| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan, seçim ve partiler rejiminin yol açtığı sorunların tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/104) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 03.12.2014 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 3 Aralık. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nü kutluyorum, kendilerine engelsiz bir yaşam diliyorum. Bu vesileyle, demokratik yaşamımızdaki tüm engellerin de ortadan kaldırılmasına vesile olacak girişimlerin de bu Meclis çatısı altında gerçekleşebileceğine olan inancımı ifade ederek, yasal bir engelin ortadan kaldırılmasına dönük Meclis gündemine taşıdığımız bir Meclis araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Mecliste bulunan tüm siyasi partilerin de buna destek vereceğini umut ederek değerlendirmelerimi yapacağım.
Şimdi, Anayasa Mahkemesinin, seçim barajının temsilde adalet ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle bu ihlali gündemine aldığına dair haberlerle birlikte, Türkiye yeniden bu gerçek anlamda hak ihlalini konuşmaya başladı, gündemimize gelmeye başladı.
Şimdi, eminim, iktidar partisi grubu adına buraya çıkıp değerlendirme yapacak olan milletvekili şu konuyu mutlaka değerlendirecektir, değinecektir: "Anayasa Mahkemesi, daha önce benzer konular gündemine geldiği zaman neredeydi? Hiç bu konuda bugüne kadar pozitif bakmayan, konuyu gündemine almayan bir Anayasa Mahkemesi, ihlal görmeyen bir Anayasa Mahkemesi, ne oldu da bu dönemde böyle kritik bir süreçte böyle bir konuyu gündemine aldı?" deyip paralelle bir bağlam kurarak konunun değerlendirmesine girecektir. Öyle düşünüyorum yani mealen böyle bir konuşma bekliyorum. İktidar partisi mensubu kim bu konuşmayı yapacaksa, hangi milletvekili yapacaksa böyle bir bağlam beklediğimi ifade ediyorum.
Şunu söyleyeyim: Evet, bugüne kadar bu konuyla ilgili pek çok kere bu hak ihlali Anayasa Mahkemesinin gündemine gelmiştir ancak bugüne kadar Anayasa Mahkemesi bu konuda kamuoyunun vicdanını rahatlatacak bir karar da vermemiştir. Son bir kez daha bu konunun Anayasa Mahkemesi gündemine gelmiş olması ve ihlal kararı verecek bir kokunun sezinlenmiş olması kötü müdür? Hiç de kötü bir durum değil. Anayasa Mahkemesinin, pekâlâ, bu konuda bugüne kadar sistem içi meseleye bakarak görmediği ihlali, sistemin dışına biraz kendisini çıkararak, dışarıdan bakarak sistemdeki bu arızayı keşfedebileceğine olan inancımızı ifade etmek istiyoruz. Böyle bir ihlal kararı alması durumunda Anayasa Mahkemesi hiç de kötü bir şey yapmış olmayacaktır, Anayasa Mahkemesinden böyle bir beklentimizin olduğunu ifade etmek isteriz.
Şimdi, sıkça dillendirilen, ki 12 Eylül darbecilerinin de karara gerekçe yaptığı, yüzde 10 seçim barajı kararına gerekçe yaptığı "yönetimde istikrar" koşuluna şunu ifade edebiliriz: Bir ülkenin bir çoğunluk tarafından idare ediliyor olması o ülkede istikrarın olduğu anlamına gelmez. Eğer öyle olmuş olsa idi... Bugün Avrupa'nın birçok ülkesinde seçim barajı sıfırdır, bazı ülkelerde 2'dir, bazı ülkelerde yüzde 2,5'tur, bazı ülkelerde yüzde 5'tir, seçim barajının bizden fazla olduğu hiçbir ülke yoktur, rekor bizdedir, yüzde 10 seçim barajı bizde vardır. Herkes, bir şekilde yüzde 10 barajını geçtikten sonra, bu barajın arkasına sığınarak almadığı oyların burada temsiliyetini kendisine reva görmüştür. 83'ten bugüne kadar, yani bu koşulun yasada olduğu günden bu yana kadar iktidar olmuş, Türkiye'de, Parlamentoda temsiliyeti olan partilerin çoğunluğu hep bu maddenin arkasına sığınmışlardır; olmayan bir meşruiyeti burada kullanmışlardır, kendilerine reva görmüşlerdir. Çokça örneklendi ama bir kez de ben örnek olarak vermek istiyorum çünkü sık sık bunun altını çizmemiz gerekiyor Naci Bey. Diyor ki: "2002'de yüzde 34,5'le geldiniz, yüzde 63'ün temsiliyetini yaptınız, olmayan bir meşruiyet. Aldığınız oyun 2 katı haksız bir temsiliyete burada kavuştunuz."
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Biz yapmadık.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Yapmadınız, kabul ediyorum ama sıkça sözünü verdiğiniz hâlde kaldırmamaktaki ısrarınızı anlamaya çalışıyoruz.
Şimdi, partinizin yetkilileri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Başbakan Yardımcısı bu bir hafta içerisinde herkes bu konuda açıklama yaptı. Cumhurbaşkanından tutun, herkes açıklama yaptı; Başbakan açıklama yaptı, Başbakan Yardımcısı Arınç açıklama yaptı, Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Kuzu açıklama yaptı.
Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Başbakanın, Sayın Başbakan Yardımcısının açıklamalarına değinmeyeceğim, hiç girmeyeceğim. Ben kürsüye çıkarken göz gezdirdim, dedim Sayın Kuzu belki buradadır ama yokmuş. Sayın Grup Başkan Vekilinden, bize aracılık etmesini, kendisine takdirlerimizi ifade etmesini rica ediyorum. Gerçekten bu konuda yaptığı değerlendirme takdire şayandır. O, eskilerden bir deyim kullanmış "keenlemyekün" kavramını kullanmış, güzel bir kavram. Bizden de kendisine "her bir şey" dediğimizi aktarırsanız çok memnun olurum. Şunun için kendisini takdir ediyorum: Sayın Kuzu bana Descartes'i anımsattı. Niye anımsattı biliyor musunuz? "Şüphe ettiğim sürece kendisinden şüphe etmeyeceğim tek şey şüphe etmektir. Oysa ki şüphe etmek düşünmek demektir. Öyleyse düşünmeden şüphe edemem. Düşündüğüme göre düşünen biri olarak var olmam gerekir çünkü düşündüğüm hâlde var olmamam olanaksızdır. Bundan da 'Düşünüyorum, öyleyse varım.' sonucuna varıyorum." diyor kişi.
Ha, şimdi Descartes'ten yola çıkarak "keenlemyekün" kavramını Sayın Kuzu'ya uyarladığımız zaman pekâlâ kendisini ve sarf ettiği ifadeleri yok sayabiliriz, yokmuş gibi değerlendirebiliriz artık yani kendisi ifade ediyor. Yani onun kullandığı anlamda bir ifadeyi, ben Türkiye'de sadece şimdiye kadar Kenan Evren'den duydum. Kenan Evren ne demişti: "Efendim, biz Türkiye'de düşünceyi suç saymadık." diyor, "Biz demokrasiyi suç saymadık." diyor, "Biz insanların elbette ki kendi kafalarında düşüncelerini beslemesini suç olarak, hiçbir zaman -12 Eylül darbesinde de dedi, inkılapta da dedi- insanların düşünmesini suç olarak kabul etmedik." diyor.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - İfade etmesini istemedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) - "Sadece ifade etmeyin." dedi.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - "Sadece ifade etmesinler dedik." diyor. Aynen Sayın Kuzu'nun dediği de budur.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yok canım. Ne alaka?
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Aynen budur.
Yani bir şeyi yok saymak...
RECEP ÖZEL (Isparta) - Kuzu Hoca'mla onu mukayese etmek...
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bir saniye... Şey var.
Yani bir şeyi yok hükmünde saymak, doğmamış varsaymak... Yani Descartes'e başvuruyoruz olmuyor, uymuyor. Yani Descartes de diyor ki: "Sürekli düşünmek lazım."
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Adil Bey, Hoca'yla konuşun.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - "Bir şeyi yok saymak için düşünmemek gerekir." diyor, Descartes onu söylüyor. E Burhan Kuzu da bunu söylüyor zaten; hani "Düşünmüyorum." diyor yani "Böyle düşünmeyeceğim de." diyor...
RECEP ÖZEL (Isparta) - Gerçekten, yani düşünülmeyecek kadar absürd bir konu demek istiyor.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - ..."Yok sayıyorum." diyor. "Keenlemyekün" budur, "Düşünmüyorum." diyor. Yani saygılarımı, sevgilerimi kendisine iletirseniz çok sevinirim bu konuda.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen de konuş ağabey.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Sadece takıldığımız nokta bu da değildir değerli arkadaşlar. Bakın, biz şunu da söylüyoruz: Temsilde adaleti sağlarken siyaset mekanizmamızı bir bütün olarak da mercek altına yatıralım diyoruz. Verdiğimiz önergenin içerisinde o da vardır. Mesela, siyasetin finansmanı konusunu da tartışma konusu ederek bunu tartışalım diyoruz.
Parti olarak size açık açık ifade ediyoruz: Biz Türkiye'de siyasetin kamunun bütçesiyle finanse edilmesine taraf değiliz, keselim bunu diyoruz. Hiçbir parti kamunun bütçesinden finanse olmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bir öneri olarak önünüze getiriyoruz, getirin bunu da burada birlikte tartışalım diyoruz. Bu tartışmayı burada yapabilirsek verimli bir sonuç alırız. Esasında, bizim verdiğimiz önergeye "evet" oyu kullanırsanız kendinizi de büyük bir sıkıntıdan kurtarmış olursunuz.
Teşekkür ediyorum hepinize. (HDP sıralarından alkışlar)