| Konu: | AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 25 Kasım 2014 Salı, 2 Aralık 2014 Salı ve 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 655 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 19.11.2014 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, daha ötekinin, hemen bundan önce getirilen bir teklifin mürekkebi kurumadan yeni bir değişiklik. Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yaptığını bilmeyen bir Meclis hâline gelmiş durumda. Çünkü, daha bir hafta önce getirilen öneriyle Meclis çalışma saatleri belirlenmişken onları uygulamadan, yeni bir önerge buraya geldi. Tabii, bütün mesele, önümüzdeki hafta getirilmesi planlanan 655 sayılı HSYK Kanunu. Bu kaçıncısı yargı paketi olarak Türkiye'de? Bu, bir yıl içinde dördüncüsü. Bir iki ay önce yaptığınızı bir iki ay sonra değiştiren bir anlayış içerisinde hareket ediyorsunuz. Gerçekten, hayret edilecek bir şey.
Şimdi, bu anlayış içerisinde, bizim yapmamız gereken şey, sizin bu yasayı çıkarmanızı engellemektir, açık ve net olarak söylüyorum. Her türlü uygulamayı deneyerek sizin bu yasayı bu şekliyle çıkarmanızın ve hukuk üzerindeki, yargı üzerindeki bu oyunlarınızın önüne geçmek mecburiyeti bizde hasıl oluyor, bunu veriyorsunuz, bunu söylüyorsunuz. Ama, gerçekten, buna bir çözüm yolu önermiş olsaydınız, bir defa HSYK'nın siyaset üstü bir konumda olduğunu kabul etmeniz gerekirdi ve üzerinde oynamamanız gerekirdi. Bir devleti ayakta tutmanın en önemli özelliği hukuk devletine sahip olmaktır ama siz hukuk devletine değil, yürütmenin hukuka hâkim olacağı bir devlet sistemi istiyorsunuz. Bu, Türkiye'nin geleceği açısından hiç de parlak bir tutum değildir.
Değerli milletvekilleri, daha bundan... Hakikaten, ekim ayının sonunda hâkimlerin maaşını artırmadık mı arkadaşlar? Artırdık. Peki, şimdi nereden çıkıyor tekrar, hangi sebeple bunu çıkarmaya çalışıyorsunuz, "özlük hakları" diyorsunuz? Niye o zaman çıkardınız? Çünkü, HSYK seçimleri öncesinde âdeta hâkimlerin, savcıların, oy kullanacak insanların oyunu kazanmaya yönelik bir tutum içerisindeydiniz. Şimdi, peki neden değiştiriyorsunuz? Çünkü, burada da artık, Yargıtay da dâhil olmak üzere, hepsinin üstüne HSYK'yı oturtuyorsunuz. Eğer siz Yargıtayı... Hani, bundan önce çıkardığınız bir yasa vardır ya, istinaf mahkemeleri diye, istinaf mahkemelerini neden çıkarmıştınız arkadaşlar? Burada, çıktınız, kendiniz konuştunuz. Dediniz ki: "Yargıtayın iş gücü, iş hacmi çok yüksek olduğu için istinaf mahkemelerini -yani ara mahkeme- kuruyoruz, sadece burayı usul yönünden değerlendirecek bir mahkeme hâline getiriyoruz." Ama ondan önce de yine Yargıtaya buradaki iş gücü dolayısıyla birtakım daireler eklemiştiniz, bunun çözüm olmadığını o zaman görmüştünüz. "Onun için istinaf mahkemelerini kuruyoruz." dediniz ancak istinaf mahkemelerinin de sizin için çözüm olmadığı görülüyor. Çünkü istinaf mahkemelerinin geçmiş dönemde başarılı bir çalışma sergileyemediğini herkes biliyor yani Osmanlı Dönemi'nde kurulan bu mahkemelerin -bidayet mahkemeleriyle ve ardından istinaf mahkemeleriyle- çözüm olmadığı görülüyor.
Şimdi, siz istinaf mahkemelerini kurmuş olmanıza rağmen bu yeni yasada Yargıtaya yeni daireler ekliyor musunuz eklemiyor musunuz? Neden ekliyorsunuz, bana söyler misiniz, hangi sebeple ekliyorsunuz? Yargıtayı istinaf mahkemelerinin yüklendiği görevi daha fazlasıyla yüklenecek hâle getiriyorsunuz. Hani istinaf mahkemeleri bunun önündeki engel olacaktı ve Yargıtay daha rahat çalışma imkânı bulacaktı? Ama siz onu şunun için yapıyorsunuz: Daireler ekliyorsunuz çünkü HSYK seçimlerinde Yargıtayın sizin arzu ettiğiniz kişileri seçmemesi sebebiyle yeni daireler ekleyerek yeni hâkimler atayacaksınız ve oraya da siyaseti sokacaksınız, bunu yapıyorsunuz, bunun için yapıyorsunuz. Ya, ayıptır, günahtır bunlar. Bunlar tutanaklara geçiyor, siz bu yaptıklarınızla yarın hesap vereceksiniz arkadaşlar. Yani bu hesabı sadece hukuk alanına değil, millete vereceksiniz çünkü bu yol yol değildir arkadaşlar. Dolayısıyla, cumartesi ve pazara çalışma kararı getiriyorsunuz ama bakın, perşembeden sonra siz cuma günü bu Meclisi kapamaya çalışırsanız buna müsaade etmeyeceğimizi de özellikle belirtmek istiyorum yani görüşülmekte olan Tahkim Yasası'nı sonuna kadar devam ettireceğiz, uzatacağız ve cuma günü de bunu devam ettireceğiz. Eğer bunu istiyorsanız bunu yapacağız. Niye o zaman getiriyorsunuz iptal edecekseniz? Bize geliyorsunuz, diyorsunuz ki: "Tahkim Yasası'nı gel anlaşalım, çözelim." Peki, niye önceden gelip bunları söylemiyorsunuz da cumaya çalışma saati koyuyorsunuz? Gelin, önceden anlaşalım. Niye getirmiyorsunuz? Buraya getirip oldu bittiye getirmeyin. Dolayısıyla, AKP'nin bu önergesi, aslında tamamen Meclisin belli bir düzen içerisinde çalışmasını kabul etmeyen ve "İstediğimiz şekilde, biz istediğimizi yaparız." anlayışını dikte ettiren bir anlayışın ürünü olarak görülmektedir.
Şunu da söyleyeyim: Burada çıkan yasalar, maalesef uluslararası hukuk kurallarına, teamüllere uyan bir nitelikte ele alınmıyor. Yani şöyle düşünün: Bir yasa çıkarıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkarıyor ve çıkardığı yasayı, bırakın bir gün sonrayı, üç saat sonra değiştirmeye kalkışıyor. Böyle bir hukuk sistemi olur mu, böyle bir yasama organı olur mu kardeşim be? Ayıptır. Yani devlet dediğiniz tedbirli, planlı, nasıl yönetileceğini bilen, ayakları yere basan bir devlet olmak zorundadır. Aksi takdirde yazboz tahtası gibi sürekli olarak Meclisin çalışma düzenini sağlayan, bilmem ne yapan bir hüviyet taşıyor. Aslında, gerçekten İç Tüzük'ün bu konuları da dikkate alarak değiştirilmesi gerekiyor ve Meclisin ne zaman, hangi şekilde çalışacağının da çok iyi bilinmesi gerekiyor.
Yani bir yasayı, mesela İhale Yasası'nı kaçıncı kere değiştirdiniz iktidar olduktan sonra? 28 kere değiştirdiniz -maddelerinden söz etmiyorum- 28 kere İhale Kanunu'nu değiştirdiniz. Sonunda, çok büyük bir bölümünü de ihale dışı tutmak suretiyle, aslında İhale Kanunu'na da gerek kalmayacak bir vaziyete getirdiniz ve istediğiniz gibi "Ben yaparım, oldu." hesabıyla devlet yönetmeye kalkışıyorsunuz.
Ben tekrar ediyorum: Bu öneriye karşıyız, bu şekliyle sürekli olarak Meclisin yıpratılmasını ve biçim değiştirmesini de kabul etmiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)