GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 26 milletvekili tarafından, inşaat sektöründe yaşanan ölümlü iş kazalarına karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:10
Tarih:05.11.2014

VURAL KAVUNCU (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda açılması talebiyle verdiği Meclis araştırması önergesi konusunda söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyeti saygıyla selamlarım.

Geçtiğimiz aylar içerisinde meydana gelen Soma ve Ermenek maden kazaları hepimizi derinden üzmüştür. Bu vesileyle, bir kez daha, yaşamını kaybeden işçilerimize rahmet, acılı ailelere ve milletimize de başsağlığı diliyorum. Ermenek'teki madencilerimizin de bir an önce yeryüzüne çıkarılması en büyük arzumuzdur.

Bu kazalar bağlamında, diğer tüm iş sağlığı ve güvenliği konuları da gündeme getirilmiş bulunmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın da doğrudan talimatları ve yakın ilgileriyle, bu konuda oluşan muhtemel ihmal ya da aksaklıkların ortaya çıkarılması ve gereken önlemlerin öncelikli olarak alınması, sorumluların da yasa önünde hesap vermeleriyle ilgili çalışmalara da başlanmıştır. Bu çalışmalardan birisi de Meclisimiz tarafından, Soma kazası başta olmak üzere, meydana gelen kazaların araştırılarak bu sektörde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla kurulmuş olan Meclis Araştırması Komisyonumuzdur.

Komisyonumuz, kurulduğu günden bu yana, iktidar-muhalefet hiç bir ön kabul olmadan, hiç bir şeyin gizlenmesine kapalı kalmasına müsaade etmeden, şeffaf bir şekilde çalışmalarını yürütmektedir. Bu kapsamda, tarafların hemen tümünü dinledik, ülkemizden ve diğer ülkelerden bilim adamları ve uzmanların görüşlerini aldık, işverenleri ayrı, çalışanları ayrı, kurumları, sendika ve denetçileri ayrı olmak üzere dinledik, halkımızla iç içe olduk. Soma başta olmak üzere, madenlerimize indik, yerinde incelemeler yaptık.

Komisyon Başkanımız geçtiğimiz günlerde, yine CHP'nin grup önerisi hakkında söz almış, geldiğimiz noktaları ve tespitlerini açık yüreklilikle bu kürsüde dile getirmişti. Şu anda da komisyon raporumuz hazırlanmakta ve sunma aşamasına de gelinmiş bulunmaktadır. Burada tespit ettiğimiz önemli aksaklıklara ve alınması gereken önlemlere değineceğiz. Örneğin, mevcut İş Sağlığı ve Güvenliği Yasamıza göre, maden işletmeleriyle ilgili yapılan yönetmelikte düzenlemeler yapılması ve geliştirilmesi gerekiyor. Yani yasa çıktı, öyleyse her şey bitti, her sorun çözüldü gözüyle de bakmıyoruz. Komisyonumuzda bütün bunları enine boyuna konuştuk, tartıştık. Tüm muhalefet partilerimizin milletvekilleri de bu görüşlerin oluşmasına katkı verdiler, rapor hazırlanmasında da görüşleri yer alacak.

Bu raporu beklemeden, alınması gereken acil önlemleri ve iyileştirmeleri içeren bir düzenlemeyi de torba yasa içerisinde kabul ettik. Maden işçilerimizin maddi koşullarını iyileştirdik, emekli olma yaşları düştü, çalışma süreleri de altı saate indirildi. Yeni yasa dolayısıyla işverenlerin maliyet artışlarıyla ilgili gerekli çalışma ve düzenlemeler de acilen yapılacak, bu konuda Başbakanımızın gruba verdiği hazırlık talimatını da tekrar vurgulamak isterim.

ILO kaynaklarına göre, dünyada her yıl 1 milyon kadın ve erkek iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla yaşamını kaybediyor. Ülkemizde de Sosyal Güvenlik Kurumunun 2010 yılı istatistiklerine göre, 62.900 iş kazası ve 533 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, maalesef, 1.454 çalışanımız da yaşamını kaybetmiştir. Biliyoruz, maddi kayıplar telafi edilse de giden canların telafisi mümkün olmamaktadır.

CHP'nin vermiş olduğu araştırma önergesine bakarsak, toplum vicdanında acılara neden olmuş bazı iş kazaları örneklerinden yola çıkarak iş kazaları ve buna bağlı ölümlerin giderek arttığı yönünde bir anlam çıkarılmak istenmektedir. Ancak, bu, doğru değildir. Sosyal Güvenlik Kurumunun en son yayınladığı istatistik 2012 yılına aittir. Resmî verilere baktığımızda, 2012 yılında 2002 yılına göre iş yeri sayısında yüzde 111, çalışan sayısında ise yüzde 129 artış meydana gelmiş; buna karşın, 2002 yılında 100 bin çalışanda ölüm oranı yüzde 16,8'ken 2012 yılında bu oran yüzde 55 oranında azalarak yüzde 6,2'ye düşmüştür. Tabii ki biz bunu asla son nokta olarak görmemekteyiz ama 2002 yılında -Hükûmetimiz döneminde gelinen noktada- yüzde 16,8 olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim. Tabii ki bununla ilgili çalışmalara da devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, dünyada yapılan araştırmalar, iş kazalarının yüzde 50'sinin basit tedbirlerle, yüzde 48'inin ise sistemli çalışmalarla önlenebileceğini göstermektedir. İş kazalarını çoğu kez sadece tek bir hata, ihmal şeklinde değerlendirmemiz, günah taşı olarak sadece bir kişi ya da kurumu sorumlu tutmamız önemli yanılsamalara yol açacaktır. Her şeyden önce, bu konu, çalışanın, işverenin, bürokratın, kurumların, kısacası tümüyle toplumun iş güvenliği kültürünü ilgilendiriyor. Hâlâ hususi otomobillerinde yalancı emniyet kilidi taşıyan bir toplumun bireyleriyiz. Bu anlayış çoğu kez çalışma ortamında da sürdürüldüğü için, hangi kuralı, hangi yasayı getirirseniz getirin ya da denetlemeleri yapın, bu anlayış devam ettiği sürece üzücü durumlarla karşılaşmamız da kaçınılmaz görünmektedir. Burada esas amaç, iş güvenliği kültürünü tüm topluma yaymak ve çalışanların, işverenlerin kişisel tercih ve inisiyatiflerini, iş güvenliğine aykırı durumlarda hareket alanlarını iyice daraltmak olmalıdır.

İş sağlığı ve güvenliği konusu sadece iş yeri ve çalışan düzeyinde değil, ülke ekonomisini, insanlarımızın refahını, toplumun tamamını doğrudan ilgilendiren, aynı zamanda ulusal ve uluslararası düzeyde ele alınması gereken bir öncelik olduğuna inandığımız için, 2012 yılında Genel Kurul çatısı altında, hep birlikte, geniş kapsamlı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı çıkardık. Böylece ilk defa, kamu çalışanları da dâhil olmak üzere, sayı sınırlaması ve iş yeri türüne bakılmaksızın tüm çalışanların iş yeri hekiminden ve iş güvenliği uzmanından yararlanma hakkını verdik.

Verilen araştırma önergesinde yer alan, bu yasanın 155 ve 161 sayılı ILO Sözleşmelerine uyumlu olmadığı şeklindeki ifade de doğru değildir. Kanunun 155'le uyumunu en açık şekilde ortaya koyan çalışma, tüm sosyal tarafların temsil edildiği Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin kurulmuş olması ve yasanın tüm çalışanları kapsamasıdır. Nitekim, kanunun 21'inci maddesinde de ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili politika ve stratejilerin belirlenmesi için tavsiyelerde bulunmak üzere kurulan konseyin çalışma usul ve esasları Resmî Gazete'de yönetmelik olarak da yayınlanmıştır.

Bunun yanı sıra, bu kanunda hangi yeniliklerin getirildiğini bir kez daha hatırlayalım: Çalışan sayı sınırlamasını kaldırmıştır. İş yerleri riske göre sınıflandırılmıştır. Koruyucu ve önleyici yaklaşım temel alınmıştır. Çalışan temsilciliği getirilmiştir. Acil durum planlarının yapılması zorunlu kılınmıştır. Arama, kurtarma, tahliye, yangın ile ilk yardım konularında planlama, görevlendirme zorunluluğu getirilmiştir. Mesleki eğitim alma zorunluluğu getirilmiştir.

İş sağlığı ve güvenliği kurallarının ihlal edildiği iş yerlerine baktığımızda üzücü tablolarla da karşılaşabiliyoruz. Çalışanlar belki çeşitli baskılar, iş kaybetme korkusu ya da örgütlü sendikal faaliyetlerinin yeterli olmaması sonucunda bazen bu ihlallere göz yumuyor, hatta ortak olabiliyorlar. Örneğin, Soma madenlerinde çalışan işçilerden bazıları, yer altında çalıştırılmaması gereken mazotlu iş araçlarını kendilerinin kullandıklarını, mazotlarını taşıdıklarını, iş denetçileri geldiğinde de sakladıklarını ifade etmişlerdir. Demek ki çalışanlarımızı bu korkularından kurtarıp tüm iş yeri ve çalışanları sorumlulukları konusunda da bilinçlendirmemiz gerekecek.

Çalışanlar bu konudaki ihmalleri, zorlama ve baskıları BİMER aracılığıyla iletebiliyorlardı. Şimdi ise Sayın Başbakanımızın talimatı doğrultusunda doğrudan ayrı bir iletişim hattı açılıyor.

ALİ ÖZ (Mersin) - Olur mu hiç Hocam!

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Diyelim işveren uygun olmayan asansörle taşıma yapıyor, uygun olmayan araç gereç kullandırılıyor, herhangi bir baskıyla karşılaşıyor; bu hattan doğrudan ulaşacaklar ve yasalar çerçevesinde gereken işlemler yapılacaktır

Araştırma önergesinde belirtilen hususlardan olan, iş kazalarında yaşamını yitirenlerin ve işverenlerin kayıtları titizlikle yapılmaktadır. Sorumlular için de yasalarımız gereği, gereken hukuki uygulamalar yürütülmektedir.

İlerleyen yıllarda, iş kazaları ve meslek hastalıklarından arınmış, iş barışı sağlanmış, ekonomisi ve refah seviyesi yükselmiş bir Türkiye diliyor, bu nedenle CHP'nin vermiş olduğu önergenin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)