| Konu: | 2015 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 13.12.2014 |
CHP GRUBU ADINA ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bütçesine ilişkin düşünce ve değerlendirmeleri sizlerle paylaşacağım. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak algılayan, onu içselleştiren toplumlarda kuvvetler ayrılığı ilkesi ödünsüz uygulanır. Demokrasinin hak, adalet, özgürlük, hukuk, eşitlik boyu yaygın bir şekilde uygulamaya aktarılır ve özenle korunur. Kuvvetler ayrılığı, hak, adalet, eşitlik, özgürlük, hukuk ilkelerinin budanıp demokrasinin seçim sürecine indirgenmesi de bu ülkelerde adaletsizlik, şiddet, hukuksuzluk, ötekileştirme, haksızlık siyaset yöntemi; kin, nefret, kibir, öfke, hakaret siyaset söylemi olur. Kamu gücünü kullanan yönetim kadroları maço tavırların, tutarsızlıkların, çelişkilerin tutsağı olurlar. Böyle bir yönetim anlayışının hüküm sürdüğü ülkelerde bireylerin beraber yaşama istenci pörsür, sistemle uyumlu yaşamaları zorlaşır, devletin saygınlığı aşınır, hukuk içerisindeki otoritesi zedelenir. İtibar, saygınlık için trilyonluk saraylar yaptırsanız da devletin çökmesini önleyemezsiniz.
Günümüz Türkiye'sinde siyasi iktidar demokrasiyi seçim sürecine indirgeyen, demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesini buharlaştıran, yargıyı yürütmenin sultası altına alarak yargıyı iktidarın şube müdürlüğüne dönüştüren, yargıçları iktidarın müfreze kolu gibi hareket etmeye zorlayan uygulamaları, düzenlemeleri yaşama geçirdiği için devletin, yöneticilerin, iktidar mensuplarının saygınlığı yerlerde sürünüyor. Sisteme, mesleğine, insanlara yabancılaşan halk ise tedirgin, endişeli ve mutsuz. İktidarın yargıyı hâkimiyet altına almak için yaptığı yasal düzenlemeler, işlevi adaleti korumak olan hukuku, hakları, özgürlükleri, adaleti ortadan kaldıran; hukuksuzlukları, haksızlıkları, yolsuzlukları, adaletsizlikleri, saldırıları, yolsuzluk yapanları koruyan bir yapıya, niteliğe kavuşturmuştur.
Değerli milletvekilleri, yargıya güven demokrasilerde tartışılmaz bir kuraldır. Bu kuralın uygulamada bir anlam taşımasının temel koşulu ise yargının yansız ve bağımsız olmasıdır. Yargı mensuplarının yürütme ve yasamanın dolaylı da olsa müdahalesini hissettiği süreçte yargı, bağımsızlığını ve yansızlığını yitirir. Adalet Bakanının Müsteşarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bulunması yargının yansızlığı ve bağımsızlığı açısından bir cinayettir. Kurulda görev alan Müsteşar, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının devam ettiği bir süreçte kamu kaynağını kullanarak düzenlediği iftar sofrasında bin hâkim ve savcıya hitaben yaptığı konuşmada "17-25 Aralık süreçlerinde yaşananların ileri sürülen gerekçelerle ilgili olmadığını hepimiz biliyoruz. Rahmetli Menderes'i yolsuzlukla suçlayıp kamuoyunda yıpratan zihniyet yeniden dirilmiş, kritik süreçlerde devreye girmek suretiyle ülkemizin ayağına bağ olmuştur." diyerek hukuku, görevini, vicdanını, hakkını, adaleti unutup sahibinin sesi olma işlevini yerine getirmiş, Anayasa'nın 138'inci maddesine aykırı davranarak, Anayasa'yı ihlal suçu işleyerek militan kimliğine sahip olan bu kişinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda görev yapmasının yaratacağı tahribatı sizlerin takdirine bırakıyorum.
15/8/2013 günü saat ikide "Hükûmet ile cemaat arasında muhabbette bir azalma yok. Muhabbet olmasaydı Sayın Başbakanımız Türkçe Olimpiyatları'nın finallerine gider miydi? Yurt dışına gittiğimiz ülkelerde okulları ziyaret ediyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi ile hizmet arasında sorun oluşsun diye samimi gayret içinde olan kişi ve çevreler var. Bunların yaptığı abesle iştigaldir. Beyhude gayret içindeler. AKP de cemaat de fitne ateşi yakmak isteyenleri çok iyi tanıyor." diye demeç vererek cemaat ile iktidarın iş birliğini, devleti ele geçirme projesini, güvenlik gücünü, yargıyı kuşatma girişimlerini doğrulayan, dayanışmayı, dostluğu yüksek perdeden haykıran Sayın Adalet Bakanı 19/11/2014 günü Sabah gazetesine verdiği demeçte "Eskiden DHKP-C, PKK gibi terör örgütleri yurt dışında Türkiye aleyhine propaganda yaparlardı, bunlara 17 Aralıktan sonra Fethullah Gülen'e bağlı bazı kişiler eklendi. Parlamentolara gidip lobicilik yapıyorlar. Günün tamamında Türkiye aleyhine bir açıklama alabilir miyiz diye çalışıyorlar. Bunu başardıklarında kendilerini muzaffer bir komutan gibi hissediyorlar. Hükûmetin Suriye politikasını öğrenmek için dinlemeler yapılabilir mi? Askerî sanayide dinleme yapılabilir mi? Evlere, ofislere böcek koyuyorlar." diyerek dün övdükleri, iş birliği içinde oldukları yapıyı casus yaparak, hain ilan ederek tutarsızlığın, sübjektifliğin, hukuksuzluğun, adaletsizliğin ve ilkesizliğin, siyasi çıkarlar için değer yargılarını, ahlak kurallarını tahrip etmenin en kaba örneklerini sergileyen bir kişinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanı sıfatıyla başkanlık yaptığı kuruldan yargının yansızlığını ve bağımsızlığını gözeten, hukuka, adalete, hakka saygılı kararların çıkabileceğine inanmak safdillik olur. Böyle bir kurulun görev yaptığı ülkede yargının bağımsız ve yansız olduğunu söylemek anlamsız bir çabadır.
İktidara geldiği gün yargıyı yürütmenin hâkimiyetine alma çalışmalarına başlayan Adalet ve Kalkınma Partisi, 12 Eylül 2010 günü yapılan Anayasa Değişikliği Referandumuyla en önemli girişimini yapmıştır. 12 Eylülde yapılan referandum sonunda HSYK'nın yapısını değiştirmenin yolu açılmış, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda siyasallaşma kurumsallaşmış, yargıda siyasi kimlikler üzerinden tarifler yapılmaya başlanmıştır. Bağımsız, yansız, dürüst hâkim ve savcı tanımlamasının yerine Adalet ve Kalkınma Partili, cemaatçi hâkim ve savcı tarifi, tanımlaması yapılmaya başlanmıştır.
Adalet Bakanı, iktidar sözcüleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu sözcüleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını, işleyişini düzenleyen yasal değişiklikleri devrim olarak niteleyip övmüşlerdir. Yasal değişikliklerden sonra iş başına gelen kurul, yargıya, Yargıtaya, Danıştaya yeni atamalar yaparak yüksek yargının ele geçirilme operasyonuna zemin hazırlamış, 81 ilin cumhuriyet başsavcısının 71'ini görevden alarak ağır ceza mahkemesinin hâkimlerini sıradan hâkimliklere atamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADNAN KESKİN (Devamla) - Böylesine olumsuzluklara imza atan bir kurulun adalet mekanizmasına hizmet vermesi olanaksızdır.
Bütçenin hayırlı olması dileğiyle tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)