| Konu: | Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 13.11.2014 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 615 sıra sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine, bu bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık, hepimizin üzerinde titizlikle durması gereken, toplum sağlığının korunması açısından, gelecekteki nesillerin daha özgür ve daha sağlıklı bir nesil oluşturması açısından üzerinde durmamız gereken konulardan bir tanesi.
Son günlerde bunlarla ilgili kanun maddelerinde kurulmak istenen bu enstitüyle beraber yapılacak olan düzenlemelerin olumlu taraflarına katıldığımızı hatırlatmak istiyorum ancak söz almışken yine sizin döneminizde sağlıkta değişim projesi çerçevesinde uygulamaya çalıştığınız bazı konuların sizin uygulamalarınızla çeliştiği noktasını da paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, son günlerde Suriye sınırında yaşanan savaş ortamı sonrası yaralanan kişilerin Türkiye'de tedavi edilmeleriyle ilgili çeşitli yorumlar yapıldı. Sınır güvenliğinin oluşmadığı bir ortamda, komşumuz Suriye'de yaralanan insanların tedavisi için Türkiye'ye getirilmeleri, onlara sağlık hizmetinin sunulması elbette önemlidir. Hatta Suriye'deki iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan yaklaşık 1,5-2 milyon kişinin sağlıklı ortamlarda yaşamalarını sağlamak, salgın hastalıklarına koruyucu tedbir almak, aşılamak, onların sağlığının korunması açısından da ve yaşadığımız aynı ortamda bulaşıcı hastalıkların bizlere de geçmemesi, bizim toplumumuza geçmemesi açısından da önemlidir. Bu konuda özellikle kızamık vakalarının güney illerimizde artması nedeniyle Sağlık Bakanlığına vermiş olduğum soru önergesine bir yıl geçmiş olmasına rağmen henüz yanıt almış değilim.
Sayın Bakanım, bu konuda çeşitli spekülasyonlar oldu. Sizi burada görmüşken birkaç soruyu yönlendirmek istiyorum. Daha çok sağlıkla ilgili ben konuştuğum zaman ne yazıktır ki, belki de tesadüftür, Orman ve Su İşleri Bakanı burada oluyor, dolayısıyla ben istediğim yanıtı alamıyorum. Eğer Sayın Bakanım beni dinlerse bir iki soruyu yanıtlamasını istiyorum.
Bakın, Sayın Bakanıma Suriye'deki ve bölgede yaşanan olaylarla ilgili bir gazeteci soru soruyor. Gazetecinin sorusu şu: "Sayın Bakanım..." diyor, yaralı IŞİD militanlarının Türkiye'de tedavi edilerek gönderildiği, bunun doğru olup olmadığını soruyor. Sayın Bakanın yanıtı şöyle, aynen okuyorum: "Biz hiç kimsenin, kimliğine, dinine, ırkına, rengine, mezhebinden bakma noktasında değiliz. Biz de dağda PKK'lı terörist bir saat önce askerimize silah çekmiş, sonra terörist yaralı olarak geldiğinde onun da tedavisini yaptıktan sonra emniyet ve adliyeye teslim ederiz. Bizim görevimiz adli kolluk görevi değildir. Kimin ne yaptığına değil, hastayı tedavi etmek için görevimiz vardır, kimin hangi işle hangi suçu yaptığı değil. Hastayı tedavi edip etmediği bizim hekimlerin dünyada nerede olursa olsun hiç ayrım gözetmeksizin tedavi yapmaları esastır." diyor Sayın Bakanım. Sayın Bakanımın bu yaptığı açıklamanın ben de bir hekim olarak altına imzamı atarım ama Sayın Bakanıma aynı çerçevede soru sormak istiyorum.
PKK'lı teröristin tedavi edildikten sonra adli ve emniyet güçlerine teslim edileceğini söylüyorsunuz. Peki, IŞİD teröristlerinin yaralılarını tedavi ettikten sonra neden emniyet ve adli kolluklara teslim etmiyorsunuz, sınır dışına çıkmasına izin veriyorsunuz? Acaba Hükûmetiniz hâlâ IŞİD militanlarını terörist olarak kabul etmiyor mu? Lütfen, kamuoyuna aydınlatıcı bilgi istiyorum.
İkinci bir sorum yine sizin verdiğiniz bu bilgi doğrultusunda Sayın Bakanım. Madem "Biz sağlıkçılar için kimin ne yaptığı önemli değil, biz nerede olursa olsun hastayı tedavi ederiz." diyorsanız neden Gezi Parkı olaylarında yaralanan insanları tedavi eden hekimler ve onların meslek odaları hakkında inceleme başlattınız? Bu, çelişki değil mi? Bir hekim olarak biraz önce söylediğim, sizin bir basın mensubuna söylediğiniz, bununla çelişmiyor mu? Kaldı ki bu konuyla ilgili, meslektaşlarımızın ve odamızın içinde bulunduğu sıkıntıyla ilgili yine bir yılı geçkin bir soru önergesi vermiş olmama rağmen hâlâ yanıt almış değilim.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Biz hekimler, mesleğimizi, acil durumdaki her hastaya en etkili, en hızlı bir şekilde yardım etmeyi kabul ettik ve bunun için ant içtik. Baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve yasalarına karşı kullanmayacağımıza dair ant içtik. Bu uygulamamızın, andımızın arkasındayız.
Sayın Bakanım, size dediğim şekilde konuşmalarımın birçoğunda başka bakanlar olduğu için burada bulmuşken tekrar bir konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Bugün de 1'inci konuşmamda değindiğim gibi, Türkiye'de hâlâ kalp ve damar hastalıklarından ölenlerin kanser vakalarının önünde olduğunu biliyoruz. Son günlerde basında ve kamuoyunda bazı konular var. Türkiye'de kalp hastalıklarında her yıl yaklaşık 250 bin kişiye anjiyo yapılmaktadır, resmî verileri okuyorum. Bu anjiyolar esnasında 120 bin stent takılıyor değerli milletvekilleri. Yani, söyleyeceğim 120 bin kişinin yaşamını doğrudan ilgilendiriyor. Söylenen şu: Kamuoyunda çıkan bu stentler Çin malı; daha ucuz, yaklaşık 400-500 dolar daha ucuz. Uzman doktorların, bilim adamlarının bu konuda verdiklerine göre, bu Çin malı stentlerin ucuz olmasının yanı sıra, asıl önemli olan, bunların insan hayatı için tehlike arz ettikleridir. Neymiş bunlar? Bunların kan pıhtılaşmasında önemli bir rol oynayacağını, oluşan pıhtının gidip bir yeri tıkamasının söz konusu olduğunu, dolayısıyla anjiyo yapıldıktan sonra stent konan 120 bin insanımızın kaç tanesine Çin malı stent konduğunu bilmiyorum belki Bakanım ya da bürokratlar bu konuda aydınlatır, ama bunun 120 bin kişiyi ve onların yakınlarını ciddi bir şekilde ilgilendirdiğini anımsatmak istiyorum.
Şimdi, burada kafama takılan ve kamuoyunun da bilgilenmesi gereken noktalardan bir tanesi şu: Biz sağlıkta dönüşüm projesini gerçekleştirirken ne demiştiniz? "Daha ucuz, daha kolay, daha ulaşılabilir ve herkesin hizmetini daha rahat alabilir bir sağlık hizmeti." dediniz ama eğer bu stent olayı doğruysa, Hükûmetinizin ya da Bakanlığınızın uyguladığı sağlık politikası şuna denk gelir: Parası olanın daha iyi şartlarda, daha uygun stentlerle tedavi edileceği; parası olmayan vatandaşın daha ucuz, daha yaşamlarını tehlikeye sokabilecek stentlerin takılabileceği izlenimini verir. Tahmin etmiyorum sizlerin de böyle düşündüğünü. Eğer, bu söylenen, kamuoyundaki bu bilgi doğruysa, SGK'yla yapılan anlaşmalarda... Sayın Bakanım, lütfen, halkımızı, vatandaşımızı parası olan ve olmayan şeklinde ayırt etmeden bu konunun titizlikle üzerinde durulmasını istiyorum.
Bir buçuk dakikalık vaktim var. Biraz önce, Sayın Lütfü Türkkan da değindi, geçen konuşmamda da ifade ettim -yine sizin olmadığınız bir toplantıdaydı- Sayın Bakanım, Kocaeli sanayinin yoğun olduğu bir yer. Kocaeli'nde iş kazaları çok oluyor. Geçenlerde, yaklaşık yirmi gün önce, bir çocuğumuzun bir parmağı koptu ve biz Kocaeli'nde parmağı diktirecek bir hastane bulamadık. Mikrocerrahi için üniversiteyi aradım -bizzat kendim aradım, detaya girmeyeceğim- Gebze'deki 2 tane özel hastaneyi aradım, araştırma hastanelerini aradım. Daha önce, iki yıl önce eski sağlık bakanıyla görüştüğümüzde burada mikrocerrahi ünitesinin kurulmasının doğru olduğu noktasında hemfikirdik. Ancak üzülerek söyleyeyim, o parmak gecikmiş olarak İstanbul'un karşı yakasında 7 bin dolar para ödeyerek dikildi ve parmak tutmadı. Bunu buradaki geçen konuşmamda izah ettim.
Üzüldüğüm taraf şu, art niyetli olduğunuz noktasında değilim. Sanayinin başkenti, Türkiye'de devlet üretimine en çok katkı sunan illerden bir tanesi, üniversitemiz var, bir parmak diktiremiyoruz. O zaman söyledim, Kocaeli milletvekillerine de söyledim, bu ayıp hepimizin. Eğer biz Kocaeli gibi bir ilde, iş kazalarının en yoğun olduğu ilde, kopan bir parmağı yapamıyorsak ben tekrar düşünmenizi istiyorum diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)