| Konu: | Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 27.11.2014 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 655 sıra sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 23'üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 23'üncü maddesi de -kanun teklifinin genelinde gözlemlenen- Hükûmetin bir adım ileri iki adım geri politikasına bir başka örnek oluşturmaktadır. Önceki maddelerde dikkat çekilen prosedüre uygun olarak, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrasında kamuoyuna da yansıyan telefon görüşmelerine ilişkin Şubat 2014 tarihinde 6526 sayılı Yasa'yla ileri bir adım olarak iletişimin tespiti ağır ceza mahkemelerinin yetkisine bırakılmış ve daha önemlisi bu kararların oy birliğiyle alınabilmesi öngörülmüştü. Yeni düzenlemeyle iletişimin tespiti kararları ağır ceza mahkemeleri yerine sulh ceza hâkimlikleri veya yargılamayı yapan mahkemelerce verilmek istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu madde kapsamındaki diğer bir geri adım, maddeye eklenen bir fıkrayla, devletin güvenliğine dair suçlar ve anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine dair suçların eklenmesiyle pratikte iktidarla aynı siyasal düşüncede olmayan ve hükûmete muhalif olan herkesin dinlenmesinin kanuni ve doğal hâle getirilmesidir. Bu bağlamda kamuoyunda ve basında, yetkileri nedeniyle adı "süper mahkeme"ye çıkan sulh ceza mahkemelerinin örgütlü suçların soruşturulması aşamasında dinleme ve teknik takip bakımından Türkiye geneline yönelik kararlar verebileceğini hatırda tutmakta yarar var. Cumhuriyet tarihi boyunca farklı kimliklere, resmî düşünce dışı düşünce sahiplerine karşı baskı, ezme ve sindirme aygıtı olarak sistemin yargı ayağındaki tarihî misyonlarını yerine getiren askerî mahkeme, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkeme geleneğinin yeni adresi anlaşılan odur ki artık sulh ceza mahkemeleri olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle Ceza Muhakemesi Kanunu madde 135/6'da yer verilen iletişimin tespiti düzenlemesinde herhangi bir şüphe derecesine yer verilmemiş olması yerinde değildir. Buna göre, artık şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla yaptığı iletişimin tespit edilebilmesi soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkemenin kararıyla mümkün olacaktır. Fakat, hâkim veya mahkeme bu tedbire hükmedilmesine karar verirken hangi unsurlar üzerinden ve hangi ölçüt üzerinden hareket edecektir? Unutulmamalıdır ki iletişimin tespiti -pek tabii- iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması tedbirine oranla daha hafif bir müdahale niteliği taşısa da bu tedbir de özel hayatın gizliliğine ve haberleşme özgürlüğüne müdahale niteliği taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, mademki Anayasa tarafından korunmakta olan temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması söz konusu olmaktadır, o hâlde, bu tedbirle iletişimin içeriği öğrenilmiyor olsa dahi bu tedbirin sınırladığı temel hak ve özgürlüklerin Anayasa uyarınca ölçülü bir şekilde kısıtlanması gerekmektedir. Bu nedenle de CMK madde 135/6 düzenlemesi olarak öngörülmekte olan hükme hangi şüphe derecesinin varlığı hâlinde iletişimin tespit edilmesine karar verilebileceği açıkça eklenmelidir. Aksi takdirde CMK madde 135/6 düzenlemesinin keyfî kararlara yol açma tehlikesi barındırmasından ötürü Anayasa'ya aykırı bir şekilde özel hayatın gizliliğine ve haberleşme özgürlüğüne müdahale niteliği taşıdığı açıktır.
Bu düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)