| Konu: | HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından, 9/10/2014 tarihinde Bingöl İl Emniyet Müdürü ve ekibine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması olaylarının araştırılması amacıyla 17/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 05.11.2014 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 Ekim 2014 tarihinde Bingöl'de yaşanan iki vahim hadiseyle ilgili vermiş olduğumuz grup önerisiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben öncelikle buradan hemen AK PARTİ Grubuna bir seslenmek istiyorum çünkü bu araştırma önergesini daha önce de getirmiştik, ret oyu vermişlerdi ve o nedenle bir komisyon kurulamamıştı. Şimdi, AK PARTİ Grubu adına burada konuşacak arkadaşın bu önergenin gerekçesine niçin ret oyu verdiklerini buradan açıkça bize izah etmesini istiyorum. Bu gerekçeyi hemen ben buradan size okuyayım: "9 Ekim 2014 tarihinde Bingöl ilimizde İl Emniyet Müdürü ve ekibine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı ve iki saat sonrasında Genç ilçesinin girişinde bir aracın taranması sonucu meydana gelen vahim olayların araştırılması, suikastı ve yargısız infazı yapanların planlamalarının ve örgütledikleri hedeflerin belirlenmesi, çözüm sürecini bitirmeyi amaçlayan bu iki olayın yaşanmasında rolü olduğu ifade edilen derin güçlerin açığa çıkarılması, bu güçlerin devlet içi ve devlet dışındaki tüm örgütlenmelerinin bundan sonra ortaya koyabileceği provokasyonların ve katliamların engellenmesi amacıyla bir komisyon kurulmasını teklif ediyoruz." Bu kadar açık ve net bir gerekçe var. Şimdi, bu açık ve net gerekçeye niçin karşı çıktığınızı, lafı hiç sağa sola dolandırmadan buraya gelip bu amaçların hangisine karşı çıktığınızı ifade etmenizi bekliyoruz.
Bakın, ben, iki hafta önce de bu önergeyi Genel Kurula getirdiğimde her iki olayın birbiriyle bağlantısı olmayan ve aynı karanlık merkez tarafından planlanmış ama çözüm süreci başta olmak üzere ülkeyi kaosa götürmek isteyen birtakım güçlerin, karanlık ellerin bilinçli bir planlaması olduğunu ve bütün verilerin, bütün yerelden almış olduğumuz bilgilerin de bu yönlü olduğunu ifade etmiştim. MOBESE kayıtları, telefon kayıtları, kullanılan araçlar, silahların balistik incelemeleri, bunlarla ilgili ne veri varsa AK PARTİ Grubunu da bu verileri açıklamaya davet etmiştim. Maalesef, o dönemde, bu veriler buradan açıklanmadı ve bu iki olay birbiriyle bağlantılandırılmış gibi gösterilmeye çalışılarak grup önerimize ret oyu verilmişti.
Bakın, sizin getirmediğiniz verileri biz tekrar size getirdik. Burada, Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 12/10/2014 tarihli balistik inceleme raporu var ve bu balistik inceleme raporu -teknik deyimler olduğu için ben kısaca özetleyeyim- her iki olayda kullanılan silahların birbiriyle ilgisi olmadığı, bu iki olayın bağımsız iki olay olduğuyla ilgili bulguların paylaşıldığı; dolayısıyla, Emniyet Müdürüne yönelik suikastın da silahı tespit edilemeyen olaylar arşivine kaldırıldığını gösteren bir belge. Yani sizin buraya getirmediğiniz belgede -kriminal balistik inceleme belgesi bir ay önce açıklanmış- her şey açık ve net olarak yazıyor.
Şimdi bu belgenin ortaya koyduğu şey bizim açımızdan tabloyu şeffaf bir şekilde ortaya koyuyor. Bingöl'de 9 Ekimde iki olay var; birisi Emniyet Müdürü ve ekibine yönelik yapılmış olan bir suikast, ikincisi de bu olaydan 1 saat 20 dakika sonra Genç Köprüsü'nde yapılmış olan bir yargısız infaz. Her iki olayı yapanlar da belli değil, her iki olayın da failleri belli değil, her iki olayın hangi karanlık merkezlerde planlandığı belli değil.
Peki, siz bugüne kadar bu olayla ilgili ne açıklamalar yaptınız, dün ne açıklamalar yaptınız, bunu yine Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum. Bakın, olaydan hemen sonra Hükûmetin ve AK PARTİ'li yetkililerin en üst düzeyde yapmış olduğu açıklamalarda bu Emniyet Müdürünü vuranların cezalandırıldığını belirten birtakım cümleler önümüze gelmişti. Bir kere, Başbakan Davutoğlu elinde hangi somut veri, hangi somut belge, hangi önemli bilgiyle konuştu bilmiyoruz ama olaydan hemen sonra şunu söylüyordu: "Alçakça bir saldırı oldu Bingöl'de, Allah'tan rahmet diliyorum. Gece boyunca İçişleri Bakanı'yla gelişmeleri takip ettik. Bu işin faili teröristler bir iki saat içinde cezalandırıldılar." Başbakan "Bu işin faili olanlar cezalandırıldılar." diyor, ama Kriminal İnceleme Raporu bu bahsetmiş olduğunuz faillerin bu olayla hiçbir ilgisi yok diyor. Şimdi Başbakanın bu açıklamasını tekzip etmesi, Bingöl halkından, bütün Türkiye halkından özür dilemesi gerekmiyor mu? Burada bir kere açıklama baştan sona sorunlarla dolu. Cezalandırma yetkisi Başbakanın yetkisinde olan, görev alanında olan bir şey midir? Bir olayla ilgili eğer bir suç unsuru varsa bunun cezalandırma yetkisinin biz, tüm hukuk devletlerinde olduğu gibi, yargı mercilerinde olduğunu sanıyoruz. Ortada bir yargılama yok, ortada somut bir veri yok, somut bir delil yok, ortada bu olayla ilgili failler yok, ama Başbakan "Biz hak ettikleri şekilde cezalandırdık." diyor.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalar var. "Alçakça saldırının bedelini ödersiniz, o bedeli de ödettik." diyor. Kimlere ödetmişsin? Olayla ilgisi olmayan insanlara ödetmişsin ve yargısız infaz yapmışsın. Senin yetkin var mı? Sen mahkeme misin? Sen bir yargı mercisi misin? Değilsin ama elinde belge yok, bilgi yok, veri yok, çıkıp bu açıklamayı yapıyorsun. İçişleri Bakanı, aynı şekilde; Bingöl'deki hadisede 4 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, sağ olsun o da "5 terörist ölü ele geçirilmiştir." diyerek olaydan da ne kadar kopuk olduğunu gözler önüne seriyor.
Bakın, bu olayla ilgili büyük bir panik var. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığından derhâl heyet görevlendirip Bingöl'e gönderilmesini istedik, bunu yapmadılar. Meclise araştırma önergesi getirdik, Komisyon kuralım dedik, yapmadınız. Yaptığınız iki şey var: Birincisi mahkemede gizlilik kararı çıkarttınız, ikincisi yayın yasağı getirdiniz. Niye bunları yaptınız? Çünkü bir panik havası içerisindesiniz; çünkü iki ayrı olayda suç işlenmiş; ağır suç işlenmiş iki olayla, iki faili meçhul olayla karşı karşıyasınız; bununla yüzleşmekten korkuyorsunuz.
Şimdi, olay böyleyken, dün bu yargısız infazdan sağ kurtulan "Erhan Şenyuva" adlı sanık yakalandı. Bunun üzerinden hâlâ yanlış bilgiler vermeye devam ediyor, üstelik ülkenin Başbakanı ve İçişleri Bakanı. Kabul edilecek bir şey değil. Bakın, ne diyor Sayın Başbakan: "Emniyet Müdürümüze ve güvenlik görevlilerimize saldıranlardan, aranan şahıs bugün yakalandı." Yanlış bilgi. Şimdi ben "yalan" demek istemiyorum ama bakın, burada kriminal laboratuvar o araçta bulunanların emniyet müdürüne suikast yapanlarla hiçbir ilgisi olmadığını bundan bir ay önce rapora dökmüş.
Yine İçişleri Bakanı dün itibarıyla diyor ki: "Bingöl Emniyet Müdürüne yönelik saldırıyla ilgili aranan üçüncü şahıs da yakalanmıştır. Bu gelişmeler hiçbir olayın faili meçhul kalmayacağını, bu konuda Hükûmetimizin hassasiyetini göstermektedir." Bu kadar yanlış bilgi, yanıltıcı bilgi verilir mi? Bu bahsetmiş olduğunuz yakalanan şahıs, yargısız infaz yapmış olduğunuz, o talimatı vermiş olduğunuz araçtan tesadüfen sağ kurtulmuş olan şahıstır. Zaten iki olayın birbiriyle alakası olmadığını da önümüze gelen bilgiler, belgeler, veriler açık bir şekilde ortaya koyuyor. Dolayısıyla burada iki karanlık olayın faili belli olmayan vahim tablosuyla karşı karşıyayız. Bu olayın AK PARTİ tarafından, Hükûmet yetkilileri tarafından üzeri örtülmeye ve birbiriyle bağlantılandırılmaya çalışılıyor ve bu yapılacak olan üzerini örtme operasyonuyla da bir yönüyle bu infaz olayları meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Açık çağrımızdır buradan: Eğer sakındığınız, kaçındığınız, korktuğunuz bir şey yoksa gelin, bu önergemize onay verin, hep beraber bir komisyon kuralım. Bingöl'de bu iki suikast ve yargısız infaz olayını kimler yapmış açığa çıkaralım ve buraya da getirip Meclisin bilgisine sunalım diyorum.
Çözüm süreci açısından da, ülkemizin demokratik geleceği açısından da Bingöl olayları âdeta bir biyopsi işlevi görecek ve büyük resmi, büyük fotoğrafı önümüze getirecek diyorum.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)