| Konu: | KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 13.06.2012 |
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu kürsüde çok defalar ifade ettik; önemli olan kanun hazırlamak değil, bu kanunu hangi yaklaşımla, hangi bakış açısıyla hazırladığınızdır. Doğal olarak, bu Mecliste hazırlanan bütün kanunlar kadın-erkek eşitliği dikkate alınmadan, toplumsal cinsiyet eşitliği dikkate alınmadan hazırlanan kanunlar oluyor. O açıdan, böylesi önem atfettiğimiz, herkesin sabahtan beri konuştuğu ve "Bu kanunu önemsiyoruz ve Türkiye'de kurulması gerekir." dediği, sadece bugünün meselesi değil, 2004'te gündeme gelmiş, 2006'da yasalaşmış, daha sonra dönemin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş ki veto edilmesinin nedeni de bu kanun tasarısının yeteri düzeyde hazırlanmamış olmasıyla alakalı ve sivil toplum örgütlerinin, o dönem hukukçuların itirazı nedeniyle geri dönmüş bir yasa tasarısı. Yıl 2012, biz yine aynı konuyu gündeme alıyoruz "Dünyada bunun örnekleri var." diyoruz, hatta Osmanlıya atıfta bulunup "Aslında ilk biz uygulamışız." diyoruz ama 21'inci yüzyılda, hâlâ, bu kanun tasarısını hazırlarken, ciddi anlamda ne toplumsal cinsiyet eşitliği ne hukuk açısından bu denetimi gerçekten etkin sağlayabilecek bir yönetim anlayışıyla hazırlanmış bir kanun tasarısıyla karşı karşıya değiliz. Her zaman olduğu gibi, iktidar "Ben yaptım, oldu:" deyip genel olarak bir şey geliştiriyor. İktidarın şöyle bir özelliği var: Bu iyi şeyler açısından, hani toplumda daha reklam yapmak "Biz yaptık bunları." demek açısından yapıyor ama içeriğe baktığımız zaman, çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Bu kanun tasarısı hazırlanırken temel ilkelerden birisi yurttaşı devlet karşısında korumak, bu önemli bir konu, bizim açımızdan önemli. Biz hep şunu söyledik: Devlet toplum üzerinde bir baskı ve zor aracıdır. Devlet kurumunun mutlaka demokratikleşmesi yani topluma hizmet eden bir kurum hâline getirilmesi gerekir. Devlet karşısında bireyi korumak, bireyin hak ve özgürlüklerini korumak en temel insan haklarından birisidir. Dolayısıyla bunu yapmak temel bir görevdir, bunu gerçekleştirelim ancak bunu gerçekleştirirken nasıl bir yaklaşım içerisinde gerçekleştiriyoruz, önemli. Bu konuda, mesela diyelim ki kamu denetçiliği meselesinde burada itiraz edilen konulardan birisi bu kurumun bağımsız olmadığı. Bütün gruplar da ifade etti, bu kurum nasıl oluşturulacak? İşte, iktidar kimdeyse, bugün AKP'dir, yarın yüzde 50 olacağınız nereden belli? Ama siz zannediyorsunuz ki "Biz yüzde 50 olacağız, bunun üzerinden tekrar yapacağız." ama iktidara yetki veren bir yaklaşımla komisyon seçiliyor, iktidar kimse onun denetiminde. Bu kabul edilebilir bir nokta değil. Yani bu kurumun bağımsız olması geleceği açısından da önemli, denetim açısından da önemli.
Bizim açımızdan ikinci eleştiri konusu ve temel eleştiri konusu, bu konuda kadın-erkek eşitliğine dair bir yaklaşımın olmaması. Kadın örgütleri yıllardır bu konuda çalışıyor. Kadın meselesi üzerinden? Özellikle devlet aygıtının kendisi zaten cinsiyetçiliği ören bir noktada ve toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldıran, iktidarı, hiyerarşiyi, tahakkümü her gün her gün yeniden üreten bir konumda. Dolayısıyla, bunun karşısında özellikle kadınların daha çok baskıya ve zora, ayrımcılığa maruz kaldığı bir yerde kadınlar lehine bir düzenlemenin yapılmaması kabul edilebilir değil.
Biraz önce Sayın Burhan Kuzu, Vekilimiz Ayla Hanım'ı eleştirirken dedi ki: "Bu konuda çocuklar ve kadınlar üzerinden bazı düzenlemeler yapılabilir." Biz bunu en azından bir söz olarak ele alıyoruz. Gerçi Sayın Bakan böyle bir şey ifade etmedi ama en azından bu düzenlemeyi yapalım. Alanlara göre bir düzenleme gerçekleşirse buradan kısmen, bu tamamen çözmüş olmayacak ama çocuklar ve kadınlar açısından belki bir alanı çözmüş olacağız diye düşünüyorum. O açıdan, bizim değişiklik önergemiz var bu konuda. Bu konudaki değişiklik önergemizi umarız dikkate alır Hükûmet çünkü dikkate almadığında sadece muhalefet olarak önergemiz yeterli kalmıyor. Bunun önemli olduğunu düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, kamu denetçiliği yasasının gerekçesinde de belirtildiği üzere, kamunun her türlü işlemlerine karşı kişi hakkını korumak için geliştirilmiş bir yargı öncesi mekanizma kurulmaya çalışılıyor. Bu nedenle de ulusal insan hakları kurumları içerisinde yer alması önemli. Bu kurumun oluşturulması o açıdan, uluslararası mekanizmalara göre de dikkate almak durumunda kaldığımız bir şey. Kaldı ki zaten kanunun gerekçesi de Avrupa Birliği uyum çerçevesinde ele alınmış durumda. Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında kabul edilen Paris Prensipleri'ne uygunluğu önemlidir. Yani bu kanun teklifinin bir noktada Paris Prensipleri'ne uygun olması da gerekmektedir. Paris Prensipleri, insan hakları alanında çıkarılan tüm yasaların, oluşturulacak mekanizmaların mutlaka uyumlu hâle getirilmesi gereken ilkeleri içermesini istemektedir. Bu yasa tasarısıyla oluşturulmaya çalışılan insan haklarının geliştirilmesi ve korunması amacının sağlanması için Paris Prensipleri'ne uygunluğunun mutlaka sorgulanması gerekiyor. Yasa tasarısının en temelde eleştirilmesi gereken nokta, ilk maddede kurumun görevlerinin net bir şekilde belirlenmemiş olmasıyla alakalı. Özellikle 5'inci madde, bu yasa tasarısının 5'inci maddesinde "İdarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını adalet anlayışı içinde insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak görevidir." denilmektedir. İfadede "idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları"yla neyin kastedildiği muğlaktır yani burada aslında daha net bir ifade kullanmak gerekiyor çünkü bu kurum, sonuçta yargı işlevini görmeyecek, sadece bir rapor hazırlayacak, rapor buradan gündeme getirilecek ama bu kurumun hazırladığı rapor oldukça önemli. Bu noktalara dikkat etmek gerekiyor.
Diğer bir konu, özellikle yine 5'inci maddede yer alıyor, Türk Silahlı Kuvvetlerinin -burada da eleştiri konusu oldu- bu kamu denetçiliği dışında tutulması. Biz yıllarca askerî vesayetten bahsettik, özellikle AKP Hükûmeti, askerî vesayete karşı mücadele ettiğini, bunu ortadan kaldırdığını, bunun demokrasinin genel bir yaklaşımı olduğunu hep ifade etti ama uygulamalara baktığınızda, yine de bu alanı özerk olarak korumakta, bu alana müdahaleye izin vermemektedir, bu alanda yaşanan sorunlara dair herhangi bir yaptırımı olmamaktadır. Bu da bir eleştiri konusudur yani şimdi böyle bir kurum kuracaksınız, bütün alanların denetlenmesini isteyeceksiniz ama Türk Silahlı Kuvvetlerini bu kapsam dışında tutacaksınız. Bu, kabul edilebilir bir yaklaşım değil.
Sayın milletvekilleri, bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz: Yönetim bir sanattır. Yönetimin nasıl olduğunu belirleyecek olan, onun temel ilkeleridir. Eğer siz demokratik bir yönetim sağlayamazsanız, demokrasiyi işletemezseniz, orada kaos ve kargaşa olur. Dolayısıyla, sadece yönetimi iktidar gücü olarak ele almak "Biz yaptık oldu, yeterli sayımız var." yaklaşımıyla geliştirilecek hiçbir şeyin topluma hiçbir faydası yoktur, halklarımıza hiçbir faydası yoktur. Dünya bugün yönetimde demokrasiyi tartışıyor. "Daha demokratik işleyiş nasıl olabilir?", "İş yerleri demokrasisi nasıl olabilir?" diyelim ki "Siyasette demokratik ilkeleri nasıl geliştirebileceğiz?" yaklaşımını mutlaka güçlü bir şekilde ele almak gerekiyor. O yüzden de bu yasa açısından da bu yön eksiktir, bir kez daha bunun altını çizmek istiyoruz.
Yine, kadın meselesi açısından, mutlaka bundan sonra çıkarılacak yasaların da kadın-erkek eşitliği meselesinde ele alınması gerekiyor.
Biraz önce Sayın Milletvekilimiz Rıza Türmen ifade etti aslında, anayasa yapım sürecinde de aslında alelacele, işte, bu yasaları çıkarmayı biz de doğrusu çok anlamlı bulmuyoruz. Aslında bir şekilde anlamlı buluyoruz, İktidarın yeni anayasa diye bir derdi olmadığı bir kez daha açığa çıkıyor. Aslında bir şekilde orada bir komisyon çalışıyor, zaman harcıyor, emek harcıyor ama burada başka bir şeyi yapıyor. Yani ikili bir hukuk var; bir yandan Türkiye'ye umut veriliyor, "Yeni bir anayasa yapılacak, demokrasimizi inşa ediyoruz." diye ifade ediliyor, bir yandan da aslında burada başka bir hukuk işletilmeye çalışılıyor. Bu bile aslında burada ne yapılmak istendiğini çok net ifade ediyor.
Biz bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz: AKP Hükûmeti çok net olarak şunu söylesin: Yeni bir anayasa yapmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Yeni anayasa yapmak istiyorsak, o zaman, doğru düzgün anayasamızı yapalım, yasaları ona göre yapalım. Şimdi, biz yasalar yapacağız, anayasayı buna göre uyarlayacağız; bu kabul edilebilir bir yaklaşım değil, bu ciddi bir sorun.
Diğer bir konu: Gerçekten, bizim diyelim ki demokratik bir yönetimi sağlayabilmek için sorgulamamız gereken birkaç şey var. Mutlaka cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik, bilimcilik insanlığın başına bela olan şeylerdir. Dolayısıyla, gerçekten cinsiyetçi olmayan, milliyetçi olmayan, diyelim ki dini siyasete alet etmeyen, bilimi tekelleştirmeyen bir yaklaşımla kanunlarımızı, yasalarımızı hazırlarsak ancak gerçekten Türkiye halklarına bir hizmet etmiş oluruz, aksi takdirde, kendi iktidarımızı güçlendirecek yeni mekanizmalar yaratmış oluruz. Yani devleti denetlemek açısından da başka bir mekanizma ya da kamu kurumlarını denetlemek için başka bir mekanizma kurduk. Burada yeni istihdam alanları yaratmanın ötesinde bir şeye gitmeyecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tuncel.