GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:21
Tarih:02.12.2014

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, devlet teşkilatını ne milyar dolarlık bütçeler ne kuvvetli ordular ne de sahip olunan tanklar, toplar, tüfekler ayakta tutar. Elbette, bunlar bir devlet için ve bir devletin yaşaması için önemli şeyler ama devleti ayakta tutan en önemli güç adalettir. Tarihçiler, altı yüz yıl ayakta kalan Osmanlı Devleti'nin en önemli vasfını adalet kurumuna vermiş olduğu öneme bağlarlar.

Vatandaşlarının, devletinin adil olduğuna ve kendisine de hakkaniyetle davranıldığına olan inancı, bir devletin yaşaması için en önemli şeydir. Zaten bu yüzden "Adalet mülkün temelidir." deniyor. Mülkün yani devletin temeli, sahip olunan milyar dolarlık kaçak saraylar, 200 milyon dolarlık özel uçaklar, milyarlarca liralık makam araçları değildir, devlet bunlarla itibar kazanmaz. Üzerinde güneş batmayan Büyük Britanya'yı diz çöktüren şaşaa, debdebe değil, Gandhi'nin tevazusudur, herkes için adalet istemesidir. Oda sayısıyla itibar kazanılmış olsaydı değerli arkadaşlar, o zaman sormamız lazım, 1.000 oda yerine niye 2.000 oda yapmadınız?

Sayın Erdoğan da "Adalet istiyorum." diyor. Âdeta nalıncı keserinin kendisine yontması gibi, herkes adaletsizlik altında inim inim inlerken sessiz kalıyor, 17-25 Aralık tarihinden sonra da sesi yükseliyor ve adalet aklına geliyor.

2010 Anayasa değişikliğini yaparken "Hukukun üstünlüğünü getiriyoruz." demediniz mi, bunun için milletten oy istemediniz mi? Üzerinden tam dört yıl geçti, bırakın bu iyileştirmeyi sağlamayı, daha da kötü bir sonuç ortaya çıkmadı mı? Sayın Erdoğan "Adalet istiyorum." derken aslında kendisini şikâyet ediyor, yargıyı ne hâle getirdiğini anlatıyor. Cumhurbaşkanının adaletten şikâyet ettiği bir ülkede sokaktaki vatandaş derdini kime anlatsın? Bu ülkede adalet kurumuna olan güven yüzde 28'lere kadar gerilemişse devletten söz edilebilir mi? Şu anda sokaktaki vatandaşta, maalesef, haklının değil, güçlünün haklı olduğuna dair kuvvetli bir inanç var. Bunun en büyük sebebi, 17-25 Aralık yolsuzluk hadiselerinden sonra Hükûmetin adalet mekanizmasını tahrip eden, mahkemeyi hakir gören, hâkim, savcıya müdahale eden yaklaşımlarıdır.

TÜSİAD'ın iş dünyasında yaptırdığı bir anket var değerli arkadaşlar. Ülkede yolsuzluk ve rüşvet olmadığını düşünenler sadece yüzde 22 yani yüzde 80'i "Ülkede rüşvet de var, yolsuzluk da var." diyor. İşte AKP'nin yönettiği devletin vatandaş tarafından algısı bu.

Bu ankete göre yolsuzluğa sebep olan nedenlerden birisi de -hakikaten dikkat çekici ve üzüntü verici- yasal mevzuatın uygulanmadığı yönündeki kanaat. Yani, değerli arkadaşlar, insanlar Meclisimize diyor ki: "Sen hangi düzenlemeyi yaparsan yap uygulanmıyor." Vatandaşın devletin meşru gücüne olan inancı kalmamış. Yani, anlayacağınız değerli arkadaşlar, villalarda sıfırlanan sadece servetler değil, sıfırlanan adalet olmuş.

Bu ankete göre yolsuzluğun en çok ulaştırma sektöründe olduğuna inanılıyor. Vatandaş, hızlı trenler, Marmaray, havaalanları, duble yol inşaatlarının, Marmaray ihalelerinin, ulaşım, iletişim, haberleşme alanındaki satın almaların, özelleştirmelerin temiz olmadığını düşünüyor değerli arkadaşlar, düşünmüyor, hatta bunu görüyor. Yolsuzluğun olduğunu görüyor da niye ihbar etmiyor? Evet, bu da çok ilginç. Çünkü, ihbarın sonuç vermeyeceğini düşünüyor, kimliğinin ifşa edileceğini düşünüyor. Bu gerekçenin meali şu kıymetli arkadaşlarım, vatandaş şöyle diyor: "Balık baştan kokmuş. Tepedekiler temiz değildir ki kimi kime şikâyet edelim? Ne çare ki ipin ucu birilerinin elinde." Gördünüz mü arkadaşlar? Adaleti katlettiniz, devleti bitirdiniz derken kastettiğimiz tam da bu.

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Başbakana ve AKP'ye bir kez daha sesleniyoruz: Yargıdan elinizi çekin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)