GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır tarafından, son yıllarda ardı ardına meydana gelen ölümlü maden ocağı kazalarının araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 31/10/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:10
Tarih:05.11.2014

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Mecliste en fazla konuştuğumuz ama hiçbir zaman netice alamadığımız mevzulardan biriyle alakalı olarak yine huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Daha beş buçuk ay önce Soma'da çok büyük bir facia yaşandı, aylarca, memleket, bütün televizyon ekranlarında bu olayları takip etti, gazetelerde yüzlerce yorum, binlerce yazı çıktı ama döndük dolaştık yine aynı yere geldik. Yine, Ermenek'te bir kaza oldu ve kaç gündür yine bütün Türkiye, televizyon ekranlarının başında, büyük bir acıyı âdeta dizi film izlercesine takip ediyor ve hiç kimsenin de elinden bir şey gelmiyor.

Değerli arkadaşlar, ister İstanbul'daki bir inşaattaki iskeleden düşen 10 işçinin vefat etmesi, hayatlarını kaybetmesi olayı olsun ister Soma olayı olsun ister Ermenek olayı olsun, bütün bunları üst üste koyduğumuz vakit bir netice çıkıyor ortaya, bu çıkan netice de şu: Dünyanın her yerinde madenler var, dünyanın her yerinde inşaatlar var, dünyanın her yerinde işçiler var, dünyanın her yerinde de iş kazaları, maden kazaları, inşaat kazaları var. Peki, anormal olan ne? İşte, biraz önceki sayın konuşmacı da dile getirdi, son on ay içinde Almanya'da iş kazalarında ölen kişi sayısı 3, Türkiye'de ölen kişi sayısı 1.600; anormal olan o.

Afrika'nın bütün ülkelerinde madenler var ve üstelik bu madenleri acımasız emperyalistler çıkarıyorlar, Afrikalıları köle gibi çalıştırıyorlar ama ne hikmetse, iş kazaları listesinde Türkiye, Avrupa'da 1'inci, dünyada 3'üncü. Yani o Afrika'daki ülkelerin de çok çok gerisinde bir iş güvenliği sistemimiz var, işte, esas tartışılması gereken, değerli arkadaşlar, bu. Biz neden dünyadaki 220 ülke içerisinde 3'üncüyüz, neden Avrupa'da da 1'inciyiz insan ölümlerinde? Yoksa, iş kazası -biraz evvel de söyledim- dünyanın her yerinde olur, madenler, inşaatlar da dünyanın her yerinde var. Esas sorun, Türkiye'de öyle bir sistem var ki, daha fazla kâr edebilmek için, daha fazla sömürebilmek için, Afrika'daki emperyalistlerden bile daha fazla kazanabilmek için iş güvenliğine dikkat etmeyen bir iş, sanayi, inşaat, maden sistemimiz var; işte, esas sorun bu. Peki, bunu nasıl çözebiliriz?

Değerli arkadaşlar, burada belki millet utanıyor konuşmaya, açıkça bunları söyleyemiyor ama dışarıdaki iş adamları çok pişkincesine şunu söylüyorlar, diyorlar ki: "Kardeşim, bu tedbirleri alırsak biz zaten sermayeyi kediye yükleriz, para kazanma imkânımız da yok." Peki, bir soru soruyorum: Bugün dünyada bu madenciliğin en önde gelen ülkelerinden birisi Almanya, özellikle kömür madenlerinde; yani Almanya-Fransa sınırına gidin, Ruhr Vadisi yüzlerce yıldır kömür madenleriyle doludur. Peki, bu Almanya bu kadar tedbiri almasına rağmen yine bizim kapitalist iş adamlarının ifadesiyle sermayeyi kediye yükleyecek kadar tedbirler almasına rağmen nasıl bu kadar kâr edebiliyor?

Değerli arkadaşlar, 56 İslam ülkesinin ihracatı 900 milyar dolar. 56 İslam ülkesinin ihracatı 900 milyar dolar ve bu 900 milyar doların yüzde 70'i, 75'i de petrol geliri. Yani ne demek? Doğru düzgün bir üretim, bir şey yok. Yerin altından suyu, petrolü çıkarıyor, satıyor, buna da "ihracat" diyor ve 56 tanesinin toplamı 900 milyar dolar. Tek başına bu sermayeyi kediye yüklediğini iddia edeceğimiz Almanya'nın ihracatı 950 milyar dolar, tek başına. Bir Almanya 56 İslam ülkesinden daha fazla ihracat yapıyor, yani demek ki bütün tedbirlerini de doğru düzgün alıyor; sizlerin iddia ettiğiniz gibi, kapitalist iş adamlarının iddia ettiği gibi bu maliyetler yıkmıyor onu ve buna rağmen de dünyada ihracat şampiyonu olarak bu işlerden para da kazanabiliyor.

Bir başka sorun, bir başka konu, tabii, ona hiç girmek bile istemiyorum ama mecburum söylemeye çünkü vicdanı olmayan insanlara bunları söylemenin bir faydası yok. Hiçbir kazanç, insan hayatından daha değerli değil ama bunu kim dinler, kim kulak verir, kim uygular? Muhatap yok, yani demek ki sorun, değerli arkadaşlar, doğru düzgün bir denetimdir, doğru düzgün bir takiptir. En iyi kanunları çıkarın, eğer bunu uygulamıyorsanız, uygulanması için gayret göstermiyorsanız; müeyyideler, kurallar, cezalar ortaya koymuyorsanız bunların hiçbir anlamı yok. Yani bu işin özeti, hülasası, başı, sonu, hepsi bu; doğru düzgün takip edilecek, doğru düzgün denetlenecek. Bizim bir Bakanımızın ifadesi gibi "Bir madeni kapatıyorum, 50 kişi araya giriyor, telefon açıyor o madenin tekrar faaliyete girmesi için." denilmeyecek.

Peki, bu 50 kişi kim? Hani lafın gelişi 50 kişi de bunlar kim? Bunlarla ilgili de bir takibat, bir beyanat yok.

Değerli arkadaşlar, Çin, yine, bugün bu madencilik meselesinde dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi. Bakıyorsunuz, Çin'deki tedbirler bile, uygulamalar bile bizim önümüzde.

Son, yine büyük bir dram, işte, önceki gün İstanbul Boğazı açıklarında yaşandı. İnsan kaçakçılığı mevzusu. İki hafta evvel geldim, bu kürsüden bu konuyla ilgili feryat ettim. İki hafta evvel. Ondan evvel de defalarca konuştum, Meclis araştırması önergesi verdim, soru önergesi verdim ve her seferinde de şunu sordum, keşke bizim Emniyet Genel Müdürlüğü yapan arkadaşımız da gitmemiş olsaydı, AKP milletvekili, burada dinleseydi: Mozambik'ten gelen, Somali'den gelen, Kenya'dan gelen, son ineğini, davarını, koyununu satarak 5-6 bin euroyu cebine koyup da İstanbul'a gelen bir mülteci, bir çaresiz, İstanbul'un göbeğinde, Aksaray'da bu insan kaçakçılarını buluyor, 7 bin euro, 6 bin euro veriyor, hayatını tehlikeye atıyor da bu Aksaray Karakolu, İstanbul Emniyet Müdürü, İstanbul Valisi bunları nasıl bulamıyor? Bu kürsüden en az on sefer bu soruyu sordum, cevap yok. Cevap yok.

Ve şu an, değerli arkadaşlar, bu insanların kanı bu işin sorumlularının üzerindedir, kusura bakmayın. Cinayet, eline silah alıp da gidip bir adam öldürmek değil sadece, Saddam Hüseyin de eline silah alıp gidip kimsenin beynine sıkmadı, ama milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu, Hitler de aynı şekilde. İnan edin, bu kanlar sizin ellerinizde.

Ve bu, artık bir rotatife bindi: Her hafta bir insan kaçakçılığı olayı, arkasından "20 kişi öldü, 50 kişi kayıp, 50 kişi öldü, 80 kişi kayıp, ölenlerden dörtte 3'ü kadın ve çocuk." inan edin, kanıksadık diyeceğim ama bu da bir kara mizah ve yüz karası. Mümkün değil insan bunları kabul etsin, kanıksasın.

Yine aynı şekilde değerli arkadaşlar, son 6-7 Ekim olayları; Hükûmet bunları diline doladı ve Diyarbakır'da 3 gencin sığındıkları bir evde öldürülmeleri, sonra sürüklenerek dışarıya çıkarılmaları, birisinin balkondan cesedinin aşağı atılması, üzerinden arabayla geçilmesinin sahneleri bir aydır televizyon kanallarında. Peki ne oldu arkadaşlar, biliyor musunuz? 200 kişi Diyarbakır'da gözaltına alındı, 40 kişi tutuklandı ama bu sahneyle ilgili görüntülerde 60 kişiye yakın yüzleri açık olarak gezenlerden bir tek tanesi gözaltına alınmadı, tutuklanmadı, bunu biliyor musunuz? Diyarbakır Emniyetiyle, Cumhuriyet Başsavcılığıyla kaç sefer görüştüm dünden bugüne. Bir tek gözaltı ve bir tek tutuklama yok. Kimi saklıyorsunuz, kimi gizliyorsunuz? İşte Bingöl olaylarında da Sayın İdris Baluken bütün bilgileri, belgeleri ortaya koydu ama yine aymazlık var.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)