GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:5
Birleşim:26
Tarih:11.12.2014

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay Başkanlığı ve Kamu Denetçiliği Kurumunun 2015 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin egemenlik hakkını millet adına kullanan tarihî şahsiyeti ile bizatihi kendisi ve kullandığı yetkiyle sistemin üç temel unsurundan en önemlisi olarak cumhuriyetimiz ve demokrasimiz açısından vazgeçilmez, çok önemli, temel bir millî kurumdur. Kullandığı yetki kurucu hukuktan kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir millî mücadele sonrasında bedeli atalarımızın kanlarıyla ödenerek kurulan bir devlettir. Bu millî mücadeleyi başlatan ve başaran ve bu devleti kuran, mensubu olmakla şeref duyduğumuz, onur duyduğumuz bu Meclistir. Egemenlik hakkını millî mücadeleyle kazanan bu Meclis bu yönüyle tüm mazlum milletlere örnek ve umut ışığı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi devlet kuran ve devletin kurucu hukukunu tanzim eden bir Meclis olarak kendi hukukunu ve temsil ettiği milletin hukukunu korumak mecburiyetindedir. Bu hukuk, Lozan Barış Antlaşması'yla uluslararası düzlemde ve 1924 Anayasası'yla kendi toplumuyla yaptığı bir sözleşmeyle tescil edilmiş, artık değişmez vasfını kazanmıştır.

Devletler hukukunda kurucu hukukun müktesebi vardır ve dokunulmazdır. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'yle kurucu hukuk, temel hak ve özgürlükler karşısında korunmuştur. Ülkelerin bölünmez bütünlüğü, kimliği, bayrağı ve egemenliği dokunulmazdır. Kaldı ki Türkiye devleti bir imparatorluk devamı olmasına ve Orta Doğu coğrafyasında yaşamasına rağmen, hiçbir komplekse kapılmadan, çağdaş medeniyet değerlerine ve evrensel hukuk kurallarına dayalı olarak kurulmuştur. İnsan haklarına ve özgürlüklere dayalı muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı da bir millî hedef olarak kabul etmiş ve bunu başarmaya çalışmıştır. Bu devlet bu Meclisin eseridir.

Değerli milletvekilleri, böyle bir Meclisin bütçesini görüşüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün yaşatılıyor olmasını, açık olmasını milletimizin başarısı olarak görüyor ve çok değerli buluyorum ve mensubu olmaktan sizlerle birlikte gurur duyuyor, onur duyuyorum. Bunun sorumluluğunda öncelikle birkaç hususu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum.

Hepimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve onu var eden, adına yetki kullandığı milletin hakkını, hukukunu ve onurunu korumak mecburiyetindeyiz. Değerli milletvekilleri, bu devletin kurucu hukukunu ve milletin kimliğini elinden alamayız, alınmasına müsaade edemeyiz. Burada "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." derken adına egemenlik kullandığımız milletin adını koymak bir anayasal zorunluluktur. Bu milletin adı "Türk milleti"dir. Epey zamandır yok sayılan ve aşındırılmaya çalışılan millî kimlik bu Meclisin varlık sebebidir ve varoluş kaynağıdır. Bu kimliği kabul etmeden burada bulunmak mümkün olamaz, meşru olamaz, Anayasa'nın 81'inci maddesi buna amirdir.

Değerli milletvekilleri, bilirsiniz, öznesi olmayan cümlenin yüklemi bir anlam ifade etmez. Bir ortak payda olarak, bir millî kimlik olarak kabul edilmeyen ve içselleştirilmeyen yani adı olmayan bir milletin devleti güçlü olabilir mi? Güç, yalnız rakamlara takla attırmak değildir. Bize göre, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tüm farklılıklarımızla birlikte kurduğumuz devletimizin kurucu hukukuna göre Misakımillî hudutları içinde yaşayan halkın adı "Türk milleti"dir. Türk milleti, bir millî kimlik olarak Lozan Barış Antlaşması'yla uluslararası hukukta ve 1924 Anayasası'yla iç hukukta tanımlanmış ve tescil edilmiştir. "Türk milleti" ismi, birilerinin iddia ettiği gibi ve gayretlerine, niyetlerine gerekçe olarak gösterdikleri gibi bir ırkın, bir soyun adı olarak kullanılmamaktadır. "Türk milleti" bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olanların adıdır, bu topraklarda yaşayan halkın adıdır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, "Türk" adını, Türkiye ötesi tüm dünyada ve tarihin, binlerce yıllık zamanın süzgecinden, imbiğinden geçerek süzülmüş bir millet olarak kabul ediyoruz, buna samimiyetle de inanıyoruz. Ancak burada söz konusu olan "Türk milleti", bu devleti kuran ve bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin ortak adıdır. Bunun böyle kabul edilmesi ve sahiplenilmesi gelecek açısından, herkesin geleceği açısından çok gerekli ve zorunlu bir mecburiyettir. Türk milletini kabul etmemek bir anlamda Türkiye devletini reddetmektir. Milletsiz devlet olmaz, adı olmayan da millet olmaz.

Sayın Genel Başkanımız 4 Mayıs 2005 tarihinde, tüm siyasi partilere, alt kimlik-üst kimlik tartışmalarının yoğun yaşandığı bir süreçte "Geliniz, bu Türk milletini tarif edelim, bir mutabakat sağlayalım." diye bir davette bulundu ama hiçbir parti, başta iktidar partisi, bu davete yanaşmadı. Şimdi, Türk milleti kimliğini tartışmaya açan bir siyasetin, bir zihniyetin tahribatının endişesi içerisindeyiz.

Değerli milletvekilleri, dünyanın küreselleştiği, kıtaların, ülkelerin birtakım ortak değerler etrafında bir araya geldiği bir süreçte, aslında zenginliğimiz olan etnik ve inanç farklılıklarımızı kimlikleştirerek bu milletin ayrıştırılmaya çalışılmasını asla haklı, iyi niyetli ve doğru bulmuyoruz. Bu, her anlamda bölücülüktür. Bunun bu ülkeye ve bu ayrışmanın peşinde koşanlara hiçbir faydası olmayacaktır, başarılabilmesi de mümkün olmayacaktır. Bu topraklarda yaşayan, bu toprakların ekmeğini yiyen, suyunu içen herkesin bir sorumluluk olarak, atalara bir borç olarak bu milletin kimliğini sahiplenmesi ve bunun övüncünü duyması bana göre bir zorunluluktur.

Bu konuda etnik bölücülerle müzakere yapan, "alt-üst kimlik" diyerek bu yolu açan, Türk milleti kimliğini tartışmaya açan AKP iktidarını yaptıklarından dolayı milletim adına kınıyorum. PKK'nın talepleriyle "Kürt" diye bir millet, "Kürdistan" diye bir vatan yaratılması ve egemenlik paylaşımı için çözüm süreci başlatılması, örneği komşularımızda yaşanan yıkıma dönüşecektir. Sizleri uyarıyoruz, bir daha uyarıyoruz, "çözüm süreci" diye sürüklendiğiniz bu yol çıkmaz bir sokaktır. Çıkmaz sokaklar isteseniz de istemeseniz de dönüşü olmayan yok oluşlar getirecektir. Devletin kuruluş hukukunu ve milletin kimliğini değiştirmeyi amaçlayan zihniyet ve gayretler, tarihen sabittir ki Allah'ın ve milletin lanetiyle kahrolacaktır. 1856 Islahat Fermanı'yla Osmanlı Devleti'nin kuruluş hukukunu değiştiren Sadrazam Mehmet Emin Ali Paşa'nın akıbetini bir daha okumanızı ve düşünmenizi tavsiye ederim.

Değerli arkadaşlar, bedeli çok ağır ödenmiş, çok büyük acılara mal olmuş, tarihte yaşanan birtakım olayların günümüzdeki benzer örneklerinin hangi sonuca ulaşacağını lütfen düşünün ve gelecekte, tarihte hain olarak anılanların durumuna düşmeyin diye tavsiye ederiz.

Değerli arkadaşlar, buradan bir hüküm cümlesi olarak söylüyorum, hepimizin soyu, boyu, inancı kendine aittir ve saygıya layıktır ancak hepimiz birlikte Türkiye'yiz ve Türk milletiyiz. Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle, Türkiye binbir renk ve kokulu çiçek bahçesidir. Bu size niye ağır gelmektedir de Türkiye'yi kimliğinden ve birliğinden kopartmaya çalışıyorsunuz? Unutmayınız ki müzakere ettiğiniz bu bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türk milletinin bütçesidir, Türk milletinin Meclisinde konuşuyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasamanın yapıldığı, hukukun kurulduğu ve bütçeyle hükûmete tahsis edilen kamu kaynaklarının kullanılmasının denetlendiği bir Meclistir. Bize göre, yasamanın doğru ve hızlı yapılması esastır çünkü ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına gereken hukuku burada birlikte kuruyoruz. Yasamanın hızlı ve doğru yapılması kadar, kalitesi, bağımsızlığı, hukuka uygunluğu ve toplumsal faydayı önceliklemesi vazgeçilmez bir kural olmalıdır. Yaptığınız iş şekil şartına uyabilir, Anayasa ve İç Tüzük'e uyabilir ama demokrasiye uygun olup olmadığını, meşru olup olmadığını, kamu vicdanında adalet duygusunu geliştirmekte midir, yoksa birtakım "Ben düşündüm, ben söyledim, oldu." dayatmasıyla mı gerçekleşmektedir, bunu sorgulamak gerekiyor. Burada bir ortak akıl kurabiliyor muyuz? Bu konularda, AKP'nin çoğunlukta ve iktidarda bulunduğu bu dönemde büyük sorunlar yaşandığını ve her geçen gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütmenin vesayetine girdiğini düşünüyoruz ve bundan büyük endişe duyuyoruz.

Değerli milletvekilleri, hukuk kurmak görevi hepimizin ortak görevidir ama ileri demokrasi iktidar eliyle değil muhalefet eliyle kurulur. Muhalefete bu konudaki görevini yapmasına fırsat verildiğini çok düşünmüyorum. Özellikle son zamanlarda AKP Grubunun yasamanın bir parçası olarak değil yürütmenin sahibi olarak bu Meclise dayatmasının demokrasimiz açısından çok tehlikeli birtakım gelişmelere sebep olacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir muhalefet partisi olarak ilk günden bu yana diyaloğa açık, uzlaşmacı, hoşgörülü, çözüm üreten bir yaklaşımla ama millî konularda, ülkenin birliği ve dirliği konularında yanlış olanlara itiraz eden bir muhalefet siyasetini ortaya koyduk ve bunu ısrarla takip ettik.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin millet adına yaptığı önemli bir görevi de denetimdir değerli milletvekilleri. Bütçeyle tahsis edilen kaynakların nasıl kullanıldığını bütçe müzakerelerinde denetlemek gerekir, bunun için Sayıştay görevlidir. AKP iktidarı döneminde Sayıştayın Meclis adına denetim görevini sağlıklı bir şekilde yapabildiğini söyleyebilmek mümkün müdür? Muhalefet partilerinin muhalefet şerhlerine bakınız, orada Sayıştayla ilgili, son dönemlerde, özellikle son bütçelerde raporlarının içinin boş olması ve Meclise gönderilmemesiyle ilgili çok ağır iddialar ve ithamlar bulunmaktadır. Bunların cevapsız bırakılmasının demokrasimiz açısından çok ciddi tehdit ve tehlike teşkil edeceğini düşünüyorum.

Özellikle iktidar partisi grubu milletvekillerine seslenmek istiyorum: Akıllı bir iktidar, hesabı günü gününe veren iktidardır. Hesabı geleceğe erteleyen, hesabı ahirete bırakan, birtakım iddia ve ithamların cevabını vermeden cevabı yüce divana bırakan bir iktidar, kendi hesabına akıllı davranmıyor demektir.

Değerli arkadaşlar, Sayıştay raporlarıyla ilgili mutlaka Hükümetin de söyleyecekleri var ama ısrarla söylendiği gibi, geçmişle mukayese ederek Sayıştay raporlarının içinin boşluğu, boşaltıldığı ve gereğinin yapılmadığı konusunun cevaplandırılması gerekiyor. Bir iktidar kamu kaynaklarının kullanımında bu kadar çok hukuk çıkarmak gereğini duyuyorsa doğal olarak insanın aklına gizlenen, saklanan, verilemeyen hesaplar ve yolsuzluk iddiaları gelir. 17, 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları yargı üzerinden bir sonuca ulaştırılmalı, suçlular cezalandırılmalı ve kamu vicdanı rahatlatılmalıdır. Yoksa bu, devlet üzerinde, rejim üzerinde, demokrasi üzerinde çok ağır bir yük olarak geleceğe yansıyacaktır.

Değerli milletvekilleri, kamu kaynaklarının kullanılmasında devleti, iktidarı, idareyi denetleyecek bir başka anayasal kurumumuz Kamu Denetçiliği Kurumudur. Kamu Denetçiliği Kurumu, yargıya intikal etmemiş, vatandaşların şikâyetiyle, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını insan haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak amacıyla bizim de desteğimizle kurulmuştur. Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanının talebim üzerine nezaket gösterip gönderdiği bilgi notuna göre, 2014 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 5.974 şikâyet başvurusunun 4.549 adedi cevaplandırılmış, ilgililer uyarılmış ve şikâyet edenlere bilgi verilmiştir. Bunu önemli bir gelişme olarak görüyorum. Bu kurumun, AKP iktidarı tarafından, diğer kurumlarda yaşandığı gibi vesayet altına alınması yoluna gidilmez diye ümit ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclisimizin, yönetiminde başta Sayın Meclis Başkanı ve çalışanlar olmak üzere birçok konuda yoğun bir gayret içerisinde olduklarını biliyoruz ancak özellikle Anayasa, İç Tüzük ve milletvekilliğinin özlük haklarıyla ilgili konularda bir sonuç alınamamış olmasını da üzüntüyle karşılıyorum. Özellikle bu dönemde yani milletin adına yasama yetkisini kullanan milletvekillerinin anayasal bir zorunluluk olarak özlük haklarının hukuka bağlanmamış olmasını bir nakisa olarak görüyorum ve bunu bu dönemde tamamlamayı ümit ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Meclisimizin çalışanlarının birçok sorunu var, her defasında konuşmamıza rağmen bir türlü çözülmüyor. Eğer adalet duygusu önemliyse Meclis çalışanları arasındaki bu adaletsiz uygulamaların bir şekilde ve bir an önce bitirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, özellikle 4/C'lilerin ve genel idare hizmetleri kapsamına alınmayan Meclis personelinin sorunlarını her gün dinliyoruz. Bize hizmet eden bu insanların emekleri için de helalleşmek mecburiyetindeyiz. Bu insanların sorunlarının çözülmesi çok zor değildir, sayıları da çok fazla değildir ama aynı işi yapan insanlar arasında bir adaletsizlik varsa, bir hak yeme intibası, duygusu varsa bunu çözmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı, yöneticileri ve biz parti gruplarına düşer diye düşünüyorum, çözülmesini ümit ediyorum.

2015 yılı bütçesinin hazırlanmasında emek veren tüm bürokrasiye ve başta partimin Plan Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlar olmak üzere tüm Komisyon üyelerine harcanan emeklerinden dolayı teşekkür ediyor, bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)