GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün, (2/63) esas numaralı Bazı Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesi Hakkında Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/206)
Yasama Yılı:5
Birleşim:9
Tarih:04.11.2014

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Ali Rıza Öztürk'ün vermiş olduğu bu yasa teklifine ilişkin ben de lehteki görüşlerimi bildirmek üzere burada söz almış bulunuyorum.

Yasa teklifi çok açık: 12 Eylül askerî faşist darbesi sonucunda gözdağı, siyasi gerekçelerle, adil yargılanma ilkelerine uyulmaksızın, faşist darbecilerin baskısına dayanamayan infazcı yargıçlar eliyle verilen idam cezalarının yerine getirilmesini onaylayan yasaların yürürlükten kaldırılmasını talep ediyoruz.

Güya "12 Eylül generallerini yargılıyoruz." diye 80-90 yaşındaki insanlar yargılandı. Ancak gerçek anlamda 12 Eylül faşist darbesini yapan, orada işkenceleri yapan ve her türlü adil yargılanma ilkelerine aykırı bir şekilde gencecik insanları idama gönderenlerin hiçbirisi yargılanmadı. İşte, 12 Eylül 2010 referandumunda da getirilen Anayasa değişiklinin aslında göstermelik amaçlı bir yargılamaya dönük olacağını söylemiştik, nitekim de öyle olduğunu gördük. Bu siyasal yargılanmaların, daha doğrusu hukuk eliyle yapılan yargısız infazların yükü bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinden kaldırılmalıdır.

İdam bir ceza değildir. İdam cezasının kaldırılmasını, bunun bir ceza olmadığını bütün hukukçular, yıllarca verdikleri mücadelenin sonucunda, 2002 yılında kabul ettirebilmişlerdir. Ancak, sadece idam cezasının kalkması yetmiyor, ne yazık ki bugün de hukuk eliyle infazlar yapılmaktadır.

O dönemde, daha önceki dönemde, 72'de 3 fidan idam edildi, 1980'den sonraysa 50 insanımız idam edildi. Bu insanların, bu gençlerimizin hepsinin idam cezası verilirken hiçbir hukuki gerekçeye dayanılmadı. Tamamen siyasi gerekçelerle, tamamen, o dönemde yürütülen devrimci mücadeleyi ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen bir yargılama, daha doğrusu, yargısız infazın sonucuydu bu idam cezalarının verilmesinin gerekçesi.

Bu 50 insanımızın -Necdet Adalı'dan Hıdır Aslan'a kadar- hepsi de, gerçekten bu ülkenin her türlü mücadelesine, devrimci mücadelesine ya da kendi çabasıyla belki bu ülkenin, daha farklı bir şekilde kurtarılabileceğine ilişkin düşüncelerini ifade etmişlerdi. Belki, bu insanlardan şiddete dönük bazı eylemleri olanlar da olabilir ama ölüm cezası hiçbir zaman ceza değildir ve bu cezaların aslında o dönemde siyasi amaçlarla verildiği ve pek çoğunun idam edilmemesi gerektiğini o dönemdeki mahkemelerde görevli olan yargıçlar açık açık söylediler: "O insanların cezası idam değildi." dediler, "Pek çoğu suçsuzdu." dediler ya da "Belki müebbet verilebilirdi." dediler ama işte, idam cezalarının geriye dönüşü olmadığı için o insanlarımız, darağacındaki fidanlarımız yok oldular, gittiler.

Şimdi de aynı şekilde, hukuk eliyle yapılan aslında pek çok yargısız infaz var. En son, Balyoz, Ergenekon ve Oda TV davalarında, yine idam cezası olmasa da, hukuk eliyle yapılan yargısız infazlarda insanların ölümlerine neden olundu. Pek çok suçsuz insanın, Kuddusi Okkır'dan tutun da, Türkân Saylan'a, kadar bu insanların ölümüne neden olundu. İşte, siyasal yargılanmaların sonucunda pek çok insanın hayatı karardı ve günleri, yılları cezaevinde geçirmesine neden olundu.

Dün Balyoz ve Ergenekon davalarını az çok izleyenler bilirler; gelen tanıklar, hiçbir şekilde ne darbe teşebbüsünün olduğunu ne bir darbe olayının olduğunu çok açık seçik dile getirdiler. Peki, o zaman, oradaki insanlar yıllarca neden yattılar? O insanların cezaevinde yıllarca kalmasının bedelini kim ödeyecek diye düşünüyorum. Verilecek 3-5 kuruşun hiçbir anlamı yok. O zaman şunu görmemiz lazım: Yargının siyasallaşması durumunda, her an için her kesime, bu, yargı yoluyla, hukukun silah olarak kullanılması yoluyla pek çok hukuk dışı şey gerçekleştirilebilir.

En son olarak şunu söylemek istiyorum: "İstanbul casusluk davası" adıyla yürütülen yine kumpas davalarından bir tanesinde 6 insan -bunların 5 tanesi asker, 1 tanesi sivil memur- hâlen daha cezaevinde. Ne yazık ki bunlarla ilgili başvurular bir yıla yaklaşan süredir Anayasa Mahkemesi tarafından bir türlü görüşülmedi ve o insanların mağduriyetine hiçbir şekilde çözüm yolu bulunmadı.

Balyoz ve Ergenekon davasındaki durumdan çok daha ağır nitelikli bir davaydı bu. Adı casusluk tu çünkü, adı fuhuştu; insanlar dokunmaya, insanlar duruşmaya gitmeye bile sakındılar ancak ne yazık ki bunların hepsinin de fos olduğu anlaşılmış oldu. Ancak bu 6 insan hâlen daha cezaevinde tutuklu. Bir an önce bu insanların serbest bırakılması gerekiyor. Bu konuda Anayasa Mahkemesini de duyarlılığa davet ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)