GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:5
Birleşim:27
Tarih:12.12.2014

MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevi, öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin şartlarını ihlal eden, yayın ilkelerine ve kanunda belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan radyo ve televizyon kuruluşlarını denetlemektir.

RTÜK'ün teknik düzenleme ve bu bağlamdaki faaliyetleri başarıyla sürdürülüyor, bunlara söyleyecek bir sözümüz yok. Ancak yayın ilkeleri ve yayın ilkelerine aykırı yayın yapan radyo ve televizyonları denetleme konusundaki görevini RTÜK yapmamaktadır. Üst kurulda AKP'li üyelerin çoğunlukta olması, RTÜK'ün tarafsız olarak görev yapmasını büyük ölçüde engellemektedir. İktidar yanlısı asimetrik onca yayını RTÜK yalnızca seyretmektedir.

Özellikle TRT'nin yayınlarındaki tarafgirlik her türlü tahammül ve sınırları aşmıştır. RTÜK bu konuda şikâyetleri yalnızca geçiştirmektedir. Vicdan taşıyan hiçbir kimse ama hiçbir kimse bugün Türkiye'de Radyo ve Televizyon Kurumu TRT başta olmak üzere hiçbir kurumun tarafsız olduğunu söyleyemez. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak RTÜK için böyle bir sorun yoktur. TRT'yi AKP'nin propaganda aracı hâline getiren yayınları RTÜK denetlemekle değil, meşrulaştırmakla meşguldür.

Şunu buradan yüksek sesle ifade etmek istiyorum: Demokrasi, şartların eşit kılınmasıdır. Şartları eşit kılınmayan bir yerde yapmış olduğunuz hiçbir faaliyetten halkın iradesini yansıtan sonuç elde edemezsiniz. Bu bakımdan, bazı kurumlar demokrasi aleyhtarı bir faaliyet içerisinde, maalesef, bilerek ve bilmeyerek faaliyetlerini sürdürüyorlar, kötü bir parti fanatizmi çerçevesinde. Aslında yalnız TRT değil, havuz medyası bütünüyle tek yanlı yayın yapmaktadır. Ancak TRT'nin halkın vergileriyle çalışan bir kurum olması dolayısıyla TRT sorununu biraz açmak istiyorum.

Anayasa'nın 133'üncü maddesinin 1993'te değiştirilmesiyle, özel radyo ve televizyon kanalları serbest bırakılırken, TRT'ye, özerkliği ve tarafsızlığı Anayasa'da hükme bağlanan kamu hizmet yayıncısı olarak hizmet görevi verilmiştir. 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanunu'nun 5'inci maddesinin ilgili fıkrası aynen şöyledir: "Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak..." Tam da bunun tersini yapan bir kurumla karşı karşıyayız. Yasa, TRT'ye devletin ve halkın televizyonu olmak görevini vermişken, günümüzde TRT, AKP televizyonu hâline gelmiştir. Görevleri yasalarla ortaya konulmasına karşın TRT, kamunun değil, AKP'nin yayın organı gibi faaliyet göstermektedir. TRT, pervasız bir biçimde tek yanlı yayınlarına devam ederken RTÜK de olanı biteni yalnızca seyretmektedir. AKP yanlısı yayınlar, TRT'nin bütün kanallarında ve programlarında görülmektedir. Muhalif görüşe yer vermeyen, körler, sağırlar birbirini ağırlar programlarıyla TRT, kamuoyunu yönlendirmektedir.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde TRT'nin açıkça yanlı yayınlar yapması, yurttaşları ciddi biçimde rahatsız etmiştir. Bu süreçte TRT sanki demokratik, hukuk devleti olan Türkiye'nin değil de tek parti ve totaliter bir ülkenin televizyonu gibi yayın yapmıştır. RTÜK bu yayınları denetlememiş, yalnızca seyretmiştir. TRT, Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Erdoğan'ın ve AKP'nin sesi olmuş, TRT yorumcuları da siyasi amigo gibi icraatısanat etmişlerdir. Anayasa'ya rağmen, TRT, pervasızca parti televizyonu hâline getirilmiş ve yasalara da meydan okumuştur. TRT, kamuoyu oluşturma şartlarını iktidar partisi lehine anormal derecede bozarak antidemokratik bir ortamın oluşmasına büyük katkı sağlamıştır. TRT, seçim süreçlerinde Anadolu Ajansıyla birlikte iktidar lehine asimetrik şartlar üreterek halkın doğru bilinçlenmesini engellemiştir.

Değerli milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Recep Tayyip Erdoğan'a üç günde beş saat yirmi altı dakika süre ayıran TRT Türk'e diğer adaylara hiç yer vermediği için 5 kez program durdurma cezası vermiştir. Ancak TRT, Yüksek Seçim Kurulunun bu kararının gereğini yerine getirmediği için Yüksek Seçim Kurulu, TRT'ye ikinci bir kez ceza vermek zorunda kalmıştır. TRT, tarihinde ilk defa, tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle 16 kez program durdurma cezası almıştır. TRT'nin yanlı tutumuna AGİT ve Avrupa ilerleme raporunda da yer verilmiştir.

Anlaşılıyor ki anayasal bir kuruluş olan TRT, ne kuruluş kanununu ne Anayasa'yı ne RTÜK'ü ne de YSK'yı dinliyor. TRT, yasalarla belirlenmiş olan amacına ihanet eden, iktidar tarafından da kimliği yok edilmiş olan bir kuruluştur. TRT, bugün AKP'nin propaganda, manipülasyan ve ajitasyon makinesidir. İktidar, TRT vasıtasıyla halkın algısını yönetmektedir. TRT, partizan unsurlar tarafından yönetilmektedir. TRT'yi yönetenler, yasa ve Anayasa'yla kendilerini bağlı görmemektedirler. TRT'yi, milleti AKP'lilerden, demokrasiyi ise iktidardan ibaret gören bir zihniyet yönetiyor. Bu yüzden TRT, kamu yerine AKP'ye hizmet ediyor. TRT, artık Türk milletine değil, iktidar denilen efendiye hizmet eden bir köle aygıt konumundadır.

Üzüntüyle ifade etmek istiyorum ki demokratiklik açısından şu anda TRT, 12 Eylül döneminden daha da geri ve ilkel bir duruma düşmüştür. Özellikle adına Hükûmetin "çözüm süreci" dediği, gerçekte ise PKK'yı devletleştirme sürecinde PKK eylemlerinin kamuoyuna duyurulmasını engelleme ve manipüle etme işini başarılı bir şekilde TRT yerine getirmektedir.

Başbakan Davutoğlu'nun "Çok az silahlı unsurun çekildiğini biliyorduk ama deklare etmedik çözüm süreci zarar görmesin diye." dediği gerçeğini Basın-Yayın ve Enformasyon, kamuoyuna duyurmamıştır. At sahibine göre kişner. Başbakan öyle derse TRT de böyle yapar tabii.

Bugün Türkiye'nin güneydoğusunda olup bitenler konusunda da TRT, kamuoyunu zamanında doğru, tanıtıcı ve aydınlatıcı bilgi akışını sağlamak, tanıtmak ve aydınlatmak görevini yerine getirmemektedir. TRT, ülkenin varlığı ve bütünlüğü aleyhine, bölücü ve yıkıcı mihrakların lehine kamu algısını yönetmekle görevli hâle gelmiştir.

Unutmamak gerekir ki Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve TRT, uzun yıllar Bülent Arınç'a bağlı olarak faaliyet göstermiştir. Doğrusu, ben, buraya Bülent Arınç'ın geleceğini düşünerek aslında bu konuya temas ettim ama kendisi de yoksa, dün söylediklerinin karşılığını bugün çok kısa olarak ifade edeceğim. Arınç ise Öcalan'ın bir zamanlar namazında, niyazında bir adam olduğunu söyleyerek onu uzun yıllar mazlum ve sempatik gösterme gayreti içinde olmuştur. Doğrudan söyleyeyim: Arınç, Öcalan'ın "image maker"lığına soyunmuştur ve onu yapmaktadır. Aynı Arınç, bir süre sonra da HDP'ye Öcalan'ı da zor durumda bırakma ikazı yapıyor ve şöyle diyor: "Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan'ı itibarsız hâle getirmek istiyorsunuz?" Arınç, Öcalan'ın itibarından sorumlu olduğunu bu sözleriyle ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu nedenle, Arınç'ın yönetimindeki TRT'nin Arınç gibi, bebek katili Öcalan'ın itibarını koruyan ve gözeten yayın yapmasının da bize göre yadırganacak bir tarafı yoktur.

Arınç, dün burada içtenlikli bir veda konuşması yaptı. Oluşan olumlu iklimi bozmamak için de kendisine cevap vermedik ancak Arınç, konuşmasının bir yerinde çok vahim bir değerlendirme yaptı. Dedi ki: "Ben 'Kürt vardır.' dedim diye MHP hakkımda gensoru verdi." Hayır Sayın Arınç, sen "Kürt vardır." dedin diye değil, "Türk yoktur." dedin diye, daha doğrusu, "PKK'yı övdün" diye, "TSK'yı dövdün" diye gensoru verilmiştir. Yaşananlar, tarih önünde o gensorunun ne kadar haklı olduğunu da bugün kanıtlamıştır.

Değerli milletvekilleri, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, kuruluş yasasında, ilgili makamlar ve kamuoyuna zamanında ve doğru, tanıtıcı, aydınlatıcı bilgi akışını sağlamak ve tanıtma, aydınlatma faaliyetlerine katılmak amacıyla Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur. Basın-Yayın ve Enformasyonun, kamuoyuna zamanında ve doğru, tanıtıcı, aydınlatıcı bilgi akışını sağladığını söyleyecek bir babayiğidin burada olduğunu ben sanmıyorum. Türkiye'de kamuoyunun doğru bilgilerle aydınlatılması, basınla ilgili ilişkilerin düzenlenmesi ve güçlendirilmesi konusunda, mevcut durum dikkate alındığında, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün görevini yerine getirdiği söylenemez.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün, onlarca amaç içinde yalnızca Hükûmet faaliyetlerini etkin bir biçimde yansıtılması görevini tam olarak yerine getirdiğini ve bu amaç uğruna gerçekleri eğip büktüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, AKP'nin bir çeşit propaganda ve manipülasyon politbürosu gibi çalışmaktadır. Bu yönü itibarıyla Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, iktidar lehine işleyen asimetrik propagandanın koordinasyon kuruludur. Eğer Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün amacı bu ise, bu Genel Müdürlüğün, amacına ihanet ettiği, yasayla belirlenen amacına yönelik faaliyetleri yerine getirmediği açıktır.

Değerli milletvekilleri, bütün gelişmeler, Türkiye'de basın ve yayının giderek güdümlü bir hâle geldiğini göstermektedir. Bu durum, Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğunun tipik kanıtıdır. 2014 yılının ilk yarısında, ulusal ve yerel, 981 basın emekçisinin işten çıkarıldığı, 56 basın emekçisinin ise çeşitli nedenlerle istifa etmek zorunda kaldığı, Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından açıklanmıştır. Masabaşı haberciliği tercih eden birçok gazete ve televizyonun Ankara bürosu da kapatılmıştır. Yakın geçmişte gazetecilere yönelik bu kadar kapsamlı bir kıyım ve tasfiye operasyonu görülmemiştir. Hâlbuki, basın ve ifade, düşünce özgürlüğü anayasal bir zorunluluktur, Anayasa'nın da teminatı altındadır. Oysa birçok gazetecinin işten çıkarılmasının, bizzat iktidarın baskısı, yönlendirmesi sonucu gerçekleştiğini biz biliyoruz. Böyle bir zihniyetin yönetiminde TRT ve basın enformasyon kurumlarının kime hizmet edeceği de açıktır.

Değerli milletvekilleri, bugünün Cumhurbaşkanı, dünün Başbakanı olan Erdoğan, basın ve ifade özgürlüğü konusunda en büyük engeldir. Bunun böyle olduğuna yönelik somut kanıtlar vardır. Bunlardan birkaçını sizinle paylaşmak istiyorum. Tayyip Erdoğan, MHP Liderinin sözlerini Fas'tayken bir televizyon kanalına "Geçmeyin o altyazıyı." diyerek müdahale edip kestirmiştir. Bu bile demokratik bir ülkede olacak bir iş değildir. Yine, Erdoğan, anket şirketlerinin araştırmalarına müdahale etmiş, "Al MHP'den 2 puan, koy BDP'ye." diyebilmiştir. Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir başbakan, emir-komuta içinde bir basın-yayın camiası inşa edip ve iş adamlarına yönelik böyle bir talimat verebilir? Başbakanın talimatıyla hangi demokratik ülkede televizyon yayınları kesilebilir? Hangi ülkede bir başbakan, gazetecilere "Batsın sizin gazeteciliğiniz." diyebilir? Hangi ülkenin başbakanı, muhalefet liderinin sözünü, kurduğu "Alo Fatih" hatlarıyla denetleyebilir? Hangi hukuk devletinin bir başbakanı, gazete patronlarına "'Ne yapayım, köşe yazarı, hâkim olamıyorum.' diyemezsin. 'Kusura bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok.' demelisiniz." anlamına gelen sözler edebilir? Hangi ülkede bir başbakan, gazetecilere yönelik olarak "Onların tasmalarını biz çıkardık. Şimdi ise boyunlarına uluslararası tasmalar taktılar." diyebilir? Demokratik bir ülkede iktidarın başında olan birisi ne böyle konuşabilir ne de böyle davranabilir? O hâlde, bu rejimi veya böyle konuşmayı biz ne olarak tanımlayacağız ve ne olarak ifade edeceğiz?

Bize "Başbakana diktatör deme." diyorsunuz. Demeyelim ama Başbakanın da ana muhalefet liderinin sesini kesme gibi, televizyonlara müdahale etme gibi, araştırma şirketlerine müdahale etme gibi bir hakkının olmadığını öğrenmesi gerekiyor. O, bunu yapmıyorsa; o, Anayasa'yı takmıyorsa; o, demokratik hukuk devletini takmıyorsa diğer insanların bununla kendisini bağlı hissetmesi için hangi sebep olabilir?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bir sebep yok.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Sonra deniliyor ki, efendim, Anayasa'nın hemen 104'üncü maddesi okunuyor: "Cumhurbaşkanına eleştiri yapmayın ya da ona yönelik..." Kardeşim, yapılanların hepsi Cumhurbaşkanı... Cumhurbaşkanı Anayasa'da tarafsızdır. Tarafsız mı Cumhurbaşkanı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Cumhurbaşkanı tarafsız değilse, Cumhurbaşkanı siyaset yapıyorsa...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yapıyor. Hakkı var!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - ...siyasetçinin buna cevap vermesi bütün mezheplere göre caizdir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Caizdir.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (İstanbul) - Doğru.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Şimdi, bu durumda sizin eleştireceğiniz veya karşı çıkacağınız ne olabilir? Hem kel hem fodulu oynama gibi bir tavrı bir kenara bırakmakta sayısız yararlar var.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki basın özgürlüğü konusunda 2014 yılını esas alan değerlendirmeler, Türkiye'nin, son on beş yıldır ilk kez "kısmen özgür olan ülkeler" kategorisinden "özgür olmayan ülkeler" kategorisine düştüğünü açıklamıştır. Basın özgürlüğü konusunda durumu 6 puan daha kötüleşen Türkiye, bir önceki yıla göre 14 sıra daha gerilemiştir. Dünya genelinde 134'üncü sıraya düşmüştür. Türkiye, aynı zamanda, 42 ülkenin yer aldığı Avrupa'da da basın özgürlüğü olmayan tek ülke olarak ilan edilmiştir. Yayınlanan İnternet Özgürlüğü Raporu'nda da, Türkiye, 2014'te, en fazla İnternet özgürlüğünde puan kaybeden ülke olarak Rusya ile 1'inciliği paylaşmıştır. Türkiye'de Nisan 2014 itibarıyla engellenen İnternet sayısı 11 binden 40 bine yükselmiştir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Türkiye'nin giderek daha da yolsuz bir ülke hâline geldiğini ifade etmektedir. Çin'den sonra 2'nci sırada en yolsuz ülke Türkiye'dir. Yapılan yayınlar sırasında, RTÜK'e seyretmek, Basın ve Enformasyon Genel Müdürlüğüne ise destek vermek görevi düşüyor herhâlde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Bu şartlar altında, 2015 yılı bütçesinin, eğer hayırlar getirecekse, Türk milletine hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)