GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:118
Tarih:12.06.2012

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 271 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarıyla yurt içi tasarrufları artırma ve finansman araçlarını çeşitlendirme gerekçesiyle bireysel emeklilik ve sigortacılık sistemine ilişkin değişikliklere gidilmektedir. AKP İktidarının bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikasında üretim perspektifi yoktur. AKP üretim yerine tüketimi, ihracat yerine ithalatı, istihdam yerine işsizliği, rekabet yerine tekelleşmeyi, tasarruf yerine borçlanmayı teşvik etmiştir. Sürdürülebilir büyümenin en önemli yapı taşlarından biri olan tasarrufların düzeyi AKP İktidarı döneminde sürekli olarak düşmüştür. Bu nedenle ülkemizde dış tasarruflara bağımlı bir yapı oluşmuştur. Cari açık 2011 yılında 77,1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Ülkemizde 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın sadece binde 3'ü oranında olan cari açık, 2011 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 10'una ulaşmıştır. 2012 yılının ilk dört aylık döneminde cari açıkta bir azalma olmakla birlikte cari açığın finansmanında daha da bozulma olduğu görülmektedir. Ayrıca, cari açığın faturası vatandaşa çıkarılmaktadır. "Yunanistan'ın durumuna düşeriz." korkusu da verilerek bir taraftan insafsızca yüksek vergi zamları yapılmış, bir taraftan da asgari ücretliye, memura, emekliye düşük maaş zamları verilmiştir; maaş farkları da -6'ncı aydayız- hâlâ ödenmemiştir.

AKP Hükûmetinin uyguladığı politikalar sonucu sıcak para yoluyla ülkemiz küresel soyguna maruz bırakılmıştır. Hâlen 110 milyar dolar civarındaki "sıcak para" diye anılan kısa vadeli yabancı sermaye ülkemizde yıllardır çok yüksek kazanç elde etmiştir. Bu yolla Türkiye ekonomisinden dışarıya rekor boyutta bir kaynak transferi yapılmıştır. Üretim ekonomisi için yapısal çözüm tedbirlerinin uygulamaya konulması ve cari açığa karşı önlemler alınması yönünde Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız uyarıları hiç dikkate almayan AKP hükûmetleri, tasarruf açığını kapatma konusuyla bu yıla kadar ilgilenmemiştir. Cari açığın oluşturduğu tehdit son dönemde Hükûmet tarafından geç de olsa nihayet kabul edilmiştir. Hükûmetin benimsediği ithalata dayalı büyüme stratejisinin iflas ettiği ve bunun ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri nihayet anlaşılmıştır.

Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan beş ay önce katıldığı bir toplantıda "Bizim geçen sene yatırımlarımız millî gelirimizin yüzde 22'si, tasarruflarımızın sadece yüzde 12'si, aradaki fark yüzde 10 cari açık yani cumhuriyet tarihimizin en düşük tasarruf oranını 2011'de gördük. İşte buna dikkat etmemiz gerekiyor." diyerek gerçekleri ikrar etmek zorunda kalmıştır.

AKP Hükûmeti, tasarruflardaki artışı, gelir artışlarından ziyade tüketimi kısarak sağlamayı hedeflemektedir. Hükûmet, vatandaşın tasarruf etmesini istemekte ve buna yönelik bazı teşvikler uygulamaya koymaktadır.

Bugünkü asgari ücret ile, bugünkü maaşlar ile, bugünkü emekli aylıkları ile çalışanların ve emeklilerin zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde bile olsa karşılaması mümkün değildir. 700 liralık asgari ücretin emekli aylığının neresinden tasarruf edilecek? Ürünü para etmeyen, gübre alamadığından tarlasına gübre atamayan çiftçi hangi gelirinden tasarruf edecek? Hayatın güçlüklerine direnen esnafımız iş yeri kirasını, sosyal güvenlik primini dahi ödemekte güçlük çekerken nasıl tasarruf edecek? Vatandaşın geliri geçimini sağlamaya yetmiyorsa nasıl tasarruf edecek? Bir taraftan "Domates, salatalığı eğer sekiz ay taksitle kredi kartıyla almaya başladıysak buna dikkat etmemiz lazım." diyorsunuz, bir taraftan da vatandaştan tasarruf etmelerini istiyorsunuz. Vatandaşın imkânı olsa günlük tüketim ürününü niye taksitle alsın?

Sayın Başbakan da kredi kartı mağdurlarına "Cebindeki kadar harca kardeşim." diyor. Güzel bir uyarı ama vatandaşın cebinde para mı var? Sayın Başbakan değil miydi "Bizden bir yılda bir şey beklemeyin ama üç yılın sonunda cebiniz dolacak." diyen. Bir yıl değil, üç yıl değil, dile kolay tam dokuz buçuk yıl geçti. Soruyorum: Vatandaşın cebi doldu mu? Vatandaşlarımızın cebi dolmadı ama kredi kartı limitleri doldu, kredi limitleri doldu, gırtlağına kadar borç doldu.

Değerli milletvekilleri, aylık geliri yetmeyen vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya çalışmaktadır. Banka kredilerine ve kredi kartlarına yüklenen vatandaşlarımızın borcu katlanarak artmaktadır. Gelecek yıllardaki gelirlerini şimdiden tüketen vatandaşlarımızın geleceği ipotek altına alınmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre nüfusun yaklaşık üçte 2'si ciddi finansman sıkıntısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. 19 Aralık 2011 tarihinde açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'na göre maddi yoksunluk oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010 yılında ise yüzde 63,5 olarak hesaplanmıştır. İşte, AKP'nin dokuz buçuk yıllık icraatının özeti. Resmî verilere göre vatandaşlarımızın yaklaşık üçte 2'si maddi yoksunluk içinde, vatandaşımız borç batağında. Nüfusun yüzde 61,4'ünün konut borcunun dışında taksit ödemesi ve borçları bulunmaktadır. Nüfusun yüzde 87,5'i evden uzakta bir haftalık tatili, yüzde 65,7'si beklenmedik harcamalarını, yüzde 81,7'si yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını ekonomik nedenlerle karşılayamamaktadır. Hane halkı tüketim harcamalarının büyük bir kısmını kredilerle finanse ederken hane halkı yükümlülüklerinin millî gelire oranı da hızla artmıştır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının finansal istikrar raporlarına göre 2002 yılında 143,8 milyar lira olan toplam hane halkı harcanabilir geliri, 2011 yılında 487,2 milyar liraya yükselmiştir. Buna karşılık 2002 yılında 6,7 milyar lira olan hane halkı yükümlülüğü, 2011 yılında 251,9 milyar liraya ulaşmıştır. 2002 yılında 2,5 milyar lira olan hane halkı faiz ödemeleri de 2011 yılında 23,1 milyar liraya ulaşmıştır. Dolayısıyla, AKP İktidarı boyunca vatandaşın geliri yaklaşık 3,4 kat artarken borçları 38 kat artmıştır, faiz ödemeleri de 9 kat artmıştır. Bu borçların içinde konut, taşıt, ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borçları bulunmaktadır. 2002 yılında yüzde 4,7 olan hane halkı yükümlülüğünün hane halkı harcanabilir gelire oranı 2011 yılında yüzde 51,7 oranına ulaşmıştır. Biraz önce Sayın Bakan sorulara cevap verirken hane halkı borcunun millî gelire oranının yüzde 18 olduğunu söylüyor, başka ülkelerde yüzde 60, yüzde 70 olanların olduğunu söylüyor. Doğrudur ancak, burada bir nüans var, o da diğer ülkelerde ağırlıklı uzun vadeli krediler, konut kredileri yer almakta iken bizde yoğunluk kısa vadeli kredilerde, tüketici ve ihtiyaç kredilerindedir.

Son yıllarda emeklilerin kredi kullanımında da patlama yaşanmaktadır. 2007 yılında altmış altı yaş üzerinde kredi kullanan kişi sayısı 95 bin iken bu sayı 2011 yılına gelindiğinde yaklaşık yüzde 424 artışla 502 bine yükselmiştir. Aynı dönem içinde, altmış altı yaş ve üzeri yaş grubunun kullandığı kredi miktarı ise 604 milyon liradan yüzde 632 artışla 4 milyar 428 milyon liraya yükselmiştir.

Ekonomik sıkıntılardan dolayı dar ve sabit gelirliler başta olmak üzere toplumun büyük çoğunluğu ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. AKP Hükûmeti vatandaşta tasarruf edecek hâl bırakmamıştır.

Tasarının hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.