GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:119
Tarih:13.06.2012

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu denetçiliği kurumu üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Avrupa'nın birçok ülkesinde bu kurum değişik adlarla görev yapıyor, "ombudsman" diye yapıyor, -işte demin Sayın Burhan Kuzu da söyledi- "medyatör" adıyla, "ara bulucu" adıyla da yapıyor, "hakların koruyucusu" adıyla da, şimdi ona dönüştü, birçok adlarla görev yapıyor, bizde de "kamu denetçisi" Ne yapacak? Kamu adına idareyi denetleyecek.

Değerli arkadaşlar, daha önce iktidar partisinden konuşan arkadaşlar şu konuyu hiç açıklamadılar: Bu ombudsmanlar, ara bulucular, kamu denetçileri genel olarak iki amaca yönelik olarak denetim yapıyorlar. Şimdi, burada, Sevgili Mahmut Tanal'da bu konuda yazılmış tez de var. Ben de üniversitedeyken yüksek lisansta bu konu üzerine çalıştım. Birincisi şu: Temel hak ve özgürlükleri korumak amacıyla Meclis adına yürütmeyi, idareyi denetleyecek bir kurum. Ombudsman bu, temel hak ve özgürlükleri korumak amacıyla Meclis adına idareyi denetleyecek kurum. Ya da yine iktidar için ya da idarenin bir bölümü için tüm diğer idari kurumları denetleyecek bir kurum. Bu da vardı, Rusya'da "prokuratura" adıyla bir kurum vardı. Bizde de 12 Eylülden sonra darbeciler Devlet Denetleme Kurulunu kurdular.

Şimdi, bu ikisinin adları aynı da olabiliyor ama amaçlar farklı olduğu için kuruluşları, yetkileri de buna göre değişiyor. Amaç temel hak ve özgürlükleri korumak için Türkiye Büyük Millet Meclisi adına idareyi denetlemekse farklı bir şekilde kuruluyor, farklı yetkileri oluyor. Eğer amaç tersi ise yani iktidar adına idareyi denetlemekse farklı kuruluyor.

Sevgili arkadaşlar, Fransa'da bile -medyatör, ilk önce, cumhurbaşkanı adına denetim yapmak için kuruldu- cumhurbaşkanı tarafından atanıyordu. 2008'de ne yaptılar? Dediler ki: "Artık bu atamayı parlamentodaki partiler tersine değiştirebilecekler." "Koskoca cumhurbaşkanı bu, atayamaz mı?" demediler, "Parlamentodaki partilerin çoğunluğu bu atamayı geri çevirebilir." dediler. Neden? "Prokuratura"yı ombudsman hâline dönüştürmekti, temel hak ve özgürlükleri.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bizde iki tür amaç için kullanılıyor bu tür kurumlar. Bir: Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını sağlamak için. Öbürü de idarenin keyfîliğine karşı, kötü işleyişine karşı savunma amacına yönelik olarak. Dikkat edin: İdarenin kötü işleyişine? Çok önemli. "İdarenin keyfîliği" diyorum. Peki, idarenin başında kim var? Yürütmenin bir parçası olan bakan var. Bakan nereye bağlı? Nereden çıkıyor? İktidar partisinin çoğunluğundan çıkıyor. Şimdi, iktidar partisinin çoğunluğundan çıkan bir bakanı denetlemek için o iktidar partisinin çoğunluğuna kamu denetçisi seçtiriyorsunuz, sonra buna diyorsunuz ki: "Biz ilerlemek için, denetimi yapmak için kamu denetçiliği kurduk."

Sevgili arkadaşlar, doğruyu söylemiyorsunuz. Buradaki arkadaşlar için söylemiyorum; bunu hazırlayan sayın bakanlar için söylüyorum. Sevgili Burhan Kuzu da bunu bildiği için çok fazla, dikkat ederseniz, oraları böyle geçti çünkü Anayasa hukukçusu sonunda, tam diğerleri gibi yapamıyor. O yüzden, bunu böyle biraz "Haydi otur." filan diye geçti. Biraz, konuşmasının bir bölümünü de Yahya arkadaşımıza teşekkür ederek geçirdi.

Şimdi, ortada bir gerçek var. Ne için yaptınız? Temel hak ve özgürlükleri korumak için. Kimi denetliyorsunuz? İdareyi. O zaman ne yapıyorsunuz? İdarenin başındaki bakanı denetliyorsunuz. Kime? Gene o çoğunluğun seçtiği adama veya kişiye.

Sevgili arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim: Yasama, yürütme ayrılığının olduğu bir ülkede, bir parlamenter sistemde bu tür kuruluşların ortak özellikleri var yani kamu denetçisi bir tek Türkiye'de kurulmuş filan değil. İşte, söylediler, değişik örnekleri var. Bu ortak özelliklerden en önemlisi, bağımsızlığı ve özerkliği. Bu nasıl olacak? Seçilmesinde, görevden alınmasında, güvencelerinde. Şimdi, maalesef, dediğim gibi bir alışkanlığınız var; bu, AKP çoğunluğunuz. Kimse kusura bakmasın sevgili arkadaşlar.

Şimdi, "seçilme" diyorsunuz. İşte kanun burada. Yahya arkadaşımız demin anlatırken ben korktum. "Ya, darbe filan olur. O yüzden çoğunluğa?" dedi. Ben şöyle düşünüyordum: "Darbe hiç olmasın diye Başbakana seçtiriverelim, tartışma olmasın." diyecek zannettim! "Parlamento seçerse kavga mavga çıkar, anlaşamazlar. Bu Parlamento o kadar kötüdür ki buradaki milletvekilleri bir kamu denetçisini bile seçemezler, o yüzden biz Sayın Başbakanımıza seçtirdik bunu." demedi de Allah'tan, biraz yarıda bıraktı "Gene çoğunluk seçsin, idare etsin bu işi." dedi. Şimdi, kimi seçiyorsunuz? Kamu denetçisini seçiyorsunuz. Sevgili arkadaşlar, neyi konuşuyoruz? Sayın Bakan, burada çok güzel, ilerleme, genişleme, neyse, ileri gitme filan anlattı. Şimdi, şurada oturan parlamenter olarak gerçekten "Ben mi uzayda yaşıyorum, yoksa Sayın Bakan mı başka bir yerde yaşıyor? Yoksa bizleri böyle kandırmaya mı çalışıyor?" diye gerçek anlamda merak ediyorum. Bakın bunu şöyle de söyleyebilir: "Size ne! Size ne! Çoğunluk biziz, idareyi denetlemek için biz bir tane kurum kurduk, size ne!" Biz de deriz ki "Vallahi doğru söylüyor." Ama gelip, burada "Biz ilerlemeleri sağlamak istiyoruz, temel hak ve özgürlükler?" filan diyerek bize masal anlatıyor, kimse kusura bakmasın.

Sevgili dostlarım, sevgili milletvekilleri, değerli milletvekilleri, "Görevden alma." Öyle bir düzenlemişsiniz ki görevden almayı, arkadaşlarım da, Ali Bey de söyledi, şimdi söyleyecekler. 10'uncu maddede sayılan nitelikleri kaybettiği, yani Türk vatandaşı olmadığı filan ortaya çıktığı takdirde komisyon karar veriyor, iktidar çoğunluğu karar veriyor, "Dur bakalım, devam edebilir." de diyebilir "Etmeyebilir." de diyebilir ama kesin hüküm giyerse, sona eriyor sıfat bu kararın bildirilmesiyle. Düşünün, 10'uncu maddede sayılı nitelikleri taşımadığı anlaşılan birine, ortaya çıkan birine, komisyonun buna "Evet, bu o nitelikleri taşımıyor." dediği birine, Komisyon karar verecek, acaba bunu başdenetçi olarak devam ettirelim mi, ettirmeyelim mi diye. Diyebilirsiniz ki "Canım böyle anlaşılır mı bu?" Burada diyorlar ki: "Komisyon karar verir." bir fıkra sonra diyorlar ki: "Sona erer." Şimdi, tarafsız, bağımsız, özerk kuruluştan bahsediyoruz. Çok da güzel yazmışlar  -Sayın Bakan başka türlü ne söyleyecekti?- "Tarafsızlık ilkesine uygun davranmak zorundadır." Ya davranmazsa ne yapacağız? Bilmiyoruz ki. Neden? Amaç ilerlemek, ileri gitmek, demokrasi filan vardı ya, o yüzden.

Şimdi son olarak şu konuda şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, niteliklerinde -sevgili arkadaşımız Ali Özgündüz de açıkladı- "Tercihen hukuk, siyasal bilgiler mezunu olacak, işte, iktisadi, idari bilimler, işletme fakültelerinden birinden mezun olacak." Tercihen. Siz hiç "tercihen" lafının geçtiği ve içi boş olmayan bir düzenleme gördünüz mü bugüne kadar? Hele Sayın Bakanın çoğunlukta olduğu bir anlayışta veya işleyişte "tercihen" dendiğinde siz onun içinin boş olmadığı ciddi bir düzenleme gördünüz mü? "Tercihen bu olur, tercih olmazsa da olmaz." Kimi seçiyorsunuz? Kamu denetçisi. Ne yapıyorsunuz? Demin, Ali Özgündüz söyledi, devlet sırrını başkasına inceletmiyorsunuz, bu kişiye inceletiyorsunuz devlet sırrını ama nasıl? "Tercihen hukuk, siyasal filan olabilir, olmaya bilir de." "Neden?", "Tercih etmedik.", "Tarafsız olur.", "Ya olmazsa?", "Aa, biz onu düşünemedik."

Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu söylüyorum: Gerçekten biz "anayasa yapıyoruz" diye oturduk. Sevgili Burhan Kuzu burada. "Anayasa yapıyoruz" diye ortaya oturduğumuz günde bu kurumu getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: "Vallahi, en çok oyu alan seçilir. E, ne yapalım? Anayasa da böyleydi." Yahya Bey de diyor ki: "Böyle koyduk yoksa darbe olurdu. Darbeyi önlemenin bir yoludur."

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Batum.