GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:5
Birleşim:28
Tarih:13.12.2014

MHP GRUBU ADINA SİNAN OĞAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ile Türk Akreditasyon Kurumunun 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve bizi izleyen Türk milletinin değerli üyelerini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, 17 Aralık deyince hepinizin aklına ayakkabı kutuları gelecektir muhtemelen. Ancak 17 Aralığın Avrupa Birliği tarihimiz açısından farklı bir anlamı var. Hatırlar mısınız Sayın Bakan, 17 Aralık 2004 tarihinde gündüz vakti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek havai fişekler patlatmıştı. Siz o zaman Bakanlıkta mıydınız bilmiyorum ama o tarihte Avrupa Birliğine girmiştik. Aradan tam on sene geçti -ki bunun on iki senesi de sizin iktidarınız döneminde- o havai fişeklerden geriye Adalet ve Kalkınma Partisinin elinde patlamış bir AB Bakanlığı kalmıştır. Onun dışında herhangi bir şey Avrupa Birliği Bakanlığı olarak ve Avrupa Birliği Bakanlığının sizin döneminizde kurulduğunu da dikkate aldığımızda elimizde kalan, o anlamda, Avrupa Birliğiyle ilgili bir gelişme, bir ilerleme yok maalesef.

O yıllarda Avrupa Birliği, daha doğrusu sizden iki önceki bakanınıza ben değişik vesilelerle "İşsiz Bakan" diyordum çünkü Avrupa Birliğinden başka her işle meşguldü kendileri. Sonra, başka bir 17 Aralık patlayınca gördük ki Sayın Egemen Bağış aslında işsiz değilmiş, onun Reza gibi önemli bir işi varmış ve Reza'nın da sözlerine baktığımızda "Biz Egemen Bağış'a gömlek gönderdik." diye ifade ediyor. Anlaşılan o ki Egemen Bağış da millî görüş gömleğini çıkarıp, Reza'nın gömleğini giyenlerin sırasına o da geçmiş.

Avrupa Birliğinin birçok konuda eleştirilecek yanı var. "Eksik çalışmıştır." diyebiliriz "O anlamda herhangi bir iş yapmamış." diyebiliriz ama Avrupa Birliği Bakanlığının Avrupa Birliğinin karşısına yolsuzlukla çıkacağını doğrusu ben tahmin etmezdim. Şimdi, Avrupa Birliğinin Sayıştayı olarak ifade edilen OLAF'ın Bakanlığınız aleyhinde açmış olduğu 2 tane soruşturma davası var. Yani yolsuzlukta harbiden bizi Avrupa Birliğine soktunuz ve 4,5 milyon avroyu Avrupa Birliği, Bakanlığınızdan geri istiyor. Umarım bunun da savunmasını iyi yapıyorsunuz çünkü Türkiye'de bu tür hırsızlıklara darbe deyip geçiştirebilirsiniz ama Avrupa Birliğine bunu darbe deyip geçiştirme imkânınız yok. Geldik gördük ki Avrupa Birliği Bakanının işi "Bakara makara"ymış. Hâlbuki Avrupa Birliği Bakanlığının işi "Bakara makara" değil Sayın Bakan, Avrupa Birliği Bakanlığının işi Brüksel-Ankara olmalıdır.

Türk milletinin değerli temsilcileri, siyasetteki temel değerlerden birisi erdem, ahlak ise diğeri de sağlam bir omurgadır. Bugünkü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Mart 1990 tarihinde -ki o zaman daha millî görüş gömleği çıkmamışken- Sakarya'da Avrupa Birliği için söylemiş olduğu çok veciz ifadeler var. Sayın Cumhurbaşkanı, bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki: "Avrupa Topluluğu, ona zaten giremeyeceğiz." "Ya, nasıl söylüyorsun, giriyorlar işte." "Yok, merak etmeyin, almayacaklar. Ben keramet ehli filan değilim ama haber veriyorum size, al-ma-ya-cak-lar. Ama işin hakikatini bilmek lazım. Avrupa Topluluğu Hristiyan Katolik devletler birliğidir. Bu kazanın içerisine biz girmeyeceğiz." Vallahi, harbi keramet ehliymiş yani. Sonra, Abdullah Gül, hem Dışişleri Bakanlığı yapmış hem Başbakanlık hem Cumhurbaşkanlığı, o da gümrük birliğiyle ilgili olarak "Türkiye'yi gümrük birliğine bağlayanlar aslında bizi arka bahçedeki köpek kulübesine bağlamışlar." diye ifade etmiştir.

Şimdi, Sayın Bakan, Cumhurbaşkanları böyle diyor. Siz hâlâ "Avrupa Birliğine gireceğiz." diyor musunuz, doğrusu merak ediyorum.

Sayın Erdoğan devam ediyor, "Daha bitmedi. Niye almayacaklar bizi? Çünkü onların dinini kabul etmediğimiz müddetçe onlar zaten sizi kendilerinden kabul etmeyecekler. Şimdi ne yapalım veya şimdi yapılan nedir? Oyalama taktiği; oyalayalım da Kıbrıs'ı ellerinden alalım, oyalayalım da Ermeni soykırımını kabul etsinler, dert bu." demiş.

Şimdi, meşhur, malum kaçak sarayda Papa'yı Kutsiyetpenahları olarak karşılayanlar, methiye düzenler kimdi? On iki yıldır Kıbrıs'ı peşkeş çekmeye çalışanlar kimdi? Veyahut da geçtiğimiz 23 Nisanda, 23 Nisan Bayram sevincini bir tarafa bırakıp sözde özürler dileyen kimdi acaba?

Abdullah Gül'ün bir başka sözü, bu kürsüden 8 Mart 1995: "Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmeyeceği kesindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir, Avrupa'nın önde gelen bütün politikacıları söylemektedir, Avrupalı filozofların hepsi söylemektedir çünkü Avrupa Birliği bir Hristiyan birliğidir." demiştir. Peki, Avrupa Birliğinin siyasi reform paketleriyle Sümela Manastırı'nda Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un yönettiği ayinler; 19 Eylül 2010 tarihinde Akdamar Adası'ndaki Surp Khaç Ermeni Kilisesi'nde yaklaşık doksan beş yıl aradan sonra ilk dinî ayin; Alaçatı'da 28 Mayıs 2011 tarihinde Pazaryeri Camisi'nde Fener Rum Patriği Bartholomeos'un yönettiği ayin kimin iktidarı döneminde yapılmıştır? Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bulunan Surp Giragos Ermeni Ortodoks Kilisesi restore edilmiş ve ayin yapılmıştır.

Bakanlığınızın, AB Bakanlığı bültenlerinde diyor ki: "AKP döneminde Orta Doğu'nun en büyük kilisesini..." Bakınız, AB Bakanlığı olarak övündüğünüz şeye bakın Allah aşkına. Bültenlerinizde diyor ki, tekrar ediyorum: "AKP döneminde Orta Doğu'nun en büyük kilisesi bizim iktidarımız döneminde yapılmıştır." diye övünüyorsunuz. Vallahi bravo, helal olsun. Ben de buradan sizi tebrik ediyorum!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Avrupa Birliğinde aslında son noktayı koymuş, diyor ki Avrupa Birliğini kastederek: "Biz diskoda tanışmış 2 genç değiliz." diyor. Tam Arınç'ça bir tanımlama.

Tabii, Egemen Bağış'a geçeceğim ama ondan önce... Yani Avrupa Birliğiyle ilgili bizim bu elli bir senelik ilişkiler tarihimizin son on iki senesi herhâlde komediyle doludur çünkü Avrupa Birliğindeki bir ülkeyi ve bir ülke başkanını sizin iktidarınız döneminde ciklet çiğneyerek protesto eden -bir belediye başkanı- sizin Büyükşehir Belediye Başkanınız Gökçek olmuştur. Ama, daha ilginci, ben doğrusu merak ediyorum, şimdi, adamlar Avrupa Birliği bakanlarını ciddiye alır, Avrupa Birliği bakanlarının sözleri de ilgili ülkelerin dillerine tercüme edilir. Önceki Bakan Egemen Bağış'ın "Sarkozy'e kapak olsun." sözünü Almanlar nasıl tercüme etmiştir, Fransızlar nasıl tercüme etmiştir, İngilizler nasıl tercüme etmiştir doğrusu merak ediyorum. Ben Google'a yazdım, hani bire bir tercümede birtakım şeyler çıkardım ama şimdi bunlarla da sizin vaktinizi almayayım çünkü kapağın büyüğünü aslında bu sözü söyleyenlere yapmışlar. Ne demişler? "AKP iktidarı döneminde Türkiye demokraside hiç olmadığı kadar geri gitmiştir, Avrupa Birliğine sizi almayız." çünkü -hemen onu bulup söyleyeyim, şimdi eğer kapak yapılacaksa- AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu üyesi Johannes Hahn, Türkiye'yle ilgili fasılların açılmamasının önündeki en önemli gerekçenin özgürlükler ve insan hakları olduğunu söylemiştir. Herhâlde Avrupa Birliği bunu söylerken Egemen Bağış'ın "Sarkozy'e kapak olsun." sözünü daha edeplice Türkiye'ye söylemişlerdir. Bizi Avrupa Birliğine bunun için almayacaklarını ifade etmişler. Siz partinizin ismine "adalet" kelimesini koyarak Türkiye'ye adalet getiremediniz ve Avrupa Birliğine alınmama gerekçelerimizin başında da bu geliyor.

Ayakkabı kutularıyla, Reza'nın gönderdiği çikolata kutularıyla bizi AB'ye almazlar; "Kadın ile erkek eşit değil." derseniz, yargıyla kavga ederseniz, gazeteciyi susturursanız bizi AB'ye almazlar. "Yüzde 50'yi evde zor tutuyorum." derseniz, "O zaman yüzde 100'ünüz orada kalmaya devam edin." derler.

Eğer ki Avrupa Birliğine girme niyetiniz var ise, Twitter'dan korkarsanız, YouTube'u kapatırsanız, sokak ortasında bir çocuğun öldürülmesinin üstüne bir de "nekrofiller" diye "twit" atarsanız sizi AB'ye almazlar.

Bugün, benim de yaşadığım şehir olan Iğdır, dünyanın 16'ncı en kirli şehri. Bu kirlilikle, emin olunuz, bu yolsuzlukla sizi AB'ye almazlar maalesef.

İtibarı kaçak sarayda görürseniz değerli arkadaşlar, Çavuşesku'nun en itibarlı devlet başkanı olması gerektiğini de biliyor olmanız lazımdı ve bugün o Çavuşesku'nun itibarlı sarayı bir müzeye dönüştürülmemiş olurdu. İnşallah, iktidara geldiğimizde, o 1.100 küsur odalı Cumhurbaşkanlığı sarayının birkaç odası yolsuzluk müzesine çevrilecektir, bundan da hiç şüpheniz olmasın.

Bütün bunları yaparsanız değerli arkadaşlar, bırakınız sizi Avrupa Birliğine almayı, bugün olduğu gibi sizi kale bile almazlar.

Sayın Bakan, hani siz daha taze Bakansınız ama Avrupa Birliğinde size şöyle bir soru sorsalar, hani insanların kendi partilerinin iç işi kendi işidir ama bu, demokrasi anlayışı bakımından önemlidir, o bir ölçüdür. Örneğin, Bodrum'da bir ilçe kongresine gittiğinizde "Tek liste çıkmış arkadaşlar, başka liste çıkmasın, bunu da tehdit olarak algılamayın, siyasi kariyeriniz biter." derseniz, bari bunu hani Ekonomi Bakanı falan desin de, AB Bakanı gibi vitrin bakanlık olması gereken bir bakanlığın demokrasiye önce kendisinin inanması lazım. Burada, Türk milletini değişik vesilelerle kandırıyorsunuz ama böyle yaparak, YouTube'u, Twitter'ı falan kapatmakla olmuyor, artık her şey ortada; kim, nerede, ne söylemişse herkesin bundan haberi var. Demokrasiyi gerçek manada özümsemek lazım, bu millete yaşatmak lazım ki, eğer ondan sonra Avrupa Birliğine girmek istiyorsanız, sizi Avrupa Birliğine alsınlar.

Tabii, bu arada şunu da ifade edeyim: Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptınız, beni de çok heyecanlandırdınız. İşte bu Transatlantik Anlaşması'yla ilgili olarak rest çektiniz, "Gerekirse gümrük birliğinden çıkarız." dediniz. Ben de "Hah, ilk defa bir dik duruş göreceğiz." dedim, ondan sonra yok. İnşallah devamını getirirsiniz. 3 milyar dolar sizin ifadenizdir, Türkiye bundan zarar görecek. Türkiye'nin 3 milyar dolar zarar görmesine, herhâlde vicdanı olan hiç kimse buna sessiz kalmaz. Ayrıca Avrupa Birliğine, mahkûm falan da değiliz. Hani, Cumhurbaşkanlarınız demiş ya "Orası Hristiyan kulübüdür." falan. Onun ötesinde, biz standartlarımızı yükseltelim, ondan sonra biz karar verelim Avrupa Birliğine mi gireceğiz, Türk birliğini mi kuracağız yoksa sizin o çok peşinden koşup da bir türlü beceremediğiniz Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde mi yer alacağız, ona bırakınız Türk milleti karar versin.

Türkiye'de son yapılan anketlerde Avrupa Birliğine olan ilginin arttığını görüyoruz. Yani, bunu sizin Bakanlığınıza bağlayacağım, hani hakikaten de bilgili, tecrübeli bir Bakansınız, alanında yetişmiş bir isimsiniz. Sizle de Dışişleri Komisyonunda beraber çalıştık. Bunu size bağlayacağım ama daha yeni geldiniz siz. Bunu, maalesef size bağlayamıyorum Sayın Bakan. Sizin o kadar kötü bir Orta Doğu politikanız var ki, millete öylesine "illallah" dedirttiniz ki -bataklık deyince arkadaşlarımız burada kızıyorlar- Ortadoğu bataklığına Türkiye'yi öyle bir sürüklediniz ki Türk milleti de şimdi can havliyle "aman" diyor. Bu arada, Avrupa Birliğine Türkiye'de ilgi artmış ama Avrupa'da da Türkiye'ye yönelik "Avrupa Birliğine girsin" hadisesinin son yılların en düşük düzeyine düştüğünü, Avrupa ülkelerinin genelinde yüzde 30'lar düzeyinde, Almanya'da 2 kat düştüğünü ve yüzde 23'e düştüğünü, gerilediğini de söylemiş olalım buradan.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim, Avrupa Birliği noktasındaki hedefimizin gerekirse bir onurlu üyelik olduğunun altını çizmem lazım ama bizim karşımızda -biraz önce ifade ettiğim gibi- Türk birliği projesi olduğunu da ifade etmem lazım. Bunu "Gerekirse Şanghay İşbirliği Örgütüne gireriz." gibi blöf yapan önceki Başbakan gibi ifade etmiyoruz, Türk birliğine inandığımız için bunu ifade ediyoruz.

Şimdi, katılım müzakerelerinin üç temel faktörü; hukukun üstünlüğü ve temel haklar, düzgün işleyen demokrasi ve ekonomidir diyoruz. Fakat, öğreniyoruz ki 200 bin çocuk hâlâ okula gidemiyor, 6.233 çocuk cezaevlerinden şartlı salıverilmiş. Polis teşkilatındaki 431 polis hakkında işkence ve kötü muameleden dolayı suçlama var, hapishanelerde 119.145 kişi bulunuyor. Bunlardan 56.556'sı tutuklu ve yargılaması sürüyor. AİHM'de Türkiye'yle ilgili çok sayıda şikâyet konusu mevcut bulunmaktadır.

"Demokrasiyi bir adım öteye götüreceğiz." diye gelip bugün Avrupa Birliği içerisinde demokrasi sıralamasında Türkiye'yi maalesef ki son sıralara getirmiş bulunmaktasınız.

Her gün bir koca vahşetinden katledilen kadınların sayısının giderek arttığı bir Türkiye'yi Avrupa Birliğine herhâlde almayacaklar çünkü kadınların can güvenliğini korumak devletin öncelikli görevidir. Ama, bu devletin en tepesindeki isim "Kadın ile erkek eşit değildir." diye söylediğinde herhâlde ki olacağı bundan farklı bir şey değildir.

Soru önergelerimize tenezzül edip cevap vermiyorsanız sizi Avrupa Birliğine almazlar.

İki işlevini -yasama ve denetleme görevini- de yapamıyorsa Meclis; AKP'lilerin bile haberdar olmadığı, muhalefetin görüşü alınmaksızın torba kanunlar çıkartılıyorsa sizi Avrupa Birliğine almazlar.

Güvenlik paketiyle, kolluk kuvvet görevlerini de vali ve kaymakamlara yeniden devredip yolsuzluklarla ilgili soruşturma olanaklarını ortadan kaldırıyorsanız Avrupa Birliğine sizi almazlar.

Basın ve akademisyenler sürekli baskılara, sansürlere zorlanıyorken sizi Avrupa Birliğine almazlar. Her geçen gün otoriterleşen "Milletin yüzde 50'sini evde zor tutuyoruz." diyen ve milleti bölen, ayrıştıran zihniyeti Avrupa Birliğine almazlar. Farklı inanç gruplarına üvey evlat muamelesi yapan bir iktidarın yönettiği Türkiye'yi Avrupa Birliğine almazlar.

Avrupa Birliğinde, 2015 senesi geliyor Sayın Bakan, 2015 senesiyle ilgili Dışişleri Bakanlığıyla beraber sizin de birtakım şeyler yapmanız gerekiyor ama 2015 senesinde Türk milletine yöneltilen iftiralara karşı şu ana kadar ne yaptınız doğrusu merak ediyoruz. Dışişleri Komisyonunda bir sunum yaptınız ve öyle anlıyoruz ki son derece düşük profilli bir siyaset yürütmektesiniz.

Bir de, eğer fırsat olursa Sayın Bakan, bu AB Bakanlığının bütçesi doğrusu nereye harcanıyor merak ediyorum. Bununla ilgili Bakanlık sayfanızdan detaylı bir şey bulamadık ama personel maaşı falan onları saymıyorum, onun dışında bu bütçeden Avrupa Birliği nezdinde girişimlerimiz anlamında birtakım araştırmalar noktasında bir para harcanıyor mu doğrusu merak ediyorum.

Cumhurbaşkanı, Avrupa yılı ilan etmişti 2014 senesini ama öyle anlaşılıyor ki 2014 senesi yolsuzluk yılı olarak tarihe geçmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİNAN OĞAN (Devamla) - Yine de tüm bunlara rağmen bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)