GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:15
Tarih:18.11.2014

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Makedonya'yla daha önceden yapılan bu anlaşma gereği Makedonya'da zaten Yunus Emre Kültür Merkezi çok uzun bir süredir faaliyette. Şu anda sadece ve sadece Mecliste bunun onaylanması konusunda kanunumuz buraya geldi. Ama Makedon tarafı Yunus Emre Kültür Merkezine zaten daha önceden müsaade etmişti ve merkez ciddi faaliyetlerle devam ediyor.

Bu anlaşmanın geldiği tarihte çok önemli bir şeyi hatırlatmak istiyorum size: 2015 Nisan ayında Türkiye'yi bekleyen çok önemli bir tehlike var, o da şu: Ermeni tehcirinin 100'üncü yılı münasebetiyle başta Amerika'da olmak üzere bütün Avrupa'da ve dünyada Ermeni soykırımının tanınmasıyla ilgili Türkiye'ye ciddi bir baskı uygulanacak. Bu konuda şu ana kadar Dışişleri Bakanlığının veya Başbakanlığın yaptığı ne gibi bir çalışma var bilmiyorum ama henüz Meclise ulaşan herhangi bir çalışma bize ulaşmadı.

Hazır Makedonya'yla ilgili bir kanunu konuşurken bu konuda bir şey hatırlatmak istiyorum: Dünyadaki en büyük soykırım Balkanlarda yaşanmıştır. 1912 Balkan Savaşı'ndan sonra, Birinci Dünya Savaşı'nın bitimi, 1918'e kadar Amerikalı tarihçi McCarthy'nin verdiği rakamla 5 milyon Türk yollarda katledilmiştir, öldürülmüştür. Bunu biz bütün dünyaya anlatamadık, hâlâ anlatmakta geri duruyoruz ama Ermenilerin soykırım iddialarına karşı sadece savunmada kalıyoruz. Gerçek soykırıma uğrayan soydaşlarımızla ilgili de ne bu Mecliste bir kelam edildi ne de dünya da bu konuda herhangi bir girişimde bulunuldu. Bu vesileyle de bunu hatırlatmak istiyorum.

Makedonya'da 120 bin civarında olduğu söylenen ama orada kendini Türk kabul eden 200 bin soydaşımız yaşıyor. O soydaşlarımızla ilgili de çok önemli sorunlar var. Ben, o bölgede doğmuş, büyümüş, yetişmiş, bu ülkeye gelmiş bir ailenin çocuğuyum. Orayla da hâlâ bağlarım devam ediyor. O konuyla alakalı da biraz size bilgi vermek istiyorum. Makedonya'da şu ana kadar çok ciddi anlamda TİKA'nın yaptığı yatırımlar var, gerçekten TİKA önemli işler yaptı Makedonya'da. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti bir tek şeyi yapamadı; oradaki Türkleri, bölünmüş Türkleri biraz daha böldüler, biraz daha ayrıştırdılar. Biz siyaseti Türkiye'de yapıyoruz. Makedonya'da bir tek siyasetimiz var bizim, Türkiye siyaseti ama maalesef orada da Türkler arasında Adalet ve Kalkınma Partisine destek verenler ve vermeyenler şeklinde soydaşlarımız ayrılmış durumda. Bakın, size bir örnek vermek istiyorum: Dedeli diye bir köy vardır Doğu Makedonya'da, Yörük köyüdür. Dedeli'ye zaman zaman gidiyorum ben, Yunanistan sınırında. Beni çok sevdiğini söyleyen, benim de çok sevdiğim, hürmet ettiğim, orada çobanlık yapan bir dostum var. "Lütfü Bey, ben sizi Facebook'tan takip ediyorum, çok da beğeniyorum ama beğenilerimi işaretleyemiyorum." dedi. "Niye, yani bilgisayar mı arızalı?" dedim. "Yok, korkuyorum. Benim kızım İzmir'de okuyor, ola ki sizi beğenirsem kızımın başına bir şey gelir diye korkuyorum." Hem vallahi hem billahi bire bir yaşadığım bir hadise bu. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLAY DALYAN (İstanbul) - Allah Allah!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Hiç öyle arkadan falan da bağırmayın, bırakın bu işleri. Ben gerçeği anlatıyorum.

Bu, oradaki Türklerin ne kadar bölündüğüne dair en somut örnek. Bakın, üç tane parti var, şu anda dördüncüsü kurulmaya hazırlanıyor. Niye? Adalet ve Kalkınma Partisi kendi siyasi görüşlerine uygun, diğer etnik unsurları da kapsayan bir parti daha kurup orada siyaset yapacak. Arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi giderayak Türkiye'de siyaset yapmaya devam etsin ama Makedonya'daki bu bölünmüşlüğün üzerine biraz daha fazla giderseniz oradaki soydaşlarımıza kötülük yaparsanız onların bir arada hareket etme kabiliyetinin önüne geçersiniz. Onun için de Ohri Çerçeve Anlaşması nedeniyle yüzde 1,7 oranında kamu kurumlarında yer alması gereken Türk nüfusunun yüzde 0,01'i dahi görev almadı. Sebebi de şu: Her Türk bir başka Türk'ü kötüleyerek o kamu kurumuna girmesine engel oluyor. Bu bölünmüşlüğe bir katkı da siz veriyorsunuz, ama bilerek ama bilmeyerek, ama bilmeyen milletvekilleri, bilmeyen bürokratları götürürseniz, kuru partizanlık yaparsanız oradaki Türkleri bu hâle getirirsiniz.

Orada bir diğer sorun da Osmanlı Dönemi'nden kalan kültür ve tarih varlıklarımızın gitgide yok olması. Bakın, oranın, Üsküp'ün en önemli eserlerinden birisi Burmalı Camisi'dir. Burmalı Camisi önce yakıldı, sonra yıkıldı, yeri mevcut. O yerine şu anda kilise yapmak üzere ciddi bir teşebbüsleri var. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu konuda en ufak bir ret ifadesi yok. Kim o konuda engel biliyor musunuz? Arnavutlar. Maalesef. Oradaki Osmanlı eserinin savunucusu ne Türkiye Cumhuriyeti devleti ne de maalesef bizler. Oradaki Arnavut nüfusun birtakım eylemlerinden çekinip şu ana kadar Burmalı Camisi'nin yerine kilise yapamadılar. Ama, burada sadece ve sadece bakanlar, milletvekilleri sıkıldıkları zaman Makedonya ve Kosova'ya gidiyorlar. Avrupa'dan, dünyadan yeterince davet alınmadığı için -Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık gibi bir iki bakanlığı da vareste tutarsak- bakanlar ayağa kalktıkları zaman Makedonya veya Kosova'ya gidiyorlar. Ya, arkadaş, devletin de bir ağırlığı var, gidilecek yerin de bir zamanı zemini var. Siz canınız sıkıldıkça Makedonya'ya gidiyorsunuz.

Bana Makedonya'da hükûmette görev alan bir bakan arkadaşım dedi ki: "Bizde on sekiz gün kalan Türk bakan oldu." On sekiz gün gelin evine kaynana gitmiyor ya. Böyle ziyaret mi olur? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) On sekiz gün bakan Makedonya'da ziyaret... Bu işi biraz daha devlet adabına uygun hâle getirin, biraz daha Türkiye Cumhuriyeti'nin ağırlığını hissettirin ki oradaki soydaşlarımız rahat etsin.

Bizim "Taşköprü" dediğimiz, Osmanlı'nın yegâne oradaki nişanesinin kitabesi yok edildi, namazgâhı yok edildi. Onun yerine şu anda hemen arkasına sinagog yaptılar. O kitabeyi oraya yerleştiremedik, iğreti bir kitabe konuldu ama Osmanlının kitabesi değildi o. Osmanlının eserlerine orada sahip çıkmak zannetmeyin ki sadece mimari eserlere sahip çıkmak, Osmanlının orada bıraktığı bakiyeye sahip çıkmaktır. O insanlar altı yüz yıldır orada sancak beyliği yapıyorlar. Biz geldik, şu veya bu sebepten geldik ama o insanlar hâlâ nöbete devam ediyorlar, uç beyleri devam ediyor o nöbete. O insanların orada kıymetini bilin, onlara değer verin, basit siyasi hesaplarınız uğruna o insanları orada kullanmayın, yazık edersiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)