GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:5
Birleşim:28
Tarih:13.12.2014

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşları Mesleki Yeterlilik Kurumu, TODAİE ve Devlet Personel Başkanlığının bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

AKP Hükûmeti, yandaş sendikayı kullanarak kamu çalışanlarına ve emeklilerine maaş zammı konusunda büyük bir kazık atmıştır. Hezimetle sonuçlanan, beceriksizce imzalanan toplu sözleşmeyle alınan 123 liralık seyyanen zam pahalıya patlamıştır. 2014 yılında verilen ortalama yüzde 5,2 zamma karşın on bir aylık enflasyon yüzde 8,65 olmuş, gıdadaki enflasyon yüzde 14,35'e varmıştır. Kamu görevlileri ve emeklileri temmuzda zam alamamış, 2015 Ocakta da enflasyon farkı alamayacaktır. AKP, çalışanları enflasyona ezdirmektedir. Aylıkları memur maaşı artışına bağlı olan sözleşmeliler, 4/C'liler, yaşlılar ve muhtaç engelliler de enflasyona ezdirilmektedir.

Emekliler ele güne muhtaç hâle getirilmiştir. Emeklinin aldığı aylıkla nasıl geçinebileceği AKP Hükûmetinin umurunda bile değildir. Hükûmetin emeklilere verdiği zam sadece 30-40 liradır. Emekliler banka promosyonu bile alamamaktadır. Hükûmet yedi yıldır bunu bile becerememiştir. Emekliye "Sağlık harcamaları ücretsiz." deniyor ama "muayene parası", "katılma payı", "reçete parası", "kutu parası", "fark ücreti" diyerek yapılan kesintilerle emekli, maaşının ne olduğunu bile bilmemektedir. Emekli aylığıyla geçinemeyen emekli, bir iş bulsa, bir iş yerini çalıştırsa emekli aylığının yüzde 15'i kesilmektedir. Vergi kaçakçılarını affeden Hükûmet çalışan emekliye ceza kesmektedir. Sözler verilmesine rağmen emekli aylıkları arasındaki eşitsizlik ve dengesizlikler giderilmemiştir. İntibak düzenlemesi denilen kanunla sadece 2000 öncesi SSK emeklileri için kısmi iyileştirme yapılmış, 2000 ve sonrası emeklilerin, özellikle BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate alınmamıştır.

Bugünkü asgari ücret de sefalet ücretidir. AKP zihniyeti asgari ücretlileri çağdaş köleler olarak görmektedir. TÜRK-İŞ bir kişinin yaşam maliyetinin 1.448 lira olduğunu hesaplamıştır ama asgari ücretin 2015 yılı Ocak ve Temmuz aylarında sadece yüzde 3 oranında artırılması öngörülmüştür. AKP'nin hiç utanmadan, hiç sıkılmadan asgari ücretliye öngördüğü zamma bakın, günlük bir simit parası bile değil. Hükûmet artık insafa gelmelidir. Asgari ücret, işçilerin aileleriyle birlikte insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayabilecek düzeye getirilmeli ve asgari ücretten vergi alınmamalıdır. Çalışanların ve emeklilerin uğratıldığı zarar giderilmelidir. Emekli, dul ve yetimler ile kamu çalışanlarının aylıkları iyileştirilmeli ve enflasyon kayıplarının telafisi amacıyla kendilerine iyileştirme tazminatı ve zammı ödenmelidir.

Asgari ücret ve emekli aylığı bugün milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Aldıkları parayla nasıl geçinsinler? Bugün çalışanlar ve emekliler aldıkları aylıkla ay sonunu getirememekte, birçoğu borç batağına girmiş olup geçim sıkıntısı çekmektedir. Türkiye Bankalar Birliği raporlarına göre son dönemde tüketici kredisi kullananların yarısı ücretli çalışanlardır. Yine, kredi kullananların yüzde 29'u 1.000 liranın, yüzde 56'sı da 2 bin liranın altında geliri bulunanlardır. Çalışanları ve emeklileri dilinizden hiç düşürmediğiniz faiz lobilerinin kucağına attınız. Zaten AKP zihniyeti ile faiz lobisinin yediği içtiği ayrı gitmemektedir. Vatandaşlarımızın kredi kartı ve tüketici kredisi borçları Merkez Bankası verilerine göre 2002 yılında 6 katrilyon lirayken tam 58 kat artarak bugün 390 katrilyon liraya çıkmıştır. 2002 yılında 100 liralık gelirinin 5 lirası ile borcunu ödeyen vatandaşlarımız şimdi 100 liralık gelirinin 55 lirasını borcuna ayırmaktadır. Vatandaşın sadece kredi kartı ve tüketici kredileri için ödediği faizler son on iki yıllık dönemde 17 kat artmış, yıllık 36 katrilyon liraya ulaşmıştır.

Ülkemizde yüzde 13'e kadar inen yurt içi tasarrufları artırmak için halktan tasarruf yapmasını isteyen AKP zihniyeti, milletin parasıyla kendilerine kaçak saray yaptırıp yeni uçak ve makam araçlarıyla zevküsefa içinde saltanat sürmektedir. Bu bütçe tasarısına göre Cumhurbaşkanlığının ödeneği yüzde 99 artırılmakta, kamu kuruluşlarına 8.500 civarında yeni taşıt alınması öngörülmektedir. Buna karşın, 11 milyon emekli, dul ve yetim, 5 milyon asgari ücretli, 3 milyon kamu çalışanı yine sefalete mahkûm edilmekte, yüzde 3+3 nispetinde maaş zammına talim etmeleri öngörülmektedir. Maalesef emekli aylıklarını fazla gören, "Asgari ücretle bal gibi geçinilir." diyen bakanlara sahip bir iktidar iş başındadır. Soruyorum: Hani Türkiye zenginleşmişti? Hani kişi başına 10 bin dolar gelir? Çalışanların ve emeklilerin büyük çoğunluğu açlık sınırının altında aylık almakta ve borca batmış durumdadır. Bu işte bir gariplik yok mu? Tabii ki AKP döneminde ülkemizde büyüyüp zenginleşenler de var. İmar lobileri, ihale lobileri, rüşvetçiler, kaçakçılar, vurguncular, faizciler, rantiyeciler ve kamunun parasıyla yolunu bulan yandaşlar köşe olmuştur.

Sayın Bakanım, Mesleki Yeterlilik Kurumuna bir görev vermenizi isteyeceğim. Resmî verilere göre hırsızlık suçlarında büyük artış vardır. Hırsızlık artık meslek hâline gelmiştir. Mesleki Yeterlilik Kurumu hırsızlığın meslekî standartlarını da belirleyiversin.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidar olunca yeni bir personel rejimi ve ücret rejiminin süratle hayata geçirileceğini taahhüt etmesine rağmen on iki yıldır bu yönde bir adım atmamış, tam tersine mevcut sistemi de delik deşik ederek içinden çıkılmaz hâle getirmiştir. Bugün, kamuda sağlıklı ve tutarlı bir personel politikasından bahsetmek mümkün değildir. Personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, istihdam rejimi tümüyle bozulmuştur. Devletin asli ve süreklilik arz eden birçok kamu hizmeti sözleşmeli personel, 4/C'li geçici personel, vekil ve ücretli personel, geçici ve mevsimlik işçiler, taşeron şirket işçileri eliyle yürütülür hâle gelmiştir. Aslında, geçici işlerin ifası için istisnai hâllere münhasır olması gereken uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca, sözleşmeliler ve vekiller çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam edilmiştir. AKP zihniyetinin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü açık olan bu yanlış uygulamalar ile birlikte birçok mağduriyet ortaya çıkmıştır.

En büyük mağduriyet ise yandaş olmayan ve bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması yapılmayan, bir türlü sıra gelmeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz gencimizdir. Bu işsiz gençlerimizin ak torpili yok, VIP torpili yok, babaları ya da arkadaşlarının babaları AKP iktidarında bakan, milletvekili, etkili bürokrat olmadığı için istisnai yollardan kendilerine kamuda iş bulamıyor.

Değerli arkadaşlar, AKP zihniyeti kayırmacılığı, ayrımcılığı, adaletsizliği iyi bilmektedir. Biliyorsunuz, geçen yıl torba kanunla sözleşmeliler ve vekil Kur'an kursu öğreticileri memur kadrolarına alınmıştır. Ancak, yine haksızlık ve ayrımcılık yapılmış, bazı kamu çalışanları mağdur edilmiştir. 4/C mağdurları boynu bükük bırakılmış, rehber ve usta öğreticiler ile ücretli öğretmenler görmezden gelinmiş, vekil ebe, hemşireler, aile sağlığı çalışanları hayal kırıklığına uğratılmış, vekil imamların ve vekil müezzinlerin sevinci kursağında bırakılmıştır. Başta şeker fabrikaları ve belediyelerde olmak üzere, kamuda çalışan geçici ve mevsimlik işçiler göz ardı edilmiştir.

Sayın Bakan, kamu çalışanları arasında bin bir çeşit ayrımcı ve adaletsiz uygulamalara ne zaman son vereceksiniz? Yaşanan mağduriyetler vicdanınızı hiç mi rahatsız etmiyor? Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici, vekil, ücretli ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması son bulmalıdır. Mevcut çalışanlar kadrolara atanmalıdır.

Bakın, kamunun her alanına taşeronlaşmayı soktunuz. İş güvencesi, iş garantisi, örgütlenme hakkı bulunmayan taşeron işçiler, düşük ücretle günde sekiz saatten fazla çalıştırılmakta, haftalık izin bile kullandırılmamaktadır. Taşeron işçilerin maaşları da düzenli verilmemekte, hakları gasbedilmektedir. Taşeron işçilerin ücretlerinin gecikmeli ödendiği, hakları olan yemek, yol parası gibi ödemelerin ya hiç ödenmediği ya da eksik ödendiği Sayıştay denetim raporlarına bile yansımıştır. Taşeron işçilerin kadroya atanacaklarına dair aylardır medyada yer alan müjdeli haberlerin hepsi bugüne kadar boş çıkmıştır, taşeron işçilerin umutları yıkılmıştır.

Sayın Bakan, emeğini acımasızca sömürdüğünüz taşeron işçilerin umutlarını da sömürüyorsunuz. Taşeron sisteminin kölelik olduğunu, taşeron uygulamasının çile uygulamasına dönüştüğünü, işi daha ucuza yaptırmak için taşeronluk sisteminin acımasız bir şekilde kullanıldığını, işçilerin köleleştirildiğini sürekli söylüyorsunuz ama bu sömürüden, bu kölelik düzeninden vazgeçmeye de hiç niyetiniz yok. Geçen yıl kamuda 600 bin taşeron işçisi olduğunu söylüyordunuz, şimdi 761 bin taşeron işçisi olduğunu söylüyorsunuz. Açıkça görülmektedir ki AKP Orta Çağ zihniyetini hortlatmış olup, taşeronlaşmayı politikasının esası olarak uygulamakta ve bundan da siyasi nema sağlamaktadır. Taşeron işçiler AKP'li siyasetçilerin referanslarıyla işe alınmakta, aksi hâlde firmanın ihalesi iptal edilmektedir. İşsizliğin olumsuzluğunu fırsata çeviren bu zihniyet tarafından oluşturulan sömürü düzeninde taşeron işçiler, işten çıkarma tehdidiyle AKP'ye oy vermeye de zorlanmakta, AKP'nin siyasi mitinglerinin kadrolu elemanı hâline getirilmektedir.

Kamuda taşeron uygulamalarının hileli olduğu ve işçilerin başından itibaren kamunun işçisi olduğu yönünde çok sayıda yargı kararı bulunmaktadır. Karayollarında çalışan işçilerin açtıkları davalar sonucu yargı bu işçilerin işe başladıkları tarihten itibaren Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi olduğuna karar vermiştir, Yargıtay da bu kararları onamıştır. Aynı şekilde sağlıkta, mahallî idarelerde ve başka kurumlarda da dava kazanan taşeron işçiler bulunmaktadır ancak AKP Hükûmeti üç buçuk yıldır yargı kararlarını dinlememiş ve keyfî bir biçimde hileli taşeron uygulamasına devam etmiştir. Zaten AKP Hükûmeti eğer samimi olsaydı önce bu yargı kararlarını uygulardı. Sayın Bakan şimdi de diyor ki: "Ya tazminattan vazgeçip kadroya alınacaklar ya da kadrodan vazgeçip tazminatlarını alacaklar." Sayın Bakan, siz kimsiniz ya, hangi hakla bunu söyleyebiliyorsunuz? Bakan değil sultan olsanız böyle bir şart koşmaya hakkınız yok. Siz Çalışma Bakanı değil misiniz? Çalışanların haklarını niye vermiyorsunuz? Ortada bir değil binlerce yargı kararı var. Nerede hukuk devleti? Nerede hukukun üstünlüğü? Her şeyden öte nerede insanlık? Bu zalimliği artık bırakın. Bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa, bu köleliğe, bu sömürüye artık son verin. Bu, kul hakkına girer. O nedenle bunca insanın vebali çok ama çok ağır. Evet, ey Çalışma Bakanı, ey AKP zihniyeti, bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız?

Kamuda üvey evlat muamelesine tabi tutulan bir başka kesim de 4/C'lilerdir. 4/C'li olarak yapılan atama işlemi hakla, hukukla ve insafla bağdaşmamaktadır. AKP'nin köle çalıştırma anlayışı burada da tezahür etmektedir. Demek istiyorlar ki: "4/C'lileri işe aldık, istediğimiz parayı veririz, istediğimiz gibi çalıştırırız, istediğimizi yaparız." Çeşitli kamu kuruluşlarında çalışan ve mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'lilerin kadroya alınmaması, görmezden gelinmesi asla kabul edilemez. 4/C mağdurları bu ülkenin vatandaşları değil mi? Bu arkadaşlarımızı neden kadroya geçirmiyorsunuz? Görüyoruz ki ayrımcılık yapmak AKP zihniyetinin iliklerine kadar işlemiş. Sayın Bakan biraz sonra burada çıkıp diyecek ki: "4/C'lilere şunu verdik, bunu verdik." Aynı yerde, aynı işi yapmalarına rağmen kadrolulara göre düşük maaş verilmesinin, ayrımcılık yapılmasının hiçbir izahı olamaz. Kamu çalışanları arasında uyguladığınız çifte standart vicdanınızı sızlatmıyor mu? Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de 4/C statüsünde ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan mağdurlar var. Kendilerine hizmet edenlerin mağduriyetini gideremeyenlerin başkalarına hayrı olamaz. Bunlardan üniversite mezunu, hatta yüksek lisans yapan vasıflı arkadaşlarımız "hizmetli", "garson" gibi görevlerde çalıştırılıyor. Unutmayın, zulüm ile abat olunmaz, zulüm ile abat olanların da akıbeti berbat olur.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın kalan kısmında Ermenek'ten bahsedeceğim.

Sayın Bakan, Allah aşkına, siz nasıl bir hükûmetsiniz anlayamıyorum. Hem görevinizi yapmıyorsunuz, maden işçilerini göz göre göre ölüme gönderiyorsunuz hem de verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz. Ermenek'te maden faciası yaşanmasıyla birlikte, siz, Ulaştırma Bakanı ve Enerji Bakanı günlerce orada kaldınız. Soruyorum: 3 bakan kameralar karşısında boy göstermekten başka Ermenek için ne yaptınız? Bari verdiğiniz sözleri tutun. Bakın, Anadolu Ajansının geçtiği haberler: Tarih 4 Kasım, "Ulaştırma Bakanı yeraltında kalan işçilerimizin Halk Bankasına olan borçlarının silindiğini belirtip '1.500 maden işçisinin kredi borçlarını üç ay süreyle bankalarımız faizsiz erteliyor.' demiştir." Tarih 5 Kasım, bu defa Enerji Bakanı 18 işçinin bütün borçlarının silindiğini hatırlatıp Ermenek'te çalışan bütün maden işçilerinin kredi borçlarının üç aylığına ertelendiğini, Ermenek havalisinde bulunan bütün esnaflarımızın da bütün kredi borcunun faizsiz olmak kaydıyla üç ay ertelenmiş olduğunu söylemiştir. Bu sözler facianın olduğu alanda, kameralar karşısında ifade edilmiştir. Bugün 13 Aralık yani, bakanların sözlerinden bu yana kırk gün geçmiş. Peki, durum nedir? Halk Bankasının yaptığı hiçbir şey yok. İnsan utanır ya! Koca koca bakanlar halkı aldatır mı? Bölgenin güya bakanı var, Başbakanı var ama bir kamu bankasına bile sözü geçmiyor ama yandaşlara, havuzculara gelince akan sular duruyor, kararlar hızla alınıyor, trilyonlar, katrilyonlar aktarılıyor.

Ocaklar çalışmadığı için bölgede ekonomik ve sosyal hayat durmuştur. Çok ciddi mağduriyet yaşayan maden işçileri ve esnaf için henüz hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Soma'daki uygulamaların Ermenek'te de yapılması için iki kanun teklifi verdik. Yaptığımız ısrarlı çağrılar sonucu Sayın Başbakan 2 Aralık tarihli grup toplantısında Soma'da tanınan hakların Ermenek'te de tanınacağını açıklamıştır ancak bu hakların büyük çoğunluğu yasal düzenleme gerektirmekte olup bunun 6 Ocak 2015 tarihinden önce yapılamayacağı ortadadır. Maden şehitlerimizin dul ve yetimleriyle ana ve babalarına aylık bağlanması, yakınlarından birine kamuda istihdam hakkı verilmesi, mirasçılarına konut tahsisi, işletmeleri çalışmayan maden işçilerine İşsizlik Sigortası Fonu'ndan aylık ödenmesi, Ermenek, Başyayla ve Sarıveliler esnafının kredi borçlarının faizsiz ertelenmesi ve KOSGEB kredilerinden faizsiz yararlanması için yapılması gereken düzenlemelerde çok geç kalınmıştır.

Yandaşlarınız için, "Yedirtmem." dediğiniz bürokratlar için, vergi kaçakçıları için, kara paracılar için anında kanunlar çıkarmayı iyi biliyorsunuz, 17-25 Aralıkta ortaya saçılan rüşvet ve yolsuzlukları örtbas edebilmek için geceli gündüzlü çalışarak torba kanunlar çıkarmayı iyi biliyorsunuz ama Ermenek'te büyük bir mağduriyet yaşayan maden işçilerimiz ve esnafımız için gerekli düzenlemeleri ağırdan alıyor, ayak sürüyorsunuz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinize gelmesek kılınızı bile kıpırdatmayacaksınız.

Sayın Bakan, bu düzenlemeleri yapıncaya kadar, Hükûmet bölgeye sahip çıkana kadar biliniz ki yakanızı bırakmayacağız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)