GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:10
Tarih:05.11.2014

CHP GRUBU ADINA MEHMET HABERAL (Zonguldak) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 651 sayılı Yasa üzerinde konuşmak üzere söz aldım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın ismi "Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik". Altına baktığımız zaman sadece üniversite öğretim elemanlarının maaşıyla ilgili değişiklikler gündeme getirilmiş. Aslında o bile eksik. Neden? Çünkü bugün yükseköğretim ülkemizde artık... Şöyle bir insan gibi düşünelim, en tepede Yükseköğretim Kurulu var, onun altında 2 grup üniversitemiz var; bunlardan birisi devlet üniversiteleri, diğeri de vakıf üniversiteleridir. Tabii, uzun süre devlet üniversiteleriyle ülkemizde eğitim sürdürülmüş ve o değişikliklerin her birini yaşayan bir öğretim üyesiyim ben ve maalesef ülkemizde her dönem -hani bir meşhur laf var ya halkımızın arasında "Gelen gideni aratır." diye- maalesef her değişiklik arkasından geleni, eskiyi hep aratır duruma gelmiştir. Tabii, üniversite önemli dönemlerden geçmiştir, 60'lı yılları düşünelim, 70'li, 80'li yılları düşünelim. Gerçekten, bugün elbette ki üniversitelerde öğretim elemanlarının ücretleri çok önemlidir ama bana göre ilk planda onu mu düşüneceğiz? Üniversiteler... Üniversitelerde acaba üniversitelerin özgürlüğü ne durumda, üniversitelerde kadrolar ne durumda, üniversitelerde acaba araştırma görevlilerine ne kadar kadro imkânı sağlanmıştır? Ve dahası.

Burada çok değerli arkadaşlarımız var, hepimiz o dönemlerden geçtik. Üniversitelerde, devlet üniversitelerinde kurullar ne şekilde çalışıyor, acaba o kurulların önerileri dikkate alınıyor mu, acaba adil davranış var mı, gerçekten öğretim üyeleri özgürce fikirlerini söyleyebiliyorlar mı, acaba birtakım emrivakilerle insanlar bir yerlere atanıyor mu? Dolayısıyla değerli arkadaşlar, üniversitelerde evet, doğru...

Şimdi, yine, benim yaşımda olan arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaklar, ben 1967'de Hacettepe Üniversitesine 450 lira maaşla başladım. Bu bir gerçek. Tabii o günkü şartlar öyle getiriyordu ama birinci planda bu mu önemliydi? Birinci planda eğitim önemliydi. Gerçekten, bunu her zaman söylüyorum, ben İhsan Hocamı rahmet ve şükranla anıyorum çünkü ülkemizde Hacettepe, özellikle tıpta bir dönüm noktasıdır, âdeta ülkemize bir reform getirmiştir. Hakikaten o kurumda ayrı bir dünya yaşamışızdır. Dolayısıyla bir tek hedefimiz vardı, daha çok nasıl öğreniriz, daha çok nasıl araştırma yaparız, bilime nasıl daha çok katkı sağlayabiliriz; bu şekilde başladık. Ha, bugünkü durum nedir? Elbette ki ülkemizin ulaştığı noktayla hepimiz gurur duyuyoruz. O zaman büyük şehirlerimizde üniversiteler vardı, bugün devlet üniversitelerinin sayısı 104, ilave vakıf üniversitelerini de koyduğumuz zaman, ülkemizde neredeyse 200'e yakın üniversite kurulmuş durumdadır.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, elbette ki bu yasayla öğretim elemanlarının maaşlarının en azından bu kadar süre sonra yine gündeme getirilerek düzeltilmiş olmasından hepimiz mutluluk duyarız. Bu çok doğrudur ama yeterli mi? Değil. Bazı arkadaşlarımız dünkü konuşmalarında gündeme getirdiler, görülüyor ki burada, arkadaşlarımız sadece çalıştıkları dönemlerde bu maaşlardan yararlanacaklar. Onun için ben Sayın Grup Başkan Vekilimize bir öneride bulundum, dedim ki: Sayın Başkan, hiç olmazsa bir önerge verelim de bu arkadaşlarımız bari emeklilikten sonra da bu alacakları ücreti devam ettirebilsinler. Ama tabii, anladığım kadarıyla Maliye Bakanlığıyla ilgili birtakım sıkıntılar varmış. Ama yine de ben bu önerimi buradan gündeme getirmek istiyorum.

Genelde bu yasa, söylediğim gibi, sadece devlet üniversitelerini içine alan bir yasa konumundadır. Hâlbuki ülkemizde bugün... Yine merhum Sayın İhsan Doğramacı Hocamın gerçekten ülkemiz için çok önemli bir gelişme olan ve yükseköğretime çok önemli katkı sağlayan vakıf üniversitelerinin kurulmasına yapmış olduğu katkıdır. Onun için, kendisini tekrar tekrar rahmetle, şükranla anıyorum. Bugün ülkemizde vakıf üniversiteleri var. Aşağı yukarı 300 bine yakın öğrenci almakta vakıf üniversiteleri. Hakikaten ülkemiz için çok önemli rakamlardır. Dahası, aşağı yukarı 20 bine yakın öğretim elemanı var. Peki, bu vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının durumu nedir? Anayasa'nın 130'uncu maddesinin son fıkrası gayet açık, burada vakıf üniversitelerinin durumunu... "Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, malî ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tâbidir." Hâlbuki, bugün vakıf üniversitesinde çalışan öğretim elemanları maalesef işçi statüsünde bulunuyorlar. O nedenledir ki değerli milletvekilleri, bu arkadaşlarımız yeşil pasaport alamıyorlar. Gerçekten, bu, öğretim üyeleri için çok prestij kırıcı bir durumdur. Şimdi müracaat ediyor kongreye gidecek, uluslararası bildirisi var ama maalesef yeşil pasaport alamadığı için kapı kapı dolaşıyor. Ben bu konuda da yine geçmiş dönemde hem Cumhuriyet Halk Partisi grup başkanvekilleriyle hem de iktidar partisinin grup başkan vekilleriyle görüştüm ama maalesef o konuda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Tabii, gönül isterdi ki bu yasa getirilirken hiç olmazsa oraya bir madde konsun, öğretim üyelerinin bu hakları da gündeme getirilsin ve bu şekilde o da aradan çıkarılmış olsun yani o da halledilmiş olsun. Gerçekten, bu konunun çok hassasiyet arz ettiğini bir kere daha belirtmek istiyorum.

Diğer bir konu değerli milletvekilleri, vakıf üniversitelerinde devlet üniversitelerinde de olduğu gibi araştırma kadroları sorunudur. Aslında, bakarsanız vakıf üniversiteleri bugün yaptıkları hizmetler nedeniyle Maliyeye yük getirmeyen kurumlardır. Dolayısıyla, tabii, gönül ister ki vakıf üniversitelerinde, özellikle tıp fakültelerinde bugün araştırma görevlisi yeteri kadar alınmadığı için -zaman zaman özellikle tabii, Sayın Sağlık Bakanımızdan benim aldığım bilgi çerçevesinde- işte, yeteri kadar uzman doktor olmadığını görüyoruz. Yok, hakikaten, yeteri kadar uzman doktor yok. Ve biz talep ediyoruz. Ama, buna karşın yeteri kadar araştırma görevlisi alamıyoruz. Yani, bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

Şimdi, ülkemizin bütçesine herhangi bir yük getirmeyen kuruluşlar eğer imkânları varsa... Ki nedir? Ben her zaman şunu söylüyorum: Devlet standardı koyar, devlet altyapıyı yapar, devlet denetler. Zaten vakıf üniversiteleri o kadar denetleniyor ki değerli milletvekilleri, her sene muntazam -öyle bir iki kişiyle falan da denetlenmiyor- her tarafı didik didik ediliyor. Dolayısıyla eğer gerçekten kurumlar uzmanlık verebilecek durumdaysa o zaman onlara neden yani araştırma görevlisi vermeyelim? Kadro değil, yani devletin bütçesine yük getirecek bir uygulama değil ki. Biz diyoruz ki: Bize 100 tane kadro verin. Bir bakıyorsunuz 20 tane kadro geliyor. Anlamakta zorluk çekiyorum. Bu sadece bizim için değil, ben hem devlet üniversitelerinin bazı rektörleriyle hem de vakıf üniversitelerinin bazı rektörleriyle görüştüm, maalesef hem devlet üniversitelerinde aynı sorun var hem de vakıf üniversitelerinde aynı sorun var. Dolayısıyla burada eğer araştırma görevlisi sorununu çözersek o zaman inanıyorum ki ülkemizin geleceğine çok daha fazla katkı sağlayacağız çünkü araştırma görevlisi, arkasından öğretim görevlisi olacak, arkasından yardımcı doçent olacak ve devam edecek ve ülkemize gerçekten hem bilimsel yönüyle katkı sağlanmış olacak hem de ülkemizin ihtiyacı olan hekim sayısı ve uzman personel sayısı da bu şekilde sağlanmış olacaktır.

Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)