdiği bilgiye göre, ocağın içinde, yemek molası esnasında bir patlama sesiyle birlikte gelen şiddetli rüzgârın etkisiyle yemek kapları uçuşmuş, vagonlar raydan çıkıp yuvarlanmaya başlamış, "baca" denilen kömür çıkarma alanına yakın olan işçilerin "Kaçın!" diye bağırması sonucu çıkışa yakın kısımda olan işçilerden 8'i peşlerinden gelen suyun önünden koşarak dışarı çıkabilmişlerdir. Yirmi yıllık tecrübesi olduğunu söyleyen bu işçilerimizden biri, baskınla birlikte gelen kokunun metruk bir ocağın kokusu olduğunu ve gelen suyun yandaki ocakta birikmiş su olduğunu ifade etmiştir. Nitekim, faciayla ilgili adli soruşturma başlatan Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığının dünkü açıklamasına göre, bilirkişi heyetince düzenlenen ön raporda yaşanan facianın eski imalat bölgesine yıllar içerisinde birikmiş olan suların zaman içinde basınç eşik değerini aşarak zayıflayan topuktan çalışma alanlarında aniden su baskınına neden olmasından kaynaklı olduğu belirtilmiştir.
Su baskını yaşanan kömür ocağı Has Şekerler Limited Şirketi tarafından redevans usulüyle işletilmektedir. Şirketin sahibi olan Saffet Uyar, Güneyyurt beldesinde önce ANAP'tan belediye başkanı seçilmiş, sonra AKP'ye geçmiş, 2009'da da AKP belediye başkan adayı olup kazanamamıştır. Ruhsat sahibi ise Özbey Grup bünyesinde faaliyet gösteren Ermenek Cenne Linyit Kömür İşletmesi Limited Şirketidir. Sayın Bakanlar ve yetkililer tarafından bugüne kadar ismi bilerek veya bilmeyerek gündeme getirilmeyen bu şirket, maden mevzuatımıza göre ruhsat sahibi olup aslında sahadaki işlerden birinci derece sorumlu durumdadır.
Bir nevi taşeron uygulaması olan redevans usulü işletmecilikle kâr için insan hayatı hiçe sayılmaktadır. Bu sistem iş kazalarına âdeta davetiye çıkarmaktadır. Bu sistemde para ve rant vardır ama içinde insana yer yoktur, her şey para içindir ve insanın da değeri ürettiği mal kadardır.
Değerli milletvekilleri, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı, bu önlemlerin alınıp alınmadığının ve uygulanıp uygulanmadığının gereği gibi denetlenmediği, kuralsız çalışma şartlarının hâkim olduğu bir çalışma ortamında faciaların yaşanması kaçınılmazdır. Ermenek'te yaşanan facia en küçük ayrıntısına kadar incelenmeli ve soruşturulmalıdır. Bu faciayla ilgili sorumsuzlukta, ihmalde, tedbirsizlik halkasında kimlerin dahli varsa haklarında gerekli yasal işlemler yapılmalı, hesap sorulmalıdır. Hiçbir ihmal göz ardı edilmemelidir. Ermenek'te, facianın yaşandığı bölgede yıllar önce ve birçoğu da ruhsat sahibi şirket tarafından kömür çıkarılmış metruk ocakların olduğu ve kapatılması gerektiği hâlde öylece bırakılan bu ocakların suyla dolu olduğu bölge insanı tarafından genelde bilinmektedir. Yetkili ve sorumlu olanların yıllardır bunu niye görmedikleri ve önlem almadıkları mutlaka sorgulanmalıdır.
Maden mevzuatı gereği her yıl verilmesi zorunlu olan ve kömür alınan yerler için geçmiş yıllara ait üretim, bir önceki yıl yapılan üretim ile bir sonraki yıl planlanan üretimler gibi bilgileri, koordinat ve kodları, sayısal verileri gösteren imalat haritası ve planların sağlıklı bir şekilde takip edilmediği, kömür çıkarılacak alanların belirlenmesinde bu harita ve planlardan yararlanılmadığı ifade edilmiştir. İmalat haritası ve planlar konusunda yıllar itibarıyla neler yapıldığı, içi su dolu metruk ocakların yanında imalat yapılmasına nasıl izin ve onay verildiği tüm boyutlarıyla inceleme ve soruşturma konusu yapılmalıdır.
Kömür çıkarılırken çevrede olası yer altı suyu, metruk ya da faal ocak olup olmadığı gibi durumları belirlemek için kullanılan 25 metrelik kontrol sondajının yapılmadığı, bunu yapacak cihazın da işletmede olmadığı söylenmiştir. Dolayısıyla, kontrol sondajı yapılmamasının nedeni, denetimlerde neden dikkate alınmadığı, alındıysa neden uyulmadığı inceleme ve soruşturma konusu yapılmalıdır.
Bölgedeki işletmeci firmalar torba yasayla yapılan düzenlemenin getirdiği mali yük gerekçesiyle kırk beş gün çalışmayı durdurmuş, daha sonra firmalar ve işçiler arasında görüşmeler sonucu yemek ve servis ücretlerini işçilerin üstlenmesi ve yarım saati mola olmak üzere yer altında sekiz saat çalışmanın kabul edilmesiyle, Kurban Bayramı sonrası işletmeler tekrar faaliyete geçmiştir. Dolayısıyla, eskiden beri dışarı çıkarak firmanın verdiği yemeği yiyen işçiler kendi getirdikleri yemeği ocak içerisinde, yer altında yemeye başlamışlardır. Ocakta asansör sistemi bulunmamakta, yürüyerek giriş çıkış bir saate yakın zaman almaktadır. Su baskınının yemek molası saatine rastlaması nedeniyle eskiden olduğu gibi dışarıda yemek yenseydi işçiler su altında kalmayacaktı ama işçilerin her an yaşanabilecek böylesi bir facia riskiyle karşı karşıya bulunduğu gerçeği de ortadadır. Önceden firmaca karşılanan yemek ve servis işini işçilerin üstlenmesi ve yemeklerini ocakta yemeleri konusunda kimlerin baskı yaptığı, ayrıca işçileri AKP mitinglerine kimlerin götürdüğü, seçimlerde işçilerini AKP'ye yönlendirmesi için işletme sahiplerinin müfettişle tehdit edilip edilmediği hususları da mutlaka soruşturulmalıdır.
AKP iktidarının yaptığı yasal düzenlemeler, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak ve sömürü düzenine son vermekten ziyade günü kurtarmaya dönük düzenlemeler niteliğindedir. Ayrıca, ayrımcı, eşitlik ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayan düzenlemeler yapılmaktadır. Nitekim, son torba yasayla verilen haklarda geçmişteki hizmetler göz ardı edilmiş, yer altında çalışarak emekli olmuş kişilerin emekli aylığında hiçbir iyileşme yapılmamıştır. Yine, sadece Soma'daki faciada hayatını kaybeden 301 işçimizle ilgili olarak yakınlarına 1 kişilik istihdam hakkı verilmiş, prim borçları silinmiş, anne ve babalara aylık bağlanmasında muhtaçlık şartı kaldırılmış ama gerek öncesinde gerekse sonrasında yaşanan maden kazalarında hayatını kaybedenler dikkate alınmamıştır. Yasayla verilen haklardan aynı durumda olan herkesin yararlanabileceği bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır. Aynı işi yapmış emekliler göz ardı edilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bir ocakta yemeğin dışarıda yenilmesine izin verilmediğini duyunca "Ocağı kapatın." diye talimat vermiş. Peki çalışanlar ne olacak? Tabii ki umurunda değil. Burada yapılması gereken, işverenin işçileri bu zorlamasını kaldırmak, dışarıda yemek yemelerini sağlamaktır.
Ermenek'te facianın yaşandığı sahadaki 11 kömür işletmesinde 1.500 işçi çalışmaktadır. Bölge halkı ekmeğini kömürden çıkarmaktadır. Ermeneklinin ailesine nafakasını sağlamak, borçlarını ödeyebilmek için çalışabileceği başka bir iş yoktur. O nedenle bölgeye özel olarak önem verilmeli, destek olunmalı, sağlıklı bir çalışma ortamı için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Bugünlerde hepimizin yüreğini dağlayan bir acı haber de Yalvaç'tan gelmiştir. Akşehir'den 35 lira yevmiyeyle elma toplamaya giden işçilerimizin balık istifi bindirildiği midibüsün devrilmesi sonucu yaşanan kazada 17 kişi ölmüş, 29 kişi yaralanmıştır. Bu kaza da denetimsizliği, insanımızın çaresizliğini, nasıl bir fakirlik, borçluluk ve geçim sıkıntısı içinde olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Kişi başına gelirimizin 3 kat arttığını ve 10.500 dolara yükseldiğini söyleyerek afra tafra satanların, yaklaşık 1,5 katrilyon liraya kendilerine saray yaptıranların, yeni yeni uçaklar, lüks makam araçları alanların, israf ve gösteriş içinde saltanat sürenlerin acaba vatandaşımızın yoksulluğu karşısında hiç yüzleri kızarmıyor mu, hiç utanmıyorlar mı, hiç vicdan azabı çekmiyorlar mı?
PKK'nın hamisi peşmergenin topraklarımızdan geçmesine izin verip üstelik yemek paralarını ve yakıt paralarını ödeyen, Suriyeli mülteciler için katrilyonlarca liralık harcama yapan AKP Hükûmetinin gözü kendi insanımızın yoksulluğunu, işsizliğini, çaresizliğini maalesef görmemektedir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)