| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 11.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2015 bütçe görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına Yargıtay üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Yargıtay, Anayasa'mızın 154'üncü maddesine göre adliye mahkemelerince verilen ve kanunla başka bir adli yargı mercisine bırakılmayan karar ve hükümlerin son inceleme mercisidir; aynı zamanda yine kanunla belirlenen bazı davalarda, belli davalarda ilk ve son derece mahkemesi olarak görev yapmaktadır. Bu bağlamda, bağımsız yargının yüksek bir mahkemesi olarak Yargıtay, yargı bağımsızlığının, hukuk devletimizin, temel hak ve özgürlüklerimizin güvencesi olmak ve aynı zamanda, ülkemizde adalet duygusunu hâkim ve sürekli kılmak görev ve sorumlulukları altındadır. Ancak, AKP'nin yaptıkları, yaşattıkları ve yargı alanındaki sürekli müdahalelerle adalet duygusunun alabildiğince örselendiği ülkemizde, bugün, maalesef, hukuk devletinden de, yargı bağımsızlığından da söz edebilme olanağı bulunmadığı gibi, yüksek mahkemelerimizin, Danıştayın ve Yargıtayın da bu alandaki görevlerini, üzerine düşen sorumluluklarını gereği gibi yerine getirdiklerini söyleyebilmek olanaklı değildir.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadarki uygulamalarıyla görülmüştür ki AKP'nin hedefi güçlü, adil ve etkin bir yargı düzeni oluşturmak değildir, tam tersine, AKP'nin kuvvetler ayrılığı ilkesini ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırarak yürütmeye bağlı yandaş bir yargı düzeni oluşturmak hedefinde olduğu açıkça görülmektedir. AKP'nin bu hedefinden ve bu hedefe yönelik müdahalelerinden yargının tüm kurumları, bu arada yüksek mahkemelerimiz de üzerlerine düşen payı oldukça ağır biçimiyle almıştır ve almaktadır. Nitekim, iktidarın kurulduğu günden bu yana Yargıtaya yönelik uygulamalarına baktığımızda, Yargıtaydaki iş yükünün olabildiğince arttığı, dosyaların incelenemeyerek zaman aşımından düştüğü bir dönemde, 2008 yılının Şubat ayında Yargıtaydaki üye sayısını 150'yle, daire sayısını 20'yle sınırlayan bir düzenleme Adalet Komisyonu gündemine getirilmiş ve sadece bununla da yetinilmeyerek Yargıtaydaki üye sayısı 150'nin altına düşmediği sürece üye seçiminin yapılamayacağına dair bir hüküm de bu tasarıya yerleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Komisyonda o dönemde yaşanan yoğun tartışmalar, iç-dış hukuk çevrelerinden gelen yoğun baskılar üzerine bu tasarıyı yasalaştıramayacağını gören Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, bu defa, Yargıtay Kanunu'nun 29'uncu maddesinin açık hükmüne yani Yargıtaydaki boşalan üye sayısının 10'u bulması hâlinde iki ay içerisinde Yargıtaya üye seçimi yapılmasına dair hükme ve yine, 250 üyeli Yargıtayda 34 üyeliğin boşalmasına rağmen Yargıtaya üye seçimini engelleyerek o zaman kontrol edemediğini düşündüğü ve hasım olarak gördüğü Yargıtayı kilitleme çabası içine girmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin bu çabası, Yargıtaya üye seçimini engellemesi ta ki 2010 referandumuyla HSYK'nın yapısını değiştirinceye dek sürmüştür. 2010 yılında yapılan referandumdan sonra AKP, Adalet Bakanlığı ve hepimizin bildiği, malum müttefikinin müdahaleleriyle oluşturulan ve Adalet Bakanlığının âdeta ikinci müsteşarlığına dönüştürülen HSYK'dan sonra ise bu kez 150'ye düşürülmesi talep edilen Yargıtaydaki üye sayısı 387'ye, 20'ye düşürülmesi istenen daire sayısı da 38'e çıkartılarak Yargıtayda büyük bir kadrolaşmaya gidilmiştir. Aynı dönemde, ayrıca, bu kadrolaşmanın devamı olarak kumpaslar ve düzmece delillerle açılan ve hukuka aykırı bir şekilde sürdürülen yargılamalara, aydınlarımızın, öğrencilerimizin, öğretim üyelerimizin uzun ve haksız tutukluluklarla cezaevlerinde çürütülmesine, temel hak ve özgürlüklerimizin ortadan kaldırılmasına sadece seyirci kalmayıp destekleyen AKP, aynı zamanda Yargıtayı da kullanarak Balyoz örneğinde olduğu gibi hukuka aykırı kararları onatarak meşrulaştırma çabası içerisine girmiştir.
Değerli milletvekilleri, iktidar ve iktidar dışı güç odağının bu birlikte yargıyı ve Yargıtayı dizayn etme çabaları hepimizin bildiği gibi ta ki 17-25 Aralık soruşturmalarına kadar sürmüştür. Ucu iktidarın en tepesine kadar uzanan bu asrın en büyük yolsuzluk soruşturmalarından sonra dünün müttefiki düşman olmuş ve bu yargıdaki paralel yapılanmayı "Yargı yoluyla Hükûmete darbe yapılıyor." feveranları arasında tasfiye etmek için hem emniyette hem yargıda büyük bir tasfiye operasyonu başlamıştır. Yine, bu operasyonun devamı olarak Yargıtayın yapısını değiştiren bir yasal düzenleme geçtiğimiz ay Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu yasayla, bu düzenlemeyle 2008 yılında yani Yargıtaya 1 milyon 500 bini aşkın dosya geldiği dönemde 150'ye düşürülmesi gereken üye sayısı bu defa 387'den 516'ya, 20'ye düşürülmesi gereken daire sayısı da 38'den 46'ya çıkartılmıştır. Yani, bununla da yetinilmemiş, yine yeni atanacak üyelerle ve yeni oluşturulacak Başkanlık Kuruluyla, daire başkanlarının, üyelerinin ve tetkik hâkimlerinin hangi dairelerde görev yapacakları ve uyuşmazlıklara hangi dairede bakılacağını münhasıran yeniden belirleme yetkisi Birinci Başkanlık Kuruluna verilmiştir. Ayrıca, yine bununla yetinilmemiş, Yargıtay savcılarının atanmasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, tetkik hâkimlerinin atanmasında da Yargıtaydaki Birinci Başkanlık Kurulunun inisiyatifi elinden alınarak Yargıtay tamamen devre dışı bırakılmış, Yargıtayın iç işleyişine müdahale edilerek dâhilî bağımsızlık tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, söylenecek çok şey var ancak zamanımız az. Sonuç olarak söylemek gerekir ki; demokrasi ve hukuk devletinin temel dayanağı bağımsız yargıdır ancak bütün bu anlattıklarımızdan çıkan sonuç, bugün ülkemizde demokrasinin olmadığı gibi, yargı bağımsızlığından söz etmenin de mümkün olamayacağıdır. Bugün artık ülkemizde, demokrasinin yerini parti devletini de aşan tek adam diktatörlüğü, bağımsız yargının yerini de tek adam diktatörlüğüne hukuki koruma sağlayan, yolsuzluklarına kalkan oluşturan AKP yargısı almıştır ve dolayısıyla, böyle vahim bir tablo karşısında demokrasinin yeniden kurulabilmesi, ülkemizdeki bağımsız yargının yeniden kurulabilmesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - ...sadece bütçe uygulamalarıyla değil, aynı zamanda AKP iktidarından kurtulmak da hukuk devletine inanan, adalet duygusunu yitirmemiş, yolsuzluklar için yargıyı kalkan olarak kullanmayan halkçı yeni bir iktidarın kurulmasıyla mümkündür.
BAŞKAN - Sayın Köktürk, süreniz bitti.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Bu iktidarı halkımızla hep birlikte yaratacağımıza inanıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)